loading
close
SON DAKİKALAR

150 bin çoban mı yeni sığınmacı mı?

Can Ataklı
Tarih: 17.09.2024
Köşe: Günlük Yazılar
Kaynak: Can Ataklı - Korkusuz

Can Ataklı; RTÜK ahmak sözüne ne diyecek? Bilal Erdoğan vakası.

ANALİZ

Üçüncü dünya savaşı çıkarsa savaş merkezi Türkiye olacak

İsrail Gazze’ye saldırıyor.

Hamas her gün İsrail’e sayısız füze sallıyor.

İsrail Lübnan’da Hizbullah merkezlerine saldırıyor.

Hizbullah her gün İsrail’e füzeler yolluyor.

İsrail İran’da suikastlar yapıyor.

Hamas liderini Tahran’da öldürüyor.

İran İsrail’den intikam alacağını açıklıyor, zamanını bekliyor.

Rusya Ukrayna savaşı sürüyor.

Ukrayna karşı taarruza geçip Rusya topraklarına giriyor.

Putin Amerika ve Batıyı tehdit ediyor, nükleer silah kullanmaktan söz ediyor.

Hepsi bildiğimiz bu olaylar tamamen Türkiye’nin etrafında yaşanıyor.

Türkiye ateş çemberinin tam ortasında.

Üstelik Irak ve Suriye sınırlarımızda da gözle görünmeyen müthiş bir savaş var.

Dünya liderleri üçüncü dünya savaşı laflarını konuşmaya başladı.

Bizim dışişleri bakanımız böyle bir savaşın çıkabileceğini söylüyor.

Milli savunma bakanı Türkiye’nin üçüncü dünya savaşına karşı her türlü önlemini aldığını belirtiyor.

Gerçekten bir üçüncü dünya savaşı çıkar mı?

Bana göre hayır.

Çünkü bu savaşın tarafları başta Amerika ve Rusya olmak üzere birbirlerinin ülkesine saldıramazlar, bu teknik olarak mümkün değil.

Buna karşı nükleer bir savaş olasılığı var ama o da çok zor, çünkü nükleer savaşı kim başlatırsa başlatsın kendi ülkesinin de yok olma durumuna geleceğini biliyor.

O halde eğer bir savaş çıkacaksa bir cephe gerekiyor.

Türkiye’den daha iyi cephe bulunur mu?

Haritaya dikkatli bakın, Amerikan askeri gücü Türkiye’yi tamamen sarmış durumda.

Elbette Amerika’nın Türkiye’yi işgal planı yok ve olamaz da.

Ama eğer ciddi bir kapışma olacaksa bunun Türkiye’de olmasına ne NATO ne Batı ittifakı ve taraf olacak diğer ülkeler asla karşı çıkmaz.

Devler kozlarını Türkiye topraklarında paylaşır, adı üçüncü dünya savaşı olsa da hiçbir Avrupa ülkesi bundan zarar görmez.

Türkiye’yi çok zor günler bekliyor.

Ekonomik sıkıntılar nedeniyle kitlelerin öfkesi burnunda.

Bir küçük çocuğun öldürülmesini bile çözemeyecek kadar otoritesini kaybetmiş kontrol mekanizmalarını çalıştıramayan bir iktidar var.

Bu boşluk Türkiye’yi cephe haline getirecek bir savaş için bulunmaz fırsattır.

Muhalefet artık başını azıcık kaldırıp neler olup bittiğine bakmalı.

ŞAŞIRDIM

150 bin çoban mı yeni sığınmacı mı?

Haberi Türkiye gazetesinin manşetinde gördüm geçen hafta.

İşkur kayıtlarına göre yüzbinlerce genç iş ararken meğer bazı mesleklerde ise çalışacak kişi bulunamıyormuş.

Hayvancılık sektörü çoban arıyormuş ve 150 bin çobana ihtiyaç varmış.

Dile kolay 150 bin çoban.

Ama ne tuhaftır ki kırsal bölgelerde çobanlık yapacak nitelikte eleman bulunamıyormuş.

Çare ne?

Tabii ki “yabancı çoban” ithal etmek.

Zaten Afganistan’dan gelenlerin çobanlık yaptığı söyleniyor.

Buna 150 bin daha eklenecek.

Hayvancıların talebi üzerine bakanlık “yabancı çoban alımında bir sorun yok” cevabı vermiş.

Rakamlar doğru olabilir ama kimsenin çobanlık yapmadığı gerçek olabilir mi?

Yoksa haklı bir gerekçe yaratılarak genç, dinamik, dağda kırda bayırda dolaşabilecek sağlamlıkta yeni sığınmacıların getirilmesine olanak mı hazırlanıyor?

Bİ SORALIM BAKALIM

RTÜK ahmak sözüne ne diyecek?

Radyo ve televizyon kurumlarını denetlemekle görevli RTÜK’ün başkanı son günlerde hem yetkisi dışına çıkıyor hem de tamamen kendi fikir ve görüşlerine göre televizyonları cezalandırıyor.

Halk TV sırf sunucu iktidar ortağı MHP’nin adı geçtiğinde müstehzi bir gülümsemede bulunduğu gerekçesiyle ceza yedi örneğin.

RTÜK kanallara konuk katılımcıların sözleri nedeniyle de ceza veriyor.

“Böyle şey olur mu?” eleştirilerine karşılık da “Konuk söylese bile sunucu anında müdahale etmeli ve sözünü geri aldırmalı, bunu yapmamışsa cezayı hak eder” diyor.

Şimdi merak ediyorum, bir TV kanalına çıkan Hüdapar Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu halkın bir bölümüne “ahmak” dedi.

Programın sunucusu “Hiç kimseye ahmak diyemezsiniz” diye bu kişinin sözüne müdahale etmedi.

Bakalım RTÜK başkanı “ahmak” sözünün toplumun bir kesimine karşı kullanılmasına karşı ne yapacak?

Muhtemelen hiçbir şey.

Çünkü o kanal ve konuşmacı RTÜK başkanına göre “bizden” biri, ona ceza kesmek olmaz.

OKURDAN MESAJ

Emekli olmamak isteyen bir öğretmenin feryadı

Bugün size bir öğretmen okurumdan gelen mesajı iletmek istiyorum.

Bu öğretmen 61 yaşında, 36 yıldır öğretmenlik yapıyor, emeklilik hakkı var ama olmak istemiyor.

Hiç yorum yapmadan size sunuyorum, yorumunuzu kendiniz yapın;

Can Bey, 61 yaşında 36 yıllık öğretmenim ve artık çok yoruldum. Çok yoruldum ama emekli olamıyorum. Emekli olamama nedenim şu. Şu anda (baş öğretmen sıfatıyla) 56 bin lira maaş ve okulların açık olduğu dönemde 12 bin lira ders ücreti alıyorum.

Evim yok; kirada oturuyorum ve ev kiram 15 bin lira.

Eğer emekli olursam 17 bin liraya nasıl geçinebilirim ki.

Geldiklerinde 39 yaşındaydım, şimdi yaş 61. Ömrümüzü yediler tamam da ne olur ömrümüzün son yıllarında bıraksınlar biraz dinlenelim ve bizim yerimize gelmek için bekleyenler de iş bulsunlar.

Bu arada güya bize sınavla birlikte “uzman öğretmenlik, baş öğretmenlik” gibi unvanlar verdiler. Uzman öğretmen olanlar yaklaşık 3 bin, baş öğretmen olanlar da 6 bin lira fark alıyorlar.

Ancak bu fark emekli olunması halinde emekli maaşına yansımıyor.

Eğer bu unvanlar hikâyeden değilse üniversitelerde olduğu gibi emekli maaşına yansıması gerekmez mi? Nasıl ki öğretim üyesi veya doçent maaşıyla profesör emeklisi maaşı farklıysa, bu farkın emekli maaşına yansıması gerekmez mi? 

Ne günah işledik de milyar yıldır dönen dünyada böyle bir döneme denk geldik anlayamıyorum. 36 yıldır hizmet ettiğim bu memleket bana bu muameleyi reva görüyorsa, derslerde, ben çocuklarıma memleket sevgisiyle ilgili ne söyleyebilirim, ne anlatabilirim.

BUNU YAZMAK GEREK

Bilal Erdoğan vakası

Bir siyasetçi dostum aradı dün ve “Bilal Erdoğan’ın açıklamalarını gördün mü?” diye sordu.

“Gördüm tabii” dedim gülerek.

Siyasetçi dostum “Bilal konuşmaya başladıysa durum gerçekten çok kötü demektir” dedi.

Dünkü yazımda “Erdoğan fabrika ayarlarına dönüyor” demiştim.

Erdoğan kaybettiği oyları yeni gerginlikler, kutuplaştırmalar, din istismarı ve hamaset edebiyatı ile kapatmaya kararlı bana göre.

Muhtemelen bir seçim için ön hazırlık yapıyor, fabrika ayarlarına dönmenin yararını hissederse seçim startı verecek.

Bu nedenle aynı anda bütün düğmelere basmaya başladı.

Konuşmaları yine öfkeli ve yüksek tondan.

Birkaç gün gecikmeli de olsa muhalefetin yaptığı her şeyi öfkeli biçimde eleştiriyor.

Hüdapar’ı devreye soktu, sinir uçlarıyla oynatıyor.

Şimdi de oğlu sahnede.

Bilal Erdoğan da tıpkı babası gibi “Ben ekonomistim” diye başlıyor ve sığınmacıların ülkeye yarar sağladığını belirterek buna karşı çıkmanın ahlaksızlık olduğunu söylüyor.

Türk vatandaşlarının sığınmacılardan çok daha fazla suç işlediğini ileri sürerek sığınmacıları masumlaştırıyor.

Yetmiyor bir gazetecinin adını da vererek hakaret ediyor.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları