Can Ataklı; Aziz Nesin kahin değildi. Ama her akıllı, bilgili, ülkesini seven insan gibi yaşadığı günleri iyi izleyen ve geleceği buna göre tahmin eden, üstelik çırpınarak herkesi uyaran biriydi.
MERAK ETTİĞİM ŞEYLER
CHP MUSUL MUAMMASINI NEDEN AÇIKLAMAZ?
Atatürk Havalimanı'na yapılan alçak saldırıdan sonra IŞİD terörü yeniden gündemin başköşesine oturdu.
Artık herkes çok iyi biliyor ki IŞİD'in kanlı teröristleri ülkemizin her yerinde, aramızda yaşıyorlar. Ara sıra bunlara yurtdışından takviyeler geliyor.
Adamlar aleni kamplarda kalıyor, piknikler düzenliyor, toplu namaz kılıyor, eğitim yapıyor.
Bu iktidarın IŞİD'e büyük destek verdiği, koruyup kolladığı da bilinmeyen gerçek değil.
Ayrıca pek çok ülkenin elinde IŞİD'e yapılan yardımlarla ilgili somut belge ve kanıtlar da duruyor.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu önceki gün IŞİD terörü ile ilgili 11 soruyu şehzadenin bile anlayabileceği şekilde tane tane sordu.
Önce soruları, herkesin aklının bir köşesinde durması için tekrarlayalım;
1)Musul Başkonsolosluğumuz basılıp, 49 vatandaşımız esir alınırken, hangi hükümet IŞİD'e terör örgütü demedi?
2) Hangi milletvekili ‘PKK ve IŞİD terör örgütü değildir' dedi?
3) ‘IŞİD iyi ki varsın Allah kurşununu azaltmasın' diyen kişi hangi partidendir?
4) IŞİD hangi iktidar döneminde Türkiye'de palazlandı ve korundu Türkiye'nin 70 ilinden IŞİD'e katılım olduğu doğru mudur?
5) Suriye'deki çatışmalarda yaralanıp, Türkiye'ye tedavi için getirilen ve iyileştikten sonra tekrar Suriye'ye gönderilen IŞİD militanlarını hangi iktidar korudu, kol kanat gerdi?
6) Sadece Türkiye'de değil Suriye'de IŞİD'in de dahil olduğu cihatçı gruplara TIR'larla silah göndererek, onlara destek veren hangi hükümettir?
7) IŞİD'in bir terör örgütü olduğunu Milli Güvenlik Kurulu ne zaman karara bağlamıştır. Milli Güvenlik Kurulu'nun böyle bir kararı var mıdır?
8) Türkiye'de hangi savcı IŞİD terör örgütüyle ilgili bir iddianame hazırladı. FETÖ için iddianame hazırlayan savcılık IŞİD için hangi gerekçeyle hazırlayamamaktadır. Burada bir parantez açayım, Ankara saldırısı için iddianame hazırlandı denebilir. Reyhanlı için hazırlandı denebilir. Niğde için hazırlandı denebilir. Ben IŞİD terör örgütünün tümü için neden şu ana kadar iddianame hazırlanamıyor; bunu soruyorum.?
9) IŞİD terör örgütünün Türkiye lideri kimdir. Herkesin bildiği bu kişi nasıl oluyor da elini kolunu sallayarak, Türkiye'de gezebiliyor. Kim ya da kimler bu kişiyi koruyor?
10) IŞİD terör örgütünün son 1 yılda yaptığı eylemler sonucu yüzlerce vatandaşımız hayatını kaybetti. Patlayan bu bombaların siyasi sorumlusu kim ya da kimlerdir?
11) Son patlayan bombayla ilgili olarak Sayın Başbakan yaptığı açıklamada ‘Güvenlik zafiyeti yok' dedi. Güvenlik zafiyeti yoksa o zaman bir yönetim zafiyeti var, demektir. Sayın Başbakan bunu kabul ediyor mu?
Şimdi gelelim benim soruma; IŞİD konusunda en derin, çarpıcı ve gerçek bilgilere sahip biri halen CHP milletvekili ve CHP Genel Başkan Yardımcısı koltuğunda oturuyor.
Ardahan Milletvekili Öztürk Yılmaz, seçimlerden önce Musul Başkonsolosluğu görevindeydi.
IŞİD'in baskını sonucu başta Öztürk Yılmaz olmak konsolosluk personeli, bazılarının aile fertleri ve güvenlik görevlileri rehin alınmış ve 100 günü aşkın süreyle kendilerinden haber alınamamıştı.
Sonra ne olduysa oldu, güya MİT “destansı bir operasyon” düzenleyerek rehineleri kurtardı.
Ancak bu rehin alma olayı hâlâ muamma olarak önümüzde duruyor.
Kimse yüz günü aşkın sürede yaşananları bilmiyor çünkü kimse anlatmadı.
CHP milletvekili Öztürk Yılmaz da anlatmadı.
Neden?
Saklanan ya da duyulması istenmeyen ne?
Oysa CHP milletvekili Yılmaz yaşadıklarını anlatsa, muhtemelen IŞİD terörü, IŞİD mantığı ve Türkiye'nin bu örgüt üzerindeki etkisi/katkısı kamuoyu tarafından daha rahat anlaşılacaktır.
BUNU YAZMAK GEREK
IŞİD'İ DESTEKLİYORSAK, BİZİ NEDEN VURUYORMUŞ
Çağımızın en kanlı ve vahşi terör örgütü IŞİD'in Türkiye'deki iktidardan yardım ve destek aldığı iddialarına yandaşlar şiddetle karşı çıkıyorlar.
Diyorlar ki “Bu ne mantıksızlıktır. Madem Türkiye IŞİD'e destek oluyor, o halde IŞİD neden Türkiye'yi vuruyor?”
Bu soru bana yöneltildiğinde şunu soruyorum; “El Kaide'yi kim kurdu, kim destekledi?”
Yandaşlar bir saniye bile tereddüt etmeden “Elbette Amerika” cevabını veriyorlar.
Devam ediyorum “İyi de siz ne mantıksız insanlarsınız böyle, madem El Kaide'yi Amerika kurdu, besledi, bu örgüt neden Amerika'yı vuruyor?”
Sessizlik hakim oluyor ortalıkta.
YENİ ÖĞRENDİM
AZİZ NESİN KÂHİN DEĞİLDİ ELBETTE
Bir dostum Aziz Nesin'in 1993 yılında yaptığı bir konuşmadan bir bölüm göndermiş.
Şöyle diyor usta yazar; “Yarın öbür gün dinciler iktidara gelip İmam Hatip'ten yetiştirdiği talebeleri yargıç, avukat, hekim, mühendis belediye reisi gibi devletin her koluna atayıp en son bu talebeleri Harbiye'ye sokarak orduyu ele geçirip devleti her koldan kuşatacaktır. Ama şu anda kimse bunun farkında değil.”
Bir yıl sonra yine bir başka yerde yine aynı şeyleri söyleyen Nesin ardından şu cümleyi eklemiş; “Bir gün Süleyman Şah Türbesi taşınmak istenirse, işte o zaman bana hak verirsiniz.”
Bunu gönderen dostum “Vallahi çok şaşırdım. Aziz Nesin Nostradamus gibiymiş” dedi.
“Hayır” dedim, “Aziz Nesin kahin değildi. Ama her akıllı, bilgili, ülkesini seven insan gibi yaşadığı günleri iyi izleyen ve geleceği buna göre tahmin eden, üstelik çırpınarak herkesi uyaran biriydi.”
ÇOK GÜLDÜM
SİZ GELELİ ÇOK OLMUŞ
Yıldırım Tuna'dan küçük bir hafta sonu esprisi;
Turistleri antik şehir turuna götüren turizm acentesi cazip bir sunum yapmak için rehberlerine “Osmanlı Yeniçeri “ kostümü giydirerek görev yaptırmaya başlamış.
Bir gün rehberlerden biri tarihi kolonların üzerinde sunum yaparken düşmüş ve ayağını kırmış. O şehirdeki sigorta hastanesinin acil servisine götürmüşler, bekleme salonunda kendisiyle ilgilenecek doktoru beklerken içeriye yaşlı bir emekli girmiş, rehberi görür görmez, “ Aman Tanrım “ demiş gözleri şaşkınlıktan büyüyerek, “Sigorta hastaneleri için sürekli söylerdiler de inanmazdım. Arkadaşım ne kadar zamandan beri bekliyorsunuz?”
KAFAMI BOZAN ŞEYLER
YOK HOCAM, OLMAZ, BAŞTAN SAĞLAM DURACAKTIN
Bilgi Üniversitesi Rektörü Mehmet Durman istifa etti.
İstifanın öğrencilerin diploma töreninde tıpkı İstanbul Erkek Liseliler gibi rektör konuşurken sırtlarını dönmesi nedeniyle olduğu belirtiliyor.
Bilgi Üniversitesi'de birkaç öğrenci öğretim üyelerinden Zeynep Sayın Balıkçıoğlu'nun ders sırasında Cumhurbaşkanı'na hakaret ettiğini iddia etmişlerdi. Üniversite yönetimi de soruşturma bile yapmadan “sayın cumhurbaşkanım size hakaret eden o kişiyi kulağından tuttuğumuz gibi attık efendim” der gibi iki saat içinde Balıkçıoğlu'nu işten çıkarmıştı.
Öğrencilerin tepkisi bunaydı.
Şimdi istifa eden rektör el altından “Aslında ben üniversite senatosunun kararına karşı çıkmıştım, istifamı vermiştim, ama baskı yaptılar, diploma töreninden sonra istifa et dediler” iddiasını yayıyor.
Hatta sırtını dönen öğrencilerin de bunu öğrendiği ve Durman'a gidip özür diledikleri de söyleniyor.
Olabilir mi? Tabii ki olabilir.
Ama o rektör için artık çok geç.
Bir bilim adamı, bir aydın her koşulda “dik durmak” zorundadır.
“O an bir şey yapamadım ama bak şimdi istifa ettim” bahanesi züğürt tesellisidir.
O rektör bundan sonra onurundan önemli bir parçayı yitirmiş halde hayata devam edecektir.
ŞAŞIRDIM
İŞ DÜNYASI COŞKULUYMUŞ, AYIP YAHU UTANIN BİRAZ
Saray baktı işler kötüye gidiyor İsrail ve Rusya ile yeniden ara düzeltmeye soyundu ya, yandaş yalaka medya neredeyse zil takıp oynayacak.
Sanki başka bir iktidar tüm ilişkileri bozmuş da yenisi tamirat yapıyormuş gibi davranmıyorlar mı, insanın kanına dokunuyor.
Daha ilk günden “Bu düşmanlık siyaseti olmaz, derhal iyi ilişkiler kurulmalı” diyorduk, o zaman ağızlarını açmayanlar şimdi “diplomatik zaferden” söz ediyor.
Yandaşların en irisi dün iş dünyası ile konuşmuş.
İş dünyası bir sevinçliymiş ki görmeyin, tam bir coşku yaşıyorlarmış.
İş dünyasının sözcüleri böyle anlatıyorlar. Rusya ile ilişkilerimiz eskisinden iyi olacakmış, hükümet tam zamanında çok doğru bir karar almış, artık çalışma zamanıymış, ülkemize milyarlar gelecekmiş, falan filan.
Yahu ayıptır. İnsanda biraz izan biraz sıkılma olur.
Rusya ile ilişkiler gerildiğinde hiçbirinin gıkı çıkmıyordu. Biri bile yaşanan sıkıntıyı dile getiremiyordu, çünkü korkuyordu, susuyordu.
Sanki o iş dünyası varlığını bu cumhuriyete değil de AKP'ye borçluymuş gibi sessizliğe bürünmüştü.
Şimdi işler rahatlama eğilimi gösterince vıcık bir yalakalığa soyundular.
Ne diyeyim, karakter böyle olduğuna göre, daha önce başınıza gelene “hak etmişsiniz” demek de yanlış olmaz.
Can Ataklı - Korkusuz