Can Ataklı: Öncelikle 1 Mayıs’ı gerçek anlamıyla bir barış ve kardeşlik bayramı olarak kutlamak isteyen tüm kuruluşlar bir araya gelmeli.
ANALİZ
1 Mayıs Taksim’de kutlanabilirArtık 1 Mayıs’a bir hafta kaldı.
İktidarın “kitlelerin bir araya gelmesi bizim için tehlike” korkusuyla bu yıl da 1 Mayıs’ı yaptırmayacağı ortada.
Siz bakmayın sadece Taksim yasağına. İktidar 1 Mayıs’ın hiçbir şekilde kutlanmasını istemiyor.
İstanbul’da halkın 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlama arzusunu bildiği için “orası yasak, bu durumda nasıl olsa başka yere gitmezler, böylelikle 1 Mayıs’ı kutlatmamış oluruz” mantığı ile hareket ediyorlar.
Nitekim valilik henüz bir bildirim bile olmadan “Taksim’in yasak olduğunu” ilan etti.
Oysa 1 Mayıs Taksim’de kutlanabilir.
Bunun yolu var.
Öncelikle 1 Mayıs’ı gerçek anlamıyla bir barış ve kardeşlik bayramı olarak kutlamak isteyen tüm kuruluşlar bir araya gelmeli.
Buna başta CHP olmak üzere arzu eden bütün siyasi partiler öncülük etmeli.
Daha sonra sivil toplum kuruluşları buna katılmalı.
Bu heyet anayasa gereği valiliğe sadece “1 Mayıs Bayramını kutlamak için Taksim’de bir toplantı düzenleyeceğiz” bildiriminde bulunmalı.
Anayasamız her türlü toplantı ve yürüyüşün önceden izin alınmadan istenilen yerde yapılmasına olanak sağlıyor.
Anayasanın bu maddesini düzenleyen kanunlarda da bu inceliğe uyan biçimde maddeler var.
Yani tıpkı Anayasa’daki gibi toplantı ve gösteri yürüyüşlerini düzenleyen kanun maddelerinde de bu açıkça belirtiliyor.
Bu kanun mülki amirlere “silah kullanımı ve şiddet” olmadığı halde toplantı ve gösteriyi yasaklama hakkı vermediği gibi herhangi bir alanın yasaklanması ya da “ancak gösterilen belli bölgelerin toplantı alanı olarak kullanılabileceğine” karar verme yetkilerinin de olmadığını açıkça belirtiyor.
Yani sarayın, hükümetin ve dolayısıyla valilerin söylediği “Taksim toplantı alanı değildir, İstanbul’da gösteri yapılacak alanlar bellidir” sözleri doğruyu yansıtmıyor.
İşte 1 Mayıs’ı kutlamak isteyen ve bir araya gelen heyet bunları bilerek valiliğe bildirimini yapar.
Valilik hemen “Yasak, izin vermiyoruz” açıklaması yapacaktır.
Heyet yazılı olarak talep edeceği bu “yasaklama” belgesi ile derhal İdari Mahkemeye başvurmalı ve yapılmak istenen toplantının hukuki dayanaklarıyla birlikte dava açmalı.
Bunun da ötesinde 1 Mayıs’ın “çok özel” bir gün olduğu belirtilerek dünyanın diğer ülkelerinde bu bayramın nasıl kutlandığını kanıtlarıyla mahkemeye sunmalı.
Valiliğin tepeden gelen baskılar nedeniyle Anayasa ve yasadışı olarak aldığı yasak kararları, eğer Türkiye bir hukuk devletiyse mahkemeden dönecektir.
Bence “Bu yıl acaba Taksim diye ısrar etmesek mi, Maltepe’de mi kutlasak” gibi akıl ve mantık dışı olduğu kadar toplum geleneklerine aykırı tutum takınmak yerine “yargı yolu” mutlaka denenmeli.
Buna rağmen yine yasak sürerse, en azından ağızlarından “demokrasi, hukuk, özgürlükler, inançlara saygı” lafları düşmeyen iktidarın bir foyası daha ortaya konacağı gibi tarihe önemli bir not daha düşülmüş olacaktır.
Çünkü eninde sonunda hesap verecek olan bugünkü iktidar zihniyeti için bu tür yasal belgelerin toplanması gerekiyor.
BAŞIMDAN GEÇENLER
Toplu taşımayı kullanmayan yetkililer sorunları bilemezler
Beylerbeyi otobüs durağının kaldırıldığını yazınca hatırladım Kabataş’taki otobüs durağı da buhar olup uçmuş.
Neden? Çünkü durağın yerinde metro çalışması var.
Ama 10 metre ileride bir cep var, durağı oraya taşımayı akıl edememişler.
Oysa Üsküdar, Kadıköy ve Adalar’dan, Bursa’dan gelen vapur ve motorlardan, Bağcılar metrosundan inen ve Beşiktaş, Boğaz, Barbaros güzergâhındaki ara duraklarda inecek olanlar bu durağı kullanarak gelen herhangi bir otobüse binebiliyordu.
Şimdi bu olanak ortadan kaldırılmış, Kabataş’taki ana perona yönlendiriliyor.
Orada da hangisinin önce kalkacağını bilmiyorsunuz, siz birinde oturup beklerken birçok otobüs kalkıp gidiyor.
Bu kararları alanlar bu tür sorunları hiç yaşamıyorlar.
Çünkü hepsi bulundukları yerde zenginleşip palazlanmış kişiler.
Hiçbiri toplu taşıma araçlarını kullanmıyor, hepsinin altında şoförlü, yanardönerli, sirenli makam araçları var.
Onlar emniyet şeritlerini kullanıp trafik kâbusunu da yaşamıyorlar.
Ama sorun ve beklentilerini hiç bilmedikleri halde milyonlarca insan için kararlar alabiliyorlar.
Bu makam sahiplerini ara sıra toplu taşıma araçlarını kullanmaya ve sorunları yerinde görmeye çağırıyorum.
SOSYAL MEDYA
Kutlama mı yoksa şahsi reklam mı?Önce cep telefonları mesajlarında bu yozlaşmayı (bana göre tabii) gördük.
Sonra sosyal medya icat oldu, aynı davranış burayı da sardı.
Bayram, kandil oldu mu pek çok kişi rehberinde olan herkese aynı tür mesaj atarak güya kutlama yapıyor.
Eskiden bayram kartları vardı. Telefon etmek çok zordu. Üstelik pahalıydı. İnsanlar mecburen birbirine kart atardı.
Şimdi mesaj atıyorlar.
Bu da yetmiyor sosyal medyada “kutlu olsun” paylaşımları yapılıyor.
Günün anlamına uygun bir fotoğraf, video veya özlü bir söz konulmasını anlıyorum da sırf adını göstermek için “kutlu olsun” mesajlarını anlamakta zorluk çekiyorum.
Bu bir tür tembellik değil mi?
Aynı şey ünlü isimlerin vefatlarında da yapılıyor.
Bir sanatçı mı öldü, tanıyan tanımayan “üzüntü ve baş sağlığı” mesajları atıyor Twitter’da veya Facebook’ta.
Bunlar da bana göre taziye değil “bak ben de üzüntümü belirttim” diyen reklam amaçlı savsaklama mesajları.
MERAK ETTİĞİM ŞEYLER
Haydi bakalım bir kere daha soralımİktidarın yarattığı bir iklim var. Son 10 yıldır bu böyle.
Hangi konuda olursa olsun eğer iktidarı sıkıntıya sokuyorsa hiçbir soruya cevap vermiyorlar.
Sanki hiç olmamış gibi davranıyorlar.
Tabii bu sirayet ediyor ve iktidarın hâkimiyeti altındaki her yerde bunu yaşıyoruz.
Ancak işini doğru dürüst yapmayı bilen gazeteciler, duyarlı insanlar, siyasetçiler hiçbir şeyin peşini bırakmamalı.
Mantıklı, akılcı ve sağlıklı bir yanıt alıncaya kadar “fikri takip” yapmalı.
Örneğin Rus uçağı düşüren pilotun “Fethullahçı” olup olmadığı iddiaları.
Sabah gazetesi yazdı. Kimseden tık yok.
Sorduk. Yine tık yok.
Yine sorduk. Aynı durum devam ediyor.
Bugün yine soralım. Genelkurmay eninde sonunda bir açıklama yapacak. Ya bu iktidar döneminde ya da bir başka iktidar döneminde.
Sabah’taki bir çocuk “Rus uçağını Fethullahçı pilot düşürdü. Zaten F-16 pilotlarının yarısı Fethullahçı. Bunların hepsi Şura’da tasfiye edilecek. Genelkurmay Başkanı direnirse o da istifa etmek zorunda kalacak. Bu kadar basit” diye yazdı.
Sonra Genelkurmay bu çocuğu karargâhta 4 saat ağırladı. İfadesi alınacak derken o generallerin ifadesini aldı. Sonra askeri “pek beğendiğini” yazdı. Genelkurmay Başkanı’nın Erdoğan’a bağlılığından çok memnun olduğunu söyledi.
Ancak nedense sorduğu sorulara cevap alıp almadığını yazmadı.
O halde bir daha soralım. Belki o çocuğa söylemeyi unutmuşlardır. Ama biz unutmadık.
1- Rus uçağını Fethullahçı pilot mu düşürdü?
2- F-16 pilotlarının yarısının Fethullahçı olduğu doğru mu?
3- Bu pilotlar Askeri Şura’da ordudan atılacak mı?
4- Genelkurmay başkanı bu pilotlardan yana mı tavır alıyor?
5- Eğer böyleyse Şura’da Genelkurmay Başkanı da gidecek mi?
KAFAMI BOZAN ŞEYLER
Otobüs durakları yetmez toplu taşımayı tümden kaldırınBeylerbeyi’nin tam ortasındaki otobüs durağının kaldırılmasına olan tepkileri iki kere dile getirdim.
Soruna sadece bir semtin sorunu gibi bakmayın, bu iktidar zihniyetinin “ben ne istersem onu yaparım, kimse karışamayacağı gibi halkın tepkileri de beni ilgilendirmez” mantığının bir kanıtıdır.
Beylerbeyi halkı öfkeli. Toplantılar yapıyor, imzalar topluyor ama iktidar zihniyetinden “tık” yok.
Çünkü korkuyorlar.
Kimden mi?
Beylerbeyi’nde ofis açan Cumhurbaşkanı’nın oğlundan ve kardeşinden.
Bu beyzadeler Beylerbeyi trafiğinin çok sıkışmasından yakınıp Kadir Topbaş’a “Sorunu çöz” demişler.
O da topu altındakilere atmış.
Onlar da dahiyane bir fikirle otobüs durağını kaldırmışlar.
Trafik şimdi rahatladı mı?
Biraz. Ama nedeni otobüs durağının kaldırılması değil, herkesin kafasına göre U dönüş yapmasını engellemek için araya bariyerler konmasından.
Şimdi Topbaş’ın ekibi ya yapılanın yanlış olduğunu görüyor da geri adım atamıyor, ya da saray ailesinden fırça yerlerse korkusu yüreklerine işlemiş durumda.
Yaptıklarının mantıksızlığını onlar da görüyordur herhalde. Çünkü Beylerbeyinde otobüs durağı trafiği engelliyorsa örneğin Çengelköy engellemiyor mu? Ya da Kuzguncuk, Anadolu Hisarı, Paşabahçe?
Karşıya geçelim Ortaköy, Galatasaray Üniversitesi, Bebek, Rumeli Hisarı durakları da trafiği kesmiyor mu?
Benim bu kafaya önerim “otobüs duraklarını kaldıracağınıza otobüsleri tamamen kaldırın” böylelikle binlerce otobüs trafikten çekilince trafik epey rahatlar.
Bir de son not; Beylerbeyi’nde durak kalktı, otobüsler 200 metre ötede ıssız yerde duruyor ama minibüsler buna aldırmıyor. Zaten millet de o kadar yürüyeceğine minibüslere biniyor. Beylerbeyi halkı “Bu beyzadelerden hangisi minibüs işine başladı acaba?” diye sormaya başladı.
Can Ataklı - Korkusuz