Amerika’ya aynı dille cevap vermişmişiz
Can Ataklı; Önceki gün “darbeci” idim bu kez “Amerikan mandacısı” oldum. Ama trol ordusunu yönlendirenler yeterli bilgi vermedikleri için kimisi benim “Biden’cı” kimi de “Trumpçı” olduğumu düşünerek saldırmış. Erdoğan’a karşı şimdi de Amerika’nın yanında yer alıyormuşum, falan filan.
ACAİP YAZILAR
Amerika’yı demokrasi ile dövmek komiklikten başka bir şey değildir
İktidarıyla muhalefetiyle herkes Amerika’da yaşanan olayları “Bunlar mı demokrasiye inanıyor, hani bu ülke demokrattı, kendileri ettiler kendileri buldular” türü sözlerle konuştu.
Burada samimi olmayan bir Amerikan düşmanlığını kamuoyu önünde en yüksek sesle söyleme telaşı gördüm ben.
Herkes ötekinden ne kadar fazla Amerikan aleyhtarı olduğu göstermek için mantıksızca şeyler söyledi ve söylemeye devam ediyor.
Amerika’da olanların “güya demokrat olmakla” ne ilgisi var ki?
Olay çok açık ve nettir. Anlatayım o zaman;
Her nasılsa Amerika’nın başına delinin teki seçildi.
Demokrasiye bağlı Amerikalılar bunu milli irade olarak kabul etti.
Ama geçen süre içinde milli iradenin aslında yanılmış olduğu gerçeği ortaya çıktı.
Amerikan halkı neredeyse 4 yıl “bu deliden kurtulma” duası etti.
Bu deli aslında çoktan görevinden azledilirdi.
Ancak “Bu demokrasimize çok ağır bir hasar verir, seçilmiş bir Başkan bu şekilde görevini bırakamaz” dediler ve seçim gününü beklediler.
Sonunda seçim günü geldi çattı.
Amerikan halkı sandığa gitti ve ortaya yeni “milli irade” çıktı.
Bu yeni “milli iradeye” göre, 4 yıl ülkenin başında oturan kişi artık istenmiyordu.
Amerikan halkı o kişiyi istemiyordu da o da yerinden kalkmaya niyetli değildi.
Seçimlerde hile olduğunu söyledi.
Oylarının çalındığını iddia etti.
Defalarca mahkemelere gitti.
Hepsinden de olumsuz cevaplar aldı.
Çünkü oyların çalındığını hile yapıldığını söylüyordu ama ortaya somut belge koyamıyordu.
Sonunda başkanlığının bittiğinin resmen ilan edileceği gün yüz binlerce taraftarını Amerikan Kongre binasının önüne çağırdı.
Bir miting düzenlenecek ve demokratik biçimde “seçimlerin yenilenmesi” istenecekti.
Bu elbette demokratik bir eylemdi bu ve hiç kimse “Bu insanlar neden buraya geldi, ne anlamı var bunun?” gibi sorular sormadı.
O adamın güvendiği şey, yardımcısının oylamada maraza çıkarmasıydı.
O yardımcı bulunduğu makamın yetkilerini kullanarak yeni başkanın tescil edilmesini engelleyecek ve seçimlerin yeniden yapılmasını sağlayacaktı.
Bu artık yapılacak en son şeydi.
Tabii demokratik olarak.
Ama başkan yardımcısı “Olmaz” dedi o adama, “Ben Amerika Anayasası’na bağlılık yemini ettim, bu antidemokratik tavra ortak olamam.”
İşte o andan sonra iş değişti.
O adam başka çare kalmadığını görünce Kongre binası önünde toplanmış olan yüz binlerce insana “Bu hakkı gidin, siz alın” çağırısında bulundu.
Muhtemeldir ki zaten o kalabalığın bir bölümüne bunun böyle olacağı önceden söylenmişti ve onlar da hazırlıklı gelmişlerdi.
Büyük kalabalık kongre binasına saldırdı.
Polis ilk anda ne yapacağını bilemedi, göstericiler binanın içine girdiler.
Birkaç saat süren bir çatışma ve kaos yaşandı.
Ancak saldırıları bizzat iktidarda olan başkanın adamları yapsa da devletin görevlileri başkanın kurşun askerleri değil milletin emrindeki insanlardı.
Herkes üstüne düşeni yaptı, kısa sürede bu saçmalık sona erdirildi ve hiç ara vermeden demokrasi neyi gerektiriyorsa yerine getirildi.
Bizdeki tartışmalar ve ileri sürülen görüşler tamamen cahillikten ve kompleksten kaynaklanıyor.
Güya, Amerikan düşmanlığı yapmak isterken herkes komik duruma düştü.
Demokrasi dışı müdahale seçilmiş iktidarı devirmek için yapılırsa buna “Hani demokrasi vardı, herkese demokrasi aklı verirken bu yaptığınız ne?” diye sorulabilir.
Amerika’da olan ise mevcut iktidarın, yenilmesine rağmen gitmemek için ülkeyi ateşe atmasıdır.
İşte demokrasi ve hukuk böyle bir anda asla geri adım atmamış ve durumu anında normale çevirmiştir.
ÇOK GÜLDÜM
Üç pazar fıkrası
Bu hafta Yıldırım Tuna üç fıkra göndermiş.
Birlikte okuyalım;
KELEĞE GELMEYELİM DE..
Adamın biri barda birasını yudumlarken tam yanına ufak tefek, Uzakdoğulu tipte biri gelmiş ve o da bira içmeye başlamış.
Bir süre sonra adam ona doğru eğilip “Kung-fu, Karate, Aikido gibi dalgalardan çakıyor musun arkadaşım?” diye sormuş. “Ne alakası var” diye sinirlenmiş adam, “Çekik gözlü olunca illa o gereksiz şeyleri bilmem mi lazım? Hiç anlamam.”
Adam “Yok, keleğe gelmeyeyim diye sordum” diye cevap vermiş ceketini çıkartırken “Çünkü deminden beri benim biramı içiyor, fıstıklarımı yürütüp duruyorsun, şimdi ensene patlatacağım da ondan sordum küçük asalak!”
KARİDES KOKTEYL..
Adam gittiği restoranda garsonu “Evladım” diye çağırıp “karides kokteylde bir tane bile karides yoktu” diye şikayet etmiş.
“Herhalde” diye cevap vermiş garson sinirlenerek, “Bülbül yuvası tatlısında bülbül mü var amca?.. Vezir parmağı isteseniz tabakta kesik parmak mı arayacaksınız?.. Tövbe tövbe!”
ALKOLİK ÖĞRETMEN
– Baba, Tabiat Bilgisi öğretmenimiz sanırım alkolik..
– Nereden çıkarttın bunu?..
– Geçen derste ‘Kasırga’ nasıl olur?’ diye sordum, ‘Bir ölçü nane likörü, iki ölçü Cin’le çırpılıp üzerine buzlu limon atılacak’ diye cevap verdi bana..
FIKRA GİBİ
Başlık bile koymuyorum, çünkü haber harika
Aşağıdaki haberi dün OdaTv internet sitesinden aldım
Kelimesini bile değiştirmiyorum.
Üzerine yorum yapmak da istemiyorum.
Bu gerçek haberi okuyun, yorumunu herkes kendi yapsın;
Konya’nın Taşkent İlçesi’nde bir ATM’nin yenilenmesi sosyal medyada AKP tarafından “icraat” gibi paylaşılınca alay konusu oldu.
AKP Taşkent İlçe Başkanı Mehmet Tok’un paylaştığı gönderi ti’ye alınırken paylaşımda, “İlçemizde Ziraat Bankası’na ait ATM makinesi bugün itibariyle yenilenmiştir. ATM’nin yenilenmesi aşamasında emeği geçen başta Sayın vekilimiz Selman Özboyacı olmak üzere ilçe başkanımız Mehmet Demirgül ve Belediye Başkanımız Osman Arı’ya teşekkür eder şükranlarımı sunarım” ifadelerini kullandı.
KOMİK
Amerika’ya aynı dille cevap vermişmişiz
Trump’ın Amerika’da yaşattığı olaylardan sonra yazdığım yazılar ve televizyonda söylediklerimden dolayı yine aynı merkezden koordine edilen bir karalama, linç kampanyasına uğradım.
Önceki gün “darbeci” idim bu kez “Amerikan mandacısı” oldum.
Ama trol ordusunu yönlendirenler yeterli bilgi vermedikleri için kimisi benim “Biden’cı” kimi de “Trumpçı” olduğumu düşünerek saldırmış.
Erdoğan’a karşı şimdi de Amerika’nın yanında yer alıyormuşum, falan filan.
Belli ki sarayın propagandacısı panik halinde ne yapacağını bilemiyor.
Kızdıkları; Amerika’ya gönderilen mesajlarla dalga geçmem.
Nasıl geçmeyeyim ki, AKP sözcüsü “Herkes seçim sonucuna uymalı, demokrasiye güvenin” diyor.
Ben de “İyi de siz İstanbul seçimini devlet gücünü kullanarak yeniden yaptırmamış mıydınız?” diye sorunca hopluyorlar.
Dışişleri’nin açıklamasında geçen “Taraflar arasında sükûnet olmasını temenni ediyoruz” cümlesiyle de dalga geçtim, buna da pek öfkelenmişler.
Çünküsü şuymuş; 15 Temmuz’da Amerika böyle bir açıklama yapmış.
Tabii kafalar karışık, 15 temmuz’un bir darbe girişimi olduğu söyleniyor, Amerika’daki ise tahrik edilmiş bir kalabalığın yarattığı kaostu.
En matrağı da Dışişleri’nin Amerika’daki yurttaşlarımızı kalabalık yerlerden uzak durması için uyarması.
Hani bizimkiler “Amerika süper güçse biz de öyleyiz” havasında ya içe karşı, bunun için yapıyorlar.
Ama hata şurada; Bizim gibi demokrasinin olmadığı ülkelerde bu tür olaylarda Amerikalılar hedef haline getiriliyor bazı mihraklar tarafından. Uyarılar bu nedenle yapılıyor.
Peki Amerika’da son yaşanan olaylarda özellikle Türkler hedef olacak mıydı?
Sonuç; Bu iktidarın bütün stratejisi içerdeki kamuoyuna yönelik algı operasyonu yapmak. Benim gibiler zıpçıktılık yapıp bunu ifşa ediverince deliye dönüyorlar.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları