Yürüyüşle hiç ilgisi olmayan Devlet Bahçeli en şahin biçimde esip gürledi. Partisini fiilen yok eden Bahçeli sanıyorum bu son çıkışıyla belki AKP'deki yerini sağlamlaştırmıştır ama kendini de iyice bitirmiştir.
AKP’NİN AKLINA BİRDEN HUKUK GELDİ
İRONİ
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun başlattığı “Adalet Yürüyüşü” iktidar çevrelerinde dikkatle izleniyor. Gözlediğim kadarıyla AKP yürüyüşten çok rahatsız. Ancak şu anda engelleme yapmanın da ters tepeceğini görüyor olmalılar ki bir anda hukuka sığındılar.
AKP için “hukuka sığınmak” aslında absürt bir tanımlama gibi gelebilir.
Çünkü bir iktidar düşünün, en tepesinden itibaren hukuka ve yasalara uymamayı adeta “kahramanlık” veya “iş bitiricilik” olarak sunan bir zihniyete sahipler.
Hemen her gün anayasayı ihlal etmekten asla çekinmiyorlar. Sözcüleri “Bu anayasayı rafa kaldırdık, uymak zorunda mıyız, size ne kendi işinize bakın” türü sözler söylediler bugüne dek defalarca ve bunlar hafızalarda duruyor.
Bu nedenle iktidar yetkililerinden biri “Ama hukuk var, buna uymak gerek” dediği zaman insan bir tuhaf oluyor. İster istemez “duyduklarım doğru mu, iktidar sözcüsü gerçekten hukuk mu dedi” diye düşünmeden edemiyorsunuz.
Hukuk çağrısını ilk yapan kişi AKP Genel Başkanı Erdoğan oldu. AKP Başkanı “Onlara anayasanın 138'inci maddesini hatırlatmak isterim” dedi.
Nedir anayasanın 138'inci maddesi; Bu madde yargının bağımsız olduğunu, yargı sürecindeki davalarla ilgili Meclis'te bile görüşme yapılamayacağını belirtiyor.
Oysa aynı AKP genel başkanı hemen her gün anayasayı ihlal etmekten çekinmediği gibi yıllardır devam eden birçok dava hakkında inanılmaz yorumlar yaptı. Ergenekon davasının avukatı olduğunu söyledi, kendilerini haklı gördükleri her davada “cezaların en ağır şekliyle verileceğini” hiç çekinmeden söyledi. Galiba bu söylemleri yargıyı etkilemeye çalışmak olarak görmüyor.
Başbakan Binali Yıldırım da “adaletin sokakta aranamayacağını, hak aramanın yerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi olduğunu” söyledi.
Oysa aynı başbakan saraydan aldığı talimatla Meclis'in sesini iyice kısmak için iç tüzük değişikliği yapılmasına çabalıyor. Meclis'in denetleme yetkisinden sürekli şikâyet ederek bunu bir zaman kaybı olarak niteliyor. Ayrıca zaten yeni rejimle Meclis'i tamamen ortadan kaldırmak için nasıl çırpındığı da ortada.
Adı Adalet Bakanı olmasına rağmen hukuk ve yasaları hiç takmayan Bekir Bozdağ da “hukuktan, yasalardan” söz etti dün. “Yargılama süreci devam ederken, bu süreci hukuka aykırı olarak etkileyecek biçimde açıklamalar yapmak, yargı mensuplarını hedef göstermek, tahkir ve tehdit etmek açıkça suçtur” dedi Adalet Bakanı.
Ama hemen şunu belirtmeliyim, AKP'nin nedeni ne olursa olsun “hukuku hatırlaması” ve başka siyasi görüşleri de hukuka davet etmesi devrim niteliğinde bir gelişmedir.
Umarım AKP'liler de Türkiye'yi nereye götürdüklerini fark ederek hukuk yoluna gerçekten dönerler.
BUNU YAZMAK GEREK
İKTİDAR NE YAPACAĞINI BİLEMİYOR
Adalet Yürüyüşü iktidarın kimyasını bozdu. Çok belli ki gelişmelerden çok rahatsızlar ve hatta büyük panik içindeler ama ne yapacaklarını da bilemiyorlar.
Kılıçdaroğlu “Adalet Yürüyüşü'nü başlatacağını” açıklayınca kendiliğinden ilk görev üstlenen kişi Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek oldu.
Gökçek darbe gecesi ortalıkta pek görünmemesinin izlerini silebilmek için belki de gece yarısı Kılıçdaroğlu'nun geçeceği yollara dev hafriyat kamyonlarını dizdi. Ayrıca Güvenpark çevresine de bariyerler gönderdi.
Herhalde tepelerden birileri “Dur o kadar acele etme, bu işin şakası yok” dediler ki Gökçek önlemleri bir anda ortadan kaldırıldı.
Ankara Valiliği “Belki önleriz yürüyüşü ya da bir kargaşa çıkarırız” diyerek “yolları kapatmak yok, makul sayıda kişi yürüsün” açıklaması yaptı.
Şimdi belli ki yürüyüşün nasıl bir gelişmeye yol açacağını hesaplamaya çalışıyorlardır. Sanıyorum ilk gün “Bunlar nasıl olsa bir şey yapamaz, arkalarında kalabalık olmaz, Kemal Kılıçdaroğlu da şehirlerarası yolu otobüste geçirir” diye düşündüler.
Ama yürüyüş gerçekten yürüyüş olacak ve Kılıçdaroğlu en az 20 gün sonra İstanbul'a varacak.
İktidar yürüyüşün giderek büyümesini, özellikle kent giriş çıkışlarında insan seline dönüşmesini hayal bile etmek istemiyordur.
Şu andan itibaren engellemeye kalkması da, sadece seyretmesi de iktidarın sorunu haline gelmiştir artık. Çünkü eğer yürüyüş ilk haftasına başarı ile ulaşırsa ondan sonra yapılabilecek hiçbir şey kalmayacaktır.
CANIMI SIKAN ŞEYLER
BAHÇELİ, İKTİDARIN NİYETİNİ Mİ AÇIK ETTİ?
Adalet yürüyüşünün başladığı gün “iktidar buna karşı ne yapar?” diye soranlara “AKP Genel Başkanı Erdoğan'ın konuşmasını beklemek isterim. Bakalım ne diyecek? O konuşmadan kimse bir şey yapamaz” cevabını verdim.
Erdoğan ilk günün ardından konuştu. Yürüyüşten söz etmedi ama “anayasayı” hatırlattı.
Demek ki bir tedirginlik var. “Eyyy CHP” diye gürlemedi. Emniyet'e talimat verip “durdurun bunları” da diyemedi.
Ertesi gün Başbakan ve Adalet Bakanı da hukuka sığındı.
İşe bakın ki bu yürüyüşle hiç ilgisi olmayan Devlet Bahçeli en şahin biçimde esip gürledi.
Bu yürüyüşün “Provokasyonlara neden olacağını, olaylar çıkacağını, bunun altından CHP'nin de ülkenin de kalkamayacağını” söyledi.
İyi de, bir; bu yürüyüşten Bahçeli'ye ne, iki; Bahçeli bir endişesini mi dile getiriyor yoksa iktidarın niyetini mi açık ediyor?
Kim bilir artık iktidarın bir parçası haline gelen Bahçeli, hükümet yetkililerinin söyleyemediğini söyleme görevi üstlenmiştir. Başbakan, İçişleri Bakanı veya bir başka AKP'li “Engelleriz, dağıtırız, zor kullanırız, karşınıza biz de kalabalıklar çıkarırız” demeye cesaret edememiş olabilirler. Bunun yerine bu konuda Bahçeli'yi görevlendirip “Şunları bir korkut, bu kalabalıkların büyümemesi gerek” demiş olabilirler.
Partisini fiilen yok eden Bahçeli sanıyorum bu son çıkışıyla belki AKP'deki yerini sağlamlaştırmıştır ama kendini de iyice bitirmiştir.
DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
LÜZUMSUZ TARTIŞMALARA HİÇ GEREK YOK
Şuna inanıyorum; Ankara'dan başlayan yürüyüş bir hafta içinde Türkiye'nin her tarafını saracak ve milyonlara ulaşacaktır.
İzmir'in “ben de varım, biz de İstanbul'a yürüyoruz” kararının da sirayet edeceğini ve Bursa, Balıkesir, Eskişehir, Kütahya gibi İzmit'i buluşma noktası yapabilecek kentlerin de buna katılacağını sanıyorum. Trakya illerinden de son hafta İstanbul'a yürüyüş başlayacaktır.
Bu yürüyüş siyasi geçmişimizin en büyük halk hareketi olma yolundadır. Başarılı olmaması için de hiçbir neden yoktur.
Ancak şunu da belirtmek istiyorum; özellikle CHP içinde “Geç kaldık, bunu referandum akşamı yapacaktık, 7 Haziran'dan sonra bizi uyuttular” türü eleştiriler geldiğini duyuyorum.
Söylenenlerde haklılık payı olabilir. Tabii bir kesim de kendine güvenemediği için bu eylemin akamete uğrayacağından korkuyordur.
Bunlara hiç gerek yok. Hiçbir şey için geç değildir. “Keşke daha önce yapılsaydı” tamam da daha önce yapılmamış ama şu anda yapılıyor, artık demokrasiye, hukukun üstünlüğüne, insan hak ve özgürlüklerine inanan, ahlaklı, namuslu, vicdanlı herkesin “şuydu; buydu” tartışmasına girmeden sürece destek vermesi gerekir.
KAFAMI BOZAN ŞEYLER
UTANMAZLIĞIN ARTIK BU KADARI DA OLMAZ
İktidar sözcüleri Adalet Yürüyüşü için “şimdilik” sakin ve “hukuka sığınan” açıklamalar yapıyorlar ama yandaş yalaka takımı gemi azıya almış biçimde ve hayâsızca saldırıyor.
Neymiş; CHP darbeci FETÖ'den aldığı talimatla halkı sokağa döküp kaos yaratmak istiyormuş.
Neymiş; CHP darbeci FETÖ'cüleri yargının elinden almak için gözünü karartmış.
Neymiş; CHP teröristlerle omuz omuza vermiş yeni bir darbe hazırlığı içindeymiş.
Neymiş; CHP askerleri kışkırtarak iktidara gelmenin yollarını arıyormuş.
Nasıl bir kafadır, nasıl bir mantıktır bu?
Hiçbir şeye itiraz etme, karşı çıkma, hakkını arama. Bu iktidarın arkasında dur, o zaman “yerli ve milli” olabilirsin, karşı çıkarsan eleştirirsen “darbecisin, hainsin, teröristsin.”
Artık utanmaları, sıkılmaları falan kalmadı. Kılıçdaroğlu'nun Anıtkabir'e çıkarken çekilmiş fotoğrafının arkasında görülen askerleri bile bahane edip “İşte darbeci askerlere selam çakıyorlar” diyebiliyorlar.
AKP'nin baştan aşağı cemaatle iç içe geçtiğini, her türlü kirli işin birlikte yapıldığını, milyarlarca liranın birlikte kazanıldığını yok sayıp CHP ve tüm muhalefeti FETÖ'cü gibi göstermek için ellerinden geleni yapıyorlar.
Ama bu kez algı operasyonu eskiler gibi etkili değil. Türkiye'nin her yanından milyonlarca kişi korku, endişe ve umutsuzluk bulutlarını yırtarak “Ben buradayım, artık yeter” diye haykırmaya başladı.
Can Ataklı - Korkusuz