Can Ataklı; Kimse 'Kuran okunması neden rahatsızlık veriyor' falan gibi aptal sorular da sormasın lütfen. Burası okul. Bunu yapmaya hakkınız yok.
İstifa ettirilen il başkanlarının hangisi…
Bİ SORALIM BAKALIM
İktidar partisinde tuhaf şeyler oluyor. Tabii bunlar bize göre tuhaf belki de. Çünkü parti içinde kimsenin itirazı yok. Herkes olanları izliyor ve hiçbir yorum yapmıyor.
AKP Genel Başkanı Erdoğan referandumdan bu yana partisini hallaç pamuğu gibi atıyor. Önce “Metal yorgunluğu var” dedi. Partinin yönetim kademelerindekilerin yorulduğunu bu nedenle başarısız sonuçlar alındığını söyledi sonra da “Yönetim gençleşmez, yenilenmezse 2019'da kazanamayız” dedi.
Erdoğan metal yorgunluğunu partililer belki de fazla ciddiye almayınca suçlamalarının ciddiyetini artırdı. “Yolsuzluk yapanları istemiyorum” dedi. Sonra daha da yükseltti çıtayı; “İhanete varan davranışlar içinde olanlar var” diye konuştu. “Bunlar kendilerini biliyorlar. Kendiliklerinden ayrılsınlar” demeye kadar vardırdı suçlamaları.
Sonunda AKP içinde “istifalar” başladı. Kimse istifaları sorgulamadı bile.
Şimdi belli ki sıra en büyük operasyona geldi. Erdoğan'ın 12 İl başkanından istifasını istediği bildirildi. Bunların 6'sı istifalarını verdiler. Diğerlerini bekliyoruz bakalım kimler çıkacak. Yoğun söylentilere göre Ankara ve İstanbul İl başkanları da topun ağzında.
Şimdi tabii insan ister istemez merak ediyor. Bu istifa ettirilen il başkanlarından hangisi hırsız? Ya da yolsuzluğa karışanlar hangileri? Bu il başkanlarından ihanet içinde olanları bilen var mı? Metal yorgunu olan il başkanı var mı bu liste içinde?
AKP'liler kızabilir, istifa eden il başkanları alınabilir bu cümlelerime. Ama buna hakları yok. Ne zamandan beri Erdoğan'ın hakaretlerine maruz kalıyorlar. İçlerinden bir tane bile haysiyetli adam çıkıp da “sayın genel başkan, bu suçlamalarınız çok ağır, lütfen partimizdeki hırsızları, yolsuzluğa karışanları, ihanet içinde olanları açıklayın, niçin herkese töhmet altında bırakıyorsunuz” demedi diyemedi.
Böylelikle istifa eden herkes hakkında ister istemez “kuşkular” doğdu. Ancak parti içindeki korku o kadar derinleşmiş ki, herkesin “Vay canına hırsızmış, ihanet içindeymiş” diye öfkeli bakışlar attığı il başkanları, parti yöneticileri ağızlarını açıp “Bu bize yapılan haksızlıktır” bile diyemediler.
Biat kültürü AKP'yi çok çürütmüş, partide namus ve onur bırakmamış. Ama şunu da söylemeden edemeyeceğim. Bu biat kültürü bir dönem çok iyi işliyor gibi görünebilir. Buna karşı bir gün gelir sigortalar bir atar, her şey alt üst oluverir. Ayrıca biat kültüründe ahlak ve vicdan da yoktur. Dün taparcasına sevdiklerini bugün yerin dibine sokabilirler.
CANIMI SIKAN ŞEYLER
MEĞER HEPSİ DE TEOG'DAN ÇOK BUNALMIŞLAR
AKP genel başkanı Tayyip Erdoğan bir akşam vakti “TEOG kalkmalı” dedi TEOG hemen kalktı. TEOG iyi bir şey miydi? Benim yaşamımla ilgili bir bağlantısı olmadığı için tam bilemiyorum ama öğrencilerin yarış atına döndürüldüğünü söylüyorlardı. Gerçi daha önceki yıllarda yapılan benzer başka sınavlar da öğrencileri çok bunaltıyordu, onu biliyorum. Zaten TEOG dedikleri de eski sınavların yeni ambalajlı halinden farklı değil galiba.
Burada beni şaşırtan daha doğrusu canımı sıkan ilgili bakan ve bürokratlarla yandaş yalaka kalemlerin hemen “TEOG” zaten çok kötüydü, değiştirilmesi gerekiyordu” türü açıklamalar yapmaya başlamaları.
Allahaşkına Erdoğan söyleyinceye kadar bir kişinin bile aklına neden gelmedi şu TEOG'un beter bir şey olduğunu söylemek Erdoğan söyleyince kafalarına saksı düşmüş gibi hepsinin birden “Valla harika oldu kaldırılması” demelerine gülelim mi, ağlayalım mı bilemiyorum. Ama bildiğim şu var ki, hepsi “TEOG iyi ki kaldırıldı” diyorlar da yerine ne yapılacağına bir karar veremiyorlar. Kimileri “Bu yıl için artık çok geç sınav yapılmalı” derken diğer kesim ise belli ki Erdoğan'ın hışmından korkarak “Yok yok bu yıl yapılamaz, kaldıralım gitsin” diyor. Sonunda Milli Eğitim Bakanı olan kişi bu yıl TEOG sınavı yapılmayacağını açıkladı. Ne var ki TEOG'u kaldırmak kimsenin aklına gelmemiş olduğundan yerine ne yapacağını da bilmiyorlar. Özel okullarla toplantılar yapılacakmış önümüzdeki hafta. Ya özel okullar ayak direrse ne yapacaklar? Tabii sıkmaz ama ben sorayım yine de.
KOMİK
ERKEKLERİN OTOBÜSÜNE DE KADINLAR BİNMESİN
Malatya'da kadınlarla erkeklerin otobüsleri ayrıldı. İlk defa duyduğum “trambüslere” artık kadınlar ayrı erkekler ayrı biniyorlar. Amaç kadınları erkeklerin tacizinden korumak olmalı. Bazı büyük kentlerde “bu dinimize uymuyor” diyerek kadınlara saldıranların artması üzerine Malatya Belediyesi kadınları böyle korumak zorunda kalmış galiba. Malatyalı erkekler kendilerini potansiyel sapık gören bir zihniyete karşı ne diyor bilemiyorum, ama gelen ilk haberlere göre Malatyalılar uygulamadan memnunmuş. Öğrendiğime göre şoförü de kadın olan kadın otobüslerine erkekler hiçbir şekilde binemiyormuş. Buna karşı kadınlar şoförü de erkek olan erkeklerin otobüsüne binebiliyormuş. Şimdi bu durumda iki sorun var. Birincisi erkeklerin otobüsüne binen kadınlar “hafif” mi sayılacak. “Beni taciz edebilirsiniz” mesajı verdiğini mi düşünecek erkekler? İkincisi karısıyla birlikte durakta bekleyen erkek namusunu korumak için karısını kadınlar otobüsüne bindirip kendisi erkekler otobüsünü mü bekleyecek? Haydi bir soru daha. Erkek çocukların kadın otobüsüne binme yaşı kaç olacak? Otobüslerde “babasını da getirseydin bari” türü hamam esprileri yapılacak mı?
Ülkemizi “dincilik” uğruna nasıl da çekilmez hale getiriyorlar.
DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
CEMAATÇİ AYDINLARIN ZAVALLI HALİ İNSANIN İÇİNİ BURKUYOR ASLINDA
Aylar sonra cemaatçi aydınlar Ali Bulaç, Şahin Alpay ve Mümtazer Türköne hakim önüne çıktılar. Ali Bulaç siyasal İslamcı bir entelektüel. Şahin Alpay sol-komünizmden gelen bir aydın. Mümtazer Türköne de milliyetçi-muhafazakâr kesimin entelektüel isimlerinden biri.
Üçünün ortak özelliği Fetullah Gülen cemaatinin ateşli destekçileri olmaları. Türk Ordusu'nun yok edilme çabalarında, sol aydınların kirletilmesinde, laik Atatürkçü kesimin karalanmasında, Atatürk ve devrimlerine yönelik karşı devrim hareketlerine su taşınmasında çok büyük emekleri vardı. İnsanlar hakkında kumpaslar kurulurken arkalarındaki cemaatin tanrısal bir güç olduğu vehmine kapılmışlar ve parmaklarını beğenmedikleri herkese sallayarak sözde demokrasi ve hukuk dersi vermişlerdi, herkese bildirmişlerdi.
Sonra cemaat Erdoğan'la paylaşım sorunu yaşadı. Erdoğan cemaatin üzerine yürüdü. Bu isimler kendilerini azametin sihrine öyle kaptırmışlardı ki “Sen de kim oluyorsun” diyerek bayrak açtılar. Erdoğan affetmedi. Hepsini hapse attırdı.
Şimdi ilk duruşmalarında savunma yapıyorlar. O koca entelektüeller zavallı bir halde yalvarıyorlar iktidara. “Biz ettik sen etme, çok pişmanız, bilsek cemaatin arkasında durur muyduk, ne olur bizi bu yaştan sonra hapiste tutma, ne istersen yaparız” diyorlar. İlk savunmaları okurken inanın içim ezildi. Hepsini tanıyorum. O yalvar yakar halleri sanıyorum ömür boyu hapis cezasından bile daha ağır gelecektir bir süre sonra onlara. Tayyip Erdoğan belki insafa gelip bunları hapisten çıkarır. Öyle bir hava da var galiba çünkü Erdoğancı yazarların çoğu “Bunları bırakalım artık” kıvamında yazılar yazıyor. Hapisten çıktıklarında yaptıkları “yalvaran” savunmaların altında ömürlerinin sonuna kadar ezileceklerdir.
KAFAMI BOZAN ŞEYLER
OKULU AÇARKEN KURAN OKUYAMAZSINIZ
İktidar aklına gelen her yerde Kuran okutuyor. Ne şirket açılışı ne market açılışı, ne milli bayram dinlemiyor. Kuran okutulması sanki devletin günlük rutin işlerinden biri haline geldi.
Ancak her işte olduğu gibi bunda da istismar had safhaya geldi. Önceki gün İzmir Torbalı'daki Şehit Onur Ensar Ayanoğlu Ortaokulu'nda eğitim öğretim yılının açılış töreni Kuran ile yapıldı.
Bunu yapmaya kimsenin hakkı yok. Okullarda din dersi olması, Kuran, Peygamberimizin hayatı gibi dersler konulması başkadır okul açılışının İstiklal marşı yerine Kuran okunmasıyla başlatılması başkadır.
Kimse “Kuran okunması neden rahatsızlık veriyor” falan gibi aptal sorular da sormasın lütfen. Burası okul. Bunu yapmaya hakkınız yok.
Can Ataklı - Korkusuz