loading
close
SON DAKİKALAR

Can Ataklı: AKP zihniyetinde sanatçı olmayınca hiç yok zannediyor

Can Ataklı
Tarih: 08.11.2017
Köşe: Günlük Yazılar

Can Ataklı: AKP Genel Başkanı yeni opera binasının 'lansmanını' yaparken söylediği bazı sözler çok canımı sıktı.

ACAİP YAZILAR

NE MUTLU BİZE MERMER SEÇMEYİ BİLEN BİR PARTİ BAŞKANIMIZ VAR

Dünyanın her yanında opera binaları var ama biliyorsunuz eğer AKP bir şey yapıyorsa bunun dünyada eşi benzeri yoktur. Nitekim 50 yıl önce yapılmış Atatürk Kültür Merkezi yerine ana binayı korumak koşuluyla dünyanın en büyük, akustiği en mükemmel, enlerin eni bir opera binası inşa edilecek. 700 bin küsur lira harcayarak bu mutlu haberi millete duyuran AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan Türkiye'ye muhteşem bir opera binası kazandırmasının gururunu yaşadığını söyledi. AKP Genel Başkanı yeni opera binasına o kadar önem vermiş ki aynen şunları söyledi; “Zaten mermerlerine varıncaya kadar her şeyleri geldiler sundular, beraberce bakanımla şu uygundur şu değildir vesaire şimdiden bütün hazırlıklarını yaptık. Adım adım takip edeceğiz. Çünkü eğer işimize sahip çıkmazsak bunun sonucunu yakalamak da mümkün değildir. Bu bizim için olmazsa olmaz, adeta bir süreç nasıl ki Harbiye Kongre Merkezi'ni 17 ayda yerin dibine girerek bitirdiysek, inşallah bunu da kısa zamanda bitireceğiz.” Ne mutlu bize ki bir opera binasının mermer seçimini bile kimselere bırakmayıp kendisi yapan, mimarlara yol gösteren bir parti genel başkanımız var. Tabii cumhurbaşkanlığı görevini de üstlenen parti genel başkanımızın asıl fonksiyonunu opera binası hizmete girdikten sonra göreceğimizi sanıyorum. Binanın mermerlerini bile titizlikle seçen Erdoğan muhtemelen halkın dev ekranlardan izleyeceği opera eserlerini de seçecektir. Yeni opera binasının ana salonu 2 bin 500 kişilik olacakmış. Ancak Erdoğan bu sayının halkı üzmemesi gerektiğini düşünerek herhalde diyor ki “Ama biz ne yapacağız, dev ekranlarla dışarıdaki halkın da eserleri izlemesini sağlayacağız.” Böylelikle dünyada ilk kez 2500 elit rahat koltuklarında oturup bir opera izlerken operaya asıl düşkün olan halkımız da açık havada çekirdek çitleyerek opera susuzluğunu giderecek.
Erdoğan ahalinin de izleyebilmesi için sevilen opera eserlerini seçecektir muhtemelen. Örneğin “bu hafta Rossini'nin Saraydan Kız Kaçırma operasını sergileyin” diyebilir. Ya da Mozart'tan Sevil Berberi'ni isteyebilir. Bakmışsınız bir hafta Bizzet'den La Traviata'yı sahneletirken, bir sonraki hafta Verdi'nin Carmen operasını bizzat kendisi de açık havada dev ekrandan izleyebilir.
Şaka bir yana, yeni opera binası mimari ve teknik olarak güzel olabilir. Her ne kadar iç salon bir çadırı andırmakta ve göçebeliğimizin sembolü gibi dursa da İstanbul'a bir opera ve kültür merkezi kazandırılması olumludur. Ancak Erdoğan'ın bir opera binası tanıtımını bile cumhuriyet, devrimler ve aydınlanmacılara yönelik hakaret etme aracı olarak kullanması insanı üzüyor. Kültürle, sanatla alay etmeyi iyi bir şey olarak düşünen Erdoğan'ın sanatçı olarak yanına sadece pop müzik sanatçılarını alması bile yeteri kadar can yakıcıdır.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

AKP ZİHNİYETİNDE SANATÇI OLMAYINCA HİÇ YOK ZANNEDİYOR

AKP Genel Başkanı yeni opera binasının “lansmanını” yaparken söylediği bazı sözler çok canımı sıktı. Şöyle dedi Erdoğan “Ülkemizde bir kesim eskiden beri belirli alanları kendi tekelinde görmekte, kimseyi buralara yaklaştırmamaya çalışmaktadır…… Ağızlarını her açtıklarında batılılıktan, modernlikten, çağdaşlıktan söz edenlere soralım bakalım. Dünya çapında hangi eserleri ortaya koyabilmişler? Örneğin dünya çapında bir opera sanatçısı, bir aktör, bir gitarist yetiştirebilmişler mi? nasıl bir uçak, telefon, işletim sistemi ortaya çıkartamamışsak, kültür ve sanat alanında aynı başarısızlığı ne yazık ki yaşadık.” Erdoğan bunu söylerken hangi bilgiye dayanıyor bilmiyorum. Kendisinin hiç ilgisi olmadığı halde operacıları, klasik müzikle uğraşanları, dünya çapındaki sanatçılarımızı tanımayabilir ve hatta olmadıklarını da sanabilir. Ama on binlerce lira maaşla yanında çalıştırdığı her şeye maydanoz danışmanları bu konuşma yapılmadan önce “sayın genel başkanım bizim dünya çapında çok sanatçımız var, ne var ki bunların hiçbiri bizim zihniyetimizde değil, siz bu nedenle yok sanıyorsunuz” demeli ve bir liste vermeliydiler eline. En azından Erdoğan'ın sanat açısından itibarını korurlardı.

BUNU YAZMAK GEREK

SAYMAYA BAŞLIYORUM BİRİ BENİ DURDURSUN

Erdoğan “dünya çapında operacımız mı var, gitarcımız mı var?” diye sormuş ya sadece ilk anda aklıma gelen sanatçılarımızı art arda yazmaya koyuldum. Ayhan Baran geldi aklıma ilk olarak. Sonra adı Menderes'le de anılan Ayhan Aydan var. Aydın Gün, Hakan Aysev, Suna Korat, Muammer Esi, Ruhi Su, Semiha Berksoy Aydın Gün bir çırpıda hatırladığım isimler. Şu sıralar pop müzik besteleri ile tanıdığımız Ferhat Göçer de operacı. Orkestra şeflerini düşündüm örneğin; Gürer Aykal, Cem Mansur, Rengim Gökmen, Betin Güneş, Hikmet Şimşek pek çok dünya ülkesinde dev orkestralar yönettiler.
Piyanistler deyince şu anda dünyanın bir numarası olarak bilinen Fazıl Say, Güher- Süher Pekinel kardeşler aklıma ilk gelenler oldu. Biraz düşününce Ayşegül Sarıca, Hülya Saydam, İdil Biret, Verda Ün geldi. Gülsin Onay, Haluk Tarcan, Timur Selçuk dünya çapında isimler. Fahir Atakoğlu, Garo Mafyan, Filiz Ali unutulur mu? Gelelim keman sanatçılarına, Suna Kan, Ayla Erduran, Zeynep Işık. Peki Cumhuriyetin ilk yıllarına gidelim. Türk Beşleri'ni bilmemek olur mu? Ahmet Adnan Saygun, Ulvi Cemal Erkin, Cemal Reşit Rey, Hasan Ferit Anlar ve Necil Kazım Akses ne güne duruyor.
Daha çok sayarız herhalde. Bu sanatçılardan (yaşananlardan elbette) yeni opera binasının lansmanına! davet edilen bir kişi bile yoktu. Tabii Erdoğan'a o muhteşem lansman gününde destek olan sanatçılar da yok değildi. Onların da isimlerini gördüğüm kadarıyla not ettim; Ajda Pekkan, Orhan Gencebay, Cengiz Kurtoğlu, Reyhan Karaca, Ebru Yaşar, Berdan Mardini, Fatih Ürek, Serkan Çağrı, Ahmet Selçuk İlkan, Polat Yağcı……

Bİ SORALIM BAKALIM

AKILLI FETÖ'CÜ KAÇTI DA KALANI TUZAĞA DÜŞÜREN KİM?

AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan'ı dünkü grup toplantısında dinlerken ağzım açık kaldı. Erdoğan dedi ki; “Hepsini bilerek yaptınız. Arabanızı sattınız, dairenizi sattınız yatırdınız. Kusura bakmayın. Atı alan Üsküdar'ı geçti. Bunların hepsi biliniyor. Akıllı olanlar Türkiye'yi terk etti, gitti. Aklı yetmeyenler tuzağa düştü.”
Cümlenin neresinden tutayım bilmiyorum. “Hepsini bilerek yaptınız” dediği cemaatçilerin Bank Asya'ya para yatırmaları. Bunun suç olduğunu söylüyor Erdoğan ve “Atı alan Üsküdar'ı geçti” diyerek “yandınız artık” mesajı veriyor galiba. “Akıllı olan kaçtı” derken aslında ne demek istediğini anlayamadım. Yani başına bir iş geleceğini anlayanın yurtdışına kaçması akıllılık mı oluyor? Bu nasıl mantık? Ancak en ibret verici olan ise kalanların “tuzağa düştüğünü” söylemek bana göre. Kalanlar kimin tuzağına düştü acaba? Darbe gecesiyle ilgili kuşkuları dile getirince çok öfkeleniyorlar ama bu tür tanımlamaları kullanmaktan da çekinmiyorlar.

ŞAŞIRDIM

AHABER SAYESİNDE MİLLET BAŞBAKAN'IN ÇOCUKLARININ OFFSHORE ŞİRKETLERİNİ ÖĞRENDİ

Önceki gün tıpkı Wikileaks, Snowden, Panama belgeleri gibi Paradise belgeleri dünya medyasında yayınlanmaya başladı. Bu belgeler içinde biri Başbakan Binali Yıldırım'ı da ilgilendiriyordu. Çünkü bu gizli belgelere göre Başbakan'ın çocuklarının Malta'da kurulmuş offshore (vergisiz ya da çok düşük vergili) şirketleri olduğu ortaya çıktı. Belgeler uluslararası medya anlaşması gereği Cumhuriyet gazetesinde yayınlandı ilk kez. Onun dışındaki gazeteler ve televizyonlar habere hiç ilgi göstermediler. Nedeni basit tabii. Böyle bir haberi yayınlamaya korktular. Ancak iktidar “Ne kadar saklasak da millet öğreniyor” diyerek olsa gerek yandaş medyaya “bunu bize sorun” talimatı verdi. Başbakan Amerika'ya giderken medyanın karşısına geçti, klasik sözlerden sonra Ahaber muhabiri Başbakan'a çocuklarının Malta'daki şirketlerini sordu. Başbakan Yıldırım önceden hazırlıklı tabii. Yine halka bidon kafalı muamelesi yapar gibi cevaplar verdi. Kendisi denizcilikten geliyormuş milletvekili olunca şirketlerini çocuklarına devretmiş, onlar devletle hiç iş yapmamışlar, gemicilik dünya çapında bir işmiş, bu nedenle birçok ülkede ofis ya da şube olurmuş, Malta'da şirketlerinin olmasında ne varmış bunlar kendisini yıpratmak için yapılan tezgâhlarmış. Başbakan kendi kitlesine aptal muamelesi yapabilir, ama hepimize birden yapınca ayıp oluyor. Elbette birinin yurtdışında şirketi olmasının ayıp bir tarafı yok. Ancak “vergisiz adalar” olarak bilinen bazı yerlerde şirketler açılmışsa bu farklı. Hiç hilesi hurdası olmasa bile herkes bilir ki o şirketler kendi ülkelerinde vergi vermek istemeyenlerin yani daha çok kazanmak isteyenlerin gittikleri yerlerdir. Başbakan bu ülkede bir kuruş verginin bile hesabını sormak zorunda olan bir makamı işgal ediyor. Kendi çocuklarının göstere göstere vergi kaçırmak için Malta'da şirket açmalarını iyi bir şeymiş gibi anlatamaz.

Can Ataklı: Korkusuz

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları