Can Ataklı, 'Çünkü bu açıkça bir ülkenin siyasetine doğrudan müdahaledir ve muhatap ülkenin gururunu zedeler.'
ABD Dışişleri Bakanı Kerry’nin üst üste üçüncü kez geldiği Türkiye’de yaptığı “Erdoğan’ın şu anda Gazze’ye gitmesini istemiyoruz” açıklaması çok önemlidir. Eğer bu sözlerin arkasında henüz bilmediğimiz bir başka pazarlık yoksa, Erdoğan’ın bir “one minute” de Amerika’ya çekmesi ve oyunu yüzde 70’e kadar bile çıkarma şansı doğmuştur.
“Danışıklı dövüş” demiyorum ama Kerry’nin sözleri Başbakan Erdoğan’a müthiş bir fırsat kapısı açmıştır, üstelik sonuna kadar. Kerry’nin sözleri hiçbir şekilde diplomasiye uymamaktadır. Bu tür konuşmalar gizli toplantılarda yapılır ama kamuoyuna asla açıklanmaz.
Çünkü bu açıkça bir ülkenin siyasetine doğrudan müdahaledir ve muhatap ülkenin gururunu zedeler. Bunun da ötesinde, baskıya boyun eğilmesi hâlinde o yönetim halkın desteğini bir anda yitirir. Ülke yönetimleri bir dış güce ne kadar bağımlı olurlarsa olsunlar, bu tür çıkışlardan son derece rahatsız olurlar ve bedeli ne olursa olsun kendilerini tavır almak zorunda hissederler.
Başbakan Erdoğan da gereğini mutlaka yapacaktır. Amerika’ya büyük bir olasılıkla “Bize ne yapacağımızı siz öğretecek değilsiniz, bu sizin haddiniz değildir” diyecek ve belki de planlanandan daha önce, örneğin ABD gezisinden önce Gazze’ye gidecektir.
Başbakan’ın ABD’ye rağmen Gazze’ye gidişi, Türkiye’de “büyük bir zafer” olarak algılanacağı gibi dünyadaki yankılanması da büyük olacaktır.
“Gazze fatihi” Erdoğan’ı ondan sonra kimsenin tutması mümkün değildir.
Bunun da ötesinde, ABD’ye kafa tutmuş, Gazze’ye gitmiş ve büyük zafer kazanmış bir Erdoğan’ın, başta PKK, Suriye, Irak, İran ve Kıbrıs konularında tavizler vermesinin ülke içinde hiçbir yankısı olmayacaktır. Gazze’nin fethi öyle bir büyük bir efekt yaratacaktır ki, geri kalan her şey bir anda teferruata dönüşecektir.
Böyle bir durumda AKP’nin oylarının bırakın yüzde 60’ı bulması yüzde 70’leri zorlaması bile kimseyi şaşırtmamalıdır.
‘Başlarına bir şey gelirse’ demek ‘başlarına bir şey gelsin’ demektirMedyada pek fazla yer almıyor ama akil denilen insanlar gittikleri pek çok yerde protestolarla da karşılaşıyorlar. İnternet sitelerinde ve bazı gazete ve televizyonlarda protestolara yer veriliyor elbette ama özellikle yandaş medyada tek satır yok. Onların haberlerinde sanki her yer güllük gülistanlık, bütün halk merak ve heyecanla akil insanların ağızlarına bakıyor ve onları hararetle destekliyor. Yandaş medyayı izleyenler ise bazı iktidar mensuplarının sözlerini hayretler içinde dinliyordur herhalde.
Örneğin Mehmet Ali Şahin, çok “şahin” bir konuşma yaptı hafta sonunda. “Bu akil insanların kılına zarar gelirse muhalefetten hesabını sorarız” dedi. Normal koşullarda yandaş medyayı izleyenlerin sorması gerekmiyor mu “Hani her şey çok güzel gidiyordu, nereden çıktı bu kıllarına bile zarar gelmesi” diye.
Kör gibi sadece bunları izleyenler elbette yine bir şey sormazlar ama Şahin’in sözleri çok vahimdir.
Akil insanların kılına neden zarar gelsin ki? Herkes demokratik bir hak olarak isterse protesto hakkını da kullanır. Bu hakkı kullanmayı önlemek ve bir başka türlü baskı ve dayatma yapmak için herkesi tehdit etmek büyük haksızlıktır.
Mehmet Ali Şahin “Olay çıkarsa” diyerek sanki “olay çıksın” der gibi konuşuyor.
Şimdi de “Müslüman Kürt halkının sorunları”Terör örgütü ile pazarlık masasına oturmak, sürekli barıştan kardeşlikten söz etmek kulaklara hoş geliyor gerçi de, Kürt hareketi içindeki ayrım da giderek su yüzüne çıkmaya başladı. Dicle Üniversitesi’nde “karşıt görüşlü!” Kürt gruplarının çatışması toplumda pek algılamadı. Oysa durum hiç de iç açıcı değil. Kürt hareketinin BDP eliyle ve örgüt liderinin siyasi görüşüyle “soldan” ilerlerken, bölgedeki asıl güç “dinci Kürt hareketi” giderek daha gelişiyor.
Hüda Par (Allah’ın partisi) adıyla örgütlenen dinci bir grup pazar günü Diyarbakır’da PKK’nın Nevruz’da yaptığı gösteriden daha büyük bir gösteri düzenledi. Tamamen “şeriatçı” söylemin kullanıldığı bu gösteride “Müslüman Kürt halkının sorunları” dile getirildi.
Terör örgütü şimdilik bu kesimi elindeki silahın korkutmasıyla “geri planda” bırakıyor. Ama açılımın temel amacı, PKK hareketini tasfiye ettikten sonra bölgenin asıl gücünü ortaya çıkarmaktır.
Akil denilenler nedense bu konuya hiç parmak basmıyor.
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı hepimize kutlu olsun.
Can Ataklı - Vatan