Tarih:
28.12.2016
İki kesimliliğe veda
Yalçın Bayer: Cumhuriyet tarihimizde dış baskılar ve ambargolar altında taviz verdiğimizin örneğini bulmak mümkün değildir.
İsviçre’nin Montrö kentinde yapılmakta olan görüşmelerde sonuca götürecek önemli konuların ele alındığı anlaşılıyor. BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon “Artık Çözüme ulaşacak noktaya geldik” derken, KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı da ‘iyimser’ demeçler veriyor. Ancak iki taraf arasında ne gibi uzlaşmalara, mutabakatlara varıldığı yolunda kamuoyu yeterince bilgilendirilmediği için bu davayı yakından izleyen çevreler kaygı ve kuşkularını gideremediler.Eski büyükelçi ve milletvekili Onur Öymen Türkiye açısından olumsuz görülen bu gelişmeler üzerine şu açıklamayı yaptı:
KKTC basınına sızan bilgilere göre KKTC’nin elindeki bazı topraklar Rum tarafına bırakılacak, bu topraklara yüz bine yakın Rum yerleştirilecektir. Orada yaşayan Türklerin göç etmeleri gerekecektir. Ayrıca onbinlerce Rum’a da Türk tarafına (kuzeye), eski evlerine yerleşme hakkı tanınacaktır.
Ayrıca AB’de geçerli olan seyahat, yerleşme ve iş kurma hakkı Kıbrıs’ta da geçerli olacak ve Rumlar bu haktan yararlanarak da kuzeye yerleşebileceklerdir. Görüşmeler sırasında BM Temsilcisinin “Yakında kuzeydeki Rumların Türklerin sayısını aşacağını” söylediği ifade edilmektedir. Böylece Denktaş’ın Makarios’la imzaladığı anlaşmadan beri temel ilke sayılan ‘iki kesimlilik’ fiilen ortadan kaldırılacaktır.
Türk tarafının görüşmelerde razı olduğu bu ve benzeri tavizler karşılığında Rum tarafının hâlâ 1960 antlaşmalarıyla tesis edilen Türkiye’nin garantörlüğüne karşı çıktığı, dönüşümlü başkanlığı henüz kabul etmediği, aynı antlaşmalarla sağlanan Türklerin veto hakkını sulandırmaya çalıştığı görülmektedir.
Cumhuriyet tarihimizde dış baskılar ve ambargolar altında taviz verdiğimizin örneğini bulmak mümkün değildir. Son olarak 1975 yılında ABD Kongresi’nin, daha sonra 1993 yılında Almanya’nın uyguladığı silah ambargosu Türkiye’nin sert tepkisiyle karşılaşmış ve sonuç vermemiştir. Şimdi maalesef bir yandan KKTC’ye uygulanan ambargolar, bir yandan da Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Türkiye’nin AB müzakere başlıklarından altısına koyduğu ambargoların altında yürütülen müzakerelerin sonunda Rum tarafının taleplerine boyun eğilecek midir?”
TÜRK HUKUK KURUMU UYARDI
Ayrıca AB’de geçerli olan seyahat, yerleşme ve iş kurma hakkı Kıbrıs’ta da geçerli olacak ve Rumlar bu haktan yararlanarak da kuzeye yerleşebileceklerdir. Görüşmeler sırasında BM Temsilcisinin “Yakında kuzeydeki Rumların Türklerin sayısını aşacağını” söylediği ifade edilmektedir. Böylece Denktaş’ın Makarios’la imzaladığı anlaşmadan beri temel ilke sayılan ‘iki kesimlilik’ fiilen ortadan kaldırılacaktır.
Türk tarafının görüşmelerde razı olduğu bu ve benzeri tavizler karşılığında Rum tarafının hâlâ 1960 antlaşmalarıyla tesis edilen Türkiye’nin garantörlüğüne karşı çıktığı, dönüşümlü başkanlığı henüz kabul etmediği, aynı antlaşmalarla sağlanan Türklerin veto hakkını sulandırmaya çalıştığı görülmektedir.
Cumhuriyet tarihimizde dış baskılar ve ambargolar altında taviz verdiğimizin örneğini bulmak mümkün değildir. Son olarak 1975 yılında ABD Kongresi’nin, daha sonra 1993 yılında Almanya’nın uyguladığı silah ambargosu Türkiye’nin sert tepkisiyle karşılaşmış ve sonuç vermemiştir. Şimdi maalesef bir yandan KKTC’ye uygulanan ambargolar, bir yandan da Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Türkiye’nin AB müzakere başlıklarından altısına koyduğu ambargoların altında yürütülen müzakerelerin sonunda Rum tarafının taleplerine boyun eğilecek midir?”
TÜRK HUKUK KURUMU UYARDI
Eski Türk Hukuk Kurumu başkanları Atila Sav, Yekta Güngör Özden, Erkan Yücel, Tuncay Alemdaroğlu ve Sabih Kanadoğlu ile şimdiki başkanı Yaşar Çatak kamuoyuna bir açıklama yaparak şu uyarıda bulundu:
“Zamansız, yararsız, toplumun görüşü alınmadan, doyurucu çalışmalar yapılmadan iki partinin önerisi olarak yasama organına sunulan Anayasa değişikliğinin geri alınması başarılamazsa gerçekleşmemesi için gereken çabanın gösterilmesi dileğimizdir.”
“Zamansız, yararsız, toplumun görüşü alınmadan, doyurucu çalışmalar yapılmadan iki partinin önerisi olarak yasama organına sunulan Anayasa değişikliğinin geri alınması başarılamazsa gerçekleşmemesi için gereken çabanın gösterilmesi dileğimizdir.”
PROF. VLASTOS’DAN ÖZÜR DİLERİM
1991 yılında dünyaca ünlü bir yurttaşımız Amerika’da vefat etti. Kendi konusunda, hatta kendi konusunun da dışında bilim tarihi ile ilgilenenler onun hakkında yazılar yazdılar ve ismi hem kendi eserleriyle hem de onun hakkında yazılanlarla ölümsüzlüğe kavuştu. İstanbullu Grigorios Vlastos öleli 2016’da tam 25 sene yani bir çeyrek yüzyıl oldu. Vlastos felsefe tarihçiliğinde, bilhassa Sokrat öncesi filozoflar (aslında doğa bilimciler), Sokrat ve İslam âleminin Eflâtun adı altında tanıyıp saydığı Platon üzerindeki çalışmalara yepyeni bir yön vermiş büyük bir bilim insanıydı.
Cornell, Princeton ve Berkeley üniversitelerinde profesörlük yapmış, Princeton’dan 1976’da emekli olmuştu (Amerikan vatandaşlığına 1972’de geçmişti). Bilim geleneğini icat etmiş olan eski Yunan düşünürleri ile modern felsefe ile bilim arasındaki köprüyü ilk kuranlardandı. Robert Kolej’den lise diplomasını alana kadar 1907’de doğduğu İstanbul’da yaşamış olan bu aziz vatandaşımızı hangi felsefe bölümümüz hatırlayacak diye bütün bir sene bekledim.
Ne bir gazete ne bir dergi onu anan tek bir satır yazdı.
PISA 2015 sonuçlarında dibe vurmamıza niçin şaşırıyoruz? Tek bir üniversitemiz yok dediğim zaman bana niçin kızılıyor? Afganistan’ız dediğim zaman yanlış mı söylüyorum? Tüm vatandaşlarım adına hemşerim merhum Profesör Vlastos’tan af dilerim. A. M. Celal ŞENGÖR
HSYK’DAN FETÖ AÇIKLAMASI
Ne bir gazete ne bir dergi onu anan tek bir satır yazdı.
PISA 2015 sonuçlarında dibe vurmamıza niçin şaşırıyoruz? Tek bir üniversitemiz yok dediğim zaman bana niçin kızılıyor? Afganistan’ız dediğim zaman yanlış mı söylüyorum? Tüm vatandaşlarım adına hemşerim merhum Profesör Vlastos’tan af dilerim. A. M. Celal ŞENGÖR
HSYK’DAN FETÖ AÇIKLAMASI
21.12.2016 “FETÖ Soruşturmalarında Derin Kuşkular Var” başlıklı yazınızın 3. paragrafında yer alan ‘Şu anda itirafçı olan tüm hâkim ve savcıların eski görev yerlerinde bırakılması ise akla ve hukuka uygun değildir. Bu durum FETÖ soruşturmalarının sulandırıldığı, güvenilir delillere dayanmadan yürütüldüğü ve adaletli olmadığı yönündeki şüpheleri artırmaktadır. Üstelik uygulama, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na da aykırıdır” şeklindeki ifade uyarınca Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu Genel Sekreterliği Basın Bürosu tarafından işbu bilgi notunun hazırlanması gereği duyulmuştur.
Türk Ceza Kanunu’nun etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak üzere, örgütün yargıdaki yapılanmasını açığa kavuşturmaya yönelik olarak tutuklu hâkim ve savcıların bir kısmı çok yararlı ve samimi itiraflarda bulunmuşlardır. Ancak 15 Temmuz 2016 tarihinden sonra açığa alınan ve meslekten çıkarılan hâkim ve savcılardan itirafçı bulunanlardan hiçbiri görevine iade edilmediği gibi, bu konuda Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Genel Kurulu’nun olumlu bir görüşü de bulunmamaktadır.
İlk derece mahkemelerindeki ve yüksek yargıdaki tüm FETÖ mensupları 15 Temmuz 2016 tarihinden sonra görevinden uzaklaştırılmış ve 667 sayılı KHK gereğince meslekten çıkarılmışlardır. Örgütün yargı içindeki uzantıları ile ilgili her türlü delil ve ihbarın değerlendirilip gerekli tedbirler alınmasına devam edilmektedir.”
BİLİYOR MUSUNUZ?
Türk Ceza Kanunu’nun etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak üzere, örgütün yargıdaki yapılanmasını açığa kavuşturmaya yönelik olarak tutuklu hâkim ve savcıların bir kısmı çok yararlı ve samimi itiraflarda bulunmuşlardır. Ancak 15 Temmuz 2016 tarihinden sonra açığa alınan ve meslekten çıkarılan hâkim ve savcılardan itirafçı bulunanlardan hiçbiri görevine iade edilmediği gibi, bu konuda Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Genel Kurulu’nun olumlu bir görüşü de bulunmamaktadır.
İlk derece mahkemelerindeki ve yüksek yargıdaki tüm FETÖ mensupları 15 Temmuz 2016 tarihinden sonra görevinden uzaklaştırılmış ve 667 sayılı KHK gereğince meslekten çıkarılmışlardır. Örgütün yargı içindeki uzantıları ile ilgili her türlü delil ve ihbarın değerlendirilip gerekli tedbirler alınmasına devam edilmektedir.”
BİLİYOR MUSUNUZ?
- CHP’li vekillerden Ahmet Akın’ın, resmi bayram ve törenlerde Atatürk Anıtı’na siyasi partilerin de çelenk sunmasını sağlayacak bir kanun teklifi verdiğini...
- Aralarında oyuncular, senaristler, yönetmenlerin bulunduğu 433 sinema emektarı hakkında başlatılan soruşturmaya tepki gösteren Ceyhun İrgil’in de “Bu, sanattan korkanların sanatı susturma çabasıdır. Getirilmek istenen tek adam yönetiminin belirtileridir” dediğini...
- Okur Ali Çolak’ın, “FETÖ’cü Hakan Şükür’ü boy boy TV’ye çıkararak futbol yorumları yaptıran TRT kendisine ne kadar ücret ödediğini açıklamalıdır” dediğini.
OKUYUNUZ
- Aralarında oyuncular, senaristler, yönetmenlerin bulunduğu 433 sinema emektarı hakkında başlatılan soruşturmaya tepki gösteren Ceyhun İrgil’in de “Bu, sanattan korkanların sanatı susturma çabasıdır. Getirilmek istenen tek adam yönetiminin belirtileridir” dediğini...
- Okur Ali Çolak’ın, “FETÖ’cü Hakan Şükür’ü boy boy TV’ye çıkararak futbol yorumları yaptıran TRT kendisine ne kadar ücret ödediğini açıklamalıdır” dediğini.
OKUYUNUZ
Antalya Büyükşehir’de 2014 seçiminde muhalefetin üç üye ile önde olduğu mecliste AKP bugün 6 üyeyle öne çıktı, CHP 4, MHP 7 üye azaldı. İstifalarla 5 de bağımsız üye oluştu.
Yalçın Bayer-Hürriyet
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları