loading
close
SON DAKİKALAR

Çağdaş’a Annesi’nden Mektup!

Can Ataklı
Tarih: 16.03.2012
Köşe: Günlük Yazılar

İki ay kadar önceydi. Oda TV davasının tek tutuklu kadın sanığı Müyesser Yıldız’dan aldığım bir mektubu yayınlamıştım bu sütunlarda...

İki ay kadar önceydi. Oda TV davasının tek tutuklu kadın sanığı Müyesser Yıldız’dan aldığım bir mektubu yayınlamıştım bu sütunlarda...

“Üşüyorum” diyordu...

Onlarca kadın okurum bu mektuptan sonra hırka, kazak, çorap, eldiven örüp gönderdi... Ulaştı mı bilmiyorum.

Geçen pazar günü de bizim gazetenin “terörist” (!) muhabiri Çağdaş’tan gelen mektuptaydı sıra: O da güneşe nasıl hasret kaldığını anlatıyordu uzun uzun...

Bugün ise; birbirlerini hiç tanımayan bu iki kişi arasındaki “anne-oğul” sıcaklığını yansıtan bir mektup okuyacaksınız...

Müyesser Yıldız, Çağdaş’ın mektubunu okumuş ve anne yüreğinin paniğiyle kaleme kâğıda sarılmış:

***


“Sevgili Mustafa Mutlu eliyle

Oğlum Çağdaş’a...

Sana oğlum dediğim için lütfen rahatsız olma. Hemen hemen oğlumla aynı yaştasın ve neler hissettiğini çift taraflı; hem bir ‘terörist’ hem de bir ‘oğul’ adına çok ama çok iyi anlıyorum.

Güneşi, yeşili ben de çok özlüyorum. Ama inanır mısın son aylarda kara kışın devam etmesi için dua ediyorum. Gerekirse güneşi aylarca, hatta yıllarca görmeyelim, yeter ki ülkemiz pis, kirli bir savaşa sürüklenmesin.

Ne mi söylemek istiyorum?

Kış uzadıkça, birilerinin Suriye-İran planı da gecikecek...

Biliyorlar ki kış ortasında bir müdahalede İran-Rusya vanaları kapatacak, Türk milleti donacak ve nihayet ‘titreyip’ kendine dönecek.

Onlar da güneşi özlediği, beklediği için, ben özlemiyorum!

Sevgili oğlum.

Annenin ‘Çıkınca gazeteciliği bırak’ tavsiyesine gelince; normaldir, haklıdır, saygıdeğer bir arzudur.

Ama biz gazeteciyiz ve başka da bir iş yapamayız. Şunu bil: Ben Silivri’ye tıkıldıktan sonra ailem de ‘Ne olur, bari burada yazma, biraz ara ver’ dedi. Olmadı. Hasta anacığımın da böyle söylemeye çalıştığını ilettiler. Olmadı. Silivri’ye tıkılmamdan sadece dört ay önce vefat etmiş babama sığınıp, ‘Rüyamızda gördük, yazmasın diyor’ dediler. Biliyorum; benim iyiliğim için istiyorlar. Sanıyorlar ki ‘uslu çocuk’ olursam, esaret sona erecek.

Oysa bu sen-ben meselesi değil ki... Geçenlerde Cumhurbaşkanı Gül Tunus Parlamentosu’nda konuşurken, ‘Tarih yazmıyor, tarih yapıyorsunuz’ dedi. İşte Sevgili Çağdaş, birileri de Türkiye için tarih yapıyor ama çirkin-kara bir tarih... Bizim görevimiz de burada başlıyor: O kara yazgıyı, kara oyunu bozmalı, onların istediği değil, milletimizin istediği tarihi yazmalı!

Sevgili Çağdaş...

Moralini hiç ama hiç bozma. İnan geçecek; zulmün abad olduğu nerede görülmüş?

Haklı, güçlü ve onurlu olan biziz, zalimler değil.

Moralli ol ve ailene de moral ver.

Onlara yaşattığın-yaşatacağın gurur ve onur her özlemin üzerindedir.

Gözlerinden öpüyorum sevgili oğlum.

Demir tabuttan kucak dolusu sevgiler.

L-8 Cezaevi, C-5 Koğuşu- Silivri

Müyesser Yıldız

Oda TV “teröristi”

12 Mart 2012-03-15

Saat 08: 40

Not: Sevgili Çağdaş... Bizim Oda TV davasında da senin gibi genç arkadaşlar var. Son duruşmada hâkime şunu söyledim: ‘Tamam; gerçekçi olmak durumundayız. Birileri illa ki bizim yatmamızı istiyor. Kabul, biz ipotek kalalım, şu genç arkadaşları bırakın ne olur...’ Ama ne fayda; duymadılar, görmediler, anlamadılar. Hasılı hepimiz ‘ipotek’iz...”

*****


GÜNÜN SORUSU

AKP İstanbul Milletvekili Hakan Şükür’ün, Lig TV’de yorumculuk yapması, Mustafa Gürmeriç adlı vatandaşın yaptığı suç duyurusu ile yargıya taşınmış... Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da, “Milletvekilleri kamuda değil ama özel sektörde çalışabilir” diyerek, takipsizlik kararı vermiş... Sorum Meclis Başkanı’na:

Bundan sonra Meclis’te vekil kalır mı? Hepsi; vekilliklerini de kullanarak bir şirkete yönetici olmaz mı? Ve... Bu ‘etik’ mi?

*****


Egemen Bağış’a ve Bülent Arınç’a sempozyum daveti...

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ve Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış, Nedim ile Ahmet’in 375 gün süren tutukluluktan sonra tahliye edilmesini sevinçle karşıladıklarını açıkladılar.

Bu iki sayın bakanı, bugün İstanbul Barosu’nda yapılacak ve iki gün sürecek çok önemli bir bilimsel sempozyuma davet ediyorum.

“Türk Ceza Adaleti Sisteminin Basın Özgürlüğü Yönünden Yarattığı Temel Sorunlar ve Çözüm Önerileri” başlıklı bu sempozyumu düzenleyenler; Gazetecilere Özgürlük Platformu, İstanbul Barosu, Türk Ceza Hukuku Derneği ve Ankara Barosu...

Ben de sempozyumun ikinci günü (cumartesi) saat 16.00’da başlayacak olan, “Gazeteci Gözüyle Sanık Sandalyesindeki Gazeteci” başlıklı oturumda konuşacağım.

Bugün 09:30’da başlayacak olan oturumlarda Orhan Birgit, Av. Doç. Dr. Ümit Kocasakal, Av. Fikret İlkiz, Av. Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, Orhan Erinç, Prof. Dr. Bertil Emrah Oder, Prof. Dr. Nurşen Mazıcı, Ahmet Abakay, Prof. Dr. Köksal Bayraktar, Ercan İpekçi, Prof. Dr. Haluk Şahin, Yrd. Doç. Dr. Hasan Sınar, Av. Turgut Kazan, Kadri Gürsel, Av. H. Fehmi Demir, Nuray Mert, Av. Gökhan Küçük konuşacak.

Benim katılacağım yarınki son oturumu ise Altan Öymen yönetecek. Önce yeni tahliye edilen Ahmet Şık’ı ve Nedim Şener’i dinleyeceğiz.

Ardından Dr. Cüneyt Ülsever, Sedat Ergin ve ben bu konudaki görüşlerimizi açıklayacağız.

***


Eğer Ahmet’le Nedim’in salıverilmeleri konusunda gösterdikleri “olumlu” tepkide samimilerse; yukarıda isimlerini verdiğim iki sayın bakanı mutlaka bu bilimsel sempozyuma bekliyorum.

Eminim; bizler kadar onlar için de yararlı olacaktır!

Mustafa Mutlu

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları