Tarih:
16.01.2015
Türkiye’nin geleceğine sahip çıkıyoruz
Mustafa Mutlu; Milliyet’inizi sattınız, Vatan’ınızı sattınız, şimdi de Hürriyet’inizi mi satıyorsunuz?
Dünkü, “Perinçek’i Gönderin Beni Rehin Alın” başlıklı yazım, yurtsever kesimler tarafından ilgiyle karşılandı ve büyük bir kampanyaya dönüştü.Konuyu bilmeyenler (kaldı mı bilmem ama) için tekrar özetleyeyim:
İsviçre yıllar önce “Ermeni Soykırımı Yoktur” demeyi suç haline getirince Doğu Perinçek ve arkadaşları bu ülkeye gidip bu suçu “gönüllü” olarak işlediler.
Haklarında verilen mahkumiyet cezası da sonunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kadar gitti.
Mahkemenin ilgili dairesi, Perinçek’i suçsuz buldu, kurduğu cümlenin yasaklanmasının, temel insan hakkı sayılan ifade özgürlüğüne aykırı olduğuna ve 1915 olaylarının soykırım olarak tanımlanamayacağına karar verdi.
İsviçre Hükümeti, Ermeni diyasporasının baskısıyla bu kararı temyize götürdü.
Konu şimdi AİHM’in Büyük Dairesi’nde tekrar karara bağlanacak.
***
AİHM, Ermeni soykırımı yalanında bir dönüm noktası olacak bu duruşmaya Perinçek’i ve avukatını da davet etti.
Ancak Perinçek, kendisi için değil, Türkiye’nin geleceği için büyük bir önem taşıyan bu duruşmaya katılamama riskiyle karşı karşıya...
Çünkü hakkında, bugün hukukiliği tartışmalı hale gelmiş olan bir mahkemenin koyduğu yurtdışına çıkış yasağı var!
Perinçek’in avukatları tam dört ay önce bu duruşmanın önemini belirterek Yargıtay Başsavcılığı’na başvuruda bulundular, yasağın kaldırılmasını istediler.
Ancak ne hikmetse Başsavcılık, o dilekçeyi bir türlü işleme sokmadı.
***
Zaman daralıyor dostlar; bu dava bir siyasi partinin davası değildir...
Kaldı ki ben, o siyasi partinin parçası da değilim!
Bu dava, alnımıza sürülmek istenen kara lekeye isyan davasıdır...
Bu dava, sadece dedelerimizin, ninelerimizin değil; doğmamış çocuklarımızın, torunlarımızın onur davasıdır...
Böyle bir davaya, davanın baş aktörü Doğu Perinçek’in katılmasını engellemek dedelerimize, ninelerimize, çocuklarımıza, torunlarımıza ihanet etmektir.
Ermeni diyasporasının ekmeğine yağ sürmektir.
***
Doğu Perinçek Strasbourg’a tatile gitmek için istemiyor yurtdışı yasağının kalkmasını...
Gidecek; gerçekleri AİHM’in en üst düzeydeki yargıçlarının gözlerine baka baka haykıracak; sonra da dönüp gelecek...
Onun kaçmasından korkanlar için de kendimizi ortaya koyuyoruz:
Halil Nebiler dünkü yazımı Ulusal Kanal’da milyonlara duyurdu; çağrım, on binlerin katıldığı dev bir kampanyaya dönüştü...
Diyoruz ki:
Perinçek’i gönderin, o gelene kadar bizi rehin alın...
İstediğiniz karakollarda bekleyelim...
O dönmezse cezasını da biz çekelim...
Yeter ki Türkiye’ye bu kötülüğü yapmayın...
76 milyonluk bir ulusa atılan bu büyük lekenin silinmesinin önündeki engel olmayın!
***
Eğer siz de bu davayı Türkiye’nin davası olarak görüyorsanız ve “Beni Alın Perinçek’i Gönderin” diyorsanız, bu sözlerin yazılı olduğu bir görselle birlikte çekeceğiniz fotoğraf ya da videonuzu, ulusal@ulusalkanal.com.tr adresine gönderin...
Bu anlamsız yasak kalkıncaya kadar yayınlayalım.
GÜNÜN SORUSU
Dünkü Aydınlık’ın medya sayfasında okuduk: Aydın Doğan, Hürriyet’i iktidara yakın Doğuş Grubu’na satıyormuş... Bu haberin yayınlanmasından sonra bize ulaşan bilgilere göre ise asıl alıcı, “Recep Tayyip Erdoğan’ın en dar çevresi”ymiş... Sorum Aydın Bey’e:
Milliyet’inizi sattınız, Vatan’ınızı sattınız, şimdi de Hürriyet’inizi mi satıyorsunuz?
MECLİS’TEN NİHAYET YÜREKLİ BİR MİLLETVEKİLİ ÇIKTI... (74)
Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı görevini devretmesinin üzerinden bugün itibarıyla tam 140 gün geçti ama beyefendi ve ailesi, Cumhurbaşkanlığı’nın İstanbul’daki yazlık çalışma mekanı olan Huber’i bir türlü boşaltmadı.
Tam 73 kez bunun nedenini sordum; ne ondan, ne de bugünkü Cumhurbaşkanı’ndan yanıt geldi...
Bilgi Edinme Hakkı Kanunu çerçevesinde yasal başvuruyla sordum; yine yanıt alamadım...
İşin ilginci bu vahim işgali bugüne kadar sadece Sözcü yazarları Emin Çölaşan, Necati Doğru ve Yılmaz Özdil gördü...
Benim dışımda sadece onlar olayın üzerine gitti...
Defalarca yazmama karşın milletvekilleri, düne kadar zahmet edip bu konu hakkında soru önergesi bile vermedi...
Neyse ki vekillerin bu 140 günlük suskunluğu, yine her zamanki gibi CHP’nin duyarlı Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz’ın Meclis Başkanlığı’nın ve Başbakanlığın ayrı ayrı yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesiyle bozuldu...
Dilek Akagün’ün dün verdiği soru önergesindeki sorular aynen şöyle:
***
1. Önceki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül halen Huber Köşkü’nü kullanmaya devam etmekte midir? Köşkün önceki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e kullandırılmasının yasal dayanağı nedir?
2. Önceki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve ailesinin Huber Köşkü’nde kalmasının yasal dayanağı yok ise köşkün boşaltılması için girişimde bulunacak mısınız, sorumlular için bir işlem yapmayı düşünüyorsunuz?
3. Önceki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün hakkı olmadığı halde Huber Köşkü’nde kaldığı süreçteki masrafları kim karşılamıştır? Bu masrafların Abdullah Gül’den alınması için girişimde bulunacak mısınız?
4. Kamuoyunu ciddi olarak rahatsız eden BU HAKSIZ İŞGALE SON VERECEK MİSİNİZ?
***
İyi ki Dilek Hanım Meclis’te...
Yoksa Ankara’da bir Meclis olduğundan bile kuşku duymaya başlayacaktım!
GÜNÜN İSYANI
Mimarlar Odası Ankara Şubesi, KaçAk Saray’ın altı aylık ısınma giderinin yani doğalgaz faturasının 10 milyon lirayı bulacağını hesaplamış... İsyanım dindar geçinen şatafat düşkünlerine:
İsraf haramdır! Haram yemekten de mi korkmuyorsunuz?
Mustafa Mutlu - Aydınlık
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları