Çanakkale savaşı tarihimizin en kahramanca ama en acı veren zaferlerinden biri. Binlerce insanımızı yitirdik, ama yıkılmadık.
Çanakkale savaşı tarihimizin en kahramanca ama en acı veren zaferlerinden biri. Binlerce insanımızı yitirdik, ama yıkılmadık.
Çanakkale zaferi Kurtuluş Savaşını’nın da ışığını yakan, Türkiye’nin makus talihini değiştiren büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün bir meşale gibi Türkiye’yi ışığa boğmasını sağlayan zaferdir aynı zamanda.
Hepimizin Çanakkale Zaferini bu zaferden başlayan süreçte kurtuluşumuzun anlamını bilmemiz gerektiğine inanıyorum.
Bugün sizlere Çanakkale Zaferi ile ilgili günümüze de gönderme yapan Erhan Tığlı’nın bir taşlamasını sunmak istiyorum;
Şanımızdır Geçmişten Geleceğe
Düşman yığdı karşımıza demirini çeliğini
Siperler döndü kıyamete
Bora, fırtına olmuş yağıyordu
Kurşun, top-tüfek ve gülle
Ama Mehmetçik tınmıyordu bile
Yıkıyordu elinin tersiyle
İnsanlık düşkünlerini yere
Ne işin var burada diye...
Akıyor akıyordu sel gibi
Dalıyordu doludizgin
Şehitliğin gül bahçesine.
***
Ders al bu destandan ey genç!
Saklanma köşe bucakta
Sarmasın benliğini kara düşünce
Savaş kötülerle kelle kucakta
Kaçma sorumluluktan iş başa düşünce.
Çiçekler derle atanın gücünden
Olma miskinliğe kul köle
Kalk ayağa, durma öyle
Hadi koş, hadi coş, hadi gürle!
*****
Yıldırım Tuna’dan bu hafta gelenler
İşin bitmiş
Hayli yaşlı adam çapkınlık yapmak için şehrin “Kırmızı fenerli” otellerinden birine gitmiş, onu odasında gören lolita “Şaka yapıyor olmalısın amca” demiş, “Senin işin bitmiş.. Bitmişşş!” Adam “Nasıl?” demiş. “Bitmiş diyorum, bitti artık..!” Yaşlı adam “Hadi ya?” demiş sevinerek, “Borcum ne kadar?..”
Bir de onu görseydiniz
Küçük Timmy sınıftaki yoklama defterinin üzerine bir sinek resmi çizmiş, sınıf öğretmeni onu sahici zannedip cetvelle patlatıp durmuş üzerine, sınıf defteri yırtılıp gerçek ortaya çıkınca hayli sinirlenip küçük oğlanı babasına şikayet etmek için okula çağırtmış, “Sınıf defteri paramparça oldu“ diyerek. “O da bir şey mi efendim?” demiş adam perişan bir vaziyette, “Bir gece geç saatte arkadaşlarla buluştuğumuz bardan eve geldim, seninki sobanın üzerine çıplak kadın resmi çizmiş, bacaklarımın, kollarımın içini, çenemin altını bir görseydiniz, inanın bir yıl yanık tedavisi gördüm..!”
Tek teşhis
“ D.. Doktor” demiş emekli profesör, “Rektal muayene çok canımı acıttı.. Ne yaptınız öyle?..” Doktor “2 parmağımla birden muayene ettim efendim” demiş. “T.. Tevekkeli.. N.. Neden?” diye sormuş emekli profesör. Doktor cevaplamış: “Hatırlamıyor musunuz? Dersinizin sınavında tek teşhisle yetindim diye beni 1 yıl sınıfta bırakmıştınız efendim..”
Saçmalıyorum
“Kadınlardan anlayan en çapkın erkek” yarışmasına İngiliz, Amerikalı ve bizim Temel katılmış. İlk soru İngiliz’e sorulmuş, “Bir kızla ilk defa çıkıyorsunuz, onu öpmek istediniz, neresinden öperdiniz?” diye.“Ellerinden” diye cevap vermiş İngiliz. Jüri “ Doğru” diye onaylamış. İkinci soru Amerikalı’ya sorulmuş, “Aynı kızla 2. defa buluştunuz, onu öpmek istediniz, neresinden öperdiniz?” Amerikalı “Dudaklarından..” diye cevap vermiş. Jüri cevabın doğruluğunu onaylamış ve 3. yarışmacı Temel’e dönüp sormuşlar “Aynı kızla 3. defa buluştunuz, onu öpmek istediniz, neresinden öpersiniz?” diye. “Arkadaşlar, ben yarışmadan çekiliyorum” demiş Temel, “İlk 2 soruda da saçmaladım ve aynı yanlış cevabı verip duruyorum, devam edemem yani..!”
*****
Gani Yıldız’dan
Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni en çok ihlal eden ülkeymiş. Avrupa’da da iyi sabır var; bu kadar ihlale rağmen sözleşmeyi tek taraflı feshetmiyor!
***
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, “Kentsel dönüşüm kapsamında vatandaş riskli binasını kendisi yıkmazsa biz yıkacağız” demiş. İyi bari, aranızda halledin de işi depreme bırakmayın!
***
Litresi 4.53 TL’lik fiyatıyla Avrupa’nın en pahalı benzinini kullanıyormuşuz. Bari durumdan olumlu bir şey çıkarıp Türkçe’ye bir katkı yapalım; ucuz şeyler için “sudan ucuz” deriz, bundan sonra pahalılar için de “benzinden pahalı”yı kullanalım!
***
Meydan savaşına sahne olan Eğitim Komisyonu’nun AKP’li vekilleri “Medya dışarı” diye bağırmış. Bu ülkede medyanın gerçekleri göstermesi istenmediği zaman mensuplarının başına iki şey gelir; ya “içeri girerler” ya da dışarı çıkarılırlar!
*****
Çobana konser: Bu kadar komik olmak zorunda mısınız?
Gazetelerde harika bir fotoğraf vardı. Gerçi televizyonlarda görüntüsünü de izledik ama bazen bir fotoğraf akan görüntülerden çok daha fazla şey ifade edebiliyor.
Fotoğraf şuydu: Dağın başı. Bir çoban kepeneği ile bir tabureye oturtulmuş. Karşısında bir klasik müzik orkestrası. Bir şey çaldıkları anlaşılıyor.
Çobanın etrafını şehirli giyimli kişiler sarmışlar. Çoban şaşkın. Çevresindekiler çok önemli bir iş yapıyor olmanın mutluluğu ile çobanı hayranlıkla izliyorlar.
Komik, absürd bir görüntü.
Neymiş Kültür Bakanlığı’nın senfoni orkestrası Anadolu’da konser vermeye gidiyormuş.
Yolda bir koyun sürüsü ve onları otlatan çoban görmüşler.
Hemen inmişler otobüsten, aletlerini almışlar. Çobanı da otobüsten getirdikleri bir tabureye oturtmuşlar, başlamışlar klasik müzik konseri vermeye.
Güler misiniz ağlar mısınız?
Anadolu insanının klasik müzikle tanıştırılması olarak nitelemişler durumu.
Oysa korkunç bir şey.
İşgüzarlık mı diyeyim, saçmalık mı, aptal popülizm mi yoksa Kültür Bakanlığı’nın klasik müzikle alay etmek için bulduğu dahiyane bir yol mu?
Hepsi. Ama en ağırlıklısı sonuncu şık gibi geliyor bana. Bugünkü iktidar zihniyetinin klasik müzikle ilgisi olmadığı gibi aslında karşılar da.
Ama ne çare ki tümden yok edemiyorlar.
İşte bu yolla küçük düşürmeye alay etmeye çalışıyorlar.
Sadece o görüntü bile klasik müzikle ilgisi olmayan kesimlerde sadece kahkaha attırır.
Kendini aydın sanan, iktidarın güdümünde menfaatlerini kollamak için Cumhuriyetin ilk yıllarında başlatılan klasik müzik faaliyetlerini alaya alanların bile aklına bu kadar saçmalık gelmemişti.