loading
close
SON DAKİKALAR

AKP Döneminde Gazetecilik Bitirildi

Can Ataklı
Tarih: 07.03.2012
Köşe: Günlük Yazılar

Sevgili okurlar; sizlere iki gün medyanın en azından benim de tanık olduğum önemli bir döneminin ne olduğunu anlatmaya çalıştım.

Sevgili okurlar; sizlere iki gün medyanın en azından benim de tanık olduğum önemli bir döneminin ne olduğunu anlatmaya çalıştım. Son 10 yıldır ise bambaşka bir gerçekle, AKP iktidarı ve medyasıyla karşı karşıyayız. Bugün de onu anlatacağım.

Medyayı kimse sevmez

Siyasetçiler, hükümetler, bürokrasi, askerler, iş dünyası, sanat çevreleri ve toplumun tümü medyasız yapamaz ama, hiçbiri de medyayı sevmez. Daha doğrusu herkes medya yanındaysa hoşnuttur, eleştiri geldiği an en büyük düşman medyadır.

Hep baskı gördü

Medya, bizde ve dünyada en çok da iktidarlar tarafından sevilmez. Çünkü medyanın temel görevi iktidarları eleştirmek, kamuoyu adına iktidarları denetlemek ve yanlışları ortaya koymaktır. Bu nedenle iktidarlar medyayı hep baskı altında tutmak ister.

Önceki dönemler

AKP’ye kadar iktidarlar başları sıkıştıkça medyaya baskı yapmanın türlü çeşitli yollarını denediler. Örneğin Özal medyayı ekonomik olarak sıkıştırmak isterdi. Bir sabah kalkardık, kâğıdın KDV’si olmuş yüzde 18. Gazeteler ne yapacağını şaşırırdı.

Hınç yasaları

Ekonomik sıkıştırmanın ötesinde iktidarlar “yasama gücünü” kullanmayı da pek çok kere denediler. Siyasetçi öfkelendiğinde adeta “hınç yasası” çıkarır gibi basın veya RTÜK yasaları yaptı. Yasalar öfkeyle çıkarıldığı için hep eksikti, hep yanlıştı, çoğu tutmadı.

Akla gelmeyen

AKP iktidarı akla gelmeyeni yaptı. Eski iktidarlar bazen medya sahip ya da yöneticileriyle iyi ilişkiler kurarak eleştirilerden uzak kalmaya çalışırken, AKP iktidarı medyanın sahibi olma yolunu seçti. Belirlenen AKP’li iş adamlarına gazete ve TV’ler aldırıldı.

Yöntemler değişti

Medyanın da sahibi olan iktidar, artık yasal yollarla tüm medyayı sıkıntıya sokmak yerine patronların medya dışı işlerine el atmaya ve onları buradan sıkıştırmaya başladı. Görünürde hiçbir baskı yok gibiydi, ama patronlar giderek zorlanıyordu.

Etraftan dolaşma

Diyelim ki bir gazeteci veya televizyoncu iktidar aleyhine yazıyor, konuşuyor. İktidar açıktan o gazeteciye tepki göstermek yerine, bağlı olduğu grubun medya dışı işlerinden birine saldırıyor. Patron zora giriyor. Ama bunu kamuoyuna nasıl açıklayacak ki?

“Bir de bize sor”

Geçen yıl bir haber kanalının yayınına gitmiştim. Gruba medya dışından getirilen bir yönetici “Sizler konuşuyorsunuz ama arkasını biz topluyoruz” demişti. Çünkü o kanalda söylenen bazı sözler nedeniyle patronuna bir maden işi için ruhsat verilmemiş.

Kimsenin ruhu duymaz

Bu örnekler neredeyse açıkça yandaş olmayan bütün medya patronlarının başında. İktidar patrona haber gönderiyor “Şu adamı niye tutuyorsun?” diye. Yaptırımı ise medya dışı bir işin bozulması. Kamuoyunun ruhu bile duymuyor yapılan baskıyı.

10 milyon eder miyiz?

Büyük cirolu dev şirketlerde küçük gibi görünen bir işin engellenmesinin maliyeti milyonlarca dolar tutuyor. Patronu düşünün, yanında çalışan çok değerli bir yazar yüzünden 10 milyon dolar zarar ediyorsa ne yapar? Düşünmeden işten atar...

Yandaş medya oluşumu

Her gazeteci, her medya kuruluşu bir siyasi görüşü savunabilir, destekler. Buna yandaşlık diyemeyiz. Benim yandaşlık tanımım şu: Eğer bir gazeteci ya da medya grubu iktidarla işbirliği yaparak operasyonlara soyunuyorsa, bunun adı yandaşlıktır.

İktidarın başarısı

İşte AKP iktidarı bu yönde çok başarılı oldu. Bizzat sahibi olduğu gazetelere “yandaş” isimler devşirdi. Bu gazeteciler gazetecilik yapmak yerine iktidarı korumak için komplo ve operasyonlara giriştiler. Gazetecilik intikam alma, can yakma yöntemine dönüştü.

Kişisel saldırılar

Çok uzun yıllar önce bile gazeteciler arasında “polemik” denilen tartışmalar yaşanırdı. Bunların çoğunda bir “lezzet” de vardı. Ancak AKP iktidarıyla birlikte polemiklerin yerini, yıpratma, aşağılama, karalama, itibarsızlaştırma yöntemi aldı.

Kimden intikam alacaksa

İktidarın medya dışı işlerinden dolanarak gazete patronlarını sıkıştırmasının yanı sıra yandaş gazeteciler de kimden intikam almak istiyorlarsa onlara saldırdılar. İntikam davalarında taraf oldular, gazetecileri tutuklatmak şehvetli bir duyguya dönüştü.

Suç önemli değil

Geçmişin intikamını almak için darbe davaları oluşturan iktidara destek veren yandaş gazeteciler isnat edilen suçların üzerine değil de kişilikler üzerine gittiler. Tutuklanan gazetecilerin kendileri için yazdığı yazılar sanki suç kanıtıymış gibi sunuldu.

Odatv örneği

Daha açık olsun diye küçük bir örnek vermek istiyorum. Odatv olayında pek çok gazeteci Soner Yalçın aleyhine yazıyor. Darbeci olduğu için değil sitesinde o gazeteciler için yazdıklarından dolayı. Kişisel intikam duyguları öne geçti.

Gazetecilik bitti

Sonuç olarak AKP iktidarı döneminde gazetecilik fiilen bitti. Kimse kendisini kandırmasın, iktidarın yanında durmak, iyileri göstermek, iktidarın rakiplerini bel altı taktiklerle vurmak gazetecilik değildir. Gazeteci soru sorar, günümüzde soru sormak yok artık.

Cevabı yayınlanamaz

Yandaş olmayan medya da bu açmaz içinde. Çünkü soru sormak kadar sorunun cevabını yayınlamak da önemli. Sorunun cevabını yayınlayamayacaksanız neden soru sorasınız? Ki zaten bu iktidar soru sordurtmuyor. Sorular önceden belirleniyor.

Yine küçük bir örnek

Gazetecilik refleksleri bitti. Geçen hafta 28 Şubat’la ilgili bir tartışma yaşandı. Birkaç isim söylendiği için medya sadece onları konuşuyor. Nedense hiçbir gazetecinin aklına 28 Şubat’ta istifa eden 50 DYP’li milletvekilinin arkasına düşmek gelmiyor.

En önemlisi ahlak

AKP döneminde medyanın geldiği noktayı tek cümle ile özetlemem gerekirse şöyle derim; “Ahlaki olarak büyük çöküntüye uğradık.” Herkes olaya kendi penceresinden bakıyor, intikam duyguları çok yoğun, ahlaki değerlere kimse uymuyor.

Bunları neden yazdım?

Sevgili okurlar; bu konuda yüzlerce örnek verebilirim. Ancak işin özünü yansıttığımı sanıyorum. Peki bunları neden yazdım? Medyanın en dürüst, en namuslu, en ilkeli, en ahlaklı gazetecisi miyim? Hayır, ben de bir dönemin oyuncularındanım.

Hepimiz kirlendik

Bu yazıları örneğini çok gördüğünüz gibi kendini olayların içinden çeken, namus abidesiymiş gibi davranan bir gazeteci olarak yazmadım. Olaylardan etkilenen, kirlenmeden payını almış bir gazeteci olarak yazdım. İtirafta ya da ifşaatta bulunmuyorum.

Hepimiz gerçeği biliyoruz

Bu yazdıklarımı bütün gazeteciler de biliyor elbette. Konu kendimizi korumak, aklamak değil, bundan sonrasını daha dürüstçe, namusluca vicdanlı olarak kurabilmek için ilkeler etrafında birleşebilmektir. Yoksa intikamcı duygular hiç bimeyecek, bundan sonraki iktidarlar döneminde de aynı yöntemler uygulanacaktır.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları