Can Ataklı; Gördüğünüz gibi biz 86.8 ile “donuk zekalı-sınır zekâ” aralığındayız. Bunun bir altındaki seviye aralığı ise “eğitilebilir zihinsel engelli” seviyesi.
ACAİP YAZILAR
Birkaç gün önce sosyal medya hesaplarıma ilginç bir yazı düştü.
Rabia Gürer Gürkan imzalı bu yazı çeşitli bilimsel makalelerden derlenmiş bir yazı yazmış.
Konu IQ.
Yani genel anlamda zekâ olarak bilinen olgu üzerine bir yazı.
Gürkan ülkelere göre toplumların zekâ düzeyini irdelemiş.
Dünya sıralamasında kaçıncıyız biliyor musunuz?
86.8 puan ile 198 ülke arasında 77. sıradayız.
Bilime göre biz “donuk zekalı-sınır zekâ” seviyesindeyiz.
Üstelik son birkaç yıldır da gittikçe düşüş yaşamaktayız.
Ne yazık ki bu son yıllarda daha da düşmüş, yani Türkiye önceki yıllarda daha üst seviyelerdeydi.
Bu da toplam niteliğimizin giderek düştüğünü gösteriyor ki bu çok acı.
Gelin şimdi Rabia Gürer Gürkan’ın yazısını birlikte okuyalım;
Önce IQ seviyelerinin ne anlama geldiğine bir bakalım;
– 0-24 puan aralığı zihinsel engelli
– 25-44 puan aralığı öğretilebilir zihinsel engelli
– 45-75 puan aralığı eğitilebilir zihinsel engelli
– 76-89 puan aralığı donuk zekâ-sınır zekâ (BİZ BURADAYIZ)
– 90-110 puan aralığı normal zekâ
– 111-129 puan aralığı parlak zekâ
– 130-160 puan aralığı üstün zekâ
– 160 ve üstü puan aralığı dahilik olarak tespit edilmiş durumda.
Gördüğünüz gibi biz 86.8 ile “donuk zekalı-sınır zekâ” aralığındayız. Bunun bir altındaki seviye aralığı ise “eğitilebilir zihinsel engelli” seviyesi.
Biz sıralamada 77. sıradayız.
Bizden daha altta yer alan ülkelerden çoğunluğu teşkil edenleri altta görebiliriz.
Az daha Amazon yerlileriyle karşılaşacağız diye çok korktum!
Bizim üstümüzde ise 1990’lı yıllarda yerle bir edilen Irak, 1965 yılında taş üstünde taş bırakılmayan Vietnam gibi ülkeler bulunuyor. Bu ülkelerin ilerleme yolundaki çabalarının takdire şayan olduğunu görüyoruz.
Sıralayalım o zaman bu ülkeleri;
En zeki ülkelerin ise bilim, eğitim, ekonomi gibi konularda gelişmiş ülkeler oldukları görülmektedir.
Ayrıca;
Eğitim seviyesi ve kalitesine göre en başarılı ülke sıralaması da aşağıda bulunmaktadır.
Bu sıralamayı IQ’su en yüksek ülkeler sıralamasıyla karşılaştırdığımızda “paralellik” görüyoruz.
Demek ki; EĞİTİM KALİTESİ IQ’yu önemli ölçüde etkiliyor.
Böylece bizim eğitimdeki kalitesizliğimizi görünce; “Bizim onlardan neyimiz eksik?” sorusunun cevabını da almış bulunuyoruz.
Yine OECD verilerine göre ülkemiz nüfusunun yüzde 40’ının okuma/yazma, okuduğunu anlama, basit matematik/sayı bilgisi, basit problem çözme gibi temel yeteneklere sahip olmadığını ve Avrupa Obezite Kongresi’nin raporuna göre de; Obezitede Avrupa ülkeleri arasında ülkemizin ilk sırada bulunduğunu, Türkiye’de her 3 yetişkinden 2’sinin fazla kilolu olduğunu ve şişmanlık faktörünün zekayı düşürdüğü gibi daha pek çok hastalığa davetiye çıkardığını öğrenmiş bulunuyoruz.
Tüm bunların ışığında;
“Benim IQ seviyem YÜKSEK” diye kimse sevinmesin, etrafımızdakilerin düşük IQ’lu olması ve toplumsal şartlar kaç yaşında olursa olsun kişilerin zeka seviyesini de düşürüyor.
ÇÖZÜM:
Yaşımız kaç olursa olsun, beyin kendini sürekli yeniden biçimlendirme ve geliştirme konusunda inanılmaz bir yetiye sahiptir. Bu nedenle beyni geliştirmek için etrafımızdaki insanlara öğreteceklerimizden çok yanımızdakilerden öğreneceklerimiz olmalıdır.
“İnsan, en çok vakit geçirdiği 5 kişinin ortalamasıdır.” Jim Rohn’un sözü doğrudur.
Bu cümle kişinin IQ gelişimini çevresel faktörlere dayalı olarak artı veya eksi yönde belirleyen önemli bir cümledir ve insanlar kendilerini geliştirecek olanlarla beraber olmalıdır.
Ayrıca aşağıdaki yollarla beyin gücünü geliştirmek mümkündür.
Sürekli yeni yeni hobi edinmek,
Yabancı dil ve yeni bilgiler öğrenerek beyni zorlamak.
Sürekli kitap okumak.
Öğrendiklerimizi tekrar etmek.
Zamanımızı iyi yönetmek ve programlı hareket etmek.
Kaliteli uyku uyumak.
Sorgulayan, düşünen ve eleştiren zihniyet sahibi olmak.
Kitabı veya gazeteyi tersten (Baş Aşağı Okumaya) çalışmak.
(Bu konuda British Columbia Üniversitesi’nde bir araştırma yapılmıştır ve bu tekniğin göz hareketlerini iyileştirmeye yardımcı olduğunu ve okuma hızını artırdığını göstermiştir.)
Sağlıklı beslenmek.
Zihinden hesap yapmak.
Sanat ve müzikle uğraşmak ve müzik dinlemek.
İki eli birden kullanmaya çalışmak.
Spor yapmak.
Doğru Nefes Alma tekniğini öğrenmek ve uygulamak.
Hazırladığınız programa uymak, ertelememek.
İnsanlara yardım etmek.
Bir amaç edinmek.
Doğada yaşamaya çalışmak. Yeşil ve maviyle iç içe olmak.
Dua, dilek ve istekte bulunmak.
Hayatta başarılı olmak için zekâ önemlidir, duygusal zekâya sahip olmak ise başkalarıyla iyi ilişkiler kurmanın, hedeflerinize ulaşmanın, empati kurmanın anahtarıdır.
Ayrıca, balık (somon, uskumru, sardalya vb) ve omega-3 yağ asitleri açısından zengin diğer besinler beyne çok faydalı ve bilişsel becerilerin gelişimi için önemlidir ve çocukluktan itibaren bu besinlerin alınması ve en önemlisi yeterli su içilmesi beynin sağlıklı olması açısından gereklidir.
Bir uyarı da gençlere gelsin o zaman;
Sevgili gençler, normal ve üst IQ’nun insan yaşamına olan etkisini öğrendiğimize göre, evlenmeyi düşüneceğiniz eş adayınızın fiziksel ve kişilik özellikleri yanında, IQ seviyesinin de normal ve üst seviyede olması gelecek nesiller açısından son derece önemlidir, eş seçimlerinizde dikkatli olunuz.
Doğuştan getirdiklerimizin üzerine kaliteli eğitimi koyarak, IQ seviyesi yüksek toplum olabiliriz.
Bu hiç de zor değil, ancak ve ancak bilim insanlarını iş başına getirerek bunu başarabiliriz…
Kaynaklar:
1.Emotional Intelligence Developing Strong “People Skills”.
2.OECD Verileri,
3.Avrupa Obezite Raporu,
4.Webtekno.
Önce Yıldırım Tuna’nın mesajını okuyalım;
1995’ten beri fıkralar yazıyorum. Son derece açık saçık fıkraları rahatlıkla yayınlardık. Herkesin beğendiği, birbirine anlattığı ilgi çeken fıkralardı onlar..
Şimdi yazarken bile zorlanıyorum, genellikle o tip fıkraları es geçiyorum, kendi kendime sansür uyguluyorum.
Bu günkü bir fıkrayı yazarken onlarca kelime değiştirdim.. Belki siz de benim gibi fazla açık bulacaksınız.
Nereden nereye geldik diye yazıyorum bunları. Yaşam kıvılcımlarımızı kaybettik, çıkmayacağını bile bile aldığımız, “Ya çıkarsa” diye birkaç günlüğüne umutlandığımız yılbaşındaki piyango biletimize kadar…
Sabahları bile kapkara bir Türkiye’ye uyanıyoruz.
Umut beklediklerimiz hâlâ “Bu karar istinaftan döner” aymazlığında. Israrla Kemal Bey’i çağırıyorlar ringe.
Sınıf arkadaşım aday olsun..” diyor Bahçeli.. Erdoğan’ın “adayınızı açıklayın” sıkıştırması da o sebeple…
Bütçe görüşmelerinde AKP sıralarının da haykırması sıralara ezberletilmiş.
Karamsar bir e posta oldu…
Sevgilerimle. Yıldırım TUNA
Ve gelelim bu haftanın fıkralarına;
Adam salondaki TV önünde “Kaç oğlum kaç. Bitirecek oğlum o seni.. Durma orda. Arkana bakmadan kaaaç..!” diye bağırırken konkenden dönen eşi ana kapıyı açıp içeri girmiş,
“Hayrola?..” demiş,
“Bağırışını duydum.. Korku filmi falan mı izliyorsun?..”
“Hayır” demiş adam gözlerindeki buğulanmayı silmeye çalışarak,
“Düğün törenimizin videosunu şey ediyordum da..!”
Restoranda yalnız başıma sıkılmış otururken 25’li yaşlarda çok hoş bir kız masama geldi, tam karşımdaki sandalyeyi ellerini tutup hafif öne eğilerek “Yalnız mısınız?..” dedi, beklenmedik sorusu nedeniyle heyecanlandığımı görünce,
“Aslında kusura bakmayın, pat diye sordum şaşırttım sizi. Yani bu restorana yalnız mı geldiniz?” diye gülümsedi,
“ E.. Evet..” dedim büyük bir mutlulukla sandalyemde daha dik oturup parmaklarımla kulaklarımın üzerindeki saçlarımı düzeltmeye çalışarak,
O da karşımdaki fazla sandalyeyi alıp kendi masasına götürdü…
-Tavuk göğsü demişsiniz ama içinde tavuğun parçacıkları yok..!
-Olmaz tabii.. Vezir Parmağı isteseniz içinde Fazıl Ahmet Paşa’nın işaret parmağını mı arayacaktınız? Tövbe, tövbe…
Zombi, yeni kız arkadaşını hafta sonu arkadaşlarının bahçesinde yapılan mangal partisine götürmüş, bir sağa-bir sola sallanarak bahçeye girmişler, yanındaki kızı ilk defa gören arkadaşları onu kenara çekip
“Offf, harika lan bu..! ” demişler, “Bu fıstığı nerden kazıp da çıkardın kerata?..”
Kız annesine “Arkadaşımla sinemaya gidebilir miyim?..” diye sormuş.
“Ne tür bir film bu?..”
“Korku filmi..”
“Olmaz.. Korkup birbirinize sarılmalar falan. Olmaz.”
“Peki romantik bir film olsa?”
“O hiç olmaz. Havaya girilip öpüşmeler başlar.”
“Bari komedi olsun?”
“Bak o olur” demiş annesi, izin vermiş, sinema dönüşünde de kızına sormuş “Nasıldı?” diye,
“Acayip komikti, ay çok güldüm” demiş kız, “Film boyunca erkek arkadaşım en nazik yerimi eliyle kapatıp bastırmasa inan altıma kaçırırdım!”
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları
