loading
close
SON DAKİKALAR

Baştan sona nesi yanlışmış anlamadım

Can Ataklı
Tarih: 02.09.2021
Köşe: Günlük Yazılar
Kaynak: Can Ataklı - Korkusuz

Can Ataklı; Eskiden haber sunuculuğu da yaptığını bildiğim basın müdürü nedense telaşlanmış, beni de aşağılamaya çalışıyor, gazetecilik dersi veriyor. Tavır çok düşmanca. Nedenini bilmiyorum. Bazen eleştirdiğim için kızıyorlar besbelli. Ancak bir kişiyi bu kadar kolay harcamaya kalkışmak olur mu?

ANALİZ

Büyüdük tamam da biraz hormonlu

Türkiye İstatistik Enstitüsü büyüdüğümüzü ilan etti.

Daha birkaç gün önce AKP genel başkanı ekonomideki mucizeden söz etmişti.

TÜİK şimdi bunu resmi hale getirdi.

Kurumun, Nisan-Haziran 2021 dönemini kapsayan Gayrisafi Yurt İçi Hasıla (GSYH) verilerine Türkiye ekonomisi yılın ikinci çeyreğinde yüzde 21.7 oranında büyüme kaydetmiş.

Doğru mudur?

Rakamsal olarak elbette doğrudur.

Ayrıca mantıksal olarak yanlış değil.

Dün ilginç bir örnek gördüm.

Mealen şöyle; “Çukura düşmüşsünüz. Sonra zor bela çıkıyorsunuz. Çıktığınız nokta düştüğünüz noktadır aslında ama siz sanki çukurun derinliği kadar yükselmiş gibi olursunuz.”

Pandemi nedeniyle bütün çarklar durmuştu geçen yıl aynı dönemde.

Sonra tekrar harekete geçildi.

Yaşanan yükseliş çok normal.

Önemli olan bunu kalıcı olabilmesi.

Saray’a yakın ekonomistler umut pompalamaya çalışıyor.

Daha gerçekçi bakanlar ise büyümenin borçlanma ile gerçekleştiğini, bu trendin ileride daha derin krizlere yol açacağını ileri sürüyor.

Sonuçta ortada bir büyüme var, ama bu büyüme bir olağanüstülük, büyük başarı, ekonominin rayına oturması anlamına gelmez.

Ayrıca kişisel tahminim ekonominin daha da büyüyeceği yönünde.

Çünkü pandemi dönemi Uzak Doğu’ya ciddi darbe vurdu, Batı ve Orta Doğu ülkeleri artık kendi ihtiyaçlarını yakın ülkelerden karşılamaya bakıyor.

Bu da şu anda Türkiye’yi “tedarik merkezi” haline getiriyor.

Bunun daha da gelişmesi ve Türkiye’nin iki kat büyümesi bile şaşırtıcı olmayacaktır.

Ancak bunlar olurken normal vatandaşlar ne durumda, asıl sorun budur.

Türkiye büyüyor gibi ama halk küçülüyor, daha yoksullaşıyor.

Siyasetçi dostlarımdan Kemal Abdullahoğlu ile kısa bir sohbet yaptık dün.

Abdullahoğlu “2002’de dolar 1.45 TL idi. AKP 19 yılda doları 8.60’lara getirdi. Paramızın değeri ve alım gücü Cumhuriyet tarihinin en düşük  noktasında” dedikten sonra birkaç örnek verdi.

“Örneğin 2003 yılında 100 lira ile 400 yumurta alınırken bugün 80 yumurta alabilmektedir. Yine 2003’te 318 lira olan asgari ücretle bir vatandaş 14 çeyrek altın satın alabilirken bugün 2850 lira asgari ücretle sadece 3,5 çeyrek altın satın alma gücüne geriledi.”

Deneyimli siyasetçi dostum “Çok daha önemlisi, herkes borçlandırıldı” dedikten sonra ekledi; “2021 Nisan itibarıyla 34 buçuk milyon vatandaşın bankalara 899 milyar lira borcu var. Son 3 ay içinde bu sayıya kredi alan yeni 500 bin vatandaş daha eklendi. Şu anda ülkede kişi başına düşen borç miktarı 26 bin lira. Bugün ülkede 7 milyon 700 bin vatandaşın aylık geliri 1192 liradan daha az. Oysa açlık sınırı 4 kişilik bir aile için aylık  3700 lira, yoksulluk sınırı ise aylık 9600 lira. Böylesine bir değer  kaybı Cumhuriyet tarihinde bir ilktir.”

Kemal Abdullahoğlu “26 milyon kişinin icralık olduğunu” da belirterek “Şimdi yüksek büyümeden söz ediyorlar, ama işsizlik oranını tam söyleyemiyorlar. Bu da aslında hiçbir temel sorunun çözülemediğinin bir göstergesidir” dedi.

Büyüme tamam da, hormonlu biraz.

ŞAŞIRDIM

Ne alakası var şimdi bunun

Sarayın en güçlü adamı İbrahim Kalın 30 Ağustos Zafer bayramı kutlamalarına fotoğraflı bir tweetle katılmış.

Erdoğan törende tek başına ayakta duruyor.

Karşısında askeri birlikler var.

İbrahim Kalın tweete sadece “Başkomutan” yazmış.

Ne alaka?

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanları ilk günden bu yana ordunun başkomutanı olarak anılır.

Tabii bunu gerçek anlamda hak eden ve “ebedi başkomutan” olan bir kişi var.

Diğer cumhurbaşkanları bu sıfatı “sembolik” olarak taşırlar.

Peki durup dururken Erdoğan’ın asker karşısında tek başına durduğu bir fotoğrafı paylaşıp “başkomutan” yazmanın anlamı var mı?

Var.

AKP’ye oy veren ve eğitim seviyesi düşük, dini istismara açık büyük bir kitlenin beyni yıkanmak isteniyor.

“İşte” deniyor, “Bütün ordu önümüzde el pençe divan duruyor.”

Eş zamanlı olarak askerin protokoldeki yeri de aşağıya düşürülüyor ve sıradan bir devlet memuru olması dışında hiçbir özelliği olmayan Diyanet İşleri Başkanı, genelkurmay başkanının da önüne konuyor.

Asker buna itiraz bile edemiyor.

Cahil kitleleri nasıl heyecanlandırıyor bunlar biliyor musunuz?

YENİ ÖĞRENDİM

Yeşil alan diye ayırmışlar sonra o yeşil alana imar vermişler

İstanbul Fikirtepe Kadıköy bölgesinin en eski yerleşim yerlerindendir.

Bir anlamda “binalaşmış gecekondular” alanı gibiydi.

Sonra burada kentsel dönüşüm başladı.

Eski binalar yıkıldı yerlerine devasa “rezidanslar” dikildi.

Ama bakın bu arada neler olmuş.

İsmini vermeyeyim, bu bölgede yapılan yeni sitelerden birinde oturanlar hiç beklemedikleri bir durumla karşı karşıya kalmışlar.

Kentsel dönüşüm sırasında hak sahiplerinin bulunduğu arsalardan toplam 7 dönümlük bir bölüm “yeşil alan” olması için ayrılmış.

Çok daha modern ve yeni binalara kavuşacak olan mahalle sakinleri şimdi büyük bir şok yaşıyor.

Çünkü o ayrılan 7 dönümlük araziye İstanbul Büyükşehir Belediyesi park yapmaya hazırlanırken Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bu alana imar izni vermiş.

Tabii emir “yukarıdan” geldiği için iş makineleri çoktan araziye girmiş, çalışmalar başlamış bile.

Bölge halkı yargıya başvurmuş başvurmasına ama söz konusu olan “imar rantı” olunca durdurmak mümkün mü?

Fikirtepeliler çok öfkeliler, “Bu rant hırsı içinde olanları durdurmanın çok zor olduğunu biliyoruz ama çocuklarımızın geleceği için hiçbir engel tanımadan mücadeleyi sürdüreceğiz” diyorlar.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Baştan sona nesi yanlışmış anlamadım

Önceki gün İSPARK’la ilgili bir yazım vardı bu köşede.

İSPARK’ın ciddi zarar içinde olduğunu, kamu alacakları nedeniyle iktidarın üzerine gelebileceğini ve hatta konkordato ilan bile edilebileceğini yazdım.

Amacım bir tehlikeye dikkat çekmekti.

Çünkü İstanbul yenilgisini bir türlü hazmedemeyen iktidar bulduğu her fırsatta İBB’yi örselemeye çalışıyor.

Ertesi gün İSPARK genel müdürü aradı, zararın benim yazdığım kadar olmadığını söyledi, şirketi hızla daha iyi hale getirmeye çalıştıklarını anlattı.

Ben de bunları dünkü köşemde yazdım.

Ancak akşam ne göreyim.

İBB’nin basın müdürü “Korkusuz yazarı Can Ataklı’nın bugün İSPARK konusunda yazdığı yazı baştan sona yanlıştır. Siz, onun gazeteci olarak yapmadığını yapıp İSPARK web sitesinden denetlenmiş rakamlara ulaşabilirsiniz. 2021 yılında İSPARK pandemiye rağmen kâra geçecektir. Yıl sonu görüşürüz” diye bir tweet atmış.

Yanlış olan ne?

Eskiden haber sunuculuğu da yaptığını bildiğim basın müdürü nedense telaşlanmış, beni de aşağılamaya çalışıyor, gazetecilik dersi veriyor.

Tavır çok düşmanca.

Nedenini bilmiyorum.

Bazen eleştirdiğim için kızıyorlar besbelli.

Ancak bir kişiyi bu kadar kolay harcamaya kalkışmak olur mu?

İşin kötüsü, bu tweetin atılmasından sonra “sözde CHP’li” bir trol ordusu da saldırıya geçiyor.

Meğer ben muhalif değilmişim, adam değilmişim, AKP’nin hizmetindeymişim, bugüne kadar yazdığım hiçbir şey doğru değilmiş, gazeteciliğim tartışmalıymış falan filan.

Ama en ağrıma giden “belediyeden iş istedi, vermedikleri için eleştiriyor” demeleri.

Yahu ayıptır, günahtır.

Bu nasıl bir rezil anlayıştır böyle?

Tamam, dersimi aldım, çekiliyorum o zaman, bana ait olmayan hiçbir medya kuruluşunda bu belediye hakkında tek satır etmem artık.

Rahatladınız mı?

AÇIKLAMA

CEVAP VE DÜZELTME METNİ

Korkusuz Gazetesi’nin 31/05/2021 tarihli nüshasının 5. sayfasında Can Ataklı’nın köşe yazısının “İşe bakın, Binali Yıldırım’ın oğlu ile Venezüela’ya kim gitmiş dersiniz?” alt başlıklı kısmında müvekkil Yunus Aykın hakkında olumsuz algı oluşturacak imalar yapılmıştır.

Olayın gerçeği şu şekildedir:

1-Müvekkil, anılan geziye YSK görevlendirmesiyle katılmıştır. Haberde geçen fotoğrafta yer alanlarla birlikte bulunması planlı bir durum değildir.

2-Sayın Binali Yıldırım’ın da aday olduğu büyükşehir seçimiyle ilgili YSK tarafından verilen kararda müvekkil Yunus Aykın seçimin iptali talebinin reddi yönünde oy kullanmıştır.

3-İstanbul Belediye Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu hakkında müvekkilin şahsen yaptığı veya Kurul Üyesi sıfatıyla imzaladığı herhangi bir suç duyurusu bulunmamaktadır.

4-Müvekkil Yunus Aykın, savcılık tarafından Sayın İmamoğlu hakkında açılan soruşturmada taraf değildir. Bu soruşturmada mağdur sıfatı taşıdığı, müvekkil tarafından söz konusu haber sonrası öğrenilmiştir. Soruşturma sebebi incelendiğinde, seçimin iptal edilmemesi yönünde oy kullanan müvekkilin mağdur sıfatı taşımadığı da açıktır.

Toplam 160 kelimeden oluşan haberinize karşılık gelmek üzere iş bu cevap metnimizi yayınlamanızı talep ediyoruz.

Saygılarımla.

Av. Hüseyin ALTAY

Tekzip ve Düzetme Talep Eden

Yunus AYKIN vekili

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları