loading
close
SON DAKİKALAR

Vatandaş Mehmet ‘Reyhanlı’yı sizin için yazdı!

Bekir Coşkun
Tarih: 15.05.2013

Mustafa Mutlu, 'İktidar yayın yasağı koydu, olayın detaylarına giremiyoruz.'

Hatay’ın Reyhanlı ilçesindeki bombalı katliamda kurban sayısı elliyi geçti... Reyhanlı’da ve çevresindeki ilçelerde yaşayan vatandaşlar panik içinde...

İktidar yayın yasağı koydu, olayın detaylarına giremiyoruz.

Peki; vatandaş bu saldırı hakkında ne düşünüyor?

Mehmet Kale, son beş yıldır Reyhanlı’da yaşayan ve uzun yıllardır haberleştiğim bir okurum. Saldırı sırasında da ilçedeymiş...

Oturmuş bir mektup yazarak Reyhanlı’da saldırı öncesinde ve sonrasında yaşananları anlatmış...

Bu mektup, katliamın nasıl “Geliyorum” dediğini ve buna karşın devletin hiçbir önlem almadığını, “vatandaş tanıklığında” gözler önüne seriyor. Aynen yayınlıyorum:

‘Saldırıyı bekliyorduk!’

“Sayın Mutlu, merhaba...

Patlamanın olduğu gün Reyhanlı’daydım.

Şans bana gülmüş diyelim; çünkü bir saat önce gideceğim ilçe merkezine bir sebepten ötürü gitmemiştim.

Aylardır ilçede böyle bir patlama olacağı yönünde dedikodular yayılmıştı. Özellikle pazar yerinde bomba patlatılacağı haberi yüzünden bir ara semt pazarı bile iptal olmuştu.

İlçe zaten militanların yuvası halindeydi. Ben bile çıplak gözle ellerindeki kalaşnikof marka silahlarla tuttukları dairelere giren Suriyelileri kaç sefer gördüm.

Zira zaten birçok kişi bunları görmüş ve ilgililere söylemişti.

Ancak görüştüğüm emniyetteki arkadaşlar bir şey yapamayacaklarını, hükümetin talimatı olduğunu sohbet ortamlarında iletiyorlardı.

Bir hafta önceki kavga!

Giderek gerginleşen bu ortam neticesinde geçtiğimiz hafta belediye binasının akşam saatlerinde Suriyeliler ile ilçe halkı birbirine girmiş hatta polisler bile tartaklanmıştı.

Olacağı belli olan bu facia ‘Geliyorum’ demişti zaten!

Şu anda halkın gözü dönmüş durumda... Patlamada ortaya saçılan ceset parçaları insanları bitirmiş.

Burada yaşayan herkes, ölü sayısının, devlet yetkililerinin belirttiği rakamlardan çok daha fazla olduğuna inanıyor.

Suçlu yaratma telaşı!

Devletin bakanları bile gündüz sokağa çıkmıyor, halkın arasına giremiyor... Çünkü her Reyhanlılı patlamadan iktidarı ve Esad karşıtı Özel Suriye Ordusu’nu sorumlu tutuyor.

Kılıçdaroğlu geldiğinde oradaydım, görmenizi isterdim! Halk çok öfkeli... Öfkenin nedeni, devletin bile bile bu duruma davetiye çıkardığının düşünülmesi...

Suriyeliler neden gitti?

Olaydan önce birçok Suriyeli nedense sessizce terk etmiş ilçeyi; halk her yerde bunu konuşuyor. Devletin 24 saat geçmeden birilerini suçlu haline getirmesi ve nedense hepsinin Türk olması hikâyesine tek Reyhanlılı inanmıyor. Kameralara konuşurken, ‘Zaten yayınlamayacaksınız’ diyebilecek kadarda bilinçliler. Halk her şeyin farkında...

Buradaki herkes gibi bende biliyorum ki bu sınırları kontrol altına alınmaz ve sığınmacı akını bitmezse burası ikinci bir facia yaşar. (Allah yaşatmasın!)

Acıtan soru!

Yer Pendik. Ak(g)iller halka “barış sürecini!” anlatıyor.

Her nasılsa “eli Türk bayraklı” çok sayıda vatandaş da içeriye girmiş. Protestolar o kadar yoğun ki; ak(g)iller konuşamıyor bile... Çareyi salonu terk etmekte buluyorlar.

Ak(g)illerden bir kadın profesör tam kapıdayken, avukat olduğunu öğrendiğim bir kadın yanına yaklaşıyor ve “Bir şey sormak istiyorum” diyor:

“Sayın Başbakanımız Taksim’e alışveriş merkezi konusunda görüş bildiren bilim adamlarını (akıllarını kendilerine saklasınlar) diyerek bilime değer vermediğini gösterdi. Oysa şimdi sizin aklınıza ihtiyaç duyuyor. Bunda gariplik görmüyor musunuz?”

Profesör ak(g)il kadın hiç şey söyleyemeden kıpkırmızı bir suratla çıkıp arabasına biniyor.

Ne diyebilir ki?

GÜNÜN SORUSU

“Ergenekon” davasında tutuklu yargılanan Mustafa Balbay, dün esas hakkındaki son savunmasını yapmış ve “Mütalaada benim bölümümde İlker Başbuğ ile aramda bağlantı yok. Ama Başbuğ’un bölümünde, onun benimle bağlantısı var! Einstein gelse bu mütalaanın denklemini çözemez” demiş... Sorum kendisine:

Sence Einstein, bu davada bir “denklem” olmadığını en baştan görmez mi?


Uyan Türkiye... (59)

Ergenekon tutuklusu Fatih Hilmioğlu, kanser... Cezaevinde tedavisi mümkün değil ama bir türlü tahliye edilmiyor! O tahliye edilmediği için de ölümcül uyku apnesi hastalığına yakalanan Emekli Üsteğmen, Avukat Serdar Öztürk tedaviyi reddediyor.

En acısı, en temel hak olan “tedavi hakkı”nın engellenmesi, devleti yönetenlerin umurunda bile değil! Biz ise duygularımızı, düşüncelerimizi yazıp devleti yönetenlere gönderiyoruz. Devlet protokol listesine göre bugün sırada yine Yargıtay Başkanı Ali Kalkan var...

Siz de duygularınızı yazın:

Faks: (0312) 425 98 14

E-posta: ozelkalem@yargitay.gov.tr

Mustafa Mutlu - Vatan

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları