Can Ataklı; Artvin halkı sokaklarda ama örneğin Artvin’e vali diye gönderilmiş kişi ortalıkta yok.
ANALİZ
Artvin halkı haftalardır direniyor.
Cerattepe’de bir madenin açılmasını istemiyorlar.
Çünkü bu madenin açılmasıyla doğanın katledileceğine inanıyorlar.
Doğanın katledilmesinin kendi ölümleri olacağını düşünüyorlar.
Çünkü onlar orada yaşıyorlar.
Eğer milli iradeye saygı varsa işte saygının gösterileceği en güzel yer burası.
Halk yani “milli irade” görüşünü ortaya koyuyor.
On binlerce insan sokağa dökülüyor, talebini söylüyor.
İktidar ise ne yapıyor?
Halkın yani “milli iradenin” değil “milletin a..sına koyacağız” diyen yandaş bir işadamının yanında durarak askere, polise gaz sıktırıyor, su sıktırıyor, silah kullandırıyor.
Ve daha da acısı, iktidara iliştirilmiş yandaş yalaka medya, burada yaşanan dramı, halkın direnişini görmezden gelerek “Artvin’de yeni bir Gezi provası, Artvin’de PKK-DHKP ortak eylem yapıyor” başlıklarını atmaktan çekinmiyor.
Elbette bu iliştirilmiş yandaş yalaka medyanın bir sorumluluğu yok.
Maksat iktidara yaranmak.
Aman hükümete bir şey olmasın, eleştirilmesin, yanlışı ortaya çıkmasın, hırsızlıklarla yolsuzluklar kesintisiz devam etsin.
Çok açık söyleyeyim; Artvin’de direnen halka ve onlara destek olmak için Türkiye’nin her yanından oluk oluk bölgeye akın edenlere “terörist” demek en hafif deyimiyle ahlaksızlıktır.
Sadece fotoğraflara bakarak bile, buna karar verebilirsiniz.
Artvin’de her yaştan insanlar sokaklarda.
Artvin’e akın eden insanların yaş ortalamaları 40’ın üzerinde. Hepsi okumuş, bir meslek edinmiş, bilimle, sanatla, edebiyatla ilgili, kültürlü insanlar.
Aralarında ne terörist var ne de maceracı.
Ama iktidara göre kendisine karşı çıkan herkes terörist, herkes vatan haini.
Üstelik Artvin’de oluşan tepkinin dalgalar halinde Türkiye’ye yayılma tehlikesi de var. O halde vurun, kırın, gaza suya boğun hatta baktınız olmuyor askerin deyimiyle “etkisiz hale” getirin.
Artvin halkı sokaklarda ama örneğin Artvin’e vali diye gönderilmiş kişi ortalıkta yok. O sadece bildiriler yayınlayarak kentin terörist işgali altında olduğunu söylüyor ve adı bile bilinmeyen örgütleri sıralayarak güya kendini haklı çıkarmaya çalışıyor.
Oysa Artvin’de direnen halka iyi bakmak gerek.
Çünkü çoğu yaşını başını almış bu insanlar, sıradan eylemciler gibi davranmazlar. Onları suyla, gazla hatta silahla caydırmak kolay değildir.
KAFAMI BOZAN ŞEYLER
Oturup konuşmak varken bu saldırılar niye?
Artvin’de hükümetin adamı olan vali “Aman sicilim bozulmasın, saray öfkelenmesin, hükümet beni görevden almasın” diyerek herhalde halka zulmediyor.
Çünkü halkın valisi olması gerektiğini unutup iktidarın emrindeki “milletin a…sına” koymayı düşünen bir müteahhidin haklarını korumanın kendisi için daha iyi sonuçlar vereceğine inanıyor.
Bütün bunların nedeni Cerattepe adındaki bölgedeki bir maden ocağının çalıştırılması.
Maden ocağı hesapta “bakır” çıkaracak. Ancak asıl hedef altın.
Bir maden mühendisi arkadaşım “Bölgedeki altın rezervi çok yüksek” dedi. Sonra da rezerv ve bunun maddi değeri ile ilgili tahminini söyledi.
Uçuk bir rakam. İnanması da biraz zor. Doğruluğunu bilmediğim için burada yazmak istemiyorum ama Türkiye’nin bütün geleceğini kurtarabilir.
Diyelim ki bu doğru olsun.
O zaman yapılması gereken bu mudur?
Bütün bir halkı karşına alarak, eleştiren herkesi terörist, vatan haini diye suçlayarak, sokağa çıkan sıradan insanları gaza, suya, plastik mermiye boğarak ve en önemlisi doğanın katledilmesine izin vererek mi Türkiye’nin geleceğine yatırım yapılacak.
Altın dünyanın pek çok yerinde çıkarılıyor. Artık çok bilimsel ve teknik yöntemler var.
Madem bu bölgede böyle bir altın potansiyeli var. “Alan da kaçan” hesabı yaparak zaten dolar milyarderi yapılmış bir yandaşı daha da zengin etmek yerine halkla oturup konuşmak daha doğru değil mi?
Başbakan Davutoğlu nihayet “halkla konuşabiliriz” dedi. Gerçi bunu dedikten kısa bir süre sonra asker ve polis halka gazlarla, Toma’larla saldırdı, hastaneye bile gaz bombası attı. Herhalde “konuşmaktan” kasıt bu değildir, ama böyle işte.
Haydi baştan bu düşünülmedi, şimdi halk ayakta, oturun konuşun, anlatın, Türkiye Artvin’in yeraltı zenginliğinden yararlansın ama yer üstüne bir çizik bile atılmasın. Bu mümkün değil mi?
ŞAŞIRDIM
PYD ile IŞİD bile oturup anlaşıyor biz hâlâ dikine gidiyoruz
Yandaşların en iri yayın organı Sabah gazetesi dün manşetten PYD-IŞİD anlaşmasını vermiş.
Tabii gazetenin amacı PYD’nin bir terör örgütü olduğunu göstermek, bunun da ötesinde bir başka terör örgütü IŞİD’le de işbirliği yaptığını sergilemek.
Yandaş kafası böyle çalışıyor.
Türkiye’de ne olursa olsun temel amaç hükümeti korumak, hükümetin yaptıklarını halka iyi anlatmak, hükümeti sıkıntıya sokan her şeye karşı siper olmak.
Ülkemizde bombalar patlıyor. İnsanlar ölüyor, sakat kalıyor, büyük acılar çekiliyor. Ama iktidar ve yandaşları için önemli olan nemalanmak.
PYD ile IŞİD’in bir tür anlaşma yapması elbette gazetecilik için haberdir.
Ancak bu haberden bir başka ders de çıkarmak gerek.
Türkiye-Suriye krizi başladığı günden beri tek strateji belirledi, koşullar değiştiği halde sırf “karizmayı çizdirmemek” için aynı stratejide direndi, sonunda kendini bataklığın içinde buldu, şimdi çırpındıkça daha da batıyor.
Oysa bölgede savaşan güçler duruma göre yeni politikalar geliştiriyor.
İşte bunun örneği PYD-IŞİD arasındaki anlaşma. O kadar kanlı bıçaklı olmalarına rağmen oturmuşlar ve bazı koşullarda asgari müşterekler bulup anlaşmışlar.
Türkiye’ye kimse “çıkarlarına aykırı biçimde uzlaş” falan demiyor. Dış politikada çıkarları hiç bozmadan yeni politikalar çizmek mümkündür. Dış politika bakkal hesabı gibi değildir, o “monşerler” diye alay edilen dışişleri uzmanlarının bu alanda çözemeyeceği şey yoktur.
PYD ile IŞİD’in bazı konularda anlaşmalarına karşılık, “vay alçaklar vay Türkiye düşmanları, işte kimler terörist görüyor musunuz” diye dünyada hiçbir geçerliliği olmayan saçma sapan eleştiriler yerine hızla düşman sayısını azaltmaya yönelik yeni stratejiler gelişmek zorundayız.
Elin dağdaki teröristi bile bunu beceriyor, bin yıllık tarihi olan Türkiye bir kişinin hırsının kurbanı oluyor.
Olmaz böyle şey.
BUNU YAZMAK GEREK
Bizimkiler konuşuyor da dünya ciddiye almıyor ki
Saray belli ki çok öfkeli. Çünkü Erdoğan her fırsatta konuşuyor, esip gürlüyor, Amerika’sından Rusyasına, Avrupasından Birleşmiş Milletlerine kadar herkese ayar veriyor, tehdit ediyor, parmak sallıyor.
İyi de bu dünyada ciddiye alınıyor mu acaba?
Tepkilere bakınca artık özellikle sarayın söylediği hiçbir şeyin dünyada ciddiye alınmadığını görüyorum.
Hükümet de ciddiye alınmıyor artık. Eğer ciddiye alınan biri varsa o da Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu’dur. Zaten ciddi konuşan da bir tek o var.
Ciddiye alınmamamıza örnek mi istiyorsunuz; işte Obama-Erdoğan görüşmesi.
Erdoğan kaç gündür PYD’nin bir terör örgütü olduğunu kendince belgelerle kanıtlıyor güya, bir saat Amerikan başkanıyla konuşuyor aldığı cevap net; “Bombalamayı durdur.”
Bu Türkiye’nin nasıl aşağılandığının kanıtı değil midir?
Saray şimdi de “Nefsi müdafaa hakkımızı kullanarak Suriye’nin her yerine müdahale edebiliriz” diyor.
Bu söylem kahvelerde “Helal olsun, kahraman cumhurbaşkanım” nidalarıyla karşılanabilir.
Ama Amerika veya bir başkası “Haydi müdahale et de görelim” derse!
DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
NATO “Bize sakın güvenmeyin” diyor
Suriye krizine Rusya’nın dahil olmasından sonra sanki iktidar kendince biraz nefes aldı.
Şu nedenle; Rusya da bölgeye inince sorun artık bizim olmaktan çıktı. Bunun da ötesinde Türkiye’nin bir şekilde başının sıkıntıya girmesi halinde arkamızda NATO’nun olacağını varsayıyoruz.
Acaba öyle mi?
NATO Türkiye’nin başı derde girerse arkamızda olacak mı?
NATO’nun ünlü bir 5’inci maddesi var. Buna göre “bir NATO ülkesi saldırıya uğrarsa, bu bütün NATO’ya karşı yapılmış sayılıyor ve diğer üye ülkeler duruma müdahale ediyor”.
Madde böyle ama ayrıntılarına bakınca bazı açıklar var. Örneğin “silahlı müdahale dahil” ibaresi var maddede. Demek ki asıl amaç silahlı müdahale değil, bu duruma bağlı.
Tabii bir de “saldırıya uğrama” şartı var.
Yani biz Suriye’ye girersek değil, Suriye bize saldırırsa geçerli olur bu madde.
İktidar belki bir saldırı halinde NATO’nun müdahale etmek durumunda olduğunu düşünüyor ama önce bir saldırı gerek.
Bunun dışında NATO’nun bir saldırı bile olsa müdahalede bulunacağına dair ipucu yok şu sıralar. Tam tersi NATO yetkilileri “Türkiye buna güvenmesin” açıklamaları yapıyorlar ardı ardına.
İşimiz zor yani.
Can Ataklı - Korkusuz