Meryem

Bekir Coşkun; Bu soğuklarda onlara kürkten paltolar vermişse, yüceliğini anlarız, artar sevgimiz…

Meryem simsiyah gözleri ile fok balığına benziyor…
Çevrecilerin sokakta bulup yaşatmaya çalıştıkları minik bir köpek… Tedavisini Andree üstlenince “Bil bakalım, bir de kızımız oldu” dedi…
Çevresinde birisi varsa yemek yemiyor…
Yemek tasını önüne koyunca biz de kaçıp saklanıyoruz ki yesin…
Ben koltuğun arkasına gizleniyorum, Andree dolabın arkasına…
Arada bir kafamızı uzatıp bakıyoruz, yedi mi?..
*
(Bunun sebebi kim bilir; ya tipik kız kaprisi, ya da bebekken bir şey yemeye kalktığında onu dövdüler…)
*
Kuzenler Urfa’dan misafirliğe geldiğinde onlara da rica ettik; “Kusura bakmazsanız şimdi kaçıp biraz saklanmamız lazım, Meryem yemek yemiyor çünkü” dedik…
Uzun süre yüzümüze baktılar…
Durumu anlattık…
Misafirlerle hep birlikte saklandık sonuçta…
Dört kişi divanın arkasına, iki kişi dolabın, kalanlar da pencereye…
O zaman yedi yemeğini…
*
Meryem ömründe hiç havlamadı…
Çünkü annesinden hasta doğmuştu…
Andree “İçim yanıyor, bir kez olsun havlasaydı… Nasıl üzülüyorum, hiç havlamadı Meryem biliyor musunuz?” diye kuzenlere anlattı…
Kuzenler dönüp bana baktılar…
“Maalesef öyle” anlamında başımı salladım…
*
Kuzen “Yenge, su içecek sanki…. Kaçıp saklanalım mı?..” dediğinde anlamıştı meseleyi…
*
Evet, dediği gibi biz “köpeklerimizle yatıp kalkarız” hakikaten…
Kedilerimiz evimizin bir ferdidir, balkondaki kuş misafirimizdir… Bir teki aç kalsa, uyku girmez gözümüze…
Yatıp yatıp kalkarız…
*
Biz “Yaratılanı yaratandan dolayı” sevmeyiz…
“Dolaylı” değildir sevgimiz…
Doğrudan severiz…
Tersine yaratılanlara baktıkça “Yaratılanı yaratandan dolayı” değil, “Yaratanı, yarattıklarından dolayı” daha çok severiz… Bu soğuklarda onlara kürkten paltolar vermişse, yüceliğini anlarız, artar sevgimiz…
*
Keşke bir Meryem’i olsaydı…
Türkiye böyle olmayacaktı ya…

Bekir Coşkun - Sözcü