Bu soruşturmalar da neyin nesi?
Can Ataklı; Daha dört beş gün önce bir çocuğun kürsüye çıkarılıp “Bay Kemal haindir” diye bağırtılmasına tek soruşturma bile açamayan savcılar, “Erdoğan’a şifa dilemeyen” mesajlara soruşturma açmasının anlamı nedir acaba? Gözaltılar bile yapıldı.
HOŞUMA GİDEN ŞEYLER
Bu üslup korona sayesinde umarım ki kalıcı hale gelir
Erdoğan ve eşi koronaya yakalandıklarını açıkladılar.
Durumu bir tweetle duyuran Erdoğan, “Muhtemelen Omicron’a tutulduğunu, durumunun iyi olduğunu, eşi Emine Hanım’la birlikte bir haftalık dinlenme sürecine girdiğini” bildirdi.
Öncelikle geçmiş olsun tabii ki.
Umarım yakalandıkları gerçekten Omicron versiyonudur, çünkü bunu atlatmak diğerine özelikle Delta varyantına göre çok daha kolay.
Erdoğan’ın hastalanmasıyla çok garip ama bir o kadar da hoş ve umut verici bir gelişme yaşadık.
Siyasi parti liderleri, Erdoğan ve eşine geçmiş olsun dileklerini ilettiler.
Telefon açmadılar ama Twitter hesapları üzerinden geçmiş olsun dileklerini tüm kamuoyu ile paylaştılar.
Erdoğan da bu mesajlara yine Twitter üzerinden cevap verdi.
Şimdi önce çok kısa bir hatırlatma yapmak istiyorum.
AKP genel başkanı Erdoğan’ın üslubu hakkında bu güne kadar yazdığım yazının, yaptığım konuşmanın haddi hesabı yok.
Tüm zamanlardaki tüm siyasetçilerin kullandığı argo ya da hakaret sözcüklerinin en az 10 mislini Erdoğan tek başına kullandı bugüne kadar.
Ancak saray ve çevresindeki kalabalığa sorarsanız Erdoğan ve ailesi sürekli hakarete uğruyor, siyasi liderler Erdoğan’a ağza alınmayacak küfürler ediyor.
Geçen hafta Erdoğan’ın çeşitli siyasi kişiler hakkında kullandığı hakaret kelimelerinden yapılan bir değerlendirmeyi sunmuştum.
O yazıdan küçük bir kesiti tekrar sunmak istiyorum;
Kemal Kılıçlaroğlu için: “Eyyyyyyy cibilliyetsiz, yüz karası, seviyesiz, bahtsız bedevi, kirli bunak, Pensilvanya maşası, Kandil ortağı, katil Eset’in arkadaşı, eli kanlı darbeci, cani ruhlu, soysuz, tinerci, çapsız, sığ, şizofren, ahlak yoksunu, namussuz, siyasi sapık, cüce, cahil, fırıldak, etrafa zehir saçıyor, yaradana karşı küstah, haysiyetsiz”
Bahçeli için: “Vampir, kan emici, ırkçı, kafatasçı, salyalı, köksüz, alçak, adi, cahil, çirkin, bilinçsiz, hasta kafa, Pensilvanya ortağı, eşkıya, bostan korkuluğu, zürriyetsiz, aile bilmez, maymun, ahlaksız, ikiyüzlü, namert”
Selahattin Demirtaş için: “Vampir, ceberrut, şuursuz, vicdansız, iblisin yolundan yürüyen, nekrofil, ölü sevici, mezarlık soyguncusu, mankurt”
Meral Akşener için: “Terbiyeden mahrum, seviyesiyiz, çapsız, yalancı kaçacak deliği yok, şirazesinden çıkmış, etekli zilli”
Temel Karamanoğlu için: “Zavallı, cahil insan”
Bahçeli’yi çıkarıyorum, çünkü ona yönelik hakaret sözleri, MHP’nin henüz AKP’nin payandası olmasından önceydi.
Zaten Bahçeli tweet atmak yerine telefon etmiş, karşılıklı görüşmüşler.
Geliyorum umut veren bölüme.
Erdoğan liderlere yönelik teşekkür mesajlarında “Bay Kemal” demek yerine “Kemal Bey” demeyi tercih etmiş.
Meral Akşener’e “zilli, terbiyesiz” dememiş “Meral hanım” diye hitap etmiş.
Karamollaoğlu için de “Zavallı” yerine “Temel Bey” demiş.
Dikkat ettiyseniz Erdoğan “Sayın” kelimesini yine hiç kullanmamış.
“Bey/Hanım” demeyi daha uygun bulmuş.
Diliyorum koronanın bu etkisi kalıcı olur ve Erdoğan aklına gelen fırsatta siyasi rakipleri için çok ağır hakaret kelimeleri kullanmaktan artık vazgeçer.
CANIMI SIKAN ŞEYLER
Bu soruşturmalar da neyin nesi?
Erdoğan ve eşinin koronaya yakalandıklarını açıklamalarından sonra sosyal medyada çok yoğun bir mesaj trafiği başladı.
AKP’liler, aklı başında siyasi kişiler “Geçmiş olsun, tez elden kurtulun” mesajları yayınladı.
Bir kesimde ise “tersine temenniler” vardı.
Bu temennilerin sayısının artması üzerine savcılık harekete geçmiş.
Dün saray medyasının tamamında birinci haber bu konuyla ilgiliydi.
Neredeyse tüm saray medyasında aynen yayınlanan haber şöyleydi:
“Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın koronavirüs olduğunu açıklamasının ardından sosyal medyada hakaret içerikli paylaşımlar yapanlarla ilgili savcılıklar harekete geçti. Başta İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı olmak üzere hakaret içerikli paylaşımlar ile ilgili re’sen soruşturmalar başlatıldı. Soruşturma kapsamında bir kişi gözaltına alındı. Pınar Ö. isimli kişi; Bağcılar Güneşli’de bulunan ikamet adresinde İstanbul Emniyeti Güvenlik Şube Müdürlüğü Polisleri tarafından gözaltına alındıktan sonra İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü’ne getirildi.
Daha dört beş gün önce bir çocuğun kürsüye çıkarılıp “Bay Kemal haindir” diye bağırtılmasına tek soruşturma bile açamayan savcılar, “Erdoğan’a şifa dilemeyen” mesajlara soruşturma açmasının anlamı nedir acaba?
Gözaltılar bile yapıldı.
Aslına bakarsanız ortada suç yok, hakaret yok.
Ahlaken sorgulanabilecek bir “beddua” söz konusu.
Bir kişiye beddua etmeye pek hoş bakılmaz, hepsi bu.
Soruşturma açmak, evlerden insan toplamaya kalkmak ancak korkunun bir sonucudur.
Hele çiçeği burnunda Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın “Sosyal medya üzerinden Sayın Cumhurbaşkanımıza beddua ve hakaret edenler, medeniyet değerlerimizden ve asgari insanî vasıflardan yoksun, haddini ve kendini bilmezlerdir” diye tepki göstermesi sarayın paniğini daha da gözler önüne sermektedir.
ÇOK GÜLDÜM
Kahraman bakkal teyze, süpermarkete karşı
Yıllar önce büyük tiyatro sanatçısı Ferhan Şensoy’un “Kahraman bakkal, süpermarkete karşı” isimli bir oyunu çok büyük ilgi görmüştü.
Oyun yıllarca tam dolu salona oynadı.
O yıllar süpermarketlerin yeni açılmaya ve mahalle bakkallarının da giderek iflas etmeye başladığı yılları anlatırdı.
Şimdi bakkallar neredeyse tarihe karıştı. En uzak köylerde bile “zincir” denilen süpermarketler hakim.
Şimdi size sunacağım fıkrayı Yıldırım Tuna gönderdi.
İşte size “yeni haliyle” bir “kahraman bakkal teyze süpermarkete karşı” fıkrası.
Gerçek olması dileğiyle;
Bakkal teyze..
Mahallemizdeki yaşlı kadının bir bakkal dükkanı var, tam karşısında da maalesef dev bir Uluslararası Süpermarket açıldı… İkisi de dükkanlarının önündeki camekana mallarının fiyatlarını yazıp asmaya başladılar..
Süpermarket, “Tereyağı 70 lira..” yazınca Teyze “Tereyağı bizde 60 lira “ diye ilan koydu.. Ertesi gün süpermarket hemen “Tereyağı 50 Lira..” diye bir ilan astı, Teyze bu sefer “Tereyağı geldi 40 lira..” diye kağıt yapıştırdı…
“Teyzeciğim bunlarla uğraşma” dedim, “Bunlar büyük miktarda mal satın alma gücünü kullanırlar, zarar etmezler.. Ama sen yok olursun…” Teyze arkasını dönüp dükkanına girerken mırıldandı, “Ben tereyağı hiç satmam ki” dedi, “Bari millet ucuza alsın..!”
BUNU YAZMAK GEREK
Günler önce anlattığım haber dün bütün medyada manşet oldu
Gazetelerin ve internet sitelerinin dünkü haberlerine bakanlar “Tansu Çiller’in bir parti kurduğu” haberinin ilk sıralarda yer aldığını görmüştür.
Haberin kaynağı Sözcü gazetesi.
Ruhat Mengi’nin İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Koray Aydın’la yaptığı röportaj gazetenin manşetindeydi.
“Erdoğan Çiller’e parti kurduruyor” başlığı kullanılmıştı.
Öncelikle Ruhat Mengi’ye teşekkür ederim.
Çünkü Ruhat Mengi Koray Aydın röportajının manşete taşınmasına neden olan cevabı şu soruyu sorarak almıştı:
“Tansu Çiller’in parti kuracağı, hatta örgütlenmeyi tamamladığı iddiası var. Örneğin Can Ataklı bu konudan YouTube programında etraflıca söz etti. Bu parti kurulursa merkez sağda bir değişikliğe sebep olabilir mi?”
İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı da bu soruya şu cevabı vermişti;
“Böyle bir partiyi kurmak istiyorlar ve bol vaatlerle insanları çekmeye çalışıyorlar. Bu partinin görev alanı, tek hedefi sadece İYİ Parti’dir, yüzde yüz böyledir, bunun şüphesi yok. Tansu Çiller, AK Parti’den oy koparan İYİ Parti’nin oylarını kırmaya çalışmak için Erdoğan tarafından görevlendirilmiş, Çiller iktidar tarafından desteklenen, maddi imkanları iktidar tarafından sağlanan bir proje kişisidir. Kuracağı parti de böyle bir projenin partisidir. Ama şu anda parti kuracak zemini inşa edemedi çünkü görüşme yaptığı insanların yüzde 97’sinden karşılık alamıyor.”
Dikkat ediyorsunuz değil mi, medyada ilk kez benden duyduğunuz haberleri yalanlamak için birbirlerini çiğneyenler oluyor. Bu haberden sonra da “yalan, yok böyle bir şey” diyenler şimdi gerçeği bir kere daha öğrendi.
Tıpkı daha önce Abdullah Gül-Erdoğan görüşmesini, Erdoğan ile Akşener’in bir yakının bir buçuk saat telefonda görüşmesini yalanlamaya kalktıkları gibi yine hüsrana uğradılar.
Yüzleri de kızarmıyor gerçi ama orasını geçelim bari.
DÜZELTME
“Bunu düzeltin, bu bize yeter”
Geçen hafta yazdığım bir yazıda Savunma Sanayi Başkanı İsmail Demir’in bir açıklamasına yer vermiş ve S-400’ler konusunda Amerika karşısında çaresiz kalınmasını eleştirmiştim.
Yazıdaki bir cümle şöyleydi; “Demir S-400’lerle ilgili Amerika ile ikinci sistem görüşmelerinin uzun sürmesinin sebebi bu konularda karşı tarafın ketumluğunu aşmak için yaptığımız manevra ve görüşmeler demiş.”
Ertesi gün Savunma Sanayi’nden aradılar.
Bu cümlede geçen ülkenin Amerika değil, Rusya olduğunu söylediler.
Ben de “Tabii onu düzeltirim, ama benim yazımda asıl sormak istediğim S-400’ler konusunda neden bu kadar çekingen davranıldığı, S-400’lerin adeta gömülmek istendiği, Amerika’ya karşı bu konuda çaresiz kalındığı, F-16 alımının ise hepimizi rencide eden bir olay olduğu konularıdır. Bunlara cevap arıyorum” dedim.
Ancak Savunma Sanayi’nin basın işlerine bakan görevlisi “Bizim için önemli olan bu cümlenin düzeltilmesiydi. Sizin yazılarınız çok okunuyor, sizden alıntı yapıldığında internet ortamında bu kalıcı hale geliyor” dedi ve diğer sorduğum konuları dilden dudağa bile getirmedi.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları