Atatürk'ün açtığı yoldan yürüyen, bilimin yol göstericiliğine inananlar mutlaka kazanır
Can Ataklı: Atatürk, her eylemini mutlaka ve mutlaka “bilimin ışığında” değerlendirmiş ve adımını hep “bilim felsefesine” göre buna göre atmıştı. Oysa bugün ülkenin en tepesindeki kişi sıradan bir “Burjuva kültürü” bile almamış. Bilimin değil dogmanın ışık saçtığına inanıyor.
ANALİZ
ATATÜRK OLMAK KOLAY DEĞİL
O, çağın lideriydi.
Hanedanların çöktüğü, ulus devletlerin ortaya çıktığı, ideolojilerin çatıştığı, bir taraftan demokrasi filizlenirken diğer taraftan faşizmin yükseldiği bir dönemde bin bir zorluklara göğüs geren ve dünyaya damgasını vuran büyük bir devlet adamıydı.
Çöken bir imparatorluğun küllerinden yepyeni bir devlet yarattı.
600 yıl kulluk yapmış bir toplumu özgür ve eşit vatandaşlar haline getirdi.
Hayatının hiçbir anını boşa geçirmedi.
Her saniyesi çok değerliydi.
Bugüne kıyaslarsak hayli kısa süren ömrüne inanılmaz işler sığdırdı.
Bütün hayali modern, gelişmiş ve çağdaş dünya ülkelerini aşmış bir Türkiye yaratmaktı.
Bu uğurda gece gündüz çalıştı.
Sağlığını, özel hayatını, keyfini bile düşünmedi.
Başka ülkelerde onlarca yıla yayılacak devrimleri 15 yıl gibi kısacık bir süre içinde gerçekleştirdi,
Önce kendi öğrendi.
Önce kendi denedi.
Ondan sonra topluma anlattı.
Anlatmakla da kalmadı öğretti de.
Bir büyük aydınlanma dönemi yaşayan Türkiye, geçen yıllar içinde dünyanın da sayılı ülkelerinden biri haline geldi.
Ama ne çare ki geçen yıllar içinde özgür ve eşit bireyler olmak yerine biat etmeyi tercih eden, demokrasi ve hukuk yolunda bilimin ışığı ile medeniyete doğru yürümek yerine 2 bin yıl öncesinin karanlık çağlarına dönmek isteyenler de palazlandı.
Emperyalist güçlerin de ısrarlı yardımları ile daha da palazlananlar ne yazık ki ülke yönetiminin en tepelerine kadar yükselebildiler.
Ancak onlar da çok iyi biliyorlar ki iktidar yolunda ne kadar yükselirlerse yükselsinler; Cumhuriyet devrim ve ilkelerini ne kadar örselerlerse örselesinler, aydınlık bir dünya yerine ne kadar karanlık bir ortam yaratmak isterlerse istesinler bu milletin kalbindeki Atatürk sevgisini de, vatana ve bayrağa bağlılığı da, millet olma bilincini de yok edemeyeceklerini çok iyi biliyorlar.
Son zamanlarda dikkatinizi çekiyor mu bilmiyorum, iktidarın başı da sözcüleri de Atatürk'e toz kondurmamaya çabalıyor.
Özellikle iktidarın başı, tutum ve davranışlarıyla adeta Atatürk'ü taklit ediyor.
Sürekli “en çok reform yapan parti” olduklarını söylüyor.
Hemen her gün yaptıkları inşaatları hizmet olarak niteleyerek, geçmişle kıyaslıyor ve kendini galip ilan ediyor.
Atatürk diyemiyor gerçi bir türlü “Gazi Mustafa Kemal” sözüyle yetiniyor.
Yarattığı hava “O dönem Atatürk ne yaptıysa şimdi de ben yapıyorum” iddiasında.
Ama mümkün mü?
Atatürk'ün her yaptığının arkasında bir ömre yayılan bilgi birikimi, deneyim ve eğitim var.
Yapılan her devrim çok uzun yıllar öncesinden düşünülmüş, üzerinde çalışılmış, uzmanlarına danışılmış ve uygulamaları incelenmiş.
Atatürk, her eylemini mutlaka ve mutlaka “bilimin ışığında” değerlendirmiş ve adımını hep “bilim felsefesine” göre buna göre atmıştı.
Oysa bugün ülkenin en tepesindeki kişi sıradan bir “Burjuva kültürü” bile almamış.
Bilimin değil dogmanın ışık saçtığına inanıyor.
Bilimi teknoloji sanıyor.
Bu nedenle de başkaları tarafından yaratılmış ve üretilmiş olanı taklit etmeyi marifetmiş gibi görüyor.
Atatürk'ü taklit etmenin çok kolay olacağını zannediyor.
O taklit edilemez.
Ama O'nun açtığı yoldan yürüyen, bilimin yol göstericiliğine inananlar mutlaka kazanır.
Büyük Atatürk'ü bu yıl da her zaman olduğundan daha fazla bir özlem ve sevgiyle anıyoruz.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları