loading
close
SON DAKİKALAR

AKP’li mi değil mi anlayamadığım okurun çok ilginç eleştirileri

Can Ataklı
Tarih: 02.02.2013
Köşe: Günlük Yazılar

Can Ataklı yazd, Öfkeli bir muhalif de olabilir, AKP’ye oy verdiği hâlde uygulamaları yakından izleyen ve eleştiren biri de olabilir...

Her gün onlarca mesaj alıyorum okurlardan. Kimileri destekliyor, kimi eleştiriyor, kimi eleştirinin dozunu kaçırıp işi hakarete vardırıyor, kimi bilgi veriyor, kimi yardım istiyor. Bunların hepsini, içinde küfür ve hakaret olanları bile elimden geldiğince cevaplamaya çalışıyorum.

Hafta içinde bir okurumdan çok ilginç bir mesaj aldım. Beni de eleştiriyor, CHP’li olduğumu varsayarak ana muhalefet partisini de eleştiriyor, Levent Kırca’ya da saydırıyor, ama iktidara yönelik o kadar ince eleştirilerde de bulunuyor ki, şaşırmamak zor.

Açıkçası bu okurumun AKP’li olup olmadığını anlamayadım. Öfkeli bir muhalif de olabilir, AKP’ye oy verdiği hâlde uygulamaları yakından izleyen ve eleştiren biri de olabilir.

Eleştirilerini sizlerle de paylaşmak istedim:

“Sevgili Ataklı; son on yıldır yaptığı seviyesiz ve kesinlikle komiklik içermeyen parodilerle milleti güldürmeye çalışan Levent Kırca’nın anlattıkları gibi, saçma sapan fıkralar anlatmak yerine; mesela, ortalıkta çoluk çocuk genç yaşlı herkes silah, bıçak, sopa taşıyıp, adliyede, trafikte, ortaokulda, birbirini yaralayıp, dövüp, öldürürken, dayak yiyen yediğiyle kalırken, aval aval bakan hükümete, hatta bu konuları esas gündeme getirmesi gereken muhalefete de uyarılar yapsanız...

Mesela, bankaların halkı nasıl soyduğunu, taksitli bir kredinizi erken kapatmaya kalktığınızda fahiş faiz oranlarına nasıl muhatap olduğunuzu, borcunuz ödeyip ipoteğinizin kaldırılmasını istediğinizde bu belge için bile 250 ila 500 TL para istendiğini, bir ekspertiz yapılması için 10 km uzaklıktaki bir yer için 500 ila 750 TL ekspertiz ücreti istediğini, hatta aynı şubede hesabı olan birinin hesabına para yatırırken bile 30 TL ödemek gerektiğini bizim uyuyan, sadece maaş alıp yatan muhalefetimize iletseniz...

Mesela, ekmek tasarrufu tabii ki önemli ama, esas en büyük savurganlık, 80- 90 m2 evleri küçük bulan en az 150 m2 hatta Anadolu’nun bazı kentlerinde 200-250 m2 evlerde oturmak isteyen şımarıklar tasarrufa çağırılsa, büyük evler sadece m2 olarak değil kademeli olarak yüksek emlak vergisi ve çok yüksek yapı ruhsatı ödemek zorunda kalsa... (Otomobil ve cip vergilerinde olduğu gibi.)

Mesela, küçük ilçelerde yaşayan ticaret hacmi sınırlı olan bölgelerde istihdamın önünü açmak için çok düşük SGK primi ve muhtasar vergi miktarı uygulansa...

Mesela, bir muhalefet lideri çıksa dese ki, ‘arkadaş, İzmir’den İstanbul’a gelirken benzincilerde bir yerde mazot 3.59 bir başkasında 4.25 TL. Bu nasıl oluyor?’

Mesela ‘bir gecede Türk Lirası’nın amblemini değiştirirken kime sordunuz? İnsan birkaç alternatif sunmaz mı?’ dese...

Kusura bakmayın ama sizin gibi CHP yandaşları oldukça, siz onları her durumda kolladıkça, onlar da, al maaşı yat aşşağı sisteme devam eder, siz de ‘bu AKP ne zaman gidecek?’ diye bir yüz yıl daha beklersiniz...

Siz fıkra anlatmaya devam edin.

Saygılar. Cemal Eligül”

*****


Nâzım’dan “Denizciler” şiiri

Ankaralı dostum Kadri Ergin aradı geçenlerde. “Yıllardır hapiste tutulan askerler için yüreğim yanıyor, ama yakından tanıdığım tümamiral Özer karabulut için daha da çok üzülüyorum” dedi.

Karabulut’u çok iyi tanıdığını, değil darbe yapmaya, demokrasiye leke sürdürecek en küçük bir davranışa bile tahammülü olmadığını söyleyen Ergin “Nâzım’ın bir Denizciler şiiri vardır. Pek bilinmez. Bu şiiri hem Karabulut hem de hapisteki tüm denizciler için yayınlar mısın?” dedi.

İşte o şiir:

Oğlumun denizci olmasını isterdim. / Deniz sonsuz bir kavga alanıdır. / Deniz kavgacıdır. / Oğlumun kavgacı olmasını isterdim. / En iyi, en temiz, denizde düşünülür. Ki oğlum, Kavga’dan ayrılmadan, / Kavganın içinde düşünen bir adam olsun. / Denizin gözü pek’tir. / Denizcinin de gözü pek, / Denizle yüz be yüz dövüşülür. Ki oğlum, / Yüz be yüz dövüşmekten tat alsın. / Diyeceksiniz ki: bunda haltettin! / Arkadan bıçak atmasını bilmeyenler, / Bu kara toprak üstünde, kendileri / Sırtlarından bıçak yiyerek devrilirler ya, işte ben de onun için, / Oğlumun karada kancıkça dövüşen bir bücür değil, / Denizde yüz be yüz dövüşen bir dev olmasını isterdim.

*****


İsrail’ci mi olduk?

İsrail Suriye’ye saldırdı. Hem de seçimden sonra yeniden seçilen Netanyahu’nun “İlk icraatımız İran olacaktır” demesinden sonra. Saldırı dolaylı. Çünkü İran “Eğer İsrail Suriye’ye saldırırsa, hiç tereddüt etmeden biz de saldırırız” diyor. Yani bir anlamda “Haydi yap bakalım ya da tükürdüğünü yala” politikası.

Bütün bu gelişmeler karşısında en suskun ülkelerden biri Türkiye. Başbakan’ın ayar verdiği, yok saydığı, her fırsatta ağır sözler söylediği İsrail bir Müslüman ülkeye saldırdı. Bizde tık yok.

İşin garibi “Asla İsrail’i savunmayacak” denilen Patriot’ların kurulup da hazır hâle getirildiği gün gerçekleşti bu İsrail saldırısı. Üstüne Ankara’daki kanlı saldırı gelmez mi? Şüphelenmekte haksız mıyım?

*****


Mustafa Mutlu’ya

Gazetede arkadaşım Mustafa Mutlu dün, Başbakan’ın orduda komutan kalmadığı sözünü vurgulayan CHP Aydın Milletvekili Lütfi Baydar “İktidarın yakında yabancı donanma ile yabancı komutan talep etmesi” ihtimalinden söz edince, bu ihtimal gerçekleşirse şaşırır mısınız diye sormuş.

İlahi Mustafa, sorduğun soruya bak. Patriot’ların getirilmesini ve başlarına Amerikan, Alman, Hollandalı askerler konulmasını unutuyorsun galiba.

Patriot biliyorsun vatansever anlamına geliyor. Bizdekiler hapiste olunca ithal ettik ya.

*****


Ağrı üstadı, herkes anlasın diye “Ağrının Kitabı”nı yazdı

Türkiye’nin en önde gelen Algologlarından, yani hepimizin anlayacağı dille ağrı bilimi uzmanlarından Prof. Dr. Serdar Erdine aradı.

Bugüne kadar 8 İngilizce 23 de Türkçe kitap yazan Erdine “Bugüne kadarki bütün kitaplarımı bilimsel dille yazdım, 24’üncü Türkçe kitabımı ise herkes anlasın diye sade bir dille kaleme aldım. Ağrı ile ilgili her türlü soruna pratik çareler öneriyorum” dedi.

Türkiye’nin olduğu kadar dünyanın da önde gelen ağrı bilimi uzmanlarından Prof. Dr. Erdine kurduğu merkezde hepimizin sıkıntısı olan basit ağrılardan, en ağır kanser ağrılarına kadar çare olmaya çalışıyor. İstanbul Tıp Fakültesi’nde ilk kez 1985’de Ağrı Merkezi kuran Erdine’nin “Ağrının Kitabı” adını verdiği son kitabında çeşitli ağrılar ve basit tedavi yöntemleri hem anlaşılır bir dille hem de şekillerle anlatılıyor. Erdine kitabında evde yapılabilecek spor tekniklerini de yine resimlerle anlatıyor.

Müzmin biçimde bel ve boyun ağrısı çeken biri olarak bu tür ağrıların ne demek olduğunu çok iyi biliyorum. Sanıyorum benim gibi milyonlarca kişi de aynı dertten sıkıntılı. Bu kitap benim için bir başucu kitabı oldu. Parmağımın ucu ağrısa açıp bakıyorum ki ne yapayım.

Herkese lazım yani.


Vatan/Can Ataklı

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları