loading
close
SON DAKİKALAR

Baykal’dan Erdoğan’a demokrasi dersi

Can Ataklı
Tarih: 11.08.2012
Köşe: Günlük Yazılar

Can Ataklı yazdı, Baykal’ı fikirlerini açıklamakta eskiye oranla biraz daha tutuk görsem de, saptamaları çok doğru ve dolgundu...

Önceki akşam Habertürk’te eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’la birlikteydik. Baykal kaset skandalıyla istifa ettikten sonra ilk kez bu kadar kapsamlı ve uzun programda gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Kendi deyimi ile “içi çok dolmuştu” ve söylemek istedikleri vardı.

Aslında izleyicilerin büyük bölümü Baykal’dan CHP ile ilgili bazı eleştiriler dinlemek istiyordu kuşkusuz, çünkü gelen mesajlardan öyle anlaşılıyordu.

Ancak bu kadar çetin koşulların yaşandığı günümüzde, adeta ateş çemberi içindeyken, Baykal üzerinden CHP’yi konuşmak bana olduğu gibi sanıyorum diğer gazeteci arkadaşlarımıza da pek etik gelmemiş olacak ki, o konuya çok girmedik.

Baykal da başta terör ve Suriye olayları olmak üzere birçok konudaki görüşlerini açıklama fırsatı buldu.

Baykal’ı fikirlerini açıklamakta eskiye oranla biraz daha tutuk görsem de, saptamaları çok doğru ve dolgundu.

CHP’yi sadece yeni anayasa çalışmalarında iktidara farkında olmadan destek vermek ve AKP’nin kendi zihniyetine göre çıkarmak istediği anayasaya meşruluk kazandırmakla eleştirdi.

Gündüz saatlerinde bir tweet atarak “Bu gece Habertürk’te Baykal’la olacağız, sorularınızı bekliyorum” demiştim. Nitekim izleyenlerden pek çok soru geldi.

Sırası gelmişken yazayım, Twitter izleyicilerim istikrarlı biçimde artıyor, daha da artması gerek. Ama bunu yazdığımda kimi azgın yandaşlar “Can Ataklı izleyici dileniyor” türü terbiyesiz haberler yapıyorlar. Oysa bu dilencilik değil. Anlık medyayı kullanma talebi. O an olan bir olayla ilgili yorumumu veya o gün çıkacağım bir TV programını duyurmaya çalışıyorum. Bu benim hakkım olduğu gibi beni okumayı sevenlerin de hakkı. Sadece haber veriyorum, benim de bir Twitter hesabım olduğunu. Neyse...

Baykal’a sorular genellikle CHP hakkındaydı. Ama dikkat çeken bir soru vardı ki, o pek çok izleyicide belli ki aynı merakı uyandırmış.

Soru şuydu: Erdoğan CHP’nin tutuklu milletvekillerini işaret ederek “Başkasını bulamadılar mı?” demişti. Ancak Erdoğan’ın bunu söylerken unuttuğu bir şey vardı. Kendisi de 2002 seçimlerinde partisinin başında “yasaklı bir siyasetçi” olarak oturuyordu ve seçilme hakkı yoktu.

Yani AKP de zamanında kendine “bula bula bir yasaklıyı” bulmuştu.

Erdoğan ancak CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın çabasıyla yasaklı olmaktan kurtulmuş ve daha sonra adeta “icat edilen” bir ara seçimle Meclis’e girip Başbakan olmuştu.

İzleyici şunu soruyordu Baykal’a “Erdoğan’ı yasaklı olmaktan kurtardınız, şimdi mutlu musunuz?”

Bu soruyu Baykal’a gecenin final sorusu olarak sordum. Müthiş bir cevap verdi.

“Evet çok mutluyum” dedi. Sonra ekledi “Çünkü bir demokraside, hiç kimse ömür boyu siyasetten yasaklanamaz. Üstelik bu kişinin başında olduğu bir parti seçimi kazanmış, tek başına iktidara gelmiş ve Meclis’in üçte ikisini almış. Siz nasıl olur da ‘hayır sen yasaklısın, otur oturduğun yerde’ diyebilirsiniz. Nitekim hiçbir pazarlık yapmadan bu yasağın kaldırılmasın için çabaladım. Demokratik olanı gerçekleştirdik, içim çok rahat.”

Baykal daha sonra “Asıl Erdoğan’ın şimdiki tavrı yanlıştır, demokrasiyle ilgisi yoktur. Kamuoyunun da kendisinin de bu gerçeği artık görmesi gerekir” dedi.

Baykal’la bu konuda aynı düşünüyorum. Bence bu tutum Erdoğan’a verilmiş en güzel demokrasi dersidir.


*****


Bir mahkûmun feryadı

Cezaevlerinde hiç hoş olmayan pek çok şey yaşanıyor. Bunların çoğunu bilmiyoruz bile; bazıları ise bize kadar gelebiliyor.

Gerçi haksız yere içerde tutulan onca arkadaşımız için her gün yazıyoruz, bir sonuç alamıyoruz ama bugün tamamen farklı nedenlerle yatan bir mahkûmla ilgili birkaç satır yazmak istiyorum.

Mehmet Adem Şeyhanlıoğlu adlı iş adamı 2009 yılında cinayete teşebbüs suçundan tutuklanmış. Yargılanıp mahkûm edilmiş. Suçun niteliği ve iyi hâli gözönünde bulundurularak açık cezaevine nakli uygun görülmüş. Ancak tutuklu olduğu sırada kaldığı Silivri Cezaevi’nin ikinci müdürü ile girdiği bir sürtüşme nedeniyle hücre cezası almış. O sırada buna itiraz hakkı olduğunu bilmediği için de cezayı çekmiş.

Sorun burada. Şeyhanlıoğlu hak kazandığı halde bu hücre cezası nedeniyle açık cezaevine nakledilmiyor. Bakanlığa defalarca mektup yazmış ama yine sonuç alamamış. Bir kere de ben duyurayım istedim.


*****


Halep’e gitmek kolay, Güneydoğu’ya olmaz

Suriye’de iç savaş sürüyor. Kimin kimi nerede vuracağı, bombalayacağı bilinmiyor.

Buna rağmen birçok Türk (tabii yabancılar da var) gazeteci o dehşet ortamında okurlarına haber yetiştirmek için canlarını tehlikeye atıyorlar.

Halep’teki korkunç çatışmaların ortasına kadar gidebilen aynı gazeteciler ne yazık ki Türkiye sınırları içindeki birçok yere gidemiyorlar.

Çünkü yasak var.

Şemdinli ve çevresinde 20’inci gününe giren çatışmalar yaşanıyor. Ama sağlıklı haber alamıyoruz. Orada ne oluyor, bilmiyoruz. Çünkü bölgeye giriş yasak. Asker 7 bölgeyi giriş çıkışa kapattı.

Şemdinli’ye göstermelik birkaç gazeteci sokuldu ama onlar da olayları halkın tanıklığı ile ve eksik bilgilerle duyurabildiler.

Bir taraftan “Türkiye’nin her yerine hâkimiz” diyeceksiniz öte tarafta ne olup bittiğini halka anlatmak isteyen gazetecilere yasak koyacaksınız. Peki fısıltı gazetesinin etkisini nasıl azaltacaksınız?


*****


İspanya’da, hükümete zor soru soran gazeteciye televizyonda yer yokmuş. Orada durum yine iyi; bizde soru sorana yer yok! (Gani Yıldız)


*****


Bu uçağa ne oldu?

Suriye’nin düşürdüğü/düşürmediği uçağımızla ilgili sır perdesi hâlâ yerinde duruyor. Birkaç gün önce Sabah Gazetesi “Bomba haber” anonsu yaptı. Bir gün sonra tüm dengeleri değiştirecek bir haber yayınlayacağını duyurdu.

Ancak ertesi gün gazeteyi alanlar “bomba haberden” satır bulamadı.

Bir gün sonra Taraf Gazetesi “Sabah’ın yayınlayamadığı haber” diyerek “Uçağımızın Suriye hava sahası içinde düşürüldüğü saptandı, asker hükümete yanlış bilgi verdi” haberini manşetine taşıdı.

Sabah’tan tek ses çıkmadı. İlk kez bir gazete kendi anonsunu hiçbir açıklama yapmadan yalamış yutmuş oldu. Belli ki baskı büyük yerden gelmişti.

Sabah’ın yayınlamadığı haber Taraf’ın yayınladığı haber miydi, orası da meçhul hâlâ ama dün Genelkurmay’dan bir açıklama geldi.

Aynen şöyle deniliyordu açıklamada:

1- 10 Ağustos 2012 tarihli “TARAF” gazetesinde, Genelkurmay Başkanlığı’nın Hükümete yanlış bilgi verdiği yönünde bir haber yer almıştır.

2- Genelkurmay Başkanlığı her konuda Hükümetimizi ve kamuoyunu doğru ve zamanında bilgilendirmektedir.

3- Haber, tamamen spekülatif mahiyet taşımaktadır.

İyi güzel de, uçağa ne oldu kardeşim?

Vatan/Can Ataklı


 

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları