82 milyon edebiyatı “Kürt oyları için” olmasın sakın
Can Ataklı: Hepsi güzel de, bu “82 milyon kardeşiz edebiyatı” bana biraz garip geliyor.
ANALİZ
Öyle bedavaya birlik beraberlik olmaz önce hukuk ve demokrasi geri gelmeli
Açık söyleyeyim kendi hesabıma son birkaç gündür kulaklarım pek rahat.
Çünkü mesleğim ve görevim gereği AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın konuşmalarını dinliyorum ama bir iki gündür küfür, hakaret, aşağılama, tehdit kelimelerini hiç kullanmıyor.
Tam tersine “birlikten” söz ediyor.
“Herkesin ele ele vermesi” halinde üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir şey olmadığını anlatıyor.
Omuz omuza olunması halinde, dış güçlerin üstesinden gelinebileceğini söylüyor.
Kulağa elbette çok hoş geliyor bu söylem.
Ama bunu ilk kez duymuyoruz ki.
Erdoğan bu tür konuşmaları iki zamanda yapıyor.
Birincisi seçim kazandığında.
Çıkıyor balkona herkesi kucaklayacağını müjdeliyor, birçok akılsız muhalif de buna inanıyor.
İkincisi başı sıkıştığında.
Şu anki ruh hali “başının çok sıkışmış olduğunu” gösteriyor.
Ekonomi facia.
S-400’ler nedeniyle Amerika ile durum felaket.
Füze alımını bir süre erteleme ihtimali Rusya ile feci şekilde papaz olmamıza yol açacaktır.
Suriye bataklığı bizi içine iyice çekiyor. İdlib ve Afrin’den nasıl döneceğimizi bilemiyoruz.
Menbiç ve çevresinde Amerikan silahları ile donatılmış PYD-YPG, devlet kurdu kuracak.
İran’a yönelik bir askeri operasyonun Türkiye’yi içine almaması mümkün değil.
Karadeniz’de kıyısı bulunan ülkelerle aramız giderek açılıyor.
Bunların hepsinin ötesinde AKP sürekli kan kaybediyor.
Seçmeni azalıyor. Parti içi muhalefet sessiz ve derinden çok etkili oluyor.
Partinin önemli isimlerinden bazılarının parti kurma hazırlığında oldukları söyleniyor.
Bu durumda Erdoğan’ın seçenekleri çok az.
Bu nedenle kurtuluşu muhalefete el uzatıp “Birlik beraberlik ruhu içinde, ülkemizi darboğazdan kurtaralım” popülizmine sapıyor.
Elbette bu söylem toplumun ciddi bir kesiminde olumlu karşılanacaktır.
Özellikle AKP yandaş ve tetikçileri ile tatlısu muhalifleri “İşte özlenen tablo” türü içeriği sığ söylemlerde bulunacaklardır.
Ancak şunu açıkça söylemeliyim;
Birlik ve beraberlik söylemi etkili gibi olmakla birlikte ucuz bir söylemdir.
Öncelikle bütün bu sorunları Türkiye’nin başına açan ve çözemeyenbaşta Erdoğan olmak üzere AKP iktidarıdır.
O halde öncelikle bu durumun saptanması ve kabul edilmesi gerekir.
Bunun ötesinde ihtiyacımız olan Erdoğan’ın tek adamlığının gölgesinde bir ittifak kurmak değildir.
İhtiyacımız demokrasidir, hukuktur, insan haklarıdır.
Türkiye mutlaka ve mutlaka tekrar demokrasiye dönmelidir.
Hukuk tekrar en kutsal değer haline gelmelidir.
İnsan hakları ve özgürlükleri tekrar geri getirilmelidir.
Bugünkü yapı ile bile bu başarılabilir.
Çok hızlı bir anayasa değişikliği ile tekrar parlamenter sisteme dönülmelidir.
Cumhurbaşkanlığı yine sembolik hale getirilmeli, bundan sonraki seçimi yine parlamento tarafından yapılmalıdır.
Cumhurbaşkanı bugünkü Meclis’ten bir kişiye hükümet kurma görevivermelidir.
Bu kişi, ister ikili koalisyon, ister azınlık hükümeti denemeli ya da ulusal bir konsensüs sağlanarak “milli birlik hükümeti”kurulmalıdır.
Bu parlamento hızlı biçimde güçlendirilmiş demokratik parlamenter sistemin esas olduğu, kişi haklarını, fikir ve inanç özgürlüklerini kesin güvence altına alan bir anayasa yapmalıdır.
Bu durumda bir ya da iki yıl içinde seçime gidilebileceği gibi, önümüzdeki 4 yıl bu yönetimle de gidilebilir.
KAFAMI BOZAN ŞEYLER
Rum, Yunan, Pontus yaygaralarının tam bir kumpas olduğu ortaya çıktı
Bazen insan “Bu kadarı da olmaz ki” diyebilir.
Ama 17 yılda öğrendiğim bir şey varsa o da şu; “Söz konusu olan AKP ise akla hayale gelmeyen her şey yapılabilir.”
Dün bu köşedeki fotoğrafları hatırlıyorsunuzdur mutlaka.
Erdoğan’ın hahamlarla yaptığı görüşmenin fotoğrafını değiştirip sanki İmamoğlu, hahamlarla görüşüyormuş gibi yayınlamışlar bir de üstüne; “Siyonizmin dostu Ekrem Hahamoğlu, tepkisiz kalma eey Müslüman” diye yazmışlardı.
“Bu kadar da rezillik olmaz” diye düşündünüz mutlaka.
Ama dün bir başkası daha çıktı.
Yunanistan’ın en büyük gazetelerinden biri olan Etnos “İstanbul’u bir Ruh kazandı” başlığı ile çıktı.
Daha önce adı pek bilinmeyen bir internet sitesinde benzer bir haber yayınlanmıştı.
O internet sitesi, “Konstantinopolis’in yeni başkanı Pontuslu bir Rum”başlığını kullanmıştı.
AKP’nin İBB Meclis Başkanvekili Esenler Belediye Başkanı Tevfik Göksu, İmamoğlu’nun doğum yerinin Trabzon olduğunu hatırlatarak “Rum benzetmesi” yapmış ve büyük bir oyun oynandığını ileri sürmüştü.
Evet, büyük bir oyun olduğu ortaya çıktı.
Muhtemelen isimsiz bir internet sitesinin haberinin çok etkili olmadığı görüldü ve bu kez çok satışlı bir gazetenin de manşetine İmamoğlu taşındı.
İşe bakın ki bu gazetenin sahibi çok ilginç bir kişi.
Rus oligarklardan biri olan Trabzon kökenli İvan Savvidis,Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile yakın dost.
Türkiye’ye geldiğinde Bakan’la çok sıcak görüşmeler yaptığı biliniyor.
Türkiye ile yakın ilişkisi olan, AKP’lileri yakından tanıyan bir Rus oligarkın, İmamoğlu’nu “Pontuslu Rum” olarak tanıtmasının yaratacağı etkiyi bilmemesi mümkün olabilir mi?
Çok açık görülüyor ki, kaba bir tezgah hazırlanmış.
Bu tezgahın içinde hükümetin bir bakanının olması da ayrı bir ayıp ki, söylemeye dilim varmıyor.
Artık “Aklımıza hayalimize gelmeyecek” tezgahlar bu kadar ucuzlamışsa, demek ki AKP’nin İstanbul’daki durumu gerçekten çok kötü.
Bİ SORALIM BAKALIM
82 milyon edebiyatı “Kürt oyları için” olmasın sakın
Erdoğan tutunacak dal arıyor.
Bir anda sert, gerginlik ve düşmanlık yaratan söylemi gitti.
Yerine barışçı bir ifade biçimi geldi.
Son iki üç gündür kimseye terörist demiyor.
Hainlikle suçlamıyor kimseyi.
“Bölücüleeer, dış güçlerin uşaklarııı” diye de bağırmıyor.
“Biz Yaradan’dan ötürü yaradılanı severiz” dedikten sonra “Bunlaaaaar” diye öfke saçmıyor.
Tam tersine, bir anda dünyanın en munis insanı haline geliverdi AKP Genel Başkanı.
“Biz” diyor, “82 milyonun her ferdini birlik ve beraberliğe çağırıyoruz.”
Sonra devam ediyor; “Biz bütünlük içinde olduğumuzda bütün sorunların üstesinden geliriz.”
Hepsi güzel de, bu “82 milyon kardeşiz edebiyatı” bana biraz garip geliyor.
82 milyonun tamamı dendiğine göre, örneğin bunların arasında Abdullah Öcalan da var.
Yine hapisteki Selahattin Demirtaş da bu 82 milyonun içinde el ele tutuşulacak kişilerden biri olmalı.
Parti kurmaya çalışan Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu da bu liste içindedir mutlaka.
Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş da var 82 milyonun içinde.
Ama bana göre 82 milyon edebiyatı ilk saydığım isimler için daha geçerli.
Erdoğan ve saraydaki adamları muhtemelen “kaba milliyetçilik”ve “beka” propagandasının yararlı olmadığını sonunda anladılar ve HDP oylarına göz diktiler.
Abdullah Öcalan’a avukat gönderilmesi, Demirtaş’ın serbest bırakılacağı söylentilerinin çıkması HDP’ye göz kırpmanın ilk sinyalleriydi.
“82 milyon” edebiyatının asıl hedefinin HDP seçmeni olduğunusöylemek yanlış olmaz herhalde.
ŞAŞIRDIM
Galatasaray’ın “Cüppeli Ahmet Hocası” kim?
Şimdi “Nereden çıktı bu başlık?” diye şaşıracaksınız.
Haklısınız.
Ama ben de “şaşırdığım” için yazdım zaten.
Galatasaray bu hafta sonu büyük şampiyonluk kutlamasınahazırlanıyor.
Kulüp yönetimi bu nedenle hazırlıklarını sürdürürken şampiyonluk törenini kimin düzenleyeceği de belirlendi.
Kim biliyor musunuz?
Cüppeli Ahmet Hoca’nın damadı ve kardeşlerinin şirketi.
Bu şirketin adını Ekrem İmamoğlu’nun seçimi kazandığı ama itirazlar nedeniyle henüz mazbatasının verilmediği günlerde duymuştuk. İstanbul Belediyesi, Lale Kupası Kadınlar Tenis Turnuvasıorganizasyonunu alelacele Cüppeli’nin damadının şirketinevermişti.
637 bin liralık organizasyon bedeli de şirkete anında ödenmişti.
İşte Adstation Organizasyon İletişim Danışmanlık Şirketi, Galatasaray’ın dev prodüksiyonunu yapacak.
“Ne var bunda?” diyebilirsiniz.
Elbette yok. Aynı şirket geçen yıl da şampiyonluk organizasyonunu almak istemiş ama kulüp üyelerinin tepkisi üzerine bunu başaramamıştı.
Bu yıl kulüp yönetimi başka alternatifleri hiç değerlendirmedenErdoğan’a da çok yakın olduğu bilinen bu kardeşlere verdi organizasyonu.
Galatasaraylı bir dostum şöyle dedi; “Divan toplantısında ‘Her şey güzel olacak’ sloganının atılmasından sonra Arena’da da aynı şeyin yaşanması üzerine, yönetime iktidardan çok ağır baskılar geldi. Sanıyorum yönetim kendini kurtarmak için işaret edilen şirkete bu görevi verdi.”
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları