Tarih:
18.10.2014
Ya Atatürk çıkıp gelse?
Bekir Coşkun; Her sene bu zamanlar, Atatürk‘ün Ankara’ya gelişi ve cumhuriyetimizin ilan edildiği günler, kafama takılır…
Her sene bu zamanlar, Atatürk‘ün Ankara’ya gelişi ve cumhuriyetimizin ilan edildiği günler, kafama takılır…Atatürk ya çıkagelse?..
*
Beyaz atının üzerinde Dikmen sırtlarından gözüktü…
Herkes karşılamaya koştu, halk, öğrenciler, okullar, esnaf… Gazi’nin yanında al bir atta İsmet Paşa ve arkada diğer silah arkadaşları…
Gazi, İsmet Paşa‘ya eğilip sorar:
“Bizim çiftlik nerede İsmet?..”
“Cenup istikametinde Gazi hazretleri…”
Gazi, elini gözlerine siper yapıp uzun uzun bakar…
“Emniyeti bakımından arazilerin üzerini betonla mı örtmüşler?..”
“Hayır, bina yapmışlar Gazi hazretleri… Baş nazır Süleyman, baş nazır Turgut, general Kenan, bilahare gelen baş nazır Recep zamanlarında çiftliğinizin üzerine binalar inşa edilmek suretiyle imara açılmış…”
“Tarlalar, elma bahçeleri, kavaklık… Benim kulübemin olduğu yerdeki şu sivri şey ne?…”
“Gazi orduevi…”
“İçinde savaş kazanmış gaziler mi oturmakta…”
“Hiç savaşmamış generaller gider…”
“Biz vatanı zapt ettik, bunlar da benim tarlamı mı zapt ederek gazi oldular paşa?…”
*
“Şu ineklerin yerindekiler ne?…”
“Yüksek bürokratlar lojman yapmışlardır kendilerine…”
*
“Peki bu?..”
“Ak-saray…”
“Süvari birlikleri kışlası mı?..”
“Cumhurbaşkanlığı sarayı, yeni yaptılar…”
“Benim şadırvanın üzerine yapmış…”
*
“Şu at arabasına doluşmuş karşılamaya gelenler kim, Hacıbayram esnafı mı?..”
“Onlar hükumet… Şu küçük mandolin hocası gibi olan başvekil… Ortada oturan yüzü düşük reis-i cumhur…”
“Atı mı kaçmış?..”
“Siz at ile şeref vereceğiniz için mersedes zırhlı otomobil ile gelse olmaz… At arabası tahsis ettiler… Ata binse o saniye düşüyor…”
*
“Şu top seslerine ilaveten duman ne?.. Yunan topçusu bilahare geri mi gelmiştir İsmet Paşa?..”
“Hayır gazi hazretleri, ODTÜ öğrencileri keyfiyete ve talana karşı infial edince, hükumet kuvvetleri bil mukabil hucum halinde Almanya’dan ithal gaz vermektedir…”
“Hitler öldü gibi aklımda kalmış…”
*
Gazi Mustafa Kemal uzun uzun Ankara’ya bakar:
“Söğütözü, bizim çoban kulübemiz, şu cam aynaların altında olacaktı…”
Gözleri dolar…
“Kavaklık, elma bahçeleri, çimenli yol, dut ağaçları, çam ormanı, buğday tarlaları, yoncalık… Ben o çiftliği halka bırakmıştım… Mirasıma sahip çıkacak bir halk varmış gibi gelmişti bana… Gidelim İsmet…”
Bekir Coşkun - Sözcü
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları