Can Ataklı: Öyle ya bir yıl önce Erdoğan'ın seviyesinde, kalitesinde olmayan İbadi, Erdoğan esip gürlerken gerçekten 'bir gece ansızın' Kerkük'e girdi ve Peşmergeyi oradan çıkarak Türkmenleri kurtardı.
YENİ PARTİDEN İLK İZLENİMLER
ANALİZ
Hatalar var. Güzellikler var. Umut var. Peki gelecek var mı? Akşener'in önderliğinde kurulan yeni parti ile ilgili ilk izlenimler biraz karışık. Ama ilk günden de moral bozucu olmamak gerek. Tabii böyle diye de bazı uyarıları yapmamak da olmaz.
Öncelikle partinin adının tutup tutmayacağını tahmin edemiyorum. Yazarken değil ama ekranlarda konuşurken “iyi parti” demek biraz zor. Ses uyumu açısından sıkıntılı. Parti amblemi heyecan verici ve pırıltılı olmamış. Ama asıl sıkıntı üzerinde çok fazla spekülasyon yapılabilir olması.
Güneş sembolünü parti amblemi yapmak riskli. Çünkü güneş figürü çok yerde kullanılıyor. Bu nedenle herkes eleştirmek için, dalga geçmek için de ambleme sarabilir. Nitekim ilk spekülasyon “Amblem cemaatçilerin maklubesine çok benziyor” şeklinde yapıldı.
Antalya Belediye Başkanının “Menderes Türel Antalya'ya iyi gelecek” sloganını da andırdığı kesin. Parti adı ve amblemin biraz aceleye getirildiğini düşünüyorum. Tabii sonuçta kararı kamuoyu verecek. Bazen “asla olmaz” denilen şeyler halk arasında çok tutulabiliyor.
Akşener'in konuşması iyiydi. İddialıydı. “Yeni bir şeyler söyleme zamanı” cümlesi bana göre önemli. Ancak gerçekten de “yeni bazı şeyler” söylenebilsin.
Anladığım kadarıyla Akşener konuşmasını prompter aracılığı ile okudu. Metin dışına çıktığında da bana göre hatalı bir söylemde bulundu. Salondakilerin “Başbakan Akşener” sloganlarını keserek “Başbakan değil Cumhurbaşkanı” demesi hoş olmadı. En azından benim gibi başkanlık sistemine geçilmemesi için her şeyin yapılması gerektiğine inananlarda “Asıl hedef tek başına yönetime gelmek mi?” kuşkusu yarattı ister istemez.
Bana göre keşke Akşener'in cumhurbaşkanı olmayı hedeflediğini söylemek yerine “Biz iktidara gelince demokratik hukuk rejimini yeniden kuracağız, tek adam hakimiyeti sağlayan bu yeni rejimi bir kenara koyacağız, ama ulaşmak için önce iktidarı almamız gerekiyor” deseydi keşke.
Yeni partide “flaş isim” olmadığını söyleyenler var. Ben aynı kanıda değilim. Bunu söyleyenler kimi istediklerini de söylemeli. Şu anda merkezi ya da merkez sağı temsil eden isim yok ki. Sağ siyasetin bütün unsurları AKP içinde. Onun içinde olmayanların da hemen hepsi siyaset dışında kaldı ve çok yaşlandılar. Şimdiki seçmenler için bir şey ifade etmezler. Bu nedenle zaman içinde parti kurucuları çeşitli vesilelerle kendilerini göstermek ve güven sağlamak zorundalar. Bunun için de biraz sabırlı olmak gerek.
Sonuç olarak; İyi Parti başarılı olabilir mi? Eğer dün itibarıyla AKP'den de katılımlar olsaydı kesinlikle “çok başarılı olabilir” diyebilirdim. Ancak AKP'den şu anda katılım yok. Bu belki çok normal ama siyaset biraz da böyle yürüyor. Buna karşı AKP'ye oy veren çevrelerden bu partiye hatırı sayılır kayma olma ihtimali bana göre yüksek.
CHP'lilerin bir kısmı ise kendilerini boşuna üzüyor. CHP'den de bu partiye seçmen kayması olabilir ama eğer CHP paniğe kapılmadan kendi özüne sahip çıkarsa giden kadar gelen oy olur.
CANIMI SIKAN ŞEYLER
BUNA DA “DIŞ POLİTİKA BÖYLE YÖNETİLİR” DİYORLAR
Öğleden sonra yazılarımı yazmak üzere bilgisayarın başına geçmişim. Karşımda televizyon açık. Canlı yayın başlıyor. Ekranda AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan var. Karşısındaki koltukta biri oturuyor. İlk bakışta tanımıyorum doğal olarak. Ekrandaki yazıya bakıyorum. “Irak Başbakanı İbadi ile Cumhurbaşkanı Erdoğan ortak açıklama yapıyor” diye yazıyor.
İbadi Erdoğan'ın “haddini bil” dediği kişi değil mi? Elbette ta kendisi.
11 Ekim 2016'da Erdoğan aynen şunları söylemişti; “Sen benim muhatabım değilsin, seviyemde değilsin, kalitemde değilsin. Irak'ın Başbakanı, istediğin kadar bağır, çağır. Biz bildiğimizi okuyacağız. Önce haddini bil”
Bu öfke yetmemiş olacak ki Erdoğan 15 Ekim 2016'da Rize'de halka yönelik konuşmasında bu kez şöyle konuşmuştu; “İbadi beni ziyarete geldiğinde böyle konuşmuyordu. Bizden üs kurulmasını isteyen sendin. Senin bakanların oraları ziyaret etti. Hangi üst akıl sana bir talimat verdi de havan değişti. Bize meydan okumaya kalkma, bu yol farklı bir yol. Eğer Irak samimiyetini korursa, bizden samimiyet görür. Samimi davranmazsa bizim Irak halkı ile sorunumuz yok ama bu yönetim mantığıyla sorunumuz var. Kuzey Irak'ta Peşmerge kardeşlerimizle dayanışma içerisindeyiz. Orada mezhep çatışmasına sıcak bakmıyoruz.”
Dün tarihler 25 Ekim 2017'yi gösteriyordu. Erdoğan karşısında oturan İbadi'ye tam bir yıl sonra “dostum, kardeşim İbadi” diye sesleniyor. Merak ediyorum ikisi baş başa konuşurken İbadi “bir yıl önce söyledikleriniz biraz ayıp kaçmadı mı?” demiş midir acaba? Öyle ya bir yıl önce Erdoğan'ın seviyesinde, kalitesinde olmayan İbadi, Erdoğan esip gürlerken gerçekten “bir gece ansızın” Kerkük'e girdi ve Peşmergeyi oradan çıkarak Türkmenleri kurtardı. Şimdi de muzaffer komutan edasıyla Erdoğan'ın karşısına oturup “IŞİD'i de bitirdik” diye caka satabiliyor.
Hepsi iyi hoş da AKP'nin Türkiye'yi bu kadar küçük düşüren onca hatasını “Dış politika böyledir, sürekli düşmanlık olmaz, bakkal dükkanı işletmiyoruz devlet yönetiyoruz” diye kapamaya çalışması yok mu, işte o çok canımızı sıkıyor.
DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
CHP'Lİ BELEDİYELERİN ÜZERİNE YÜRÜYECEKLER
AKP'li büyük şehir belediye başkanları istifa etsinler sonra sırada ilçe belediyeleri ve il başkanları var. 22 ilin AKP başkanı görevden alınacak. Bunu parti yetkilileri açıkladı dün. Tabii onlar görevden alma olarak söylemiyorlar. Başkanlar kendiliklerinden istifa ediyorlar.
Bütün bu operasyonlar sürerken yoğun bir hazırlık da CHP'li belediyeler için yapılıyor. Yandaş medya günlerdir yazıyor zaten bunu. Tayyip Erdoğan'ın “Yolsuzluk yapan belediyelere göz açtırılmayacak” sözleri üzerine savcılar harekete geçmiş. Böyle diyor yandaş medya. Demek ki bu savcılar AKP genel başkanı talimat vermedikçe yolsuzluk olsa bile harekete geçmiyormuş bunu anlıyoruz. Vah ülkeme tabii.
Tabii bundan AKP'liler etkilenmeyecek. Genel Başkanları “Efendice istifa edin yoksa neticesi çok kötü olacak” dedi. Böylelikle hukuk sistemimize “istifa eden AKP'liler genel başkanımızın himmetiyle her türlü suçlamadan kurtulurlar” maddesi girmiş gibi oldu. Tabii bu madde sadece AKP için. CHP için böyle bir şey yok. Kılıçdaroğlu ise “CHP'de yolsuzluk, hırsızlık yapan belediye yok” dedi. Olsun ya da olmasın hiç fark etmez. Yargı bir talimatla CHP'li belediyelerin üzerine yürüyüverir. İlk hamle İzmir'de oldu bile. Karabağlar Belediyesi'ne “ADD'ye niye yurt yapması için yer verdiniz?” soruşturması açılmış. İstanbul'da dinci vakıflara tahsis edilen arsa ve binaların toplam değeri 800 milyon lirayı geçti. Oraya hiç ses yok. Ama CHP yaparsa büyük suç. Bütün CHP'li belediyeler dikkatli ve hazırlıklı olmalı.
BUNU YAZMAK GEREK
BAĞIRA BAĞIRA BAŞARISIZLIĞI ANLATIYORLAR
AKP'li yöneticiler teker teker gidiyor. Şu üç belediye başkanı da istifa etsin ondan sonra il başkanlarına ve ilçe belediye başkanlarına sıra geldiği söyleniyor. Söyleniyor diyorsam dedikodu olarak değil, bizzat parti yöneticileri açıklıyor bunu. İşin garip tarafı kimse de “bu kişiler neden gidiyor?” diye sormuyor bile. Oysa genel başkan metal yorgunluğundan, yetersizlikten söz ediyor. Yenilenme gerektiğini anlatıyor. Sanki gökten bir emir gelmiş gibi herkes aynı anda yorulmuş, aynı anda yetersiz kalmış gibi bir durum var ortada. İnsan şaşmadan edemiyor. Düne kadar hepsi başarılıydı da hepsi bir anda mı yetersiz oluverdi?
Gerçek farklı tabii. En tepenin yaptığı ama sesini yükselterek bastırdığı hatalar şimdi partinin alt tarafına ciro ediliyor. En tepedeki başarısızlığın sonucu oylarda ciddi bir düşme olduğunu görüyor. Bunun toparlanması için suçu “mantıklı ve makul” biçimde başkalarına yaymak gerekiyor anlaşılan. Bunun için de en iyi bahane referandumda alınan sonuçlar. İstanbul'da hayırlar bütün hile hurdaya rağmen daha fazla çıktı, bunu YSK bile gizleyemedi. En tepe “bu benim suçum” diyecek değil elbette. Zaten kendisi için artık sorun olan ve haklarındaki dosyalar bini aşmış belediye başkanlarını, il ve ilçe başkanlarını suçlamak, görevden almak ve “görüyorsunuz bizde kimsenin gözünün yaşına bakılmıyor” propagandası yapmak aslında akıllıca bir yöntem. Çok güçlü sanılan isimleri boş birer teneke gibi çöpe atmak AKP tabanının da hoşuna gidiyor, en tepedekinin her türlü hatasını görmemesini sağlıyor. Hatta tam tersine koca dişler birer birer söküldükçe en tepedeki daha da büyüyor, ilahlaşıyor. Oysa yapılan aslında başarısızlığın bağıra bağıra yapılan ilanı. Bunu AKP'nin oy tabanı da yakında mutlaka anlayacaktır.
Can Ataklı: Korkusuz