Can Ataklı; Bazı konular var ki ne kadar yazarsanız yazın cevap alamıyorsunuz. Karşınızdakiler duvar gibi davranıyor.
BUNU YAZMAM GEREK
Tarkan şehitlere saygıdan sade nikâh yapıyor saray 35 bin kişiyi davet ediyor
Kuşkusuz Tarkan Türkiye’nin mega starı. En sevilen sanatçılar listesinde en başta çıkar.
25 yılı aşkın süredir sahnelerde, ünü yurtdışında da yaygın.
Yıllarca pek çok genç kızın rüyalarını süsleyen Tarkan sonunda bekârlığa veda etti ve Pınar Dilek’le evlendi.
Almanya doğumlu olan ve ailesi de Almanya’da yaşayan Pınar Dilek’le 5 yıl önce tanıştığı belirtilen Tarkan nikâh törenini Tarabya’daki evinde sade bir şekilde yaptı.
Çok az kişinin katıldığı nikâh törenine gazeteciler de alınmadı daha sonra birkaç fotoğraf servis edildi.
Şimdi size dün saraya yakınlığı ile bilinen Star gazetesinde yayınlanan bir haberden söz etmek istiyorum.
Star gazetesinin dünkü birinci sayfasında şöyle bir haber vardı; “Tarkan şehitlere saygı nedeniyle sade bir tören yaptı.”
Çok güzel değil mi?
Bütün gücünü ve ününü Türkiye’deki hayranlarından alan mega star art arda gelen şehit haberlerinin kendisini ve eşini çok üzdüğünü belirtmiş ve “Bu koşullarda şatafatlı düğün yapmasının kendisine yakışmayacağını” söylemiş.
Şehitler olmasa Tarkan Türkiye’nin en muhteşem düğünlerinden birini yapabilirdi.
Bu düğüne birbirinden ünlü yüzlerce insan katılırdı.
Düğünün şanı belki yıllarca dillere desten da olabilirdi.
Ve bu düğünle Tarkan ününe ün katabilirdi.
Oysa sanatçı bunların hepsini bir kenara bırakmış ve “sade bir nikâh töreni” ile yetinmiş.
Şimdi düğün de Köln’de yapılacakmış, kız tarafının ailesi Almanya’da oturduğu için.
Bu düğün de çok sade olacakmış.
Bunları saraya yakın Star gazetesinden öğrendiğimi bir kere daha yazayım.
Hep diyorum ya “yandaşın da akıllısı gerek” diye.
Tarkan bu kadar ince düşünüp duyarlı davranırken saray muhteşem bir düğüne hazırlanıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kızı Sümeyye Erdoğan’ın düğün törenini Halkalı’daki Yahya Kemal Beyatlı Merkezi’nde yapacak.
Yeni inşa edilen ve Türkiye’nin en büyük spor ve kültür kompleksi olan Yahya Kemal Beyatlı Merkezi’ndeki düğüne 35 bin kişinin katılacağı belirtildi.
Saray “Şehit haberleri varken 23 Nisan kutlamalarının lüzumu yok” diyerek güya şehitlere saygısını gösterirken, kızı için 35 bin kişilik düğün düzenleyebiliyor.
Bunun üzerine söylenecek söz var mı bilemiyorum.
Ancak şunu söyleyeyim; Bu görgülü bir davranış değildir. Bir cumhurbaşkanı bu kadar şatafatlı düğün yapmamalıdır. Makamına ve şanına uyan sade ama çok kaliteli bir düğün çok daha doğru olurdu.
Bu arada söylemeden de edemeyeceğim.
Düğüne 35 bin kişi davetliyse, takılacak takılardan toplanacak hâsılatı da bir düşünün. Yeni evli çiftin ömür boyu hiç çalışmadan yaşamaları sağlanmış olacak.
ŞAŞIRDIM
Bir gazeteci “kaynağı savcıya açıklarım” dememeli
İnternethaber sitesinin grup başkanı Süleyman Özışık çıktığı bir tv programında Baykal’la ilgili kasetin ilk önce kendisine geldiğini ancak bu tür haberciliği ahlaki değerlere uygun bulmadıkları için yayınlamadıklarını söyledi.
Çok güzel. Bravo.
Özışık daha sonra kaseti kendisine vermek isteyen kişinin “Kılıçdaroğlu’na yakın iki CHP’linin de işin içinde olduğunu” söylediğini belirti.
Bu da çok önemli bir haber.
Doğal olarak programda kendisine “Kim bu iki isim? Size bunu söyleyen kim” diye soruldu.
Özışık “Bunu söyleyemem” dedi.
Bu da doğru. Gazeteci kaynağını açıklamak zorunda değil.
Ancak Özışık “Savcılar soruşturma açarsa onlara söylerim” dedi.
İşte bu olmadı. Gazeteci kaynağını ya açıklar ya açıklamaz. Kamuoyuna değil savcıya açıklamak hiç olmaz.
Özışık’ın da bu kuralı bilmesi gerek. Ancak sanıyorum son günlerde moda olan “Devletten yana mısın, değil misin” türü dayatmanın etkisi altında kalmış.
Bu yazıyı yazdıktan sonra öğrendim ki Özışık savcılıktan aranmış. Bu hafta Ankara’ya gidip savcıya ifade verecekmiş. Bence savcıya söylemeden önce isimleri kendi yazısında açıklasın. Madem artık isimler ortaya çıkacak, bir gazeteciye de yakışan bu olur.
DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
Asker mi Erdoğan’ın yanında Erdoğan mı askerin yanında
Son günlerde cumhurbaşkanı ile askerleri çok sık yan yana görüyoruz.
Bir bakıyorsunuz Erdoğan Harp Okullarına gidiyor.
Bir bakıyorsunuz Erdoğan Özel Kuvvetler’i ziyaret ediyor.
Bir bakıyorsunuz Erdoğan birlikleri ziyaret ediyor.
Genelkurmay Başkanı zaten her seferinde yanında.
Bunun dışında düzenlenen törenlerde de Genelkurmay Başkanı ile Erdoğan hep yan yana.
En son Kut-ül Amare’nin müsamereli anma töreninde de yan yanaydılar.
AKP’li kalabalık kürsüye yürüyen Erdoğan’a “İşte ordu, işte komutan” diye eşlik ederken tüm komutanlar da alkışlıyordu.
Bunlar elbette her ülkede görülecek manzaralardır da bu kadar sık olur mu bilmiyorum.
Bu konudaki bakış açıları da ters. Bir kesime göre “Erdoğan askere teslim oldu” diğer kesime göre ise “Genelkurmay Erdoğan’a biat etti.”
Duruma göre herkes kendine göre pay çıkarıyor.
Bana göre ise hiçbir şey “göründüğü gibi” olmayabilir.
MERAK ETTİĞİM ŞEYLER
Bir türlü cevap alamadığımız sorular
Bir gazete yazarı olarak her gün çeşitli konularda yazılar yazıyor, dikkatimi çeken şeyleri, merak ettiklerimi, eleştirilerimi, beğenilerimi yazıyorum.
Bunların çoğuna da olumlu olumsuz tepkiler ve cevaplar alıyorum.
Ama bazı konular var ki ne kadar yazarsanız yazın cevap alamıyorsunuz. Karşınızdakiler duvar gibi davranıyor.
Ben bir kere daha sorayım topluca;
1) Rus uçağını düşüren pilot cemaatçi miydi?
2) Hava Kuvvetleri’ndeki F-16 pilotlarının yarısı cemaatçi mi?
3) Cemaatçi F-16 pilotları ilk Şura’da ordudan atılacak mı?
4) Genelkurmay başkanı bu karara karşı direniyor mu, devam ederse kendi de gidecek mi?
5) Erdoğan’ın üniversite diploması var mı?
6) Erdoğan Amerika’daki St. John’s Üniversitesi’nden fahri hukuk diplomasını parayla mı aldı?
7) Erdoğan ve ailesine küfür ve hakaret eden gazete, televizyon, yazarlar kimler?
8) Dünya beşten büyüktür çağrısına cevap veren herhangi bir ülke var mı?
ÇOK GÜLDÜM
20 dolarla geçinemezsin ki
Yıldırım Tuna’dan “kaset siyaseti” yapanlara uygun bir fıkra;
Telekızla otelde bir gece geçiren politikacı odadan çıkmadan önce komodinin üzerine 300 dolar bırakırken “Sağolun” demiş kız, “Bana 20 dolar verseniz yeter”
Politikacı “Bütün gece için mi?” demiş şaşırarak “Ama bu kadar az parayla çalışırsan geçinemezsin tatlım.”
Kikirdeyen telekız “Merak etmeyin” demiş “Şu karşıki aynanın arkasındaki kamerayla çektikleri kasetin saati için bana 1500 dolar ödediler zaten!”
ÖFKELİ ADAM
Şu şımarıklığa bir bakar mısınız?
İktidar içindeki çekişmeler iyice gün yüzüne çıkarken, taraflar arasında bel altı vuruşlar, şımarıkça laf sokuşturmalar da çok dikkat çekiyor.
AKP Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Ataş, Başbakan’ın “bütün görevlerimi bırakırım ama arkadaşlarımı kırmam” türü yalvar yakar açıklamasından sonra attığı bir twitle olay yarattı.
Ataş bir kağıdın üzerine AK Parti=Erdoğan= Türkiye yazıp bu fotoğraflayarak Twitter hesabına koydu ve altına da “ister sağdan oku ister ister soldan oku şu an durum bu” yazdı.
AKP’liler bunu Davutoğlu’na cevap olarak niteledi.
İşte bu güç sarhoşluğunun getirdiği şımarıklıktır.
Ak Parti=Erdoğan dersiniz kime ne? Ama Erdoğan=Türkiye diyemezsiniz. O kadar da uzun boylu değil. Türkiye hepimiziz. Cumhurbaşkanı Türkiye’yi en üst düzeyde temsil eden kişidir. Sadece bir kişiye yönelik =Türkiye demek hadsizliktir, şımarıklıktır.
Gelelim aynı kişi ile ilgili bir başka şımarık davranışa.
Bu kişi sanki kendi içlerindeki post ve menfaat kavgasını birbirlerini ifşa ederek kamuoyuna duyurmuyorlarmış da bunu muhalefet partileri diline dolamış gibi herkese çemkiriyor.
Neymiş AKP içine kimse nifak sokamazmış.
İyi de güzel kardeşim nifak sokmak için başkalarına zaten fırsat tanınmıyor ki, maşallah hangi konularda kavga varsa zaten AKP’lilerin birbirini karalamasından öğreniyoruz.
Sarayın baş danışmanı Ataş “Bu ocaktan hiçbir fitneci güruha ekmek çıkmaz. Bu ocak kardeşlik, fedakarlık ve özveri ile kavrulmuştur. Bizim kısa tarihimize bakanlar bu gerçeği açıkça göreceklerdir” diyor.
Anladığım kadarıyla iktidar cephesinde ağır bir paranoya ve korku var. Bu gidiş iyi gidiş değil.
Can Ataklı - Korkusuz