Cemal Canpolat’ı, konuşması yaktı
Can Ataklı; Canpolat büyük bir hata yaparak bütün konuşmasını, tonu çok yüksek bir sesle İmamoğlu eleştirisine ayırdı.
ANALİZ
Uluslararası ödüller hem Türkiye’nin hem İran’ın yüzünde tokat gibi patladı
Avrupa’dan doğuya doğru geldikçe, ülkelerdeki hukuk ve demokrasi ihlalleri artıyor.
Hatta öyle ki Türkiye’de kısmi olsa bile daha doğuya doğru neredeyse hukuk ve demokrasinin geçerli olduğu hiçbir ülke yok.
Türkiye’de AKP iktidarının son yıllarda uyguladığı politikalar da demokrasi ve hukukun neredeyse tamamen ortadan kalktığını gösteriyor.
Durum böyle olunca Batı ülkelerinin, bir yaptırımda bulunamadıkları için sembolik olarak yaptıkları bazı hareketler de tepkiyle karşılanıyor.
Şimdi bir örnek vermek istiyorum;
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi her yıl insan hakları savunucularına Çekoslavakya’nın son Başbakanı olan Vaclav Havel adına düzenlenen bir İnsan Hakları Ödülü veriyor.
Ödül bu yıl halen hapiste tutulan iş insanı Osman Kavala’ya verildi.
Ödülün açıklanmasıyla birlikte AKP iktidarı ayağa kalktı.
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi her yıl verdiği İnsan Hakları ödülü için bu yıl halen hapiste tutulan Osman Kavala’yı layık buldu.
Hemen Dışişleri Bakanlığı bir bildiri yayınlayarak Kavala’ya ödül verilmesini kınadı.
Açıklamada “2023 Vaclav Havel İnsan Hakları Ödülü’nün ülkemizde hakkında yargı tarafından hükmedilen kesinleşmiş mahkumiyet kararı bulunan bir kişiye verilmiş olması kabul edilemez. Bu ödülün, demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü ilkelerinin rehberliğinde faaliyet göstermesi gereken Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi çatısı altında verilmesi, Avrupa Konseyi’nin insan hakları idealine yönelik müktesebatının ve bu ideal uğruna uzun yıllardır sarfedilen müşterek çabanın hiçe sayılması anlamına gelmektedir” denildi.
Neden bu öfke?
Türkiye’de yaşanan demokrasi ve hukuk dışı uygulamalara kamuoyu sert bir tepki göstermiyor ama medeni dünya böyle bir şeyi kabul etmiyor.
Benzer bir şekilde bu yıl Nobel Barış Ödülü de halen hapiste bulunan İranlı kadın aktivist Nergis Muhammedi’ye verildi.
Nobel Barış Ödülü bu yıl tıpkı Kavala gibi hapiste tutulan İranlı kadın hakları savunucusu Nergis Muhammedi’ye verildi.
Benzer tepkiler İran’dan da yükseldi.
İran yetkilileri de tıpkı Türkiye’deki iktidar gibi “Hapisteki birine nasıl ödül verilir?” diye feryat etti.
İran’da katı bir İslami rejim var.
O ülkede demokrasi ve hukuk zaten resmen yok.
Yerine Mollaların tercihleri ve kararları kullanılıyor.
Oysa Türkiye bugünkü haliyle bile bu ülkelerden farklı.
Türkiye’yi yönetenler Osman Kavala’yı “terörist olduğu” için mi hapiste tutuyor?
En taraflı olanlar bile biliyor ki, Osman Kavala tamamen intikam duyguları ile hapiste.
Kavala üzerinden tüm aydınlara, muhalefete “Sesinizi fazla çıkarmayın sonunuz böyle olur” mesajı veriliyor.
AKP iktidarı şimdilik seçimlerdeki “küçük üstünlüğüne” güvenerek dilediği gibi davranıyor.
Ama bunun sürdürülebilmesi kolay değil.
İktidarın oturup düşünmesi gereken şudur;
“Biz bir yanlış yapıyoruz. İçinde olmaya çabaladığımız batı dünyası hapisteki bir kişiye büyük bir ödülü veriyorsa, bunu sadece Türkiye düşmanlığı, dış güçlerin oyunu, Türkiye’yi geriletme çabaları olarak görmemeliyiz. Unutmamamız gerekir ki demokrasi ve hukuk bir gün herkesi gerekli olacaktır.”
BUNU YAZMAK GEREK
Cemal Canpolat’ı, konuşması yaktı
CHP’nin İstanbul İl Kongresi’nde İmamoğlu’nun desteklediği Özgür Çelik’in kazanacağına çok kimse inanmıyordu.
Elbette Çelik arkasına İmamoğlu gibi bir desteği alarak kongreye çok iddialı geldi ama çevresindekiler bile “Bu koşullarda seçimi almamız çok zor” görüşündeydi.
Bu nedenle sonuçlar açıklandığında birçok kişi şoke oldu.
Peki ne oldu da fark büyük olmasa da Özgür Çelik kazandı?
Kongre’den sonra kiminle konuşsam hep aynı şeyi söyledi;
“Cemal Canpolat’ın konuşması her şeyi değiştirdi.”
Gerçekten de Canpolat’ın Flashhaber’de canlı yayınlanan konuşmasını dinlerken ben de aynı şeyi düşündüm.
Kendi kendime “Bu nasıl konuşma böyle, kendi taraftarlarının bile tepkisini toplar bu sözler” dedim.
Canpolat büyük bir hata yaparak bütün konuşmasını, tonu çok yüksek bir sesle İmamoğlu eleştirisine ayırdı.
Sanıyorum hakkında çıkan akçalı bir iddiaya da çok öfkelenmiş, kendini frenleyemedi.
Canpolat hiç gereği yokken ve özellikle Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun “Hiçbir müdahalede bulunmadan Kurultay’a gidiyoruz, herkes özgürce yarışacak, CHP demokratik bir partidir, burada hep tartışma olur ama sonunda parti kazanır” sözlerine rağmen partiyi ikiye bölen bir konuşma yaptı.
Üstüne üstlük Kılıçdaroğlu’na desteğini de abartan Cemal Canpolat, çok rahat kazanabileceği bir seçimi kendi eliyle vermiş oldu.
YENİ ÖĞRENDİM
Cemal Canpolat’ın basın toplantısı yapmasına Genel Merkez engel oldu
CHP İstanbul İl Kongresi’ni kaybeden Cemal Canpolat şoke olduğu gibi, sonuç Genel Merkez’de de rahatsızlık yaratmış.
Kılıçdaroğlu’nun yakınlarına “Cemal Bey nasıl böyle bir hata yaptı, bizi de çok zora soktu” dediğini öğrendim.
Ama aldığım kulis bilgisine göre daha önemli olan şu:
Cemal Canpolat seçimin ertesi günü bir basın toplantısı yapmaya karar vermiş.
Canpolat bu basın toplantısında İmamoğlu’nun delegelere para dağıttığını, belediye görevlilerinin delegelere baskı yaptığını, kongre salonunun çirkin pazarlıklara sahne olduğunu söyleyecekmiş.
Ancak Genel Merkez’den aranmış ve “Bunu yapamazsın, partiyi bölebilecek böyle bir harekete izin veremeyiz” demişler.
Canpolat da bunun üzerine basın toplantısından vazgeçmiş.
Hayırlı da olmuş.
Bİ SORALIM BAKALIM
“Dünya 5’ten büyüktür” sözü yine hatırlanmadı
AKP Genel Başkanı Erdoğan yıllardır “Dünya 5’ten büyüktür” teorisini anlatıyor.
Hatta bu sözlerini iki kez Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda da dile getirdi.
Tezin özü şu: “Birleşmiş Milletler’de 200’ün üzerinde ülke temsil ediliyor. Ama güvenlik konseyindeki 5 ülkenin veto hakkı var. Bu bütün ülkelere yönelik bir haksızlıktır, herkes adına bu beş ülke karar veremez.”
Son toplantıda Biden’ın da bu konuya sıcak baktığı ileri sürülmüştü.
Hatta saray medyası “Erdoğan’ı tezine Biden da destek veriyor” türü başlıklar attı.
Oysa Biden gelişen koşullarda Güvenlik Konseyi’nin üye sayısını artırmayı önermişti.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Hamas’ın son saldırısı üzerine toplandı.
ABD’nin talebiyle bu toplantıda Hamas’ın kınanması istendi.
Ancak bu karar Rusya ve Çin’in vetosuna takıldı.
Sanıyorum veto kararı, Ankara’da da olumlu karşılanmıştır.
Erdoğan her ne kadar “itidalli” davranmak istese de temsil ettiği zihniyetin İsrail ama özellikle Yahudi düşmanlığı biliniyor.
Ama konuya dönecek olursak, Hamas’ın kınanması “Dünya 5’ten büyüktür” sözünün aksine gerçekleşmiş oldu.
Tabii ki Erdoğan bundan sonra bu tezini savunurken son güvenlik konseyi kararına hiç atıf yapmayacaktır.
Sadece durumun bir ironi olduğunu vurgulamak için yazdım.
ŞAŞIRDIM
Dünyanın bulduğu formüle bak!
Gazze’ye yönelik İsrail saldırısı bütün gücüyle devam ediyor.
İsrail bu kez “Rehinelerin tehlikeye girmesi pahasına vurmaya devam edeceğiz” açıklaması yaptı.
Ayrıca Gazze’ye elektrik ve su sağlayan bütün hatlar kesildi. İnsani yardımlarla gıda akışı da durduruldu.
700 bine yakın Filistinli, Gazze’de sıkışmış durumda.
Kısa bir süre sonra susuzluk ve açlık tehlikesi baş gösterecek.
Dünya ise sessiz bekliyor.
Hemen her ülke “barışçıl çözümden” söz ediyor ama şu ana kadar hiçbir şey yapılamadı.
Dün Dünya Sağlık Örgütü ve BM İnsani İşler Koordinasyon Ofisi, Gazze’den çıkışı sağlamak için “insani koridor” açılması önerisinde bulundu.
Elbette Gazze’de sıkışıp kalan insanların kurtarılması gerek, ancak bu öneri ilk anda kulağa hoş gelse bile Batı ülkelerinin aczini gösteriyor.
Çünkü bu koridorun açılmasıyla birlikte Gazze’de yaşayanlar kaçıp canlarını kurtaracak, buna karşı İsrail saldırıları durmayacak.
Dünyanın gücü İsrail’in saldırılarını durdurmaya yetmiyor.
Avuç içi kadar ülke tüm dünyaya meydan okuyarak korkunç bir
katliam yapıyor.
Batı ülkeleri günü kurtarmaya yönelik önlemler düşüneceklerine önce İsrail’i durdurmalı sonra da bölgeye kan ve dehşetten başka bir şey getirmemiş olan dinci terör örgütlerini temizlemenin yolunu bulmalıdır.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları