loading
close
SON DAKİKALAR

CHP’de belediye başkanlarının artan gücü

Can Ataklı
Tarih: 30.12.2015
Köşe: Günlük Yazılar

Can Ataklı; Sonuçta oynanan siyasi bir oyundur. Belediye başkanlarının ahlaki kuralları çiğnemedikçe bu tür eylemler içinde olmaları hoş görülebilir.

CHP ilçe ve il kongreleri yapılırken “belediye başkanlarının müdahaleleri” ile ilgili pek çok eleştiri okudum, dinledim.
Söylenen şu; Belediye Başkanları para gücünü kullanarak kongrelere müdahale ediyorlar, istedikleri kişileri seçtirmeye çalışıyorlar.
Sonuca baktığımda da gerçekten belediye başkanlarının destekliği kişilerin genellikle seçildiğini gördüm.
Peki, belediye başkanlarının örgüt seçimlerinde bu kadar güç sahibi olmaları doğru mu?
Bana göre hayır ama inkar edilemeyecek gerçek de bu. CHP’nin bundan kaçması mümkün değil.
Nedeni çok basit; CHP tam 20 yıldır iktidarda değil, sadece bazı önemli yerlerde belediye başkanlıklarına sahip. Üstelik bu belediyeler konumları gereği önemli maddi olanaklara sahip.
Konuyu biraz açayım; CHP iktidar yüzünü en son 1995 yılında Baykal- Çiller hükümetinde gördü.
O günden bu yana CHP hiçbir hükümete girmedi, bakan vermedi.
Bu 20 yılın özellikle son 13 yılında tek başına iktidar olan AKP devlet içindeki bütün CHP kadrolarını dağıttı. Etkili görevlerde tek CHP’li bile bırakmadı. Kazara kalan varsa varlık göstermesi de zaten mümkün değil.
İktidar olmak aynı zamanda kitle tabanına doğrudan hizmet vermek anlamına da gelir. Bugün CHP Genel Merkezi’ne giden bir partili devletle ilgili herhangi bir sorununa çare de bulamaz yardım da alamaz.
Ama belediyeler öyle değil. Kendi bölgelerinde olsa bile iktidarlar. CHP üyeleri, CHP’ye oy verenler ancak CHP’li belediyelerin hâkimiyet alanında nefes alabiliyorlar, iş yapabiliyorlar, iktidar gücünü hissedebiliyorlar.
CHP’de “müdahaleci” olarak tanımlanan belediyelerin hemen hepsi çok zengin. İstanbul, Ankara ve İzmir’deki bazı ilçe belediyeleri, nüfus, ticaret, yaratılan iş gücü ve kazançlar açısından birçok Anadolu Büyükşehir Belediyesi’nden daha güçlü.
Böyle olunca özellikle bu yerlerde CHP’li belediyeler ilçe ve il yönetimlerinin üzerine çıkabiliyor, çünkü bırakın o ilçe ve illeri, genel merkeze bile ihtiyaç duyduğu durumlarda maddi destek gönderebiliyorlar.
Bu açıdan bakınca, parti içi hiyerarşisine uymasa da, birçok yerde belediye başkanları ilçe ve il yönetimlerinden daha güçlü konumdalar. Ellerinde de çok ciddi maddi güç olduğu için “oyun kurma aşamasında” sahaya inmekten çekinmiyorlar.
Sonuçta oynanan siyasi bir oyundur. Belediye başkanlarının ahlaki kuralları çiğnemedikçe bu tür eylemler içinde olmaları hoş görülebilir.
Ancak gözlediğim kadarıyla hemen her yerde sürece müdahale eden belediye başkanları ahlaki kurallara uymadıkları gibi siyaseti kirli gösteren hatta CHP’yi bu kirliliğin ortasında oturduğu duygusu yaratan tabloların oluşmasına da neden oldular.
Bu durumu kamuoyundan saklamak mümkün değildir. Nitekim şimdiden birçok kongrede yaşanan şaibeler konuşulmaya yazılmaya başlandı bile.
“Daha çok zaman var” zannına kapılarak halkın seçimde bunun hesabını sormayacağı kimse hayal etmemeli.
CHP Genel Merkezi de asıl çözümün iktidar olmaktan geçtiğini bilerek önümüzdeki döneme hazırlanmalıdır.

--DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER—

CHP belli ki mevcut ekiple yola devam edecek
Ana muhalefet partisi CHP il ve ilçe kongrelerini tamamladı, sıra Ocak ayındaki Kurultay’a geldi.
Şimdiden çok belli ki Genel Başkan Kılıçdaroğlu koltuğunu bırakmayacak, hatta karşısına bir aday bile çıkmayacağını söylemek yanlış olmaz.
Bunun da ötesinde, Kurultay mevcut yönetim kadrosunu da aynen koruyacaktır.
Yenilenen Kurultay delegeleri yapısı, Genel Merkez’in istediği biçimde şekillenmiş durumda. Demek ki Kılıçdaroğlu dışındaki yöneticilerde de bir değişiklik olması pek mümkün değil.
CHP örgütü, Gürsel Tekin, Mehmet Bekaroğlu, Sezgin Tanrıkulu, Enis Berberoğlu, Veli Ağbaba, Tekin Bingöl, Bülent Tezcan gibi isimlerin arkasında durduğunu gösterdi.
Bu arada son seçimlerde milletvekili olamayan Mustafa Sarıgül’ün Kurultay’da sürpriz biçimde ortaya çıkabileceğini de tahmin ediyorum.
Uzun süredir sessiz ve derinden çalışan Sarıgül’ün parti yönetimine girmesi kimseyi şaşırtmamalı.

--KAFAMI BOZAN ŞEYLER—

Gazeteci adam satmaz, tabii şerefliyse
Hürriyet gazetesi çok sıkıntıda. Cem Küçük’ün talimatlarıyla işten atılmalar bir nebze tamamlanırken, Küçük’ün “atılmasın biraz daha kalsın, hal ve tavırlarına bakacağım, kararımı ondan sonra vereceğim” diye işaret ettiği yazarlar kendilerine çeki düzen verme yarışında.
Çok zor bir durum tabii. Allah kimseyi bu hale düşürmesin.
Örneğin Ahmet Hakan son günlerde çok şeker. “Bir ona vururum, bir buna vururum, bir de ahlak dersi verirsem Cem Küçük’ün hışmından kurtulurum” diye düşünüyor zahir.
Tayyip Erdoğancı olmadığını göstermek için kimsenin sahip çıkamayacağı bir yalakalığı eleştirirken, ODTÜ’deki IŞİD’lileri solcu öğrencilere karşı koruyor, sarayın köprüde intihar mizansenine inanmadığını söyleyip göze girerken, Can Dündar etiketi ile de dik durduğunu anlatmak istiyor.
Bizim için hava hoş. Cem Küçük bunları yer mi bilemem.
Ancak Ahmet Hakan’ın daha önce de savunduğu bugün de yazdığı bir konu var ki ona değinmeden edemeyeceğim.
Ahmet Hakan ikide bir “gazeteci siyasetçi ilişkisini” anlatmaya çalışırken “gazeteci adam satar” diyor.
Adam satmak ihanet demektir bu bir.
İkincisi ise bir maddi menfaat karşılığı bir başkasının daha önce sakladığı suçunu, kabahatini ortaya çıkarmaktır.
Üçüncüsü yine maddi çıkar karşılığı saf değiştirmektir.
Kısacası “adam satmak” olumsuz bir tanımlamadır.
Ahmet Hakan, daha önce de yazdığı için biliyorum, adam satmaktan “bir gün önce yazdığının tersini yazmayı” anlıyor. Bu nedenle “dün övdüğü siyasetçiyi bugün eleştirebilmeyi” savunmak için “ben adam satarım arkadaş” diyebiliyor.
Ahmet Hakan “Ben adam satarım” diye böbürlense de gazeteci adam satmaz.
Gazeteci doğru bildiğini yazar. Bu doğru bazen siyasetçinin hoşuna gider bazen gitmez. O kadar.
Adam atıp satmamak ahlak namus ve şeref sorunudur.

-MERAK ETTİĞİM ŞEYLER—

Sabiha Gökçen Havalimanı’nda ne oldu?
23 Aralık gecesi 02.00 sıralarında Sabiha Gökçen Havalimanı’nda patlamalar oldu.
Bu patlamalarda bir kadın işçi hayatını kaybederken bir kişi de yaralandı.
Ancak aradan geçen bir haftaya yakın zamanda bu patlamalarla ilgili hiçbir resmi açıklama yapılmadı.
Oysa patlamalar son derece ciddi. Bir kişinin ölmesi bir kişinin yaralanması herhalde hafife alınacak bir sonuç değil.
Ayrıca park halindeki bazı uçaklarla bazı körüklerde hasar olduğu da belirtiliyor.
Emniyet yetkilileri ise patlamanın nedeni hakkında hiçbir açıklama yapmıyor. Bilmediklerinden mi yapmıyorlar yoksa ortada daha vahim bir durum mu var?
Çünkü havaalanı çevrelerinden sızan bilgilere göre Sabiha Gökçen’de patlayanların füze olduğu belirtiliyor.
Nereden atıldığı belli olmayan bu füzelerin asıl hedefinin Cumhurbaşkanlığı uçakları olduğu da ileri sürülüyor.
Cumhurbaşkanlığına ait uçaklardan ikisinin de hasar gördüğünü söylentiler arasında.
Bunlar doğru mu bilmiyoruz, bildiğimiz hükümetin bu konuda adeta yasak koymuş gibi görünmesi ve kimsenin bir açıklama yapmaması.
Bizimkiler hiç konuşmuyor ama Amerika, İngiltere ve Almanya bu olaydan sonra vatandaşlarını dikkatli olmaları konusunda uyardı ve “mümkünse Türkiye’ye gitmeyin” dedi.
Demek ki yabancılar bir şey biliyor, biz bilmiyoruz sadece.

--ŞAŞIRDIM—

O kadar zamanda AVM bile dikilir
Bir yakın dostum, yılbaşı hediyesi olarak aile fertlerine hediyeler almış.
Beymen’in Zorlu’daki mağazasından.
Hediyelerden biri erkek paltosu. Paltonun kolları biraz uzun gelmiş. Hediyeyi alan paltoyla birlikte Beymen’e gitmiş, terzi çağırmışlar, ölçü alınmış “teslimat bir hafta sonra” demişler.
Dostum dedi ki “Bu nasıl iş anlamadım, bir haftada adamlar AVM dikerler, bir paltonun kolunu dikmek bu kadar mı zordur.”
Bahane ise; Yılbaşı arifesiymiş, kampanyalar nedeniyle çok satış yapılmış tadilat da fazlaşmış, zaten dünyada da böyleymiş.
Sosyetik olmak böyle bir şey galiba. Hem biraz dolaşsan çok daha ucuza alabileceğin bir mala dünyanın parasını veriyorsun, hem de paranla böyle rezil oluyorsun.
Paltonun akıbeti mi; Mahalle terzisi bir saatte mis gibi yapıp vermiş.
SÖZ: Yarın size çok ucuza mal edilen çok pahalı dünya markası pantolon hikâyesi yazacağım.

Can Ataklı - Korkusuz

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları