Ahlak dışı bir reyting numarası
Can Ataklı; Sağolsun Recep Tayyip Erdoğan geldi de artık millet hacet gidermek için 1 milyon lira değil sadece ve sadece bir lira veriyor.
İRONİ
Suriye'ye hala girmedik yazıya başlayayım bari
Türkiye büyük bir heyecanla bekliyor.
Tam bir yıl önce Türkiye Cumhuriyeti Devleti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan “Bir gece ansızın gelebiliriz” şarkısının giriş bölümünü tekrarlayarak Amerika'ya parmak sallamıştı.
“Sabrımız taşıyor” demişti sonra da eklemişti “Kimse bizimle oyun oynamaya kalkmasın, sınırlarımızı korumak için ne gerekiyorsa yapacağımızdan da kimsenin kuşkusu olmasın.”
Geçtiğimiz bir yıl içinde bu sözleri neredeyse her gün duyduk.
Bazen Türkiye Cumhuriyeti Devleti Cumhurbaşkanından, bazen de bakan olarak atadığı memurlarından duyduk bu sözleri.
Hatta memurları Cumhurbaşkanından çok daha ileri bile gittiler, başta Amerika olmak üzere aklımıza hangi devlet geliyorsa neredeyse hepsine çok ağır sözlerle hakaretler yağdırdılar. Ama operasyon bir türlü başlamadı. Oysa millet sabırsızlıkla El Bab, Afrin ve İdlib'den sonra Menbiç başta olmak üzere Fırat'ın doğusunun da fethedileceği günü bekliyor.
Hele yandaş tetikçi medyanın herhalde “Büyük fetih, yine destan yazdık, önümüzde çil yavrusu gibi dağıldılar, hadlerini bildirdik, haydi sıradaki gelsin” türü başlıkların atıldığı sayfaları bile hazırdır.
Fetih başlar başlamaz tv ekranlarına çıkarılacak engin bilgili akademisyenler, askerler ve tetikçi gazeteciler bir yıldır ne konuşacaklarının talimini bile yapıyordur.
Yandaş tetikçiler sonunda o büyük günün geldiğine inanıyor galiba.
Dünkü yandaş gazetelerin manşetleri her zamanki gibi birbirinin aynısıydı.
Hepsi de “Yarından bile yakın, havadan karadan geliyoruz, barış pınarı başlıyor” manşetlerini atmıştı. Tabii dayandıkları Erdoğan'ın partililerine yaptığı konuşmada söylediği sözler.
Aynen şunu söyledi Erdoğan; “Hazırlıklarımızı yaptık, harekât planlarımızı tamamladık, gereken talimatları verdik. Kararı verilen ve süreci başlamış olan barış pınarlarının önünü açma vakti, belki bugün, belki yarın denebilecek kadar yakındır. Hem karadan hem havadan bu harekâtı yürüteceğiz.”
Suriye'yi fethetmeye gideceğimiz askeri harekata “Barış Pınarı” adı verilecekmiş. Bu kez ben bile harekata başlayacağımızı ciddiye aldım.
Çünkü operasyonun içinde “Barış” kelimesi geçiyor.
Bizim nesil “Barış Harekatı” tanımını 1974'deki Kıbrıs'a yaptığımız çıkarmadan bilir.
Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit sabaha karşı dört buçuk sıralarında “Kıbrıs'ta soydaşlarımın katledilmesine neden olan darbeye karşı Türk Silahlı Kuvvetleri bir barış harekatı başlatmıştır” açıklaması yapmıştı.
Erdoğan da sanıyorum bu açıklamaya öykündüğü için “Barış Pınarı Operasyonu” adını kullanıyor.
Ama arada fark var, Ecevit bir dizi diplomatik temasta bulunduktan sonra kimsenin düşünmediği bir sırada operasyonun düğmesine basmıştı.
Ecevit bir yıl boyunca “Geliyoruz, sabrımız taşıyor, bizi kimse durduramaz” falan gibi sözleri hiç sarf etmemişti.
Şimdi ise neredeyse davullar zurnalar çalınarak operasyona çıkacağımızı haber veriyoruz.
Amerika bu konuda mutlu anladığım kadarıyla, çünkü “En büyük korkumuz bize haber verilmeden böyle bir harekata başlamaları” demişlerdi.
Haberleri olunca “bir parça geri gidecekler” tabii…
Bu yazıyı yazmak için dün neredeyse baskı saatine kadar bekledim.
Ama o “Barış Pınarı” bir türlü akmaya başlamadı.
Operasyonun başlaması üzerine görüşlerimi sizlere aktarmak istiyordum.
Artık bilemiyorum belki siz bu yazıyı okurken Suriye'nin fethine başlamış oluruz.
Ya da bugün de baskı saatine kadar beklerim, oldu oldu, olmadı ben de başka şeyler yazarım, ne yapayım ki…
HOŞUMA GİDEN ŞEYLER
Vallahi hiçbir fotoğraf durumu daha iyi anlatamazdı
Bu fotoğrafı rahmetli halamın büyük oğlu gönderdi ilk kez. Görünce beni bir gülme krizi aldı. Sonra bir baktım sosyal medyada çok dolanmaya başlamış.
Kimin aklına gelmiş, bu fotoshopu kim hazırlamış, ilk kim paylaşmış, inanın bilmiyorum.
Gerçi bilmeme de pek gerek yok. Her şeye yüzde 50'nin üzerinde zam yapılmışken enflasyonun güya düşmüş gibi olmasını ilan edenlere karşı daha güzel bir cevap olamaz değil mi?
KAFAMI BOZAN ŞEYLER
Ahlak dışı bir reyting numarası
Türkiye'nin en çok izlenen “Bilgi Yarışması” yıllar önce Kenan Işık'ın sunumuyla başlayan “Kim 500 milyar ister” isimli yarışmaydı. Henüz paradan 6 sıfır atılmadığı dönemlerdi. Her şeyimiz milyonla, milyarla ölçülüyordu.
Örneğin tuvalete 1 milyon liraya gidiyorduk.
Sağolsun Recep Tayyip Erdoğan geldi de artık millet hacet gidermek için 1 milyon lira değil sadece ve sadece bir lira veriyor.
O tarihlerde asgari ücret bile milyar liraydı. Sonra bu yarışma bir süre ortada görünmedi, ardından bu kez “Kim milyoner olmak ister” adıyla yeniden yayınlanmaya başladı.
Son sunucusu Kenan İmirzalıoğlu olmuş. Yarışmanın geçen sezon final programında Kahramanmaraş'ta tıp eğitimi gören 19 yaşındaki yarışmacı Arda Ayten 11 soruyu bilip kendisine bir milyon lira kazandıracak son soruya gelmiş.
Ama programın yöneticileri belli ki yeni sezona müthiş bir açılış yapmak için sonucu saklamışlar.
İşte o yarışmanın yeni sezonunun ilk programı yayınlanmış ve Arda Ayten bunu da bilerek bir milyon liranın sahibi olmuş.
Buraya kadar çok güzel. Şimdi gelin 1 milyon liralık soruya bir bakalım.
Soru aynen şöyle; “On kıtadan oluşan İstiklal Marşı'nın tamamında bu kelimelerden hangisi diğerinden daha az geçer?”
A- Vatan
B- Kan
C- Toprak
D- Yurt
Allahaşkına bu bir soru mu şimdi?
Bu bir bilgi yarışması, bu sorunun bilgiyle ilgisi var mı?
İstiklal Marşı'nın yazarı Mehmet Akif Ersoy'u mezarından kaldırıp sorsak bu sorunun cevabını bilmez.
Çünkü böyle soru olmaz. Böyle istediğiniz kadar “Güya soru” oluşturabilirsiniz. Nazım'ın Kurtuluş Savaşı Destanı şiirinde en çok geçen kelime hangisidir?
Kur'an-ı Kerim'de gökyüzü kelimesi kaç kere geçer?
Sakarya Savaşı'nda en çok şehidi hangi ilçemiz vermiştir?
Erdoğan bugüne kadar yaptığı konuşmalarda en çok kullandığı kelime hangisidir?
Ekle ekleyebildiğin kadar.
İşe bakın ki yarışmacı meğer İstiklal Marşı'nın sekiz kıtasını ezbere biliyormuş, bu nedenle yarışma sırasında şiiri okuyup adı geçen kelimeleri saymış, işe bakın ki son iki kıtayı hatırlayamadığı için çok zorlanmış ama o ana kadar saydıklarından “toprak” kelimesinin en az kullanıldığını fark etmiş ve doğru cevabı vermiş.
Reyting uğruna neler yapılıyor.
Bu adamlara biri “Quiz Show” filmini izletmeli. Çünkü sanki aynısı yaşanmış.
O filmi izlesinler ki reyting canavarlığı konusunda dünyanın en akıllıları olmadıklarını anlarlar belki.
KOMİK
Amerikacım sen onu külahıma anlat
Bazen tuhaf gibi görünen olaylar yaşarız, oysa altında çok ciddi şeyler yatar.
Böyle bir olay yaşandı Pazar günü.
Daha önce cemaatin lideri Fetullah Gülen'e hakaret twiti atan, sonra da AKP iktidarı tarafından işinden edilen, sonra cemaate yalvar yakar olup affedilen, sonra da yurtdışına kaçan gazeteci Ergun Babahan şöyle bir twit atmış; “Türkiye halkları Bahçeli'siz bir siyaset dönemine hazır olmalı”
Aslında herkesin yazabileceği bir twit bu. Ben de son Youtube konuşmamda Bahçeli'nin artık aktif siyasette olamayabileceğini söyledim.
Ancak Ergun Babahan'ın bu cümlesi birden olay oldu.
Çünkü Amerika'nın Ankara Büyükelçiliğinin resmi twit hesabı, bu twiti beğendi, sosyal medya deyimiyle laykladı. O zaman kıyamet koptu. Önce MHP'liler Amerika'ya saydırdı, sonra da AKP sözcüsü Ömer Çelik Amerika'ya “haddini bildiren” twitler attı. Amerika Büyükelçiliği de “Özür dileriz, yanlışlıkla beğenilen bir twit oldu” açıklaması yaptı.
Canım benim. Sen onu külahıma anlat.
Amerika hep böyle komik işlere imza atar. Ama bizim bilmediğimiz alt mesajlar da böyle verilir genellikle. Twiti atan sonradan olma cemaatçi Babahan Amerika'nın adamı. Attığı twitin “layklanması” asla tesadüf olamaz.
Tam da “Bir gece ansızın gelebiliriz” şarkısının söylendiği bir anda okları üzerine çekmek aptalca görünür değil mi?
Yoksa “öyle görünsün” mü isteniyor? Bazen yapılması istenmeyen işler böyle “kötü görünen, aptalca” hatalarla önlenir.
Biz farkına bile varmayız.
ŞAŞIRDIM
Şu özgüvene bakar mısınız?
Kadın TÜRGEV'in yani Erdoğan ailesinin vakfının başkanı.
Kocası Cumhurbaşkanlığı İletişim Dairesinin başkanı. Kadın aynı zamanda Türk Hava Yolları Yönetim Kurulu üyesi, Türk sivil havacılığında engin bilgilerinden yararlanıyoruz milletçe.
İstanbul halkının ezici çoğunlukla tercih ettiği Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'na çok kızmış.
Çünkü İmamoğlu dinci vakıflara aktarılan milyonlarca lira para, mal ve hizmeti durdurdu. Demiş ki bu kadın “Vakıflara el uzatanların akıbeti kendileri için hayırlı olmayacaktır.”
Şu özgüvene bakar mısınız?
İktidarın çok yakını olunca güç sarhoşluğu da tavan yapıyor. Bunların tepe taklak olduklarında nasıl bir duygu içinde olacaklarını merak etmediğimi söylersem yalan olur.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları