Can Ataklı: Şimdi bütün gözler bugün yapılacak CHP grubunda olacak.
YENİ ÖĞRENDİM
ABDULLAH GÜL'E “HAZIR OL” MESAJI
Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün adı son günlerde pek duyulmaya başlandı. Çeşitli kişilerle, bazı kurumların yetkilileriyle, kimi AKP'lilerle görüştüğü anlatılıyor. En son olarak da Güneydoğu'daki bazı aşiretlerin reisleriyle toplantı yaptığı ileri sürüldü. Gül'ün bu faaliyetleri hayli zamandır biliniyor. Sarayın bu faaliyetleri izlediği de bilinmeyen gerçek değil. Tabii izleniyor olması sempatik anlamda değil. Erdoğan'ın bu konuda çok öfkeli olduğu hatta kapalı kapılar ardında danışmanlarına “Kelepçeli görmek istediği kişiler arasında” saydığı bile söyleniyor. Ankara siyasetini iyi bilen dostlarımdan biri Gül'ün de bu durumu bildiğini belirterek “Abdullah Bey ilkeli gibi durur ama özünde hem çok cesur değildir hem de duruma göre çabuk şekillenebilir” dedi. Erdoğan'ın hışmından çekindiği için olabildiğince “düşük profilli” olmaya çalışan Gül'ün son günlerde adının biraz daha geçmeye başlamasını aldığı “mesaja” bağlayan Ankaralı dostum “Türkiye'nin bir kaosa girmesi halinde duruma müdahale edilmesi konusunda uluslararası güçlerin şu anda aklına gelen tek isim Abdullah Gül” dedi. Ankaralı dostuma “Bu konuda Gül'ün yapacak fazla bir şeyinin olmadığını düşünüyorum” dedim. Bana “Neden?” diye sorunca şunu söyledim; “Gül 7 yıl Cumhurbaşkanlığı yaptı. Bıraktığı tek iz bile yok. Hükümetten gelen bütün yasaları anında imzaladı, hiçbirini bırak veto etmeyi eleştirmedi bile. Hep çekingen hatta korkak davrandı.” Ankaralı dostum “O açıdan haklısın ama şu anda Türkiye'de adam yok, uluslararası camia Türkiye'de güvenebileceği, muhatap alabileceği isim arar. Birçok ülke AKP'nin miadının dolduğuna inanıyor ama yerinin nasıl doldurulacağının belirsizliği onları da ürkütüyor” diye karşılık verdi bu sözlerime. “Peki” dedim “Gül'e hazır ol mesajını gönderen kim?” Elbette bir ülke, bir isim ya da bir kuruluş yok. Ankaralı dostum “Sen de bilirsin ki” diye söze girdi ve devam etti; “Uluslararası işler yapan, diplomatik çevreleri tanıyan, girişken işadamlarımız vardır. Bunlar çeşitli bahanelerle toplantılar, yemekler, davetler düzenler. Bu toplantılarda artık Türkiye'nin iyiye doğru gitmediği konuşuluyor. Özellikle Gül'le karşı karşıya gelenler (efendim artık size de iş düşüyor) demeye başladılar. Gül gibi İngiliz tedrisatından geçmiş bir siyasetçi bunun ne demek olduğunu bilir.” Ben yine de Gül'ün bütün ısrarlara rağmen herhangi bir şekilde taşın altına elini koymayacağını düşünüyorum. Ankaralı dostuma “Bak sana bir şey söyleyeyim mi?” dedim “Ne mesaj alırsa alsın bunlar Gül'ün boyunu aşar, zaten o da cesaret edemez, ama de ki cesaret etti, işte bu çok tehlikeli. Çünkü Gül mü Erdoğan mı, hangisi daha tehlikeli olur dersen Gül'ü gösteririm.” Ankaralı dostum “Valla ben de aynı kanıdayım, ama sorun muhalefet boşluğunda. Muhalefet gündemi belirleyemeyince alternatif arayışları da yine AKP içinden aranmaya çalışılıyor. Türkiye artık bu kısır döngüyü aşmalı” dedi.
ŞAŞIRDIM
BU ARKADAŞIN AKLI MI TUTULMUŞ YOKSA BİZİ Mİ SAF SANIYOR?
Şahsın adının önünde “AKP Grup Başkanvekili” unvanı olmasa asla ciddiye almam. Ama koca parti adına konuşunca iş değişiyor. Bülent Turan Gelibolu'da partisinin binasının açılışını yaparken lafı Amerika'daki Reza Zarrab'a getiriyor ve akla ziyan sözler söylüyor. Örneğin diyor ki “Türkiye'den bir vatandaş, başka bir ülkeye altın ihracatı yapmış. Konu bu. Bakın altını çiziyorum. İhracat yapmış adam. Üçüncü bir ülke ‘yapamazsın' diyor. Arkadaş ihracat yapılan sen değilsin, ithalat yapan sen değilsin, biz şu ülkeyle bunu yapmışız. Sana ne, biz eyaletin miyiz?” Sonra Zarrab'la ne ilgisi var. Anlaşılmayacak biçimde sözü Atatürk'e getirerek “Biz Gazi Mustafa Kemal'in şu topraklarda gazi olduğu, şehitler verdiği bağımsız bir ülkeyiz. Bu konuda hiç kimseye hesap verecek halimiz yok” diye konuşuyor. Sonra da iyice coşuyor, muhtemelen “Genel Başkan'a da bir selam çakayım bu arada” mantığıyla “Biz Tayyip Erdoğan'ın yüreğini, yürüyüşünü biliyoruz. O yüzden bir defa daha söylüyorum. Biz Amerika'nın 52. eyaleti filan değiliz. Biz bağımsız Türkiye Cumhuriyeti'yiz. Ticaretimizi yaparız, yanlışımız varsa mahkemeye hesap veririz. Ona göre beraat eder ya da cezasını alırız. Ama iki ülke arasındaki ticarete, üçüncü bir ülke karışmaz” diyor. Ne diyeyim; hep söylediğim gibi “Allahım aklımızı koru.”
KAFAMI BOZAN ŞEYLER
ÖMÜR BİTECEK AMA SAVCILIK HAREKETE GEÇMEYECEK
Bir taksicinin taksisinde unuttuğum telefonumu nasıl yok ettiğini ayrıntılarıyla anlatmıştım. 15 Ekim Pazar günü telefonumu bindiğim takside unutmuştum. Fark edince kendi telefonumu aramıştım. Taksici telefonu açmıştı. Telefonu hemen bana getirmek istemişti ancak bir helikoptere binmek üzere olduğumu söyleyerek telefonu Beylerbeyi'ne bırakmasını rica etmiştim. Taksici de benden para alamayacağını düşünerek telefonun arabasına binen biri tarafından çalındığını ileri sürmüştü. Sonunda karakola gitmiş ve şikayetçi olmuştum. Yapılması gereken çok basitti. Savcılık şikayeti alır almaz telefonun servis sağlayıcısı şirketten “yerinin bulunmasını” talep edecekti. Nedense bunu yapmadılar. Aradan geçen bunca süre içinde de yapmadıkları gibi şikayetçi olduğum kişi hakkında da bir işlem başlatmadılar. Neden? Bilemiyoruz. Ama adliye çevrelerinden aldığım bilgi artık bu tür şikayetlere hiç bakılmadığı yönünde. Savcılar iş yoğunluğu ve tabii bir de FETÖ'cü avı nedeniyle basit gördükleri bu tür hırsızlıklara zaman ayırmak istemiyormuş. Bir adliye yetkilisi savcıların önünde dağ gibi dosya biriktiğini söyledi. Yazık ülkemize. Adliyeyi bu hale getirmeye kimsenin hakkı yok. Ayrıca bu nedenle mağdur vatandaşı kendi başına bırakmaya da kimsenin hakkı olamaz. Savcıların yükü çok
diye ben niye “kirletildiğimi hissettiğim” bir konuda hakkımı arayamıyorum ki?
DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
CHP CİNSİYET KOTASINI İŞİNE GELİNCE UYGULUYOR
Bir ay kadar önce Kurultay hazırlığı yapan CHP'deki mahalle delegeleri seçiminde yaşanan ilginç bir olayı yazmıştım. Şişli Halil Rıfat Paşa Mahallesi'nde yapılan delege seçimlerinde seçimi sadece kadınların aday olduğu bir liste kazanmıştı. Bunun üzerine karşı grup il yönetimine başvurarak seçimlerde “cinsiyet kotasına uyulmadığını” bildirmişti. Sonunda seçilen 6 kişiden 2'sinin delegeliği iptal edilmiş ve karşı listeden iki erkek listeye eklenmişti. Benzer bir durumun Beyoğlu Örnek Mahallesi'nde de yaşandığını öğrendim. Burada tam tersi bir durum oluşmuş. Listedeki tüm isimler erkek. Buna da itiraz edilmiş. Ancak sırf kadınların olduğu listeyi “cinsiyet kotası gereği” değiştiren il yönetimi nedense sırf erkeklerin olduğu liste ile ilgili itirazları kabul etmemiş. CHP'de cinsiyet kotası yöneticilerin işine geldiği biçimde mi uygulanıyor?
BUNU YAZMAK GEREK
KILIÇDAROĞLU'DAN RESTE REST BUGÜN
Siyasette para kavgası bu kez çok vahim boyutta. Çünkü ilk kez Cumhurbaşkanı, hakkında “yurtdışında milyonlarca doları olmakla” suçlanıyor. Şimdi bunun müthiş hesaplaşmasını izleyeceğiz. Erdoğan Kılıçdaroğlu'nu bu iddiasını kanıtlamaya çağırdı ve “Eğer ispatlarsa cumhurbaşkanlığı görevini bırakacağım, ama ispat edemezse o da bırakacak mı görevlerini?” dedi. Kılıçdaroğlu adına bir twit atan CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel de “Bilal'e anlatır gibi tane tane söylüyoruz. Recep Tayyip Erdoğan; yarın işi gücü bırak Genel Başkanımız Sayın Kılıçdaroğlu'nun grup toplantısını pür dikkat izle” dedi. Şimdi bütün gözler bugün yapılacak CHP grubunda olacak. Kılıçdaroğlu'nun elinde gerçekten bir kanıt var mı? Varsa bile bu Erdoğan tarafından yeterli kabul edilecek mi? “İspatlasın cumhurbaşkanlığını bırakacağım” dediğine göre ya gerçekten yurtdışında hiç parası yok, ya bunun belgelenemeyeceğini düşünüyor ya da Kılıçdaroğlu'nun elinde varsa eğer göstereceği belgelere itibar etmeyecek. Tabii bana sorarsanız bu olay başından beri tuhaf bir seyir izliyor. Kılıçdaroğlu bu sözleri geçen hafta salı günü grup toplantısında yaptı. AKP cephesinden hiç ses çıkmadı. Ertesi gün gazetelerde de bu haber neredeyse hiç yer almadı. Bir tek Hürriyet birinci sayfasından çift sütunluk bir haber yayınladı. Üç gün sonra cuma günü Erdoğan'ın avukatları Kılıçdaroğlu aleyhine 1.5 milyon liralık dava açıldığını söylediler. Buna da CHP kanadından hiç ses gelmedi. Erdoğan ancak 5'inci gün büyük bir öfkeyle Kılıçdaroğlu'na hakaretler yağdırdı ve restleşti. Bunların hepsi bana çok tuhaf geliyor. Bakalım bugün neler olacak?
Can Ataklı: Korkusuz