Bu süreçte teklif gelse bile asıl amacıma ve siyasi ilkelerime uygun olmadığı için İstanbul’da herhangi bir ilçe adaylığını da kabul etmeyeceğimi açıklamıştım.
Peki ne oldu da, CHP’den değil de DSP’den bir ilçe belediye başkan adaylığını kabul ettim?
CHP İLKELİ DAVRANMADICHP Genel Başkanı İstanbul adayının anketler sonucu belirleneceğini açıklamıştı.
Oysa CHP öncelikle Büyükşehir’de bu kararını uygulamadığı gibi bazı yerlerde yapılan eğilim yoklamalarının bile neredeyse hiçbirine uymadı.
İstanbul Büyükşehir adayı, kamuoyunda yaratılan algının ve bu algıyı yaratan kimi egemen kesimlerin etkisi altında belirlenirken, ilçe adaylarının seçiminde ise parti içi güç odaklarının bilek güreşi karar verici en önemli faktör oldu.
İktidarın yolsuzluklarının bir bir ortaya çıktığı, Başbakan’ın diktatörlüğe soyunduğunun kanıtlarının artık saklanamadığı, toplumdaki endişenin doruk noktasına çıktığı bir dönemde, seçimlerde bir umut olarak parlaması beklenen CHP’nin ilkeli davranamaması, adaylarını saptarken kirli ittifaklar içindeymiş gibi görüntü vermesi büyük hayal kırıklığı idi.
ADAY DAYATMASICHP İstanbul’da kazanmaması neredeyse olanaksız olan 3 ilçede aday seçimini bir dayatma olarak sundu kamuoyuna.
Beşiktaş, Kadıköy ve Bakırköy’de adaylar, “ceketimizi koysak bile seçilir” mantığı ile halkın eğilimine göre değil, parti içi güç çekişmelerinin dengelerini korumaya yönelik olarak belirlendi.
Halka “koyun muamelesi” yapan bu dayatmaya karşı çıkmak demokrasiye inanan, kişisel çıkarların değil kamu hizmetinin peşinde olan herkesin görevidir.
İşte ben de bu tepkiyi göstererek “başka çareniz yok, biz kimi aday gösterirsek oyunuzu ona vermek zorundasınız” anlayışını yıkmak için “Oylar kimsenin tapulu malı değildir” dedim ve Beşiktaş’ta adaylığımı ilan ettim.
OYLAR BÖLÜMÜYOR
AKP iktidarının yıkılmasının ancak oyların CHP’de birleşmesi sayesinde gerçekleşebileceğine inanan ve sayısı hayli yüksek olan bir kesim “oylar bölünmesin” sloganı ile isimler, fikirler, tutum ve davranışlar, karakterler ne olursa olsun CHP’li adayların desteklenmesini istiyor.
Bu elbette anlaşılabilir bir taleptir.
Türkiye’yi uçuruma götüren AKP iktidarını durdurmak için kazanma ihtimali yüksek olan partide ve adayında birleşmek en doğru olandır.
Ama şurası da unutulmamalıdır ki AKP oylarında bir eksilme olmadığı takdirde “oylar bölünmesin” sloganının da bir anlamı yoktur.
Ancak kamuoyunda oluşan algı sonucu “CHP’ye verilmeyen her oyun AKP’ye yarayacağı” düşünülüyor.
Beşiktaş özelinde ise “oyların bölünmesi” ve bunun sonucunda “aradan AKP’nin çıkması” mümkün değildir.
YÜZDE 77’LİK DESTEKBeşiktaş’ta son yerel seçimlerde CHP adayı İsmail Ünal 69.8 oranında oy aldı. Seçime DSP adayı olarak katılan Ayfer Atay ise yüzde 8.4’te kaldı. İki partinin Beşiktaş’taki toplam oyu yüzde 77.2. Bu ilçedeki AKP oyu ise yüzde 15.6’da kalıyor.
Yani Beşiktaş’ta oylar kaça bölünürse bölünsün AKP’nin kazanma ihtimali hiç yok. Sadece AKP değil bu koşullarda CHP dışında başka bir partinin kazanma şansının da olmadığı görülüyor.
İşte CHP yönetimini Beşiktaş’ta “ceketimi koysam seçilecek” fütursuzluğuna iten ve Beşiktaş halkını “koyun yerine koyduran” tavrına cesaretlendiren budur.
BEŞİKTAŞ’A HAKARETAdaylık sürecinde Beşiktaş için 17’si CHP İstanbul İl Başkanlığı’na, 9’u CHP Genel Başkanlığı’na olmak üzere tam 26 kişi adaylık başvurusu yapmıştı. CHP yönetimi “kazanılması kesin” olan bu ilçede 26 adayı bir kenara bırakarak tek özelliği Büyükşehir Belediye Başkan adayının avukatı olmak olan bir kişiyi aday gösterdi.
Bu, yıllardır hiç bıkmadan usanmadan CHP’ye destek veren Beşiktaş halkına hakarettir.
İşte ben de buna isyan ederek DSP’den adaylığımı ilan ettim.
Oy hiç kimsenin “çantasındaki keklik” değildir.
“Çaren yok, benden başkasına oy veremezsin” mantığı ile kimse Türkiye’nin en seçkin ilçesinin halkına dayatma yapamaz.
Can AtaklıGazeteci - DSP Beşiktaş Belediye Başkan Adayı