loading
close
SON DAKİKALAR

Amerikan Forbes dergisine göre, Erdoğan’a “Ya çekil ya da seni Rus ayısına veririz” denecekmiş

Can Ataklı
Tarih: 04.03.2020
Köşe: Günlük Yazılar
Kaynak: Can Ataklı-Korkusuz

Can Ataklı: Amerika’nın en önemli ekonomi dergilerinden Forbes, şubat ayı sonundaki sayısında Erdoğan’ın Türkiye’yi Suriye bataklığına sürüklediğini ve bunun tam bir “çıkmaz yol” olduğunu ileri sürdü.

ANALİZ

34 askerimizi şehit edenin ayağına koşa koşa gitmeye bir ben mi şaşırıyorum yoksa?

İktidar sözcüleri ve yandaş kesim gözünü 5 Mart’a dikti.

Çünkü 5 Mart’ta AKP Genel Başkanı Erdoğan, Rusya’ya gidecek, Moskova’da Rusya Devlet Başkanı Putin ile görüşecek.

Gündem tabii ki İdlib’deki son gelişmeler.

Yandaş medyanın yayınlarından öğrendiğime göre görüşme bu kez “çok çetin” geçecekmiş.

Erdoğan’ın verdiği talimat doğrultusunda Türk heyeti çok iyi hazırlanıyormuş.

Erdoğan, Putin’e “Astana ve Soçi kararlarının aynen uygulanmasını” ihtar edecekmiş.

Putin ise “yeni koşullar altında yeniden bazı kararlar alınması gerektiğini” söyleyecekmiş.

Ancak Erdoğan, bu konularda taviz vermeye yanaşmayacakmış.

Elbette ülkeler arasında bu tür diplomatik görüşmeler yapılacaktır.

Daha önce yapıldığı gibi bu toplantı da pek çok açıdan önemlidir.

Ancak bütün bunları bir kenara bırakmak ve gurumuzu rencide eden duruma bakmak istiyorum.

AKP Genel Başkanı Erdoğan, Suriye’ye kendi toprakları içinde sınır çizip “Burayı geçersen bedelini ödersin” dediği sırada, konunun liderler arası yapılacak görüşmelerle de çözüleceğini söylemişti.

22 Şubat günü otoyol açılışında konuşan Erdoğan, Alman Başbakanı Merkel, Fransa Cumhurbaşkanı Macron ve Rusya Devlet Başkanı Putin ile görüştüğünü ve onların da katılacağı bir zirve düzenleyeceğini açıklamıştı.

Ancak daha bu açıklama yapılır yapılmaz hem Merkel hem Macron, “Yok böyle bir şey” açıklaması yaptılar.

Erdoğan da bunun üzerine “Tam bir mutabakat sağlayamadık ama Putin’le öyle ya da böyle mutlaka görüşeceğiz” dedi.

Bu görüşmenin de tarihini 5 Mart olarak açıkladı.

Görüşmenin yapılacağı yer ise İstanbul’du.

Macron ve Merkel belki gelmeyecekti ama zaten asıl aktör olan Putin olacağına göre bir sorun yoktu.

Tam böyle düşünülürken Putin’in bürosundan “O tarihte başka bir işimiz var” açıklaması geldi.

Saray ve çevresi hafif çaplı bir şok geçirirken, bu kez 97 yıllık Cumhuriyet tarihimizin ilk dış saldırısına maruz kaldı Türk Silahlı Kuvvetleri.

28 Şubat akşamı Rus uçakları İdlib’de Suriye’nin terörist olarak ilan ettiği muhalif gruplarla birlikte konuşlanan Türk askerine ağır bir hava saldırısı yaptı.

34 yiğit evladımız şehit olurken çok sayıda askerimiz de yaralandı.

Üç gün Erdoğan’dan hiç ses çıkmadı.

Bakanlar da öyle.

Açıklamalar için sınırdaki Hatay Valisi görevlendirildi.

1 Mart’ta Rusya’dan ilk açıklama geldi ve “yumuşama” mesajları verildi.

Ardından Putin-Erdoğan arasında bir telefon görüşmesi yapıldı.

Ve beklenen açıklama yapıldı: İki lider 5 Mart’ta yüz yüze de görüşeceklerdi.

Ancak o da ne; İstanbul’da yapılması gereken toplantı yine aynı tarihte Moskova’ya alınmıştı.

Düşünebiliyor musunuz, Ruslar saldırıyor, 34 askerimizi şehit ediyor, Türk halkının öfkesi burnunda ve Türkiye’nin bir numaralı yöneticisi koşa koşa Moskova’ya gidiyor.

Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir dış saldırıyı gerçekleştiren Rusya’nın ayağına gitmek sadece diplomasi ile açıklanabilir mi?

Açıkçası, Türkiye’nin onurunun bu kadar ayaklar altına alınmasını anlamam mümkün değil.

Gariptir ki, CHP’nin bir cümlelik “İstanbul’daki toplantı neden Moskova’da yapılıyor, niye koşa koşa gidiyor?” açıklaması ışında bu konuda tek bir tepki bile yok.

Sanki herkes “başımıza büyük bela aldık, nereden dönersek kârdır” havası içinde, 5 Mart’ta yapılacak konuşmalara kilitlenmiş halde.

Hayır, bir de bunun sanki büyük zafermiş gibi sunulması yok mu, işte o beni iyice deli ediyor.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Amerikan Forbes dergisine göre, Erdoğan’a “Ya çekil ya da seni Rus ayısına veririz” denecekmiş

Amerika’nın en önemli ekonomi dergilerinden Forbes, şubat ayı sonundaki sayısında Erdoğan’ın Türkiye’yi Suriye bataklığına sürüklediğini ve bunun tam bir “çıkmaz yol” olduğunu ileri sürdü. Hayli ayrıntılı olan makalede, “Erdoğan’dan çekilmesi istenecek, aksi halde Rus ayısına teslim edileceği söylenecek” deniliyor.

Melik Kaylan imzalı yazının belirgin cümleleri şöyle;

– Sahte yargılamalar ile başsız bıraktığı Türk Ordusu’nu Suriye ile meşgul etti.

– Erdoğan’ın, Türkiye’yi sürüklediği Suriye bataklığı, Erdoğan için tam bir çıkmaz yol oldu.

– Şu anda Erdoğan, Türkiye devletini ele geçirdiği son 10 yıldan beri, Türkiye’yi en zor duruma soktu.

– Erdoğan, Türk Ordusu’nu tankları ve askeri malzemeleri ile Suriye topraklarına sokarken, Rusya hava kuvvetlerinden koruyamayacağını düşünmedi.

– Türkiye, Erdoğan’ın güçlü adam pozlarına, bir noktaya kadar katlanabilir.

– Türk vatandaşlarının kızgınlığı, Erdoğan’ın iktidarı kaybetmesi tehdidini de beraberinde getiriyor.

– Erdoğan, Sünni cihatçılara destek vermekle yolun sonuna gelmiştir.

– Rusya’ya yanaşırken NATO’yu ve Batı’yı elinin tersiyle iterken, şimdi NATO’dan Patriot istiyor.

– Cüretkar bir biçimde Rus füze bataryalarını ülkeye yerleştiren Erdoğan’ın, şimdi her iki tarafa da blöf yapacak hali kalmamıştır.

– Tarih Erdoğan’ın ortadan silineceğini işaret ediyor. Erdoğan’ın vermek isteyeceği son taviz hamlesinin ne olacağına Trump mı, Pentagon mu, yoksa NATO mu belirleyecek bunu zaman gösterecek.

– Erdoğan’ın yeni Osmanlı taktikleri işe yaramayacak. Çünkü Rusya’dan aldığı S-400 füzeleri nedeniyle Amerika, Ankara ile askeri iş birliğini kesti.

– Rusya’nın, her şeye kafa tutan Erdoğan’la iyi geçinmesi için hiçbir nedeni kalmadı.

– NATO’nun Erdoğan’a son teklifi, ‘iktidarı ya sessizce bırak ya da seni Rus ayısına teslim ederiz’ olabilir.

ŞAŞIRDIM

10 yıldır dindar-kindar eğitimle şehitlik bilinci yaratamamışlar

Milli Savunma Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı’na bir yazı göndermiş ve ortaöğretim okullarında “şehitlik ve gazilik mertebelerinin anlamını anlatan” konferanslar verileceğini bildirmiş.

Milli Savunma Bakanlığı bu yazısını 81 ilin milli eğitim müdürlerine göndererek, konferans verilmesine uygun salonu olan okulların bildirilmesini de istemiş.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın da elbette hemen kabul ettiği bu talep doğrultusunda, konferansların İdlib operasyonları doğrultusunda 18 Mart Çanakkale Zaferi gününe kadar yetiştirileceği belirtiliyor.

Tabii insan ister istemez şaşırıyor.

Anlaşıldığı kadarıyla Milli Savunma Bakanı, ortaöğretim çağındaki çocuklarımızın milli şuur ve özellikle dini teması olan şehitliğin anlamını bilmediğini saptamış.

Bu nedenle de alelacele bir talimatla öğrencilerin bu bilince kavuşturulması için harekete geçilmesi isteniyor.

Oysa iktidar neredeyse 10 yıldır eğitimi “kindar-dindar” bir çizgide tutarak ve daha anaokulundan Kuran kursları ile başlayarak, gençlere dini duyguları aşılamaya çalışıyor.

Demek ki verilen bu “kindar-dindar” eğitim bile öğrencilerin şuuruna fazla katkı sağlamamış.

Milli Eğitim Bakanı’na önerim şudur: Belli ki bu konuda bütün çabasına rağmen kendi eksikleri de var. Bu nedenle ilk konferansı kendi özel okullarında verdirsin.

Bu çok şık bir hareket olur.

Hatta ilk dersi sarığı ve cüppesiyle Diyanet İşleri Başkanı versin.

Bu diğer okullara da örnek olur.

YENİ ÖĞRENDİM

Amerikan halkı koronavirüse karşı bakın neler yapıyor

Çin’de ortaya çıkan ardından dünyayı kasıp kavuran koronavirüs Amerika’ya bile sıçradı.

Başta büyük kentlerdeki Çin mahallelerinde görülen koronavirüsten şu ana kadar sadece bir kişi öldü.

Ülkenin kuzeybatı ucundaki Washington eyaletinde ölen kişinin 50’li yaşların sonunda bir kadın olduğu, bizzat Başkan Trump tarafından açıklandı.

Eyaletin en büyük kenti Seattle’da oturan değerli dostum akademisyen Yasemin Alptekin kendi bölgesindeki durumla ilgili bir bilgi notu göndermiş bana.

Bakın ne diyor;

ABD de ilk koronavirüs ölümü yaşadığımız Washington eyaleti, Seattle’ı içine alan bölgede (King County) bir hastanede oldu. Ayrıca aynı bölgede bir bakım ve rehabilitasyon evinden de hasta ve çalışanlar karantina ve tedaviye alındı.

Halkta panik yok ama tedbirli olmak isteyenler şehirdeki marketlerden gıda stoku yapmaya başladı.

Belli başlı marketlerde ekmek ve et reyonları neredeyse boşalmış durumda.

Okullar ve birçok iş yerinin, hafta sonu boyunca dezenfekte edileceği açıklandı.

Alınacak önlemler her kanaldan yayınlanıyor. Yerel TV kanallarında eyalet valisi ve sağlık yetkilileri sürekli haber ve durum güncellemesi yapıyor.

Müzmin bronşiti ya da astım ve nefes darlığı sorunları olanlar daha riskli durumdaymış.

El yıkamaktan helak oldum! Bu kadarla kalmasını diliyoruz.

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

Suriye’yi dümdüz ederken, Ruslar nerede saklanıyor?

Çok hareketli günler yaşıyoruz.

Rusların hava saldırısından sonra Suriye ile tam bir savaş havasına girdik.

Milli Savunma Bakanlığı, silahlı kuvvetlerimizin Suriye’deki operasyonları hakkında ayrıntılı bilgiler veriyor her gün.

Bu bilgilerden anladığımız kadarıyla Suriye’ye çok ağır kayıplar veriliyor.

2 binin üzerinde Suriye askeri öldürülürken, düşürülen Suriye uçağı sayısı da üçe çıktı.

AKP Genel Başkanı, bunun bir başlangıç olduğunu söylerken, Rusya Devlet Başkanı Putin’e de “Sen karışma işimize, aradan çekil, biz Suriye ile hesaplaşıyoruz” dediğini açıkladı.

Tabii bunu da anlamak zor. Askerimize saldıran ve 34 şehit verdiren Rusya ama hesaplaşmayı Suriye ile yapıyoruz.

Ancak tüm bu zafer havası içinde anlamadığım ve merak ettiğim bir şey daha var.

Rusya, Suriye’de Esad’ın hamisi olarak bulunuyor.

Çok büyük bir askeri gücü var Suriye topraklarında.

Tarsus’ta da devasa bir Rus üssü var.

Rusya, Esad’ın “terörist” olarak nitelediği muhalif gruplara karşı verilen mücadelede Suriye askeriyle birlikte hareket ediyor.

Bu durumda Türk askeri, Suriye ordusunu darmadağın ederken, nasıl oluyor da bundan Rus askerleri hiç etkilenmiyor?

Kendi kendime “acaba” diyorum, “Ruslar da Türkiye’nin büyük operasyonlarından korkarak Suriye askerlerinin yanından mı çekildi? Bir anlamda Putin, Esad’ı satışa mı getiriyor?”

Yarın Moskova’da yapılacak görüşmeden sonra bunu belki net olarak öğreniriz.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları