Can Ataklı yazıyor; ''Genç nesle 'Türklük kan içicilik, katliamcılık, baskıcılık' olarak anlatılıyor''...
CHP İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler “Türk ulusu ile Kürt milliyetini eşit sayamazsınız” deyince cümle AKP yandaşı sevinçle ayağa fırlayarak önce Güler’i sonra da CHP’yi “ırkçı” ilan etti. Oysa Birgül Ayman Güler anayasada da yer alan, ama Kürt milliyetçileri ve onlara destek verenler tarafından sürekli tartışılan bir kavrama işaret etti.
Anayasa’da yer alan “Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür” ifadesinin “etnik” bir vurgu olmadığı, bu ülkede yaşayanların tümünü, dili, dini, milliyeti ne olursa olsun herkesi tanımlamak için kullanıldığı bir gerçektir.
Her ülke gibi Türkiye de sayısal olarak daha fazla olan millete mensup olduğuna inananların adıyla kurulmuştur.
Almanya’da çoğunluk kendini Alman kabul edenler olduğu için Almanya denmiş, bütün halk da Alman olarak adlandırılmıştır.
Fransa’da yaşayan herkese, kolonilerden gelen siyahlara da Fransız denir. Aynı durum İtalya, İspanya, Japonya, Hindistan, Çin, Pakistan için de geçerlidir. Yani dünyanın hemen hemen tüm devletleri böyledir.
Amerika ise belli bir milletin nüfus gücüyle kurulmadığı için, ABD’ye vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes, ister Çin, ister Japon, ister Alman, ister Türk kökenli olsun Amerikalı olarak anılır.
Birgül Ayman Güler’in söylediği budur. Bu sözlerden “Türklerle Kürtler eşit değildir” anlamı çıkarmaya çalışmak, ülkede nifak tohumları atıp bundan nemalanma iştahından başka bir şey değildir. Hele bu sözleri “kafatasçılık” olarak tanımlamaya kalkmak ve bunun üzerinden güya siyaset üretmek ise ancak Türkiye’ye olan sevgisizlikle açıklanabilir.
Birgül Ayman Güler’in söylediği çok daha önemli ve anlamlı bir cümle var.
Güler, “Türküm diyenlere faşist, Kürdüm diyenlere demokrat denilemez” diyor.
Bu saptama yalan değildir.
Özellikle son yıllarda din ticareti üzerinden ırk ticaretine de soyunan ve kendilerine demokrat etiketi yapıştıranlar, ısrarla ve sürekli olarak “Türk” olmayı aşağılamaya, hakaret etmeye ve en sonunda adeta yok etmeye çalışıyor. TV ekranlarında, gazete safyalarında ve parti toplantılarında, sivil toplum kuruluşlarının etkinliklerinde Kürt’lük adeta kutsanır ve demokratlık erdemi gibi gösterilirken, Türk olmak veya Türk olduğunu öne sürmek faşistlikle tanımlanıyor.
Genç nesle “Türklük kan içicilik, katliamcılık, baskıcılık” olarak anlatılıyor, “yüzleşme” adı altında Cumhuriyet dönemi sürekli karalanıyor, demokrasi ve hukuk savunuluyormuş gibi yapılarak Atatürk ve devrimleri yok edilmek isteniyor, buna karşı Osmanlı dönemi yüceltiliyor.
Türkiye’nin sağduyulu halkı artık oynanan bu oyunu görmeli ve sesini yükseltmelidir.
Irkçılık polemiği açarak CHP’ye sözde eleştiri okları atmanın ise tek nedeni var.
Bugünkü iktidar dikensiz bir gül bahçesinde olduğu hâlde yine de CHP’den rahatsız oluyor ve partinin tamamen “etkisiz eleman” hâline gelmesi için elinden geleni yapıyor. Ülkeyi kendisi yönettiği hâlde bir muhalefet lideriymiş gibi sadece CHP’yi konuşuyor ve sürekli eleştiriyor. Bir saatlik konuşmasının yüzde 90’ı CHP üzerine. Kendi icraatlarını anlatmak yerine sadece muhalefeti suçluyor.
Bunun etkileri elbette CHP içinde sarsıntıya neden oluyor, çeşitli bahanelerle parti içine sokulan unsurlar bölünmeye yol açacak söylemlerde bulunuyor.
CHP’liler bu oyunu görmek, demokrasi, hukuk ve insan hakları kavramları altında ezilmekten kendilerini kurtararak, akla ve mantığa uygun davranmak zorundadır.
*****
Fatih Hilmioğlu’na özgürlükZiyaretimin üzerinden neredeyse bir ay geçti. Orada anlattım. Ergenekon tutuklusu rektör Fatih Hilmioğlu için adalet hâlâ kılını kıpırdatmıyor. 15 yıl önce başlayan siroz tedavisi sürerken karaciğer kanseri olma riskiyle karşı karşıya kalan, aldığı ilaçlar nedeniyle böbreğini de yitirmek üzere olan Fatih Hilmioğlu ısrarla ya cezaevinde tutuluyor ya da yetersiz hastane odalarında esir kampı hayatı yaşıyor.
Bir bilim adamı kolay yetişmiyor. Ama el birliği ile onu ölüme göndermekten çekinmeyen ve hiçbir vicdani sorumluluk duymayan bir adalet sistemi karşımızda dev bir kaya gibi duruyor.
Hilmioğlu’nu öldürmeyelim. Düzmece suçlamalarla hapse attığımız bir bilim adamını cezaevinde öldürme gafletine düşmeyelim.
*****
Mitingin haberi yok eleştirisi varCHP geçen hafta ülke çapında yapacağını söylediği “Adalet mitinglerine” Adana’dan başladı. Ancak medya bu mitingte haber değeri olmadığını düşündü herhalde ki hiç ilgi göstermedi.
Birkaç gazete ve TV’de “yasak savma” kabilinden birkaç küçük haber yayınlandı o kadar.
Ancak mitingden sonra başka bir tezvirat başlatıldı: Adana mitingine İşçi Partisi de davet edilmiş. Bu partiye yakın olduğu bilinen Türkiye Gençlik Birliği’nin katılması parti içinde huzursuzluk yaratmış.
Bunu söyleyen kim?
İktidara asla bir eleştiri getiremeyen yandaş medya ve onların sözcüleri. Miting haberi yok ama mitingin CHP’de kargaşa yarattığı var. Amaç belli değil mi? CHP çok uyanık olmak zorunda.
*****
28 Şubat iddianamesi 28 Şubat’ta mı?Sincan Cezaevi’nde tutuklu olan Albay Alican Türk’ten bir mesaj aldım. Türk, ilginç bir öngörüde bulunuyor. Yazısını birlikte okuyalım:
28 Şubat soruşturması kapsamında başta Çevik Bir olmak üzere ilk tutuklular Sincan 1 No’lu F tipi Kapalı Cezaevi’ne atılınca bazı köşe yazarları hemen uygun bağlantıyı kurdular:
- Görüyorsunuz işte, dün darbe için Sincan’da tankları yürütenler, şimdi o tankların yürüdüğü yerde yapılan cezaevinde yatıyorlar. Bu Cenab-ı Allah’ın bir hikmeti değil de nedir?
Mütedeyyin kesim için çok etkileyici bir propaganda doğrusu...
İlk tutuklamalardan beri yaklaşık 10 ay geçti. Kasım ayından beri iddianame için “ha çıktı ha çıkacak” deniyor. Oysa ortalıkta hâlâ söylentiden başka bir şey yok. Lakin bu konuda gelin size bir öngörüde daha bulunayım: Göreceksiniz şimdi de iddianamenin tamamlanması veya mahkemeye sunulması 28 Şubat 2013 tarihine rastlatılacak.
Sonra aynı kalemler benzer propagandayı yapacaklar:
- İşte Hikmet-i İlahi!
Ve mütedeyyin kesim bu çıkarıma yine “Vay be, doğru valla!” diye şaşacak. Ardından aynı gün bir sürü sivil toplum örgütü harekete geçirilip iddianame lehinde gövde gösterisi yapılacak, darbeciler (!) lanetlenecek.
Uzun sözün kısası, bunlar gerçekten tam psikolojik harekâtçı... Ellerine kimse su dökemez!..
*****
Adalet Bakanlığı, Silivri Cezaevi’nde su sıkıntısı olduğuna dair medyada çıkan haberleri yalanlamış. İnanalım mı? Zira, “Silivri’de adalet sıkıntısı yok” da deniliyor... (Gani Yıldız)
Vatan