Bilgisi olmayanların eleştirisi çok daha ağır ve kırıcıdır
Can Ataklı; Bir tavuktan çıkarılan şahane felsefi cümleler.
ACAİP YAZILAR
Bir tavuktan çıkarılan şahane felsefi cümleler
Yazı aslında eski ama yıllar içinde üzerine çok eklemeler yapılmış.
Ortaya bir cümle atılmış ve “Felsefeciler. Felsefi akımlar buna ne der?” diye sorulmuş.
İlk bölüm hayli entelektüel.
Ama eklenen cümleler çok komik.
O halde başlayalım:
Olay: Bir tavuk yolda karşıdan karşıya geçiyordu
Soru: Tavuk niçin karşıdan karşıya geçiyordu?
YANITLAR
Rene Descartes: Yolun öbür tarafına geçmek için.
Platon: İyiliği için. Gerçek, öteki taraftadır.
Aristoteles: Karşıdan karşıya geçmek, tavuğun doğasıdır.
Karl Marx: Tarihsel olarak kaçınılmazdı.
Hipokrates: Pankreasının aşır salgısı yüzünden.
Martin Luther: Tüm tavukların, nedenini açıklamak zorunda kalmadan, özgürce karşıdan karşıya geçtikleri bir dünya düşlüyorum
Sigmund Freud: Tavuğun karşıdan karşıya geçmesiyle ilgilenmeniz, sizde güçlü bir cinsel güvensizlik duygusunu ele vermektedir.
Buda: Bu soruyu sormak, sizin kendi tavuk doğanızı inkar etmektir.
Galilei: Oysa tavuk karşıdan karşıya geçiyor.
Einstein: Tavuğun yolun karşısına geçmesi ya da yolun tavuğun altında yer değiştirmesi, tümüyle sizin gösterdiğiniz referanslara bağlıdır.
Heidegger: Tavuk “orada varlık” olarak ya da “el-altın-varlık” olarak zaten bu duruma ontik olarak yazgılıdır.
Heraklit: Bu çatışmaya ve diyalektiğe teşnedir. Tez, antitez ve sentez için akış ve yer değiştirmek daima zorunludur.
Permandies: Hareket eden tavuk değil, tavuğu oluşturan atomlardır.
Stoacılar: Acı ve çile ile büyümek için ya da olgunlaşmak için herkes zaten kendi yolunda yürür.
Makyevelistler: Tavuğun çıkarları bunu gerektirmiştir.
Pragmatistler: Tavuk bundan bir fayda beklemektedir.
Oportünistler: Tavuk bir fırsatı değerlendirmektedir.
Ivan Pavlov: Bu durum edimsel koşullanmadan başka bir şey değildir.
Veterinerler: Tavuk, yumurtlamak için yuvasına dönmektedir.
Nihilistler: Bu anlamsız ve boş bir yer değiştirmedir. Hatta saçmalık bile denilebilir.
Jung: Göç, yer değiştirmek ve yeni bir başlangıç çok güçlü bir arketiptir.
Darwin: Evrim ve doğal seleksiyonun bir parçası olarak tavuk, yavaş yavaş uçma yetisini kaybettiği için yürümektedir.
Bir çocuk: Tavuk akşam olduğu için evine, yani çocuklarının yanına gitmektedir.
Jeolog: Deprem ihtimalinden söz edilebilir. Tavuk daha güvenli bir yer aramaktadır.
Süleyman Demirel: Tavuk geçmişse geçmiş, geçmemişse geçmemiştir.
Bill Clinton: Anayasa üzerine yemin ederim ki bu piliçle aramda hiçbir şey geçmemiştir.
Tansu Çiller: Bu memleket için karşıdan karşıya geçen piliç de bizimdir, üstünden geçen traktör de bizimdir.
1. Tayyip Erdoğan: Ben tavuklu sandviç de satmıştım.
Bülent Arınç: Tavuğun karşıdan karşıya geçmesi çok manidardır.
Ahmet Davutoğlu: Karşıdan karşıya geçen bu tavuğu şiddetle kınıyorum. Kimse asfaltımızın gücünü test etmeye kalkmasın!
Fethullah Gülen: Allah o tavuğun kümesine ateşler salsın.
Abdullah Gül: Bana böyle bir bilgi verilmedi ama karşıdan karşıya geçtiyse hükümet gereğini yapar.
Kemal Kılıçdaroğlu: Bu tavuğun böyle rahat davranmasına izin verenler bunun hesabını verecek. Bu işin peşini bırakmayacağız. Gerekirse Anayasa Mahkemesi’ne gideriz. Hodri meydan!
İ. Melih Gökçek: Biz yol yapmasaydık, tavuk nah karşıya geçerdi.
Cübbeli Ahmet Hoca: Bırak şimdi tavuğu yahu! Sen sırattan karşıya geçebilecek misin onu düşün!
Nihat Hatipoğlu: Arabalar tüm hızıyla geliyordu. Tavuk karşıya geçmeye çalışıyordu. Kornalar susmak bilmiyordu. Tavuk karşıya geçmek için her hamle yaptığında arabalardan ürküp geri kaçıyordu. Yeter diyordu tavuk, yeterrrr…
George W. Bush: BM kararlarına rağmen tavuğun bu yolda karşıdan karşıya geçmesi, demokrasiye, özgürlüğe kafa tutmaktır. Yolu bombalayıp tavuğu havaya uçurmanın vakti gelmiş de geçiyordur bile.
Kutsal Kitaplar: Ve Tanrı tavuğa dedi ki, ‘’Ey tavuk ben seni karşıdan karşıya geçesin diye yarattım.’’ Ve tavuk karşıya geçti. Bunun iyi olduğunu görüp şükretti…
HOŞUMA GİDEN ŞEYLER
Bilgisi olmayanların eleştirisi çok daha ağır ve kırıcıdır
Sosyal medya hesaplarımdan birinde gördüm.
Altında Yavuz Beşorak imzası vardı, muhtemelen yazarı odur.
Eleştiri üzerine okuduğum en güzel yazılardan biriydi, bu nedenle sizle de paylaşmak istedim.
Olay Hindistan’da geçiyor.
Hindistan’da çok ünlü bir ressam varmış. Herkes bu ressamın yaptıklarını kusursuz kabul edecek kadar beğenirmiş.
Ve ona “Renklerin Ustası” anlamına gelen Ranga Guru derlermiş.
Onun yetiştirdiği bir ressam olan Raciçi ise artık eğitimini tamamlamış.
Son resmini yaparak Ranga Guru’ya götürmüş ve ondan resmini değerlendirmesini istemiş.
Ranga Guru ise, “Sen artık ressam sayılırsın Raciçi. Artık senin resmini halk değerlendirecek” diyerek, resmi şehrin en kalabalık meydanına götürmesini ve en görünen yere koymasını istemiş.
Yanına da kırmızı bir kalem koyarak halktan beğenmedikleri yerlere çarpı koymalarını rica eden bir yazı bırakmasını istemiş.
Raciçi denileni yapmış.
Birkaç gün sonra resme bakmaya gittiğinde görmüş ki, tüm resim çarpılar içinde ve neredeyse görünmüyor.
Çok üzülmüş. Emeğini ve yüreğini koyarak yaptığı tablo kırmızıdan bir duvar sanki!
Resmi alıp Ranga Guru’ya götürmüş ve ne kadar üzgün olduğunu belirtmiş.
Ranga Guru üzülmemesini ve yeniden resme devam etmesini önermiş.
Raciçi resmi yeniden yapmış ve yine ustasına götürmüş.
Tekrar şehrin en kalabalık meydanına bırakmasını istemiş Ranga Guru. Ama bu defa yanına bir palet dolusu çeşitli renklerde yağlı boya, birkaç fırça ile birlikte. Ve yanına, insanlardan beğenmedikleri yerleri düzeltmesini rica eden bir yazıyı da bırakmasını istemiş.
Raciçi denileni yapmış.
Birkaç gün sonra meydana gittiğinde resmine hiç dokunulmadığını görmüş. Fırçalar da boyalar da hiç kullanılmamış.
Çok sevinmiş. Koşarak Ranga Guru’ya gitmiş ve resme dokunulmadığını anlatmış.
Ranga Guru ise, “Sevgili Raciçi, sen birinci konumda insanlara fırsat verildiğinde ne kadar acımasız bir eleştiri sağanağı ile karşılaşabileceğini gördün. Hayatında resim yapmamış insanlar dahi gelip senin resmini karaladı. Oysa ikinci konumda, onlardan hatalarını düzeltmelerini, yapıcı olmalarını istedin. Yapıcı olmak eğitim gerektirir. Hiç kimse bilmediği bir konuyu düzeltmeye kalkmadı, cesaret edemedi.”
Sonra eklemiş; “Sevgili Raciçi, mesleğinde usta olman yetmez, bilge de olmalısın. Emeğinin karşılığını, ne yaptığından haberi olmayan insanlardan alamazsın. Onlara göre senin emeğinin hiçbir değeri yoktur. Sakın emeğini bilmeyenlere sunma ve asla bilmeyenle tartışma.”
Unuttuğumuz cümleler
■ Depoyu fulle hocam.
■ 1 kilo kıyma sar.
■ Hesabı ben ödeyeceğim.
■Tatile gideceğim abi.
■ Bu bayram ne kestiniz?
■ Kirayı yeterince arttırdım.
■ Ev sahibi teşekkür etti.
■Emekli ikramiyesi ile ev aldım.
■ Herkese benden çay…
■ Düğünde çeyrek taktım.
■ Şekeri çuvalla aldım.
■ Büyük karpuz versene.
ÇOK GÜLDÜM
Pazar için 3 fıkramız var
Bu hafta Yıldırım Tuna’dan 3 fıkra geldi.
Haydi gelin birlikte okuyalım;
Jüri
Hakim; tecavüze uğrayan genç kıza, “Sanık tecavüz etmeden önce size ne söyledi?” diye sormuş. Kızcağız mahkeme önünde yüksek sesle ifade vermeğe utanınca hakim cevabı bir kağıda yazarak kendisine uzatmasını söylemiş.
Hakim, kızın küçük bir kağıda yazdığı ifadeyi okuduktan sonra okuması için jüri heyetinin oturduğu bölüme göndermiş. Gizli ifadeyi sıra ile okuyan jüri üyeleri notu bir yanlarında oturan üyeye aktarıyormuş.Bir erkek jüri üyesi tam yanında oturan ve uyuklamakta olan orta yaşlı kadın üyeyi dirseğiyle hafif dürterek notu uzatmış, kadın kendine gelip ’Seni öyle bir becermek istiyorum ki hayatında ilk defa böyle bir şey yaşayacaksın’ yazan notu okumuş, hafif gülümseyerek kağıdı cebine atmış..
“12 numaralı jüri üyesi” demiş hakim, “Lütfen o notu yanınızdaki üyeye uzatır mısınız?”
“Yapamam efendim..” demiş kadın, yanındaki erkek jüri üyesine tekrar bakıp kıkırdayarak: “Tamamen bana özel!”
Zengin çiftçi
,Zenginliği ile hava atmak isteyen çiftçi, “Bizim çiftlikte sabah güneş doğarken evimin önünden kamyonetime atlıyor, anca güneş batarken çiftliğimin çıkış kapısına ulaşabiliyorum” demiş. Şehirli arkadaşı anlayışla başını sallamış “Sorma” diye cevap vermiş: “Bende de öyle Allah’ın belası bir kamyonet vardı, sattım da kurtuldum şerefsizden!”
50’nci evlilik yılı
50’nci evlilik yıldönümlerinde zengin adam karısına bakıp “Hey be hanım, 50 yıl önce küçücük bir evimiz vardı, kanepede uyur, siyah-beyaz ufacık bir TV izlerdik ama her gece 23 yaşında bir kızla yatmanın keyfini yaşardım” demiş, “Şimdi pahalı bir evim, arabam ve geniş ekran renkli TV var, ama yatakta 73 yaşında bir kadın. Offf, bir erkeğin hayatı böyle sonlanmamalı yahu!”
Kadın “Kaybettiğin bir şey yok ki. Hemen kendine 23’lük bir kız bulabilirsin tatlım” diye cevap vermiş, “Ben de senin tekrar hap kadar bir evde yaşamanı, tahta gibi bir kanepede yatmanı, ve siyah-beyaz bir TV seyretmeni anında sağlarım!”
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları