Can Ataklı: Kılıçdaroğlu ve FETÖ'cülerin bulunduğu fotoğraf karesi bulmak çok zordur. Hele Fetullah Gülen'le hiç bulamazlar.
MERAK ETTİĞİM ŞEYLER
SİSİ VE ESAD DA LİDERLER ZİRVESİ'NE GELECEKLER Mİ?
Beklenmedik olaylar beklenmedik sonuçlara yol açar. Amerikan Başkanı Trump'ın “Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıdıklarını” açıklaması Ortadoğu ve İslam coğrafyasında büyük tepki yarattı. Tabii sadece bu bölgede ve İslam ülkelerinde değil dünyanın birçok ülkesinde tartışılıyor bu karar. Şu ana kadar Amerika'nın yanında açıkça yer aldığını söyleyen ülke yok. Ancak bu Amerika'nın tek başına kalacağı anlamına gelmiyor. Birçok ülke açıkça “Kudüs İsrail'in başkenti olamaz” demiyor. Genellikle “Amerika'nın kararı bölgede olumsuz sonuçlar doğuracaktır, Amerika bu kararını tekrar düşünsün” yönünde söylemler şu anda daha önde. Amerika'nın kararına en büyük tepki Türkiye'den geldi. AKP Genel Başkanı Erdoğan herkesten önce ortaya atılarak Amerika'nın kararına karşı çıktı ve “Bu sürerse İsrail'le diplomatik ilişkilerimizi kesebiliriz” dedi. Gerçi eylemi yapan Amerika, biz neden Amerika ile değil de İsrail ile ilişkimizi kesiyoruz, bunu anlamak zor. Erdoğan Amerika'yı kınamak İsrail'le ilişkilerin kesilebileceğini açıklamakla kalmadı, İslam İşbirliği Teşkilatı'nın dönem başkanı olmasının avantajını kullanarak İstanbul'da bir liderler zirvesi yapılacağını da açıkladı. Erdoğan'ın verdiği bilgiye göre İslam ülkelerinin liderleri 13 Aralık Çarşamba günü İstanbul'da bir araya gelecek. Şimdi merak edilen ki ben de son derece merakla bekliyorum, bu liderler zirvesine katılım ne oranda olacak? Zirvenin adı “liderler” olduğuna göre İslam İşbirliği Teşkilatı'na üye ülkelerin liderleri gelecek İstanbul'a. Yani çok özel bir durum yoksa herhangi bir ülkenin lideri bu toplantıya “vekilini” gönderemez. O halde 13 Aralık günü İstanbul'da Suudi Kralı'ndan, İran Cumhurbaşkanına, Malezya Başkanından Katar Şeyhine, Fas Kralı'ndan Azerbaycan Cumhurbaşkanına liderler gelecek. Başta Erdoğan olmak üzere saraydaki danışmanları iki gün boyunca Müslüman ülkelerin liderlerine telefon ettiler. Malezya, Tunus, İran, Katar, Suudi Arabistan, Pakistan, Endonezya, Filistin, Ürdün'le ilk görüşmeler yapıldı. Dün de bütün ülkelerin liderlerine gönderilecek çağrı mektubu hazırlandı. Mısır ve Suriye de bu teşkilatın üyeleri. Bu durumda Mısır adına Sisi'nin, Suriye adına da Esad'ın İstanbul'a gelmesi gerekiyor. Ancak her iki liderle de Erdoğan'ın “şahsi” anlaşmazlıkları var. Peki, ne olacak? Erdoğan bu iki lideri de davet edecek mi? Etmek zorunda, çünkü aksi takdirde İsrail'e karşı büyük bir İslam Birliği oluşturma çabası daha ilk anda sekteye uğramış olacak. Sisi ve Esad davete uyacaklar mı? Esad özel durumu nedeniyle zirveye katılmayabilir ama Sisi'nin bir bahanesi olamaz herhalde. Yazımın başında “beklenmedik olaylar beklenmedik sonuçlara yol açar” demiştim. Bu toplantı belki de Türkiye'nin Mısır ve Suriye ile normalleşmesi açısından olumlu bir sonuç doğurur, konuya iyi yönden bakmalı belki de.
CANIMI SIKAN ŞEYLER
HAVUZ YASAK MESCİT SERBEST; YOK DAHA NELER
Zeytinburnu Belediye Meclisi kendi sınırları içinde yapılacak 10 bin metrekareden büyük sitelerde açık havuz yapılmasını yasaklamış. Bunun yanı sıra her siteye binalardan bağımsız bir mescit yapma şartı konulmuş. Neden? Nedeni çok belli değil mi? Laik düzeni orasından burasından iyice hançerlemek, bu konuda sorun yaratıp kamuoyu oluşturmak ve Türkiye'yi gittiği “din devleti” yolunda hazırlamak. Havuz istemiyorlar. Çünkü havuza insanlar mayolarıyla giriyorlar. Güneşleniyorlar. Bu da “inançlı” insanları rahatsız ediyor. Sitelerinde ortak havuz bulunmasını istemeyenler elbette olabilir. Bazı müteahhitler de havuzsuz siteler yaparak bu tür müşteri profiline yönelebilirler. Ama bir belediye “havuz yapamazsın” şartı koyamaz. Her siteye mescit mecburiyetini ise anlamak mümkün değil. Çünkü siteler konuta değil de işyerine yönelik yapılırsa bu anlaşılabilir ama bunlar konut siteleri. Yani herkes bu sitelerin içindeki evlerde oturuyor. O halde namazını kılacak olanlar için ayrı bir yer yapmaya gerek yok. Herkes namazını evinde kılar, ille “imam olsun önümde” diyorsa yakındaki bir camiye gider. Şimdi bazı din bilgisizleri “Cuma ve bayram namazları ne olacak?” diyebilirler. Bizde namazgâhlara mescit denir genellikle. Yani namaz kılmak isteyenlere göre hazırlanmış kapalı alanlardır mescitler. Mescitlerde imam olmaz. Minber de olmayacağı için hutbe de okunmaz. Kısacası mescitlerde cuma ve bayram namazı gibi cemaatle kılınan namazlar kılınmaz. Konut sitelerinde mescit dayatması güya inançlara saygı adı altında yapılan din istismarından başka bir şey değildir.
BUNU YAZMAK GEREK
AKP GENEL BAŞKANINA ELEŞTİRİ CUMHURBAŞKANINA HAKARET OLAMAZ
Ana muhalefet partisi genel başkanı ve bazı yöneticileri hakkında “Cumhurbaşkanına hakaret” nedeniyle soruşturmalar açılıyor. Savcılar bu konudaki fezlekelerini meclis başkanlığına göndermeye başladı. Ancak şimdi ortada bir sorun var. Erdoğan cumhurbaşkanı mı yoksa AKP genel başkanı mı? Örneğin CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Erdoğan'a yönelik çok ağır sözler söylüyor. Erdoğan'ın avukatları da bu sözlere davalar açıyorlar. Gerekçe olarak da cumhurbaşkanına hakareti gösteriyorlar. İyi hoş da Kılıçdaroğlu örneğin Erdoğan'ın AKP Grup toplantısında yaptığı konuşmaya dayanarak eleştirilerde bulunuyor, Erdoğan'ın kullandığı bazı kelimeleri kullanıyor. Kılıçdaroğlu bu sözleri yüzünden soruşturmaya uğruyor. Buradaki önemli nokta şu; Kılıçdaroğlu ile Erdoğan birbirlerine aynı hakaret kelimelerini etseler, bizdeki uygulamaya göre Kılıçdaroğlu'nun sözleri suç kabul edilirken Erdoğan'ın sözleri “normal siyasi çekişme sonucu sarf edilmiş sözler” olarak değerlendiriliyor. Çünkü örneğin “alçak” kelimesini bir siyasi parti liderine yönelik söylerseniz mahkemede bu kelimenin hakaret olup olmadığı tartışılabilir. Ancak aynı sıfatı cumhurbaşkanına yönelik kullanırsanız mahkemede böyle bir tartışma olmaz, direkt suçlu kabul edilirsiniz. Şu anda Erdoğan hem cumhurbaşkanı hem de parti genel başkanı. O halde kendisine yönelik her sözün “nerede, ne için” söylendiğinin de mutlaka saptanması gerekiyor. Aksi takdirde Erdoğan'ı eleştirmenin aynı zamanda cumhurbaşkanına hakaret olarak nitelenmesi gibi bir durum doğar ki bu da kabul edilemez.
UYARI
KILIÇDAROĞLU'NUN FOTOĞRAFINI İSTİSMAR ETMEK BAŞA İŞ AÇAR
Yandaş medya “mal bulmuş” gibi bir fotoğrafın üzerine atladı hafta içinde. Fotoğrafta CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile kalabalık bir grup görünüyor. Bu kişilerden biri iktidar tarafından Amerika'ya Zarrab'la ilgili sahte belge götürmekle suçlanan eski milletvekili var. Kalabalık içinden iki kişinin de FETÖ'cü olduğu ileri sürülüyor. Bunlardan biri de bilmem nerenin imamıymış. Bilgiler doğru mu bilemem, Kılıçdaroğlu o fotoğrafı hangi amaçla çektirdi, fotoğraftaki herkesin kim olduğunu biliyor mu, o konuda da bir fikrim yok. Ancak yandaş kesimi uyarmak isterim. Kılıçdaroğlu ve FETÖ'cülerin bulunduğu fotoğraf karesi bulmak çok zordur. Hele Fetullah Gülen'le hiç bulamazlar. Belki bu yayınlanan fotoğraf gibi bir iki tane daha çıkar. Ama iş fotoğraf yayınlama savaşına varırsa AKP'liler herhalde çok zorda kalırlar. AKP'lilerin, en tepeden en aşağı kadar çektirdikleri bu tür kalabalık hatıra fotoğraflarında FETÖ'cülerin olmaması neredeyse olanaksız çünkü.
FIKRA GİBİ
İBB TRUMP'A HADDİNİ FENA HALDE BİLDİRDİ
Düne kadar “yaşasın Trump reisimizi aradı” diye sevinç gösterileri yapan yandaşlar, Kudüs kararıyla bir anda ters yüz oldu. Şimdi herkes elinden geldiğince “durumdan vazife çıkarmaya” ve Erdoğan'ın hoşuna gideceğini düşündükleri eylemlere kalkışıyorlar. Kimi bayrak yakıyor, kimi namaz sonrası sokaklara dökülüyor, kimi Amerikan sigarasına boykot uyguluyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi de Trump'a haddini bildirmek için ilginç bir yöntem bulmuş. Metrobüsün Mecidiyeköy çıkışındaki tünellerdeki “Trump Tower” yazılı yönlendirme tabelalarını kaldırmış. Yerine sadece AVM yazan tabelalar asılmış. Gerçi üzerinde Trump Tower yazan tabelalar aslında belediyenin astığı tabelalar değil. Bu tabelalar Trump Tower yönetimi tarafından para karşılığı astırılıyor. Bugünkü yandaş medyada şöyle bir haber okuyabilirsiniz; “İBB Mecidiyeköy'de tepki yaratan Trump Tower yönlendirme tabelalarını kaldırdı. Karar vatandaşlar tarafından çok olumlu bulundu.” Yahu Türkiye'yi gerçekten komedi ülkesi haline getirdiler.
Can Ataklı: Korkusuz