loading
close
SON DAKİKALAR

Can Ataklı: Kuyruğu dik tutacağız derken komik duruma düşüyorlar

Can Ataklı
Tarih: 04.01.2018
Köşe: Günlük Yazılar

Can Ataklı: Deyin ki vatandaşın tepkisi üzerine bir projeden vazgeçilmiş, ne var bunda, onur kırıcı bir şey değil ki, tam tersine demokratik bir tavırdır bu.

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

TUNUS'TA REZİL OLMUŞUZ

AKP Genel Başkanı sık gittiği yurtdışı gezilerine bir alay gazeteci götürüyor. Gerçi bunların hepsine gazeteci demeye dilim varmıyor. Bir kısmı fedai, bir kısmı tetikçi bir kısmı da durumdan vazife çıkarıp cebini dolduran cinsten sözde gazeteciler. Bu tür gezilerin bir özelliği ne “ne yazılması” ya da “söylenmesi” gerekiyorsa bunun bizzat AKP Genel Başkanı tarafından belirlenmesi. Gerçi bu durum yurtiçinde de geçerli ama Erdoğan Türkiye'deyken yanında hep iliştirilmiş gazeteci taşıyamıyor, bazen gittiği yerde bir gazeteci çıkıntılık yapıp soru falan soruyor. Yurtdışına gidenler ise bu konuda çok tembihli ve iyi eğitimli. Uçaktaki sözde röportajlar aslında AKP Genel Başkanı'nın kendine sorup cevapladığı sorular. Sözde gazetecilere düşen tek şey hatıra fotoğrafı çektirmek. Bazıları Erdoğan'ın söylediklerini yazdıktan sonra hepsi abdesthane bardağı gibi dizilmiş tüm gazetecilerin fotoğrafını yayınlıyor. Bazıları kurnaz ya o kare içinden kendisinin Erdoğan'la yan yana göründüğü bölümü kullanıp “Sayın Cumhurbaşkanımız gazetemize özel demeç verdi” diyor. Gazeteciliğimizin hali bu olunca bu tür dış gezilerde ne olup bittiğini öğrenmemiz de mümkün olmuyor. Erdoğan Türkiye'deyken iyi kötü birçok gazeteci izleyebiliyor, soru sormayıp uzaktan izlese bile namuslu gazeteciler izlenimlerini aktarabiliyor. Oysa yurtdışı öyle değil. İstenirse her şey sır olarak bile kalabiliyor. Fedai ve tetikçiler zaten bunu gönüllü olarak yapıyor bir parça meslek ahlakı olanlar da öyle korkutuluyor ki isterlerse bir şey yazsınlar, söylesinler. Bu nedenle AKP Genel Başkanı'nın son Afrika gezisinin son durağında neler olduğunu tam öğrenemedik. Mecburen Fransa ve Tunus medyasına bakıyoruz. Buralarda yazıldığına göre Erdoğan'ın Tunus gezisi tam bir facia olmuş. Bir kere programda iki gün görünen gezi gece yarısı 02.00'de başladıktan sonra ertesi gün saat 18.00'de sona ermiş. Çad'dan neredeyse komşusu olan Tunus'a niye gece yarısından sonra gidilir bilemiyorum. Tunus'ta yayınlanan Tunisie Numerique Gazetesi ziyareti “Erdoğan, ‘hareketli' ve ‘hayal kırıklığı içinde' geçen yarım gün sonunda Tunus'tan ayrıldı'' başlığı ile duyurdu. Gazeteye göre, Erdoğan, kendisini havalimanında Dışişleri Bakanı'nın karşılamasından memnun olmadı. Öte yandan habere göre Erdoğan'ın korumaları havalimanında güvenlik görevlilerine güçlük çıkardı. Yine Tunus medyasında çıkan haberlere göre Erdoğan'ın Tunus Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nın girişinde Rabia işareti yapması rahatsızlık yaratmış. Tunus Cumhurbaşkanı Béji Caied Essebsi'nin Erdoğan'ın yüzüne bakarak “Tunus'un bir tek sembolü, bir tek bayrağı vardır, başka da işareti yoktur, ne Rabia ne başka bir şey” demiş daha sonra da “Konuklarımızın bizim hassasiyetlerimize uygun davranmasını beklerdik” diye eklemiş. Erdoğan Tunus'ta önceden planlanan birçok görüşmeyi yapamadığı gibi bazı siyasi parti başkanları onuruna verilen öğle yemeğine de katılmamış. Yine Tunus'ta yayın yapan Business News ise Erdoğan'ın ziyaretini “Tunus'ta Bir Diktatör: Erdoğan” başlığıyla duyurmuş. Haberde, “Erdoğan'ın bütün dış gezilerinde olduğu gibi Tunus'ta da gazeteciler ve sivil toplum aktivistleri tarafından protesto edildi” denmiş. AKP Genel Başkanı'nın uçağında 20'yi aşkın gazeteci olmasına rağmen Türkiye kamuoyu bu haberleri hiç öğrenmedi. Hiçbir gazeteci Tunus'taki programın yarıda kesildiğini yazmadı. Hiçbiri Tunus'taki soğuk havaya değinmedi. Türkiye'de insanlar Erdoğan'ın başarılı bir gezi yapıp döndüğünü sandı. Akıllarda kalan tek şey ise sanıyorum bizdeki zeytin ağaçları katledilmek istenirken Tunus'tan zeytinyağı alacağımızın iftiharla duyurulması olmuştur belki de.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

NERDE BU DEVLET, NERDE BU ÜLKENİN BAKANI VALİSİ EMNİYET MÜDÜRÜ?

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener Sözcü yazarı Saygı Öztürk'e verdiği röportajda “Tokat ve Konya'da milis gül erine silah eğitimi verildiğini” duyduklarını bu konuda “hükümetten açıklama beklediklerini” söyledi. Meral Akşener sıradan biri değil. Öncelikle bir parti başkanı. Bir dönemin İçişleri Bakanı. Bir şey söylüyorsa ciddiye alınması gerek. Ama bizde ne oluyor? Herkes kafasını kuma gömüyor. Başkanına yaranmak için Kılıçdaroğlu'na “Bittin sen” diye kabadayı ağzıyla seslenen İçişleri Bakanı ortalıkta yok. Tokat'ın ve Konya'nın valilerinden tık bile çıkmadı. Yine bu iki ilin emniyet müdürlerini de ara ki bulasın. Bir tek AKP sözcüsü Mahir Ünal konuşuyor o da ısrarlı soru karşısında ıkına sıkına yapılan bir konuşma. Üstelik bu kadar ciddi bir iddiaya cevap vermek yerine “saldıran bir dil” seçiyor. Aynen şunu söylüyor CNN'de Şirin Payzın'ın sorusu üzerine; “Devlet yerli yerindedir. 24 saat görev yapmaktadır. Böyle bir şey olmaz. Böyle bir şeyi konuşmak her şeyden önce sorumsuzluktur. Bu bir iç savaş çığırtkanlığıdır. Bu nasıl bir sorumsuzluktur. Bu nasıl bir dil. Falanca yerde şöyle bir şey yapılıyormuş, filanca yerde Alevilere şöyle yapılacakmış. 12 Eylül öncesinde de falanca yerde komando eğitimi veriliyormuş. Efendim böyle bir şey olamaz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti yerli yerindedir. 24 saat görev yapmaktadır. Böyle bir şey olmaz. Böyle bir şeyi konuşmak her şeyden önce sorumsuzluktur. Bu bir iç savaş çığırtkanlığıdır.” Sizin de okuduğunuz gibi AKP sözcüsü “Yok böyle bir şey” diyemiyor da ne alakası varsa lafı Alevilere Sünnilere getirerek iç savaştan söz ediyor. Aynı sözcü HÖH'ün de olmadığını ileri sürerek “Halkın Özel Harekâtı diye bir grup çıkıp Anayasa'ya aykırı bir şekilde bir milis olma iddiası ortaya koyduğu anda devlet onun kafasına çöker. Böyle bir şey olmaz” diye konuşuyor. Sözcü nedense bu kişilerin ellerinde silahlarla ve özel donanımlı araçlarla çektirip dağıttıkları fotoğrafları nedense görmezden geliyor.

FIKRA GİBİ

KUYRUĞU DİK TUTACAĞIZ DERKEN KOMİK DURUMA DÜŞÜYORLAR

Bolu'nun doğa harikası Gölcük'e yapılar kondurmak için ihale açılmıştı biliyorsunuz. Boluluların, hatta Bolu'daki AKP'lilerin bile karşı çıktığı bu ihale her zamanki gibi “Biz ne istersek onu yaparız kimse bize karışamaz” mantığı ile yapılmıştı. Sonuç elbette şaşırtmamıştı ve yandaş bir firma kazanmıştı. Şimdi bu ihale iptal edilmiş. Ama su işlerine bakan Veysel Eroğlu “kuyruğu dik tutacak” ya “İhale tepkiler nedeniyle iptal edilmedi, rekabet şartları oluşmadı” diye konuşmuş. Deyin ki vatandaşın tepkisi üzerine bir projeden vazgeçilmiş, ne var bunda, onur kırıcı bir şey değil ki, tam tersine demokratik bir tavırdır bu. Ama demokrasi dendi mi tüyleri diken diken olan bu zihniyet halkın tepkisi üzerine bir şeyden vazgeçmeyi büyük yenilgi gördüğü için hemen ayağa kalkıyor ve “Valla onun için yapmadık” diye hönkürüyor. Ayrıca bakan kuyruğu dik tutma uğruna komik duruma da düşüyor. Çünkü diyor ki “belli rekabet şartları oluşmadı.” İyi de o rekabet şartları ihale yapıldığı gün belli değil miydi? Belliydi. Niye o gün kılınızı kıpırdatmadınız da yoğun tepkilerden sonra böyle bir karara vardınız acaba? Üstelik “Yeni ihale de olmayabilir” diyor. Niye ki? Rekabet koşulları oluşunca elinizi tutan ne? Suyla ilgili bakanın evlere şenlik bir cümlesi daha var yaptığı açıklamada. Diyor ki “Biz hükümet olarak en çevreci partiyiz” diyor sonra da “Hatta” diyor “bütün hayvanlara, çevreye önem veren hükümet bizim hükümetimiz. Vatandaşlarımız hiçbir şeyi merak etmesin, her şey kontrol altında.” Vallahi helal olsun, “hatta” hayvanlara bile önem veriyorlarmış meğer.

KAFAMI BOZAN ŞEYLER

CİNSEL TACİZ TRAFİK KAZASI GİBİ HAYATIN OLAĞAN AKIŞINDA VARMIŞ

Haberi bir arkadaşım söylediğinde “Yok artık daha neler” dedim önce. Bunun üzerine “gir internete bak habere” dedi. Girdim. Aydın'ın gazetelerinden Aydınpost'un manşetindeydi haber. AKP Aydın İl Başkanı Ahmet Ertürk parti merkezinde gazetecilerle konuşurken söylemiş. “Nedir?” diye merak ediyorsunuzdur. Olay şu; Aydın'ın Germencik İlçesi'nin AKP İlçe Başkanı Aydın Menekşe'nin karşı komşusuna cinsel organını gösterdiği iddia ediliyormuş. Gazeteciler bu durumun başkanın yeniden aday olmasını engelleyip engellemeyeceğini sormuşlar. İl Başkanı Ahmet Ertürk “Olabilir” demiş ve eklemiş “Bu durum aday olmasına engel olmaz ki.” Ertürk daha sonra cinsel taciz olayını “trafik kazasına” benzeterek “Hepimiz trafik kazası yaşayabiliriz, hayatın akışında olan şeylerdir bunlar, adaylığa engel olmadığı müddetçe bunlar doğaldır.” Cinsel tacizi “hayatın akışında var olan doğal bir şey” gibi gören zihniyetle bırakın baş etmeyi konuşmak bile pek mümkün olmaz herhalde.

BUNU YAZMAK GEREK

CHP ZİHNİYETİ HER ŞEYE KARŞI DEĞİLMİŞ DEMEK Kİ

İstanbul Büyükşehir Belediyesi 6 metro projesinin ihalesinin iptal edildiğini açıkladı. Dün Halk TV'deki Yazıişleri programımda konuğum İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclis Üyesi Tarık Balyalı'ydı. CHP'li Meclis Üyesi 2016 yılında bu ihalelerin yanlış yapıldığını, gerek fiyatlandırmada gerekse seçimlerde büyük hatalar olduğunu vurguladıklarını belirterek “O zaman bizi dinlemeyenler şimdi ihaleleri iptal ediyorlar. İstanbul trafiğine nefes aldıracak önemli projeler bu yüzden en az üç yıl gecikecek” dedi. Balyalı “burada önemli olan” dedikten sonra şöyle devam etti; “AKP bizi hep hizmetlere karşı olmakla suçluyor. Cehape zihniyeti diyerek sanki biz hiçbir şey yapılmasını istemiyormuşuz gibi halkı etkilemeye çalışıyor. Şimdi gerçek ortaya çıktı.” Balyalı “Görüldüğü gibi biz metroya ya da başka hizmetlere karşı değiliz. Bizim karşı olduğumuz bu hizmetlerin eksik yapılması ya da kişisel rantlara dönüştürülmesinedir” diye konuştu. Balyalı'ya “Bu ihalelerde görevden alınan Kadir Topbaş'ın sorumluluğu yok mu, başkanlıktan uzaklaştırılınca her şeyden kurtulmuş mu olacak?” diye sordum. CHP'li Meclis Üyesi “Olur mu öyle şey, Kadir Topbaş'ın sonuna kadar takipçisi olacağız. Yok öyle istifa bahanesiyle bütün yolsuzlukların hesabını vermeden çekip gitmek” cevabını verdi.

Can Ataklı: Korkusuz

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları