İktidarın bu kadar güçlenmesi aynı zamanda bir tür “zehirlenmeye” de yol açıyor...
Sevgili okurlar; geçen haftayı yine başımızı döndüren bir gündemle geçirdik. Dünyada gündemi bu kadar hızlı değişen ve heyecanlı bir başka ülke var mı, bilemiyorum; kamuoyu ise neredeyse her gün değişen gündemlere çok alıştı, adeta hepimiz şerbetlendik.
Yaz sıcak geçecekBaşbakan bir gündem makinesi gibi. Kürtajı bitirdi, “partili cumhurbaşkanı” formülünü ortaya attı; Çamlıca’ya cami ile başladı, Fethullah Gülen’i Türkiye’ye davet etmekle devam etti. Üstüne de Anayasa Mahkemesi’nin 7 yıl kararı geldi. Belli ki yaz her açıdan çok sıcak geçecek.
Hava da değişiyorEn dikkat çekici nokta ise, AKP ve yandaşları çevresinde yaşanmaya başlanan hava değişikliği. İktidarı her koşulda desteklemeyi görev bilen çevrelerde “garip” bir huzursuzluk var. “Masum” şikâyetlerle başlayan eleştiriler giderek hükümete muhalefete dönüşüyor.
Muhalifler bile şaşkınYandaş bilinen çevrelerde başlayan eleştirilerin dozu öyle bir artıyor ki, bugüne kadar muhalefet eden ve bu nedenle yandaşların her türlü saldırısına uğrayanlar bile şaşkın. Yandaşların bazıları muhaliflerin bile cesaret edemeyeceği kadar sert eleştiriler yöneltiyor iktidara.
Cemaat iktidar savaşıKimsenin gizleyemediği çok açık bir cemaat-iktidar çatışması var artık. Sonuçta bir çatırdamaya yol açabilir mi? Bunu söylemek için henüz erken. Sonuçta iktidar ile cemaat arasında dine dayalı bir dayanışma var ki ciddi bir kapışmayı önleyecek önemli bir faktördür.
Çıkar hedefleriBuna karşı, iktidarın çimentosu olan dini dayanışma, hedeflenen çıkarların zedelenmesi halinde bir anda ortadan kalkabilir. Şu sıralar ağır eleştirilerde bulunan kimi yandaşlar bu faktörü adeta yok sayıyor. Yatıştırma çabalarını sürdüren yaşlılar bu konuda ne kadar başarılı olur, bilinmez.
Peki, ne oluyor?İktidarla cemaatin kapışması ilk anda akla ve mantığa aykırı geliyor. Ama kavga olduğunu da kimse saklayamıyor. Peki, ne oluyor? İktidar cemaat kavgası bölünmeye yol açarsa dine dayalı iktidar hedefine varmak da güçleşir. Taraflar bunu bilmiyor mu? Yoksa başka bir şey mi var?
Global sistemTürkiye dâhil dünyanın pek çok ülkesi için kendi başkentinden yönetilme dönemi bitiyor. Bir lideri veya merkezi olmayan global dünya sistemi, sizin hakkınızda kararlar verip rahatlıkla uygulamaya sokabiliyor.
Büyük sermayenin her şeye hâkim olduğu dünyamız yeniden şekilleniyor. Sınırlar kalkıyor, bölgesel sorunlar körüklenerek toplumlar ayrıştırılıyor ve yalnızlığa itiliyor, böylelikle ülkeleri dışarıdan yönetmek daha kolaylaşıyor. Bunu fark edemeyenler kendilerini güçlü sanıyor ama yanılıyorlar.
Şeriatçı TürkiyeBilmemiz gereken şu: Global güçler için Türkiye’nin şeriatçı olması da faşist ya da demokrasiye çok bağlı olması önemli değildir. Önemli olan yönetimlerin istenileni yapıp yapmadıklarıdır. Söz dinlendiği sürece sorun çıkmaz. Ya iktidarlar söz dinlemiyorsa?
Erdoğan’ın durumuTürkiye’nin bölgesinde ve dünya çapında önem kazandığı, ekonomisinin de güçlendiği kesin. Ancak başarı sadece hükümete ait değil, verdiği sözleri tuttuğu için Türkiye’nin önü açıldı, Erdoğan iktidarına dışarıdan büyük destek geldi.
Cemaatin payı
Şimdi dönelim yine iktidar cemaat kapışmasına. İktidarın başarısında cemaatin payı inkâr edilemez. Başta emniyet ve yargı olmak üzere cemaatçi yapılanma sayesinde iktidar “rahatsız edici” unsurları pasifize etmekte hiç zorlanmadı. Ancak dış desteklerini de görmezden gelemeyiz.
Rahatsız edenlerRahatsız edici unsurlar derken kastettiğim başta silahlı kuvvetlerin bir kısmı ile muhalefet, emperyalizm ve global kapitalizm karşıtı kesimler, laikliğe ve Atatürk ilkelerine sadık bekçilik yapanlardır. Bertaraf edilmeleri sadece iktidarın değil global güçlerin de işine geliyor. Bunu bilelim.
Yoksa yapamazdıİktidar eğer dış güç desteği olmasa Ergenekon, Balyoz gibi operasyonlara girişemezdi. Unutmayalım ki ordumuz bir NATO ordusu ve bu tür davalarla zayıflatılması NATO’nun da aleyhine. Ancak NATO’dan ve sivil uzantısı AB’den operasyonlara hiçbir tepki gelmedi.
Onlar da istediÇünkü orduya yönelik operasyon sadece iktidarın değil global güçlerin de işine geliyordu. İktidar ordunun laik yapısından rahatsızlık duyarken NATO, Amerika, Avrupa ve temsil ettikleri global güçler Soğuk Savaş sonrası Türk ordusunun “sorun olmasından” tedirginlik duydular.
Komünizm bitti ama Türk Ordusu 1990’a kadar yurt savunması için değil komünizmle mücadele için örgütlenmişti. Zaten Türkiye’nin 1990’a kadar “dış düşman” tehdidi yoktu. SSCB vardı ve zaten çıkacak bir savaşta NATO bütün gücüyle devreye girecekti. Komünizm çökertildikten sonra durum değişti.
NATO global gücün askeri kanadı haline gelirken, Türkiye’deki kimi subayların “Biz kimin ordusuyuz?” sorusunu nihayet sormaya başlamaları tedirginlik yarattı. Düğmeye basıldı ve “kıpırdayanlara” karşı operasyon başladı. Bundan NATO da çok kârlıydı, Türkiye’nin yeni iktidarı da.
Cemaatin yeriCemaatin rolü burada ortaya çıktı. Türk halkı ordusunu sever ve ona güvenir. Global güçlerin çıkarı için ordusunun yıpratılmasına izin vermez. O halde halkın hiç olmazsa yarısını operasyonlara sempati ile bakar hale getirmek gerekiyordu. Bu başarıldı.
Demokrasi masalıEğitime önem veren, biat etmiş olsa da akıllı, bilgili ve hatta entelektüel isimler yetiştiren cemaat sonunda sahaya çıktı. 28 Şubat’ta yapılan yanlışlar kullanılarak inançla fikir, demokrasi potasında birlikte eritildi; kafalar karıştırıldı ve ordu zihinlerde “İslam’a karşı” gibi sunuldu. Halkın yarısı buna inandı.
Global işbirliğiHalk sahte demokrasi masallarıyla, darbe paranoyaları ile oyalanırken bir yandan Türkiye’nin varı yoğu satıldı, diğer yandan global güçlerin tüm istekleri yerine getirildi, sıcak para ile yaratılan sanal zenginlikle kitlelerin gözü boyandı. İşin bonusu ise iktidarın giderek güçlenmesiydi.
İktidar şişiyorİktidarın bu kadar güçlenmesi aynı zamanda bir tür “zehirlenmeye” de yol açıyor. Hem başına buyruk oluyor hem de global güçleri tedirgin etmeye başlıyor. Cemaate yakın bir akademisyen bunu “iktidar şişti diyorlar” diye açıkladı hafta başında bana. Bu çok ilginç ve önemli bir saptama bana göre.
Sahte muhalefet
Şimdi iktidara yönelik ağır bir eleştiri kampanyası başladı. Kimi yandaşlar Erdoğan’ın giderek sertleştiğini, despot bir yönetim uyguladığını, demokrasi ve hukuktan saptığını söylüyor. Bunlar doğru ama yeni değil; değişen, dış güçlerin artık rahatsız olmaya başlamalarıdır.
Bu kavga sürerPeki, Erdoğan durumun farkında değil mi? Bence farkında ve durup dururken Gülen’e “Gel artık hasret bitsin” çağrısının nedeni kendisine yönelik operasyonun bitirilmesini sağlamak. Erdoğan tehlikenin dışarıdan geldiğini biliyor ve çok geç olmadan önlemini almak istiyor.
Gülen gelmiyorBuna karşı Gülen gelmeyeceğini açıkladı. Çünkü Erdoğan’ın sözlerini “Ya sus otur oturduğun yerde ya da kavga edeceksen gel buraya, isminle cisminle” olarak tercüme ediyor. Gülen’in gelmeyi reddetmesi önümüzdeki daha şiddetli bir çatışmanın habercisidir. Göreceğiz.
Hepinize iyi haftalar dilerim.