Can Ataklı; Bahçeli’nin mantığına göre bir mahkeme bizden yana olursa iyi bizim istemediğimiz bir kararı alırsa kötü demek, buradan bu anlaşılıyor.
Meclis’te bütçe görüşmeleri başladı.
Her zaman olduğu gibi yeni yıl bütçesinin sunumunu, konunun asıl sahibi AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan değil yardımcısı yaptı.
Bütçe ile ilgili CHP’nin görüşlerini de ilk kez genel başkan sıfatıyla Meclis kürsüsüne çıkan Özgür Özel yaptı.
Özel konuşurken, AKP sıraları bomboştu.
Birkaç AKP’li milletvekili dışında salonda kimse yoktu.
MHP’liler de Özgür Özel’in konuşmasını dinlemediler.
Yanılmıyorsam bu Meclis’te bir ilk.
Bugüne kadar ilk kez ana muhalefet partisi genel başkanı bütçe konuşması yaparken iktidar milletvekillerinin salonu boş bırakması ile karşılaşıyoruz.
Bu siyaseten bir skandaldır.
Ancak işin aslına bakacak olursak CHP’nin yapması gerekeni yine AKP yaptı.
Erdoğan hem başbakanlık hem cumhurbaşkanlığı dönemlerinde bir kere bile Meclis’e gidip bütçesini sunmadı, ama daha da kötüsü bütçe ile ilgili muhalefet partilerinin eleştirilerini hiç dinlemediği gibi bir kere bile kürsüye çıkıp cevap vermedi.
CHP ise her yıl bütçe görüşmelerine tam kadro katıldı Erdoğan’ın Meclis’i hiçe sayan bu tutumuna bir kere bile karşı çıkmadı.
Oysa ana muhalefet partisinin bütçe görüşmeleri sırasında bütçeyi hazırlayan iktidarın bir numaralı sorumlusunun Meclis’te bulunmasını istemesi gerekir.
Nedense bu yapılmıyor.
Buna karşı AKP grubu ise tam bir güç sarhoşluğu içinde ana muhalefet liderini dinlemek lütfunda bile bulunmuyor.
CHP gerçek anlamda bir muhalefet yapmak istiyorsa bütçe görüşmelerinde iktidarın tam kadro, genel başkanı dahi Meclis’te hazır bulunmasını talep etmelidir.
Bunun sağlanamaması halinde CHP’nin bütçe görüşmelerini boykot etmesi, hiçbir oturuma katılmaması ve hiçbir şekilde oy kullanmaması gerekir.
Muhalefet sadece eleştirerek ya da sokaklara dökülerek yapılmaz.
Meclis de eylemli muhalefet yapılacak yerdir.
Sayısal olarak, “Nasıl olsa hiçbir itirazımız kabul edilmeyecek, bildiklerini okuyacaklar, biz ise demokratik görevimizi yerine getirerek fedakârca çırpınır, tüm eleştirilerimizi hakkıyla yaparız” demek bir yere kadar doğrudur.
Eğer iktidar tam bir sorumsuzluk ve umursamazlık içindeyse işte o zaman Meclis’i boykot etmek de bir eylem biçimidir.
Muhalefet bazen hiçbir şeye katılmamak ve iktidarı tek başına bırakmakla da yapılır.
DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
Tuzla belediye başkanlığı için aday adaylığını açıklayan Bülent Akköse’yi Milli Merkez toplantılarında tanımıştım.
Henüz 30’lu yaşlarda bilgi birikimi olan, hitabeti iyi, son derece saygılı ve sakin bir izlenim bırakmıştı hepimizde.
Bülent Akköse, İmamoğlu’nun belediye başkanlığını kazanmasından sonra danışmanlığını yapmıştı şimdi ise CHP’nin kazanma ihtimali yüksek olmayan Tuzla için kolları sıvadı.
Takdirle söylemeliyim ki gerçekten çok zor bir seçim olmasına rağmen Bülent Akköse kazanacak gibi çalışıyor.
Çok ciddi bir Tuzla araştırması yaptırmış.
Kendi tanınırlık oranını da ölçtürmüş.
Tuzla halkının kendisi hakkındaki tüm duygu ve düşüncelerini öğrenmiş böylelikle.
Araştırmanın bazı maddeleri Akköse’nin aleyhine.
Örneğin tanınırlık oranı çok yüksek değil, ama tanıyanlara göre “halkın içinden, emekçi, çalışkan, dürüst, pozitif, ahlaklı” olarak tanımlanmış.
Duyumları da sordurmuş Akköse. Hakkında olumsuz bir duyum olmadığını ortaya çıkarmış.
Ardından CHP’li seçmenlere “CHP adayı olarak kime oy verirsiniz?” sorusunu sordurmuş.
Az tanınmasına rağmen, halkın kendi arasındaki konuşmalarından kaynaklanan ilginç bir sonuç alınmış.
Buna göre Bülent Akköse’ye CHP’lilerin yüzde 63’ü oy vereceklerini söylemişler.
Ardından Sadi Yazıcı (ki ankette en çok tanınan kişi olarak belirlenmiş) yüzde 59.5 ve Talha Tayfur yüzde 54.6 ile geliyor.
Buna karşın Tuzla’da AKP açık ara önde.
Bu pazar yerel seçim olsa anketinden AKP yüzde 55.4’le birinci çıkmış.
CHP bu ankete göre yüzde 34.9, MHP yüzde 2.5, İYİ Parti yüzde 2.2, HDP yüzde 1.9 oy alıyor.
Bülent Akköse ile konuştum, dedi ki:
“Durum aslında aleyhimize görünüyor, ancak gece gündüz halkla temas halindeyim çok belli etmeseler de bu seçimde pek çok AKP’linin oyunu değiştireceğini görüyorum, aday olabilmem halinde kazanacağımıza inanıyorum, Tuzla mutlaka değişecek.”
ŞAKA GİBİ
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli adeta gel-gitler yaşıyor.
Bir süredir Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) kafayı takmıştı Bahçeli.
Seçimden önce HDP’nin kapatma davasına rağmen hazine yardımından yararlanmasını sağlayan Anayasa Mahkemesi’ne karşı ağır sözler söylemiş ve “Bu mahkeme kapatılmalıdır” demişti.
Bahçeli milletvekili seçilen ama hala hapiste tutulan Can Atalay’ın hak kaybına uğradığı ve derhal serbest bırakılması kararı açıklayan Anayasa Mahkemesi’ne ateş püskürmüş ve hatta üyelerini teröre hizmet etmekle suçlamıştı.
Ancak aynı Bahçeli önceki günkü bütçe konuşmasında Anayasa Mahkemesi’ni yine eleştirerek ama daha sakin yaklaşım sergiledi.
HEDEP Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan’ın Meclis kürsüsünde Kürtçe konuşmasını eleştiren Bahçeli Anayasa Mahkemesi’ne çağrıda bulunarak “AYM Başkanı ve değerli üyelerinden Türkiye’ye sahip çıkmalarını tavsiye ederim” dedi.
Peki Anayasa Mahkemesi bu uyarıdan ilham alarak HEDEP’in kapatılması için Yargıtay’a başvurur ve dava açılmasını sağlar ve partiyi kapatma kararı alırsa bu mahkeme iyi mi olacak?
Bahçeli’nin mantığına göre bir mahkeme bizden yana olursa iyi bizim istemediğimiz bir kararı alırsa kötü demek, buradan bu anlaşılıyor.
YENİ ÖĞRENDİM
Tuhaf 15 Temmuz gecesinden sonra ilan edilen OHAL ile o güne kadar yere göğe sığdırılamayan cemaatin adı bir anda FETÖ olmuş, bu cemaate yakın binlerce kişi gözaltına alınmış çok sayıda iş insanının malına el konularak kayyuma devredilmiş, on binlerce kişi de devlet görevinden atılmıştı.
Bunların en büyüklerinden biri olan Akın İpek’e ait Koza Holding’e el konulmuş, Akın İpek yurtdışına kaçmıştı.
TMSF Akın İpek’in yurtdışındaki yatırımlarına da el koyma girişimlerinde bulunmuş bunlardan bazılarında başarıya ulaşmıştı.
Akın İpek ile ilgili son haber ABD’nin Alaska eyaletinden geldi.
Meğer Akın İpek bu ülkede bir altın madeni açmış.
TMSF yetkilileri bu madenden yeni haberdar olmuş.
Bu nedenle bir heyet ABD’ye giderek madene el koymak için girişimlerde bulunmaya başlamış.
Bakalım ABD yönetimi Akın İpek’in bu altın madenini TMSF’nin kayyumlarına devredecek mi?
Bİ SORALIM BAKALIM
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, Ankaralı gazetecilerle ayrıntılı bir bilgi verme toplantısı yapmıştı birkaç gün önce.
Rakamlarla göreve geldiğinden bu yana yaptıklarını anlatmıştı.
Yakalanan çeteler, etkisiz hale getirilen teröristler, ele geçirilen uyuşturucular akıllarda hangi soru varsa cevaplamıştı.
Ama bir konuyu hiç konuşmuyor Ali Yerlikaya.
Son 10 yılda kaç yabancı Türk vatandaşı oldu bunlardan kaçının oy kullanma hakkı vardı ve son seçimde bu hakkı kullandı?
Yerlikaya, Meclis’teki bir konuşmasında 250 bin kişinin vatandaşlık aldığını söyledi ve konuyu geçiştirdi.
Oysa devletin elinde resmi rakamlar var.
Bunu net içimde açıklamak neden zor?
Kaç yabancı oy kullandı?
0’la başlayan geçici kimlik verilen yabancılar seçimde oy kullandı mı?
Sorular basit aslında.
Ama galiba cevapları çok riskli.
ÖZÜR
Bu köşede önceki gün MHP’den istifa ettirilen Saffet Sancaklı ile ilgili yazdığım yazıda maalesef maddi bir hata yapmışım.
Saffet Sancaklı’nın Sakarya milletvekili olduğunu yazmışım.
Oysa Sancaklı Sakarya değil Kocaeli’nden MHP milletvekili seçilmişti.
Tamamen dikkatsizliğimden kaynaklanan bu hata nedeniyle özür dilerim.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları
