Bizim bu ülkelerden farkımız ne?
Can Ataklı; Anlamadığımız şu; Avrupa ülkelerinde akaryakıt fiyatları ortalama yüzde 20-25 arası artarken Türkiye’de ne oluyor da aynı sürede yüzde 95’lik bir artış oluyor.
Bİ SORALIM BAKALIM
Büyükelçi işi, rüşvet alan AKP’li gibi olmasın sonra
Kibir abidesi İçişleri Bakanı, CHP Genel Başkanı’na had bildiriyor; “Biraz edebin varsa açıkla” diyor.
Bırakın siyasi ahlak ve üslubu sıradan kaba saba bir insana bile yakışmayacak üslubu, bu Bakan devletin tepesine taşımaktan çekinmiyor.
Peki nedir “Kılıçdaroğlu’nda biraz edep varsa” açıklaması gereken?
6 siyasi parti bir araya gelerek parlamenter sisteme geçmek için güç birliği yapıyor ya, Bakan’ı rahatsız eden konu bu.
Şöyle demiş Bakan: “Altılı bir masa kurmuşlar. Buradan Kılıçdaroğlu’na bir şey söylemek istiyorum, bir de o altılı masadaki diğerlerine. O masada Kılıçdaroğlu biraz doğruysan, biraz dürüstsen, biraz bu millete ait en ufak bir inancın varsa, ilk altılı masa toplantısından sonra, sen beraber oluşturduğunuz o hepinizin tutanak altına almaya çalıştığı bildiriyi hangi büyükelçiliğe düzelttirmeye gönderdin? Biraz edebin varsa bunu açıkla.”
Hızını alamamış devam etmiş Bakan: “Eğer kendilerine biraz saygıları varsa, o masadaki diğer 5 kişi de Kılıçdaroğlu’na, benden sonra bizden sonra hangi temsilci ile bunu bir büyükelçiliğe gönderdin, bunu redakte ettirdin? Kendilerine, kendilerinin sorumlu olduğu tabana ve bu aziz milleti en ufak bir saygıları varsa sorsunlar. Bu ülke öyle büyükelçilere beline kadar eğilip, onların efendilerine uşaklık yapanları çok görmüştür. Bu ülke Avrupa’nın, Amerika’nın tezgahlarıyla, oyunlarıyla vesayet kuranları çok görmüştür. Bu ülke, bu ülkenin birliğini ve beraberliğini bozmak için elinden geleni yapanları çok görmüştür.”
Ne anlayacağız bu sözlerden?
Daha doğrusu bakan hangi algıyı yaratmaya çalışıyor?
Türkiye’yi karanlıktan kurtarmak için elbirliği yapan 6 siyasi parti; aslında emirleri bir yabancı ülkeden alıyor, hatta öyle ki yazacakları ortak bildiriyi bile bu yabancı ülke dikte ettiriyor.
“Saçmalığın dik alası” diyeceğim ama demiyorum, çünkü bunu söyleyen Türkiye’nin güvenliğinden sorumlu en önemli makamlardan birini işgal ediyor.
Ama nedense ülkenin geleceği için çok önemli bir konuyu hemen ilan etmek yerine “tehdit ve şantaj” olarak algılanacak biçimde “Eğer edebin varsa açıkla” diyor.
Yoksa? Ne olacak?
Devleti yönetenler böyle bir şeye tenezzül ederler mi?
Normalde etmezler ama devlet çadır devleti gibi yönetiliyorsa işte onu yönetenler de böyle fütursuzca davranabilme hakkını kendilerinde görüyorlar.
Bakan’ın yapması geren 6 siyasi partiyi tehdit etmek değil eğer varsa bildiği gerçeği hemen açıklamaktır.
Tabii biz bu kibirli Bakan’ın bu tür söylemlerine alışkınız.
Daha önce de “Her ay 10 bin dolar rüşvet alan siyasetçinin kim olduğunu bildiğini” söylemişti.
Ama tüm ısrarlara rağmen bu kişinin adını vermedi.
Tuhaf bir şov yaparak “bu ismi bir savcıya açıkladığını” ileri sürdü.
Peki ne oldu? Hiçbir şey tabii…
Savcı da bir şey yapmadı.
Ama güya “konuya yargıya intikal ettiği için” bakan bey açıklama yapmaktan kurtuldu.
Şimdi sanıyorum Kılıçdaroğlu “açıkla o zaman” derse, bu Bakan yine savcıya koşup bilgi verecektir ve böylelikle açıklama yapmaktan kurtulacaktır.
ÇOK GÜLDÜM
Gelişmiş ülkelerde bile yokmuş
Kimlik kartlarımız güçleniyor. Artık sadece kimlik kartı gibi değil ehliyet hatta kredi kartı gibi bile kullanılabilecek.
Yani pek çok kart taşımak yerine sadece kimlik kartımızı taşıyarak pek çok işimizi halledebilecek ve pek çok hizmetten yararlanabileceğiz.
Güzel bir şey elbette.
Haber birçok medya organında yayınlandı pazar günü.
Sabah gazetesinin internet sayfasındaki başlığı ise görünce gülmeden edemedim.
“Kimlik kartlarında devrim” başlığı atılmış.
Doğru, gerçekten devrim gibi…
Ama ikinci başlığı çok tuhaf; “Gelişmiş ülkelerde bile olmayan sistem” demişler.
Bu belli ki farkında olmadan yapılan bir hata.
Temelini ise aşağılık duygusundan alıyor.
Saray medyası bir taraftan Erdoğan’ı göklere çıkarmak için Türkiye’nin süper güç olduğunu, dünyanın bizi kıskandığını, artık en ileri ülkelerden biri olduğumuzu ve bunu da Erdoğan sayesinde yaşadığımızı iddia ederken “gelişmiş ülkelerde bile olmayan” diyerek Türkiye’nin aslında gelişmiş bir ülke olmadığını ilan ediveriyor.
Her şeyleri sahte olunca böyle oluyor işte.
MERAK ETTİĞİM ŞEYLER
Bizim bu ülkelerden farkımız ne?
Tamam, anladık dünyada savaş krizi yaşanıyor.
Ukrayna olayı elbette dünya piyasalarını alt üst ediyor.
Suudi Arabistan ile Yemen arasında şimdilik dünyaya Ukrayna kadar yansımayan bir savaş durumu var.
Yemen, Suudi Arabistan’ın petrol tesislerine hayli zarar veren füzeler atıyor.
Bunların sonucu dünyada petrol fiyatları yükseliyor.
Hepsi tamam.
Anlamadığımız şu; Avrupa ülkelerinde akaryakıt fiyatları ortalama yüzde 20-25 arası artarken Türkiye’de ne oluyor da aynı sürede yüzde 95’lik bir artış oluyor.
Buyurun size 100 puanlık soru…
CANIMI SIKAN ŞEYLER
Bir profesörün başına gelene bakın
Sürekli okurlardan olduğu gibi uyarı, öneri ve eleştirilerini de hiç esirgemeyen Prof. Dr. Siber Göksel’den bir mesaj aldım dün.
Kendisini üzen hatta derinden yaralayan, gelecek için de umutlarının kırılmasına neden olan bir olayı anlatmış.
Bakın emekliğini almış, sakin bir hayat yaşamak için çabalayan bir profesörün başına gelenlere;
“Sayın Ataklı, Bugün çok kötü sonuçlanabilecek bir olay oğullarımın dirayeti sayesinde vuku bulmadı. 2 yıldır pandemi nedeni ile Silivri’de yazlıktayım. 1 saat önce rahatsızlandım.
Bahçe kapısının tam önüne son model 2 araba park etmiş, hastaneye gitmek için arabamızla çıkamıyoruz.
Yarım saat bekledik, sahibi yok, 155’e telefon ettik, çekici istedik, o sırada sahipleri geldi, 10 kişiden kalabalık gençler.
Ben yaşıma güvenerek, bunun nasıl usulsüz bir hareket olduğunu, içeride yaşlı insan bulunduğunu, parkın yasak olduğunu gösteren tabelanın önüne göz göre göre park ettiklerini, haksızlıklarını, söyledim.
Oğullarım beni sakinleştirmeye çalıştı. Az daha 48 ve 56 yaşlarındaki oğullarıma saldıracaklardı. Arabanın sahibi bana efelenerek “Hakkını helal et”, dedi, ben de “Etmem, acilen hastaneye gidiyordum rahatsızlandım, haram olsun”, dedim.
İyice küstahlaştılar, neyse oğullarım onlara uymadı da çekip gittiler. Eskiden lafımız geçerdi, yaşlı diye özür dilerlerdi.
Oğullarım, “Anne Türkiye değişti, sen farkında değilsin, adamlar bize saldıracaklardı neredeyse, güçlü oldukları için her şeyi yapabileceklerine, yasaların onları engellemeyeceğine inanmışlar. Bir daha doğrudan 155’i ara hiç muhatap olma” dediler.
Ben de söz verdim. Gerçekten artık haklıların değil güçlülerin ülkesi olmuşuz. Her an bir belaya kalabiliriz. Sayıları ondan fazla genç, oğullarıma zarar verebilirlerdi. Allah korudu. Bütün değerler alt üst olmuş, ben geçmişte yaşıyorum galiba. Ben de size yazdım. Ne yapayım… Saygılar… Prof. Dr. Siber Göksel
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları