Altın şirketinin yaptıklarını Amerika’dan öğreneceğiz
Can Ataklı; Kendi ülkesinde hukuk ve demokrasi kurallarına sonuna kadar uyar ama sıra dünyanın başka ülkelerine gelince, hele bu ülkeler az gelişmiş ülkeler olursa iş değişir.
KAFAMI BOZAN ŞEYLER
Lisans iptal haydi artık dağılın
Hep aynı şeyi yaşıyoruz.
Tamamen ihmalden, bilgisizlikten, denetimsizlikten ve yolsuzluklardan ötürü başımıza binbir felaket geliyor.
Herke ayağa kalkıyor.
Deştikçe yeni pislikler ortaya çıkıyor.
Yetkililer! Güya hemen harekete geçiyor.
Sıradan üç beş suçlu bulunuyor.
Deprem olduysa iktidar yetkilileri, “Yaralar sarılacak” diyor.
Sel olduysa yine yetkililer, “Bu acıları mutlaka gidereceğiz” diyor.
Doğa felaketi olduysa yine yetkililer, “Her türlü önlem alınmıştır, endişeye mahal yok” diyor.
Bütün bunların sorumlusu olan iktidar kendinde sanki hiçbir suç yokmuş gibi zeytinyağı gibi üste çıkıyor.
Son örnek İliç’teki altın madeninde yaşanan facia.
9 işçimizin ölümüne mi yanalım, lav gibi akan Liç dağının yaratacağı tehlikeye mi yanalım, koca bir ilçenin adeta yok oluşuna mı yanalım.
Sonuç ne?
Hiç.
İktidarımız alelacele altın madeninin lisansını iptal etti.
Olay bitti.
Dağılabiliriz yani.
Peki bir gün içinde gelen lisans iptalini sorgulamayacak mıyız?
Bir kaza sonucu mu çıktı bu şirketin yıllardır kurallara uymadan altın çıkardığı, çevreye aşırı zarar verdiği?
İstanbul’a aday olarak atanan dönemin çevre bakanını nereye koyacağız?
Bu kişi bakan olduğu dönemde tam 135 kere inceleme yaptırmış bu alanda.
O kadar inceleme yapıldığı halde hiç mi kusur bulunmamış?
Anlaşıldığı kadarıyla Amerika/Kanada şirketi 135 incelemeden de alnı ak olarak çıkmış.
Madem öyle bu kaza niye oldu.
135 kere teftişten geçen bir madende her şey bir anda mı olup bitti?
Allah’ın takdiri mi yani başımıza gelenler?
Madende çalışan bir müdürü, iki üç mühendisin ve ustabaşının gözaltına alınması ile bu konu kapanıp gidecek mi?
Ne sanıyoruz ki, tabii ki kapanıp gidecek.
Çünkü asıl sorumlular şu anda iktidarda.
Bu altın madeni ile ilgili daha önce tepkiler geldiğinde soluğu İliç’te alan dönemin başbakanı “Uydurma haberler yapıyorlar” dememiş miydi?
Şimdi asıl bu açıklamaların uydurma olduğu ortaya çıkmadı mı?
Çıktı tabii ve madenin lisansı iptal edildi.
Sıra asıl sorumlulara gelir mi?
Şu anda gelmez gelemez.
Tam tersine iktidar her zaman olduğu gibi bu felaketin de üstünü örtüp oy oranını bile artırabilir ki zaten şu sıra ona çabalıyorlar.
BUNU YAZMAK GEREK
Altın şirketinin yaptıklarını Amerika’dan öğreneceğiz
Önce Reuters haber ajansının dünyaya geçtiği şu haberi okuyalım;
“ABD’de Nasdaq borsasında işlem gören SSR Mining şirketinin hisseleri, toprak kayması nedeniyle faaliyetlere ara verildiği haberiyle yüzde 50’nin üzerinde düşüş yaşadı. Hisselerin düşmesinin ardından şirket, Çöpler’deki faaliyetlerin askıya alındığını duyurdu. Maden sahasındaki göçük sonrası SSR Mining’in NASDAQ’daki hisseleri büyük değer kaybetti. Güne 9,72 dolardan başlayan SSR Mining hisseleri 4,49’a gerilerken kayıp günlük yüzde 53’ü aştı. Şirketin piyasa değeri yaklaşık 1,5 milyar dolar eridi.”
Amerika dünyanın en büyük kapitalist ülkesi.
Kendi ülkesinde hukuk ve demokrasi kurallarına sonuna kadar uyar ama sıra dünyanın başka ülkelerine gelince, hele bu ülkeler az gelişmiş ülkeler olursa iş değişir.
Kendi ülkelerinde uyguladıkları hukuku, insan haklarını, kuralları bu ülkelerde fırsatını buldukları anda aşırı kâr hırsıyla geri planda bırakıverir.
Türkiye’deki altın madeni de böyle.
Amerika/Kanada şirketi kendi ülkelerinde uydukları kuralları burada uygulamadılar, iktidar yetkilileri ile al tekke ver külah ilişkilere girmekten çekinmediler ve aşırı kâr sağladılar.
Bir sorun yaşanmadığı sürece bu böyle devam eder.
Ama bir sorun yaşanır ve şirket değer kaybederse, işte o zaman kıyamet kopar.
İşte Türkiye’de iş yapan şirket Amerikan borsasında 1.5 milyar dolar kayba uğradı.
Şimdi şirketin hissedarları ayağa kalkacak ve şirketten hesap sorulacak.
Bu hesap sorma elbette bizdeki gibi olmayacak ve yapılacak incelemeler sonunda kurallara uyulmayan her nokta ortaya çıkarılarak sorumlular ortaya çıkarılacak.
Göreceksiniz bir süre sonra Amerika’da yapılan araştırmadan İliç altın madenindeki usulsüzlükleri, verilen rüşvetleri, yapılan yanlışları öğreneceğiz.
Bu süreçte bizimkiler ne mi yapacak?
Ne yapacaklar, önce olayın üstünü örtecekler, tüm sorumluları saklayacaklar ve balık hafızamızdan yararlanarak yollarına devam edecekler.
YENİ ÖĞRENDİM
O geminin limandan ayrılmasına nasıl izin verildi?
Kurallara nasıl uyulmadığını, devlet denetiminin ise hiç olmadığını ancak bir felaket yaşadığımızda öğreniyoruz.
Marmara’da batan gemi olayı da tamamen ihmalden ve denetimsizlikten kaynaklanmış.
Bir kaptan dostum aradı.
“O geminin batması bir cinayettir, göz göre göre gitti 6 canımız daha” dedi.
Sonra anlattı;
“O gemi 53 yaşında. Artık seferde bile olmaması gerekiyor. Taşıdığı yük mermer tozu, sallanmalarda sağa sola kayar ve geminin dengesini bozar. Gemi limandan ayrılacağı sırada 5 Not’un üzerinde rüzgâr var ve dalga yüksekliği 3 metreyi buluyor. Bu durumda liman başkanlığının sefer izni vermemesi gerekiyordu. Normalde kaptanın da açılmaması gerekirdi ama öğrendiğim kadarıyla geminin sahibi de güvertedeymiş, muhtemelen o baskı yaptı.”
Kaptan dostum ardından şu ilginç bilgiyi verdi; “Sanıyorum gemi açıldıktan sonra batacağı anlaşılmış bu nedenle kaptan gemiyi terk emri vermiş, tahliye sandalı denize indirilmiş ama kimse binmediğine göre gemi sahibi ile kaptan arasında kavga çıkmış ve kimse tahliye sandalına binememiş çünkü boş bulundu.”
Sonuç, yine ihmal, yine kuralsızlık ve yine denetimsizlik.
Yeni Türkiye’nin hali bu işte.
ÜZÜLDÜM
Gazeteci Sırrı Er 58 gündür anlamsız ev hapsinde tutuluyor
İki hafta önce OHAL kapsamında TRT’deki işinden atılan ve mahkemede aldığı “FETÖ ile hiçbir bağlantısı yoktur” kararına rağmen görevine iade edilmeyen ve adeta açlığa mahkûm edilen gazeteci Sırrı Er’in dramını anlatmıştım.
Sırrı Er, sadece bir başkasının twit mesajını paylaştığı için “Erdoğan’a hakaret” suçlamasıyla mahkemeye çıkarılmış ve hakkında “ev hapsi” cezası verilmişti.
Bu anlamsız ceza bugün itibarıyla 59’uncu gününe girdi.
Sırrı Er, 14 Şubat günü bir mesaj gönderdi.
Tam bir yıl önce kahrından kanser olup vefat eden eşinin mezarını bile ziyaret edememenin çaresizliği içindeydi.
Bu mesajı size de sunmak istiyorum;
21 Aralık 2023 yılından bu yana 55 gündür anlamsız, mesnetsiz ev hapsindeyim.
Tek başıma yaşıyorum ve hayatımı idame ettirmem bu şartlarda mümkün değil.
Hukuksuzluğu yapan ben değilim. Savcı ve hakim.
Kimseye hakaret etmedim, etmem de. 40 yıllık basın mensubu olarak mesleğimi yapmaya, ayakta durmaya çalışıyorum.
15 Şubat eşimin vefatının sene-i devriyesi. O özgürlüğüne kavuştu ben ise haksız hukuksuz bir şekilde ev hapsine mahkûm edildim.
Bir an önce bu hukuksuzluğun ortadan kaldırılmasını istiyorum.
DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
Statlarımız da alarm veriyor
Fenerbahçe’nin Rize ile yaptığı maçı izlediniz mi ya da fotoğraflarını gördünüz mü?
Neydi o sahanın hali öyle?
Tamam, aşırı bir yağmur vardı ama çim denilen sahanın birçok yerinde çim kalmamıştı, hele kalecilerin bulunduğu bölge, orta saha çamur içindeydi.
Belli ki yağmur suyunu akıtacak bir sistem yok.
Kaybolan çimlerin yerine yenisi konulmamış.
Rize sürekli yağış alan bir yer, yani çim ekmeseniz bile her taraf yeşillik içinde.
Ama futboldan milyonlar kazanırken sahalarımız da ihmal ediliyor.
Ayrıca sadece Rize stadı değil, Anadolu’nun birçok yerindeki statlar böyle.
Bazı takımlar bu sahalarda maça çıkmak bile istemiyor.
Neden oluyor bu peki?
Çünkü çöküş ve çürüme eşit olarak her tarafa dağılıyor yansıyor.
Depreme dayanıksız binalar, madenler, fiyatlar, trafik nasıl denetlenmiyor, ihmaller zincirleme reaksiyonlara yol açıyorsa futbol sahalarımız da aynı çürümüşlükten nasibini alıyor.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları