Bayram benim neyime...
Can Ataklı yazdı, ''Hepimize iyi bayramlar da, bayram bizim neyimize?''
Yarın bayram. Hepimizin mutlu, sevinçli,
umutlu olması gerekiyor. Oysa bu bayram bildiğimiz bayramlar gibi değil.
Acılar, korkular,
endişeler, umutsuzluklar milyonları sarıp sarmaladı.
Bir de üstüne
yıllardır atılan kin ve nefret tohumları her gün daha da filiz veriyor, baş
gösteriyor.
Terör can alıyor:
Terör her gün bir bazen birkaç fidanı daha koparıyor. Anaların, babalaların,
eşlerin, kardeşlerin, sevgililerin, dostların arkadaşların yüreğine her gün
ateş düşüyor. Sorunu çözmek durumunda olanlar ise “hadlerini bildirmekten” veya
“son çırpınışlardan” o da olmadı “barışa vurulan darbelerden” söz ederek günü
kurtarıyor. Bir milletvekilini bile kaçırma cesareti bulan teröristler ise devletle
adeta alay ediyor.
Gazeteciler hapiste:
Yüzü aşkın gazeteci mesleklerini yaptıkları için hapishanelerde süründürülüyor.
Dışarıdaki meslektaşlarının önemli bir bölümü ya sessiz kalıyor ya da “zaten
onlar gazeteci değil ki” zırvalarını fikir diye sunup, beğenmedikleri yazıları
ortaya saçarak bunları birer suç delili gibi göstermeye çalışıyor.
Aydınlar mahpus:
Yüzlerce aydın, yazar, akademisyen, üniversite rektörü hiçbir kanıt olmadığı
halde sırf bugünkü iktidar beğenmediği için yıllardır mahpus tutuluyor. Ne
haklarında telefon konuşması dışında bir kanıt sunulabiliyor ne de yaptıkları
savunmalar ciddiye alınıyor. Hepsi her gün karalanıyor, aşağılanıyor,
itibarsızlaştırılıyor.
Askerler rehin:
Uydurma belgelerle hapse atılan yüzlerce subay iki yıldır hapishanelerde rehin
gibi tutuluyor. Mesleki kariyerleri, gelecekleri, aileleri, ruh dengeleri
altüst ediliyor. Hepsi Türkiye’ye şanla şerefle hizmet etmiş yüzlerce subay
“terörist, darbeci, hain, PKK işbirlikçisi” gibi saçma suçlamalarla savunma
yapmaya zorlanıyor.
Ya binlerce öğrenci:
2 binin üzerinde öğrenci sırf parasız ve eşit eğitim istedikleri için sanki bir
terör örgütünün militanıymış gibi suçlanarak hapishanelerde çürütülüyor.
Gencecik insanların gelecekleri iktidarın “dindar yetiştiremedik bari burunlarını
sürtelim” zihniyetinin kurbanı olarak haklarındaki acı kararı bekleyerek ömür
tüketiyor.
Savaş burnumuzda:
Global güçlerin egemenlik siyasetlerinin peşine takılıp neredeyse tüm
komşularımızla “düşman” hâle getirildik. Düne kadar “höt” dememizden bile
çekinen Suriye- Irak gibi ülkeler şimdi bize kafa tutuyor. Savaş burnumuzun
dibine geldi. Bir küçük kıvılcım bile ülkemizi ateş topuna çevirebilir.
Kamuoyuna ise hiç bilgi verilmiyor.
Kin tohumları:
İktidar güya ayırımcılığa karşı olduğunu söylüyor ama etnik ve mezhepsel
farklılıklar sürekli ve ısrarlı biçimde körükleniyor. Kimi bölgelerde
inançlarından dolayı insanlar fişleniyor, evlerine işaretler konuyor. Kin ve
nefret tohumları sinsice etrafa saçılıyor, insanlar korku ve endişe içinde
düşmanlığa itiliyor.
İşlerinden olanlar:
Hakkını ararken iktidarla ters düşen işinden oluyor. “Açlıkla terbiye”
zihniyeti neredeyse iş hayatının bir parçası oldu. Sadece THY’den sırf
yöneticilerin şahsi hırsları nedeniyle atılan 305 kişinin perişan edilmesi bile
yürekleri yeterince sızlatmıyor mu? Görüşleri nedeniyle işsiz kalan
gazetecileri saymıyorum bile.
Alay ediliyor:
Ülkeyi yönetenler başları her sıkıştığında milyonlarla alay edercesine
açıklamalar yapıyor. Kimi trafik çözümü için herkesi tatile gitmeye çağırırken,
kimi ölümlere neden olan biber gazının aslında zararsız bitki özlü bir nesne
olduğunu söylüyor. “Üç Mehmet şehit oldu diye” cümleler kuranlar, sözleri
kayıtlarda olduğu halde “Ben böyle söylemedim” diyebiliyor.
Eee o halde: Bütün
bunların yaşandığı bir ülkede “İyi bayramlar” temennisi laftan öte bir anlam
taşır mı? Aslında yaşadıklarımıza bakınca hepimizin “Bayram benim neyime?”
demesi gerekmiyor mu? Evet, hepimize iyi bayramlar da, bayram bizim neyimize?
*****
Kısa tatilli bayram
belki eski havayı canlandırır
Vallahi ne yalan
söyleyeyim, bayram tatilinin kısa olmasına çok seviniyorum. Bayramın ilk günü
tatil gününe denk geliyor.
Yanisi şu ki, 8-10
günlük tatillerdeki gibi herkes bir taraflara kaçamayacak.
Sadist bir duygu
gibi gelebilir ama “oh olsun” diyorum içimden.
Gerçi yine yüz
binlerce kişi işini uydurup tatilini uzattı tabii de, bu yıl büyük bir kitle
“mecburen” bulunduğu yerde kaldı.
İşin iyi tarafı şu;
bayramları tatil olarak algıladığımızdan, bayramın bizlere kattığı o manevi
değerleri unutmuştuk. Ne aileler bir araya geliyordu, ne büyüklerin gönlü
yeterince alınabiliyordu.
Kısa tatil,
kimbilir, belki içimizdeki bu duyguyu yeniden yeşertir.
*****
Bu ne ya?
Başlık biraz
amiyane oldu. Özür dilerim ama başka söz bulamadım.
CHP yönetimi
“kafayı yedi galiba.” Bu da amiyane oldu ama başka tanım bulan varsa beri
gelsin.
Kendilerine “yeni”
diyen CHP’nin “yeni” yönetimi “dinci” kesime bir iftar verdi. Neymiş, “CHP’nin
dinle arasında bir sorun yokmuş” da bunu göstermek istemişler.
CHP’nin yeni
yönetimine şunu söylemek isterim.
CHP kitlesi bu
ülkenin insanıdır. Tamamına yakını Müslümandır. Dini vecibelerini, ibadetlerini
en az CHP’ye oy vermeyen herkes kadar yerine getirir. Herhangi bir CHP’linin
dinle hiçbir sorunu yoktur. CHP’nin “seçmen kazanacağını zannederek” AKP gibi
davranması, dini gösteriler yapması saçmalıktan öte bir şey değildir.
AKP ile CHP’nin
elbette farkı vardır. Ama bu fark inançlar konusunda değildir. Her CHP’li en az
bir AKP’li kadar inançlıdır.
Fark, Atatürk ilke
ve devrimlerine bağlılıktadır.
CHP’lilerin tamamı
laiktir, ama her inanca saygılıdır, kendi inancına ise ölümü pahasına sahip
çıkar. Tahammül edemediği, Atatürk ilke ve devrimlerinin yıpratılması,
ülkemizin yeniden Orta Çağ karanlığına çekilmesi, bilimsellikten
uzaklaşılmasıdır.
“Yeni” CHP’nin
yöneticileri “dindar” göründüklerinde AKP’den oy alacaklarını zannediyorlarsa
fena halde yanılıyorlar. “Dindar” oldukları için AKP’yi tercih edenler aslı
varken neden başkasına gitsinler ki?
Sadece yandaş
gazetecileri bir iftar sofrasında toplayıp masanın başına din adamlarını
oturtarak bundan “olumlu manzara” çıkarmayı düşünmek zavallılıktır. Nitekim
iftarın özel konuklarından Ali Bulaç’ın “Bu manzara Erbakan’ın Başbakanlık
Konutu’ndaki iftarını andırıyor, sonra başına neler geldiğini unutmayın”
esprisi herhalde bunun en güzel kanıtıdır.
CHP “yeni
Türkiye’de!” ancak dindar görünerek oy toplama hevesinden vazgeçmeli,
Atatürk’ün çizdiği, çağdaş, laik, aydınlık yola dönmelidir. Atatürk’ün çizdiği
o ışıklı yolda inançların baş köşede olduğu gerçeğini de bilmelidir.
*****
Binlerce teşekkür
Her ne kadar
“bayram benim neyime” diyorsam da bayramlar benim için de çok özel ve önemli
günler. İçimiz kan ağlasa da birlik ve sevgiyi sağlayan bayramların
nimetlerinden yararlanmalıyız.
Bu vesile ile
telefon, SMS, e-posta ve kart göndererek bayramı kutlayan bütün okurlarıma
dostlarıma, arkadaşlarıma teşekkür etmek istiyorum.
Bu arada, bu bayram
çok çikolata geldi. Hepsini birden yiyemeyeceğime göre mahallemdeki çocuklar
yaşadı demektir.
Hepinize binlerce
teşekkürler.
Bütün
olumsuzluklara rağmen yine de iyi bayramlar.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları