Kadınlara sünnet

Bekir Coşkun; Bilinç altında yatan kadını aşağılamak, mülk bellemek, bir eşyaya dönüştürmek, hor görmek, yok saymak var…

Önce inanmadım…
Sonra “Niye yapmasınlar?” dedim…
Kadını sünnet etmeye kalkanlar, kuma gömüp taşlayarak öldürüyorlar da…
*
Bir an için siyah beyaz makarayı takıp kendi sünnet düğünüme gittim…
Tülmen’de evimizin bahçesinde davullar çalmıştı… Süslü püsküllü sünnet şapkam, beyaz entarim, çaprazlamasına “Maşallah” yazılı yaldızlı kuşağım, merasim çavuşu gibiydim…
“Sevgilim” de vardı…
O yaşta sadece bakışıp gülüşmek, ya da bir şekeri avucuna koyup kaçıp saklanmak olan hani ilk flört…
Balonlar ve kurdelelerle süslü yatağım…
Siyah beyaz sinemamda o eski filmi seyrediyorum, kopuk kopuk…
(…….)
Yatağa doğru yürüyorum…
Benim “sevgiliyi” yatırmışlar…
Ağlıyor…
Sünnet olmuş (!)…
*
Hayallerimizin bile içine ediyor bu sapıklar…
*
IŞİD imamı fetva verdi; 11 ile 46 yaş arasındaki tüm kadınlara sünnet zorunluluğu getirdikleri haberleri var gazetelerde…
Bana “olmaz” gibi gelmedi…
Kadının zevk almasını önlemek dışında teknik olarak nasıl yapıldığını bilmiyorum ama…
Mısır’daki fetvacı amca; kadın öldükten altı saat sonraya kadar, eşi isterse ölü karısı ile sevişebileceğinin fetvasını vermemiş miydi?..
Sapık bunlar…
*
Bilinç altında yatan kadını aşağılamak, mülk bellemek, bir eşyaya dönüştürmek, hor görmek, yok saymak var…
Savunmasız ve çaresiz bırakarak, kadını erkeğin sadece kullanımına bırakmak yatar altında…
Şekli değişik, boyutu farklı olsa da..
Eğer evrensel insan haklarına değil, bir zır cahilin fetvasına bağlandı mı yaşam, nerede duracağını kim bilebilir?..
*
“Bizden uzak dursun” demeyin…
Hiç de uzak değil…
İyi bakın görürsünüz; satır aralarında, üstü örtülü, ima biçiminde, söylem içinde, ucundan ucundan…
Küçük küçük…
Yavaş yavaş…
Sinsi sinsi…
*
Odur işte o…
Bizimkiler…