loading
close
SON DAKİKALAR

AKP herkesin sandığı gibi 'her şeye rağmen' dimdik ayakta olmayabilir

Can Ataklı
Tarih: 29.11.2016
Köşe: Günlük Yazılar

Can Ataklı: AKP-MHP görüşmeleri devam ederken, hiç beklenmedik bir isim gerçekten beklenmedik bir açıklama yaptı. Tuğrul Türkeş son derece 'temkinli, soğukkanlı' bir siyasetçidir. Sonucu tam görmeden, işini garantiye almadan kolay kolay adım atmaz.

ANALİZ

Cumhurbaşkanlığı sisteminde AKP ile MHP'nin anlaşmak üzere olduğu söyleniyor.
İki partinin temsilcileri son kez bir araya gelip gerekli rötuşları yaptıktan sonra konu Yıldırım-Bahçeli zirvesinde ele alınacak.
Yandaş medya böyle söylüyor, biz de oradan öğreniyoruz.
Ancak aynı yazılardan ve söylenenlerden çıkan bir gerçek daha var.
Bu iş “çantada keklik” değil. Yani iş henüz bitmiş değil. Çünkü “Artık sona gelindi, bahara referandum var” başlıkları atanlar, satır aralarında “pürüzlerden” söz ediyorlar.
Çok istenen bir konuda “pürüzler” olduğu söyleniyorsa bilin ki o iş olmayacaktır. Ben hala bu noktadayım.
AKP-MHP görüşmeleri devam ederken, hiç beklenmedik bir isim gerçekten beklenmedik bir açıklama yaptı.
MHP'den AKP'ye transfer olan ve bunun hediyesi olarak Başbakan yardımcılığı koltuğuna oturtulan Tuğrul Türkeş dün Hürriyet Gazetesi'ne verdiği röportajda “Tuzağa dikkat” dedi.
Tuğrul Türkeş Bahçeli'nin “Kurt” politikacı olduğunu söyleyerek “mutlaka bir stratejisi vardı ve öncelikle kendi partisinin başarısı içindir” dedi.
Referandumun çok tehlikeli olduğunu da belirten Türkeş “Yüzde 49.5 oyla iktidar olursunuz ama aynı oranla referandumu kaybedersiniz” diye konuştu.
Bu röportajdan anladığım şu; Tuğrul Türkeş MHP'yi Devlet Bahçeli'yi en iyi bilen isimlerden biri.
Belli ki MHP'nin desteği konusunda “kuşkuları” var. Bunun bir oyun olma ihtimalini görerek partisini ve Erdoğan'ı uyarma ihtiyacı hissetmiş.
Türkeş 15 Temmuz dinci faşist darbe girişiminden sonra kamuoyunda oluşan Erdoğan'a destek havasının da dağılmış olduğuna inanıyor besbelli ve röportajı yapan Cansu Çamlıbel'in “Halk desteği yüzde 60'larda” sorusuna “Bunu bilmiyoruz” cevabını veriyor.
MHP'nin sadece “Allah rızası için, hiçbir karşılık beklemeden” cumhurbaşkanlığı sistemine destek vermesinin iyi düşünülmesi gerektiğini de hatırlatıyor Türkeş ve AKP'nin “Aniden bize niye yardımcı oluyor?” sorusuna bir cevap bulmasını da istiyor.
Uzun yıllardır izlediğim, birkaç kez şahsen de konuşma fırsatı bulduğum Tuğrul Türkeş son derece “temkinli, soğukkanlı” bir siyasetçidir. Sonucu tam görmeden, işini garantiye almadan kolay kolay adım atmaz.
AKP'nin en hassas olduğu bir konuda üstelik hiçbir eleştiriye ve uyarıya tahammül edemediği bir sırada bu kadar radikal bir çıkışı yapmaz.
Ama yaptığına göre demek ki bildiği bir şey var.
Ya MHP'li milletvekillerinin anayasa oylamasında blok olarak davranmayacaklarını biliyor, görüyor, ya AKP'de çok ciddi fireler verileceğinden endişeli. Ve en sonunda da konunun referanduma gitmesi halinde kamuoyunun sanılanın aksine tutum takınacağını düşünüyor.
Her durumda Türkeş'in bu çıkışı çok önemlidir.
Bana göre Türkeş'in bu “beklenmedik” açıklamaları işaret fişeği niteliğindedir.
AKP herkesin sandığı gibi “her şeye rağmen” dimdik ayakta olmayabilir.
Önümüzdeki günlerde daha da ilginç gelişmeler olacaktır.

HOŞUMA GİDEN ŞEYLER

TEK KİŞİLİK ÖRGÜT NİHAYET CEZAEVİNDEN ÇIKTI

Sarp Kuray'ın adını ilk kez 12 Mart döneminde duymuştum. Henüz ilk gençliğin adımlarını atıyordum o tarihlerde. Sarp Kuray devrimci deniz subaylarındandı. 12 Mart muhtıracılarının hışmına uğrayanlardandı.
Sarp Kuray adı çok uzun yıllar sonra yine gündeme geldi.
AKP iktidarının ilk yıllarında “anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs etmek ve örgüt kurmak” suçundan tutuklandı, yargılandı, ağır hapis cezasına çarptırıldı.

Ama işin garibi “örgüt” olarak nitelenen Sarp Kuray'ın yanında başka kimse yoktu.
Demek ki “tek kişilik bir örgüt” kurmuştu ve anayasal düzeni yıkmak için harekete geçmişti.
Anayasaya çok bağlı iktidarımız Sarp Kuray'ı affetmedi ve hapse gönderdi.
7 yıl 8 ay hapis yatıktan sonra dün serbest bırakıldı Sarp Kuray.
Böylelikle “örgüt” de hapisten çıkmış oldu. Tek kişilik örgüt.
Anayasanın artık hiç takılmadığı, her gün çiğnendiği ve topluca anayasanın değiştirilmesinin bir başka türde “zor” kullanılarak yapılmak istendiği şu günlerde zaten Sarp Kuray'ın hapiste olmasının da bir anlamı yoktu.
Sarp Kuray'a “şeklen” özgür dünyaya hoş geldin demek isterim.
Bu arada iktidara da bir önerim olacak; Sarp Kuray tek kişilik örgütüyle “anayasal düzeni değiştirmeyi” amaçlıyordu.
Siz de şu sıralar anayasayı değiştirmeye çabalıyorsunuz. Tecrübeden yararlanın.

KOMİK

GARİBANIN 50 DOLARINA GÖZ DİKTİLER GALİBA

Bütün dünya bize düşman, hepsi bizi kıskanıyor ve asrın liderini indirmek için elbirliği yapıyor ya, buna inanan daha doğrusu halkın buna inanmasına katkı sağlamaya çalışanlar “doları bozdur” kampanyası açmışlar.
Efendim neymiş, herkes elindeki dövizi bozdurmalıymış. Böylece piyasa paraya boğulur dış güçlerin oyunu bozulurmuş.
Saf saf söylüyorlar bunu. Ve belli ki elindeki üç beş kuruş dövizi olan gariban vatandaşlar da “ülkelerini herkesten fazla sevdiklerine” inanarak götürüp bu paraları bozduruyormuş.
Artık ne diyeyim, “bu kadar vicdansızlık olur mu” desem yoksa “Siz bakkal hesabı bile bilmiyorsunuz” mu desem?
Kimin dövizi var? Yurtdışı ile iş yapanların, yaptıkları işin karşılığını döviz cinsinden alan büyük müteahhitlerin, rantiyelerin elinde var döviz.
Bunların elindeki para 200 milyar dolarsa örneğin, vatandaşın yastığının altındaki döviz 5 milyardır.
200 milyar 100 kişinin elindeyse, 5 milyar 5 milyon kişidedir.
Sonuçta büyüklerin parasına bir şey olmaz, tam tersine servetlerine servet eklenir, gariban vatandaş kötü günler için güvence parası gibi sakladığı 100 dolarından, 50 Euro'sundan olur.
Bu arada “doları bozdur” kampanyasını yanlış anlayan kimi saf vatandaşlar ise ellerindeki paraları yakarak ya da yırtarak batıya ders vereceklerini sanmışlar. Yandaş yazarlar canhıraş biçimde “Aman” diyorlar “Yakmayın, yırtmayın, bunu yaparsanız onlara hizmet etmiş olursunuz.”

ŞAŞIRDIM

APO GİZLİ BİR OPERASYONLA MI GETİRİLMİŞTİ?

Yandaş medya sadece günü kurtardığı için geçmişi ve geçmişte söylediklerini hep unutuyor.
Dün şiddetli karşı çıktıklarını bugün çok övebiliyorlar ya da geçmişte övdüklerini bugün yerden yere vuruyorlar.
Geçmişte günün koşulları gereği inandıkları bazı gerçekleri bugün rahatlıkla inkâr edebiliyorlar.
Dün yandaşların “entelektüel” olarak bilinen isimlerinden biri Can Dündar'ın bir gizli operasyonla Türkiye'ye getirilebileceğini yazdı.
Olabilir mi? Olur tabii.
Ancak bu yazar örnek olarak PKK lideri Abdullah Öcalan'ı örnek göstererek “Can Dündar tıpkı Apo gibi bir devlet operasyonu ile paketlenebilir” iddiasında.
İyi de Apo operasyonla mı alındı yoksa Amerika paket yapıp bize mi teslim etti?
Apo getirildiğinde Başbakan Bülent Ecevit'ti, dönem 28 Şubat dönemiydi.
Bu yandaşlar o tarihlerde Apo'nun gizli servislerin operasyonu ile getirilmediğini Amerika'nın “asılmaması” kaydıyla Türkiye'ye teslim edildiğini söylüyorlardı.
Yıllarca da bunu yazdılar, söylediler.
Şimdi belli ki unutmuşlar ya da güne ayak uydurarak “Can Dündar Apo gibi gizli operasyonla yakalanıp getirilecek” diyorlar.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

ORTAOKUL ÖĞRENCİLERİNİ TALİMATLA NAMAZA ÇAĞIRMAK DA NEYİN NESİ?

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez bugün Adana'da olacakmış. Görmez Merkez Sabancı Camii'nde sabah namazı kılacakmış.
Seyhan Kaymakamlığı 25 Kasım günü bütün okul müdürlüklerine bir yazı yazarak “Diyanet İşleri Başkanı'nın 29 Kasım günü kılacağı sabah namazının okulunuzdaki öğrencilere duyurulması konusunda bilgilerinizi rica ederim” talimatı geçmiş.
Bir tek “Öğrenciler toplu olarak namaza katılacaklardır” denilmemiş. Ama isterseniz katılmayın bu devirde.
Böyle şey olmaz.
Bunu söyleyince hemen koro halinde “Ne var bunda, öğrencilerin namaz kılması yanlış mı, namaza niye karşı çıkıyorsun” demeye başlıyorlar.
Ne derlerse desinler;
Birincisi talimatla namaz kılınmaz.
İkincisi burası laik bir ülke, bunu kimse unutmasın, ortaöğrenim öğrencileri topluca namaza çağrılamaz, götürülemez.
Bugünkü iktidar ikliminde laiklik yerlerde süründürülebilir ama bunun geçici olduğunu da herkes kafasına sokmalı.

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

DOLARI KİM NE YAPARAK YÜKSELTİYOR

Dolar ve diğer döviz cinsinden paralar her gün daha da değerleniyor. Artık medya da saklayamıyor ve doların her gün yeni bir rekor kırdığını yazmak zorunda kalıyor.
Ancak biliyorsunuz bu iktidarın üzerine hiçbir şey yapışmıyor. Teflon tava gibiler yani.
Doların artmasında da hiçbir suçları yok. Dolar yurtdışından yapılan operasyonlarla yükseliyormuş.
Ancak çok merak ediyorum, ekonomiden, dövizden fazla anlamam, bu nedenle gözümün önüne getiremiyorum, doların yükselmesi için kim ne yapıyor.
Bize hep görünmeyen bir düşmandan söz ediyorlar. Spekülasyon yapılıyormuş Türkiye'ye operasyon çekiliyormuş, aslında ekonomimiz çok iyiymiş ama bu saldırılar karşısında geçici bir yükselme yaşanıyormuş.
Sahi, ne yapıyorlar? Nedir bu operasyonlar, spekülasyonlar.
Üç yıl önce 1.8 lira olan dolar fiyatı ne oldu da 3.4'leri bile geçti?
Bu ülkenin ekonomi ve dövizden bihaber vatandaşları olarak ülkemizde oynanan oyunların ayrıntılarını öğrenmek istiyoruz.
Bıktık artık kâbus gibi anlatılan görünmeyen düşmanlardan.

ÇOK GÜLDÜM

KIZIN ŞANSI YAVER GİTMİŞ MEĞER

Yıldırım Tuna'dan bir fıkrayla biraz da gülümseyelim;
İşsizliğin tavana vurduğu bir ülkede adam eskort bir kızın evine gitmiş, içeride duvarlar dolusu kütüphaneyi görünce “Okumaya meraklısın herhalde” demiş.
“Evet. Edebiyat fakültesini bitirdim. Yüksek lisansımı pedagoji dalında yaptım. Uluslararası iki derecem var” diye cevap vermiş kız.
“O zaman neden bu işi yapıyorsunuz?” diye merakla sormuş adam.
“Ohooo” demiş kız tahtaya vurarak, “Şansım yaver gitti.. Yoksa ne mümkün?..”

Can Ataklı - Korkusuz

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları