Tarih:
22.05.2013
Üniversiteye ve statlara ‘devlet eliyle’ silah sokma gafleti!
Mustafa Mutlu, 'Biri bağırmaya mı kalktı; çek silahı alnının ortasından vur, bir daha bağıramasın!'
İnanması zor ama gerçek...Bütün dünyada “bilim yuvası” olarak kabul edilen üniversitelere, biz şimdi de “silah” sokmaya hazırlanıyoruz!
Hem de yasa çıkararak...
Yani devlet eliyle!
Haberi duymuşsunuzdur:
Başbakan Erdoğan bir süre önce, “Üniversitelerde artık polis görev yapacak, güvenliği polis sağlayacak” demiş... Bunun için İçişleri Bakanı’na talimat vermiş...
Bakan Muammer Güler de hazırlıklarını tamamlayıp, bombayı patlatmış:
“Üniversiteleri ve stadyumları ‘hassas bölge’ ilan ediyoruz. On bin ‘koruma memuru’nu işe alacağız. Üniversitelerdeki ve stadyumlardaki koruma görevi, özel güvenlik şirketlerinden bu memurlara devredilecek. Bunlara acil olaylara müdahale ve silah kullanma yetkisi tanınacak...”
Tehlikeli karar!
Üniversiteler de stadyumlar da “heyecan”ın dorukta olduğu mekânlar...
Bu iki “mekân”ın son yıllardaki bir başka ortak özelliği ise; iktidarın en çok protesto edildiği yerler olması!
İktidar şimdi ne yapıyor?
Buralara “eli silahlı memurlar” yerleştiriyor!
Biri bağırmaya mı kalktı; çek silahı alnının ortasından vur, bir daha bağıramasın!
Bağırmaya kalkanlar da ayaklarını denk alsın!
Cinayetler işlenir!
Bu kararı dün İstanbul Üniversitesi’nde dört yıl rektörlük yapan Prof. Dr. Mesut Parlak’a sordum...
Mesut Hoca panik hâlindeydi; bakın neler anlattı:
“Üniversitelerde küçük çaplı olaylar yaşanması, bu kurumların doğası gereğidir. Çünkü üniversiteli, gençtir. Delikanlıdır. Heyecanlıdır. Coşkuludur. Yanlış bulduğu uygulamalar ve haksızlıklar karşısında tepkisini eylemler yaparak, bağırarak dile getirir. Bunu öğrenciliğimiz sırasında hepimiz yaptık. Hatta bugün bu kararı alanlar bile yaptılar! Ama dünyanın hiçbir gelişmiş demokrasisinde bağıran, çağıran, hatta taşla sopayla kavga eden öğrencilerin karşısına eli silahlı memur dikilmez. Hiçbir üniversiteye silah sokulmaz! Çünkü üniversiteli delikanlılar, genç kızlar silahı görünce daha büyük tepki verir. Lütfen düşünün: Öğrenciler eylem yaparken, üzerlerine silah adamlar giderse, ortaya bugünkünden çok daha vahim sonuçlar çıkmaz mı? İktidar, polise eylemlerde gaz bombası kullanma yetkisi verdi; ortalık gaz bombasından geçilmez hâle geldi! Polis, en ufak bir eylemde bile kadın-erkek, çocuk-ihtiyar demeden gaz kullanıyor. Şimdi bu karar hayata geçirilirse üniversitelerde ve stadyumlarda mermiler havada uçuşmaz mı? Tekrar altını çiziyorum: Çok ama çok büyük olaylar çıkar! Toplu cinayetler işlenir!”
Rektörler susmamalı!
Tam burada Mesut Hoca’nın sözünü kesip, “Bugün görevde olsaydınız, bu karar karşısında nasıl bir tavır takınırdınız?” dedim. Yanıtı şöyle oldu:
“Ben dört yıllık görev süremde, ülkemizde ve dünyada yaşanan gelişmeler hakkında tam 14 kez senato bildirisi yayınlanmasını sağladım. Gerektiğinde iktidarın yanlış bulduğum uygulamalarının karşısında durdum. Benim görevi bırakmamın üzerinden dört buçuk yıl geçti. Bu sürede sadece bir kez ODTÜ senato bildirisi yayınlandı. Onun dışında üniversiteler bütün vahim olaylarda bile susmayı tercih ettiler. İktidar karşısında boyun eğdiler. Oysa üniversiteler hiçbir zaman susmamakla, bilimin ışığında gerçekleri söylemekle, ülkeyi yönetenleri uyarmakla da görevlidir. Bakın açık açık söylüyorum: Eğer bugün bu ülkenin rektörleri, silahın devlet eliyle üniversitelere sokulmasına tepki göstermezse ve bu girişimi engellemezse, ‘şiddet seli’ önce onları boğar! Hepsi, çıkacak olayların ‘baş zanlısı’ hâline gelir.”
Mesut Hoca’nın uyarıları, elbette stadyumlar için de geçerli!
Umarım iktidar; büyük felaketlere neden olabilecek bu “vahim karar”dan hemen vazgeçer!
Uyan... (61)
Fatih Hilmioğlu, kanser ama tahliye edilmiyor.
O tahliye edilmediği için, ölümcül uyku apnesi hastalığına yakalanan Emekli Üsteğmen, Avukat Serdar Öztürk de tedaviyi reddediyor.
Böylece her insanın en temel hakkı olan “tedavi hakkı” engellenmiş oluyor!
Bu insanlık suçu hakkındaki duygu ve düşüncelerinizi yazıp, devleti yönetenlere gönderin...
Sıra yeniden Başbakan Yardımcı Bekir Bozdağ’da...
Faks: (0312) 422 11 18
E-posta: burhan.guvenc@hotmail.com
GÜNÜN SORUSU
RTÜK, “Şanslı Masa” adlı programda format gereği teyzesini aşağılayan ve fazla kiloları için “Göbeğin dubleks ev gibi, Muşmula suratlısın” diyen yeğenin sözleri için Kanal D’ye 400 bin lira para cezası vermiş... Sorum RTÜK yetkililerine:
Eğer o yeğen; teyzesine, “Göbeğin tripleks villa gibi” deseydi, ceza 600 bin lira mı olacaktı?
Mustafa Mutlu - Vatan
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları