loading
close
SON DAKİKALAR

CHP’liler galiba Erdoğan’ın hâlâ eski rejimdeki cumhurbaşkanı olduğunu zannediyor

Can Ataklı
Tarih: 12.01.2021
Köşe: Günlük Yazılar
Kaynak: Can Ataklı-Korkusuz

Can Ataklı: Siz hâlâ tarafsızlıktan, namus üzerine yeminden söz ederek muhalefet yaparsanız, sadece komik olursunuz.

YENİ ÖĞRENDİM

Eğer zamanında Küba ile iş birliği yapılsa belki aşı derdimiz olmazdı

İktidarın korona ile mücadelede çok etkili olamadığı ortada.

Aşı konusunda da durum belirsizliğini koruyor.

Israrla Çin aşısının zamanında herkese ulaşacağı söyleniyor ama konuyu bilenler bunun da sadece söylem olduğu konusunda bileşiyor.

Tabii bir de “yerli aşı” var.

Bu konuda da kamuoyu bilgi sahibi değil.

Nisan ayı sonunda ilk aşının ortaya çıkacağı, ardından da en az üç aşının daha testlerinin yapılacağı söyleniyor.

Bunların güvenli hale gelmesi, kullanılmaya başlanması ne kadar sürer tahmin etmek kolay değil.

Tabii insanın aklına ister istemez “Hıfzıssıhha’yı neden kapattınız?” sorusu geliyor da dün öğrendiğim bir bilgi bana çok çarpıcı geldi.

1997 yılında, biyoteknoloji ve moleküler biyoloji konusunda hayli ileri olan Küba ile “ortak aşı üretilmesi” konusunda protokol imzalanmış.

Sonra?

Bugün Adalet Partisi Genel Başkanı olan Vecdet Öz, Refahyol iktidarı döneminde, Sağlık Bakanlığı’nda üst düzey görevde çalışıyordu.

Uzmanlık alanı nedeniyle kan ürünleri, aşılar ve biyoteknoloji konusunda da pek çok deneyimi var.

Vecdet Öz, dün Küba’nın efsane lideri Castro ile çekilmiş bir fotoğrafını ve bir anısını aktardı bana.

Bunun üzerine, “Bu fotoğraf niye çekildi, niye Küba’ya gittiniz?” diye sormak için aradım.

Vecdet Öz anlattı.

1997’de dönemin Sağlık Bakanı Yıldırım Aktuna ile çalışırken, Hıfzıssıhha kendisine bağlıymış. Aşıların tamamının yerli olması için bir çalışma başlatmışlar. Aşı ihaleleri yapılmış.

“Önüme bir dosya geldi, lot numarasında Küba yazıyordu. O yıllarda Küba’ya ambargo var. Peki bir Avrupa firmasından böyle bir teklif nasıl geliyordu, meraklandım” dedi Vecdet Öz.

Küba Büyükelçiliği’ni aramışlar. O sırada Ankara’da Fidel Castro’nun aynı soyadını taşıyan yeğeni imiş büyükelçi. O da şaşırmış.

“Çünkü” demiş, “biz aşıları çok ucuz fiyata üçüncü dünya ülkelerine veriyoruz. Demek ki bu ülkelerden alıyor Avrupalılar ve tekrar pazarlıyorlar.”

Sağlık Bakanı Yıldırım Aktuna, Küba ile nasıl bir iş birliğinin yapılacağının planlanmasını istemiş. Durum Castro’ya aktarılmış ve Küba Başkanı da Sağlık Bakanlığı heyetini ülkesine davet etmiş.

Vecdet Öz, “Küba’da biyoteknolojinin, moleküler biyolojinin çok geliştiği biliniyor. O yıllarda da çok ileriydiler ama ambargo nedeniyle dışa açılamıyorlardı” dedikten sonra, Castro tarafından çok iyi karşılandıklarını, iki ülke arasında merkezi Türkiye’de olacak bir aşı üretim üssü kurulması için protokol imzalandığını söyledi.

Ancak ne olduysa olmuş, bu protokol bir türlü yürürlüğe girememiş.

Zaten Refahyol’un da ömrü buna vefa etmedi.

Vecdet Öz, “İddialı konuşuyorum, o tarihte bu engelleme yapılmamış olsaydı şu anda muhtemelen dünyaya korona aşısı satar durumda olacaktık” dedi son olarak.

Türkiye böyle ne fırsatlar kaçırdı aslında.

HOŞUMA GİDEN ŞEYLER

Castro’dan Atatürk’le ilgili hiç duymadığım bir anı

Adalet Partisi Genel Başkanı Vecdet Öz’ün Küba’nın efsane lideri Castro ile çekilmiş bir fotoğrafını gönderdiği mesajında şu çok hoş anıyı anlatıyordu.

Tarih: 12 Mart 1997…

Yer: Küba/Havana…

Devlet Başkanı Fidel Castro’nun misafiriyiz…

Özel malikanesinde uzun bir süre konakladıktan ve önemli istişareler yaptıktan sonra nihayet vedalaşmak üzere makamına gidiyoruz ve artık son sohbetimizi yapıyoruz… 

Sohbet esnasında bir an duygulandığını ve gözleri nemlenerek şu sözleri sarf ettiğini dün gibi hatırlıyorum;

“Atatürk bir yıldızdı, kaydı ve tesadüfen ülkenize düştü… Bu nedenle çok şanslısınız.. Yıllarca onu örnek almaya çalıştım, maalesef çeyreği kadar olamadım… Atatürk olabilmek çok zor bir şeymiş… O, ölümünden sonra bile ülkesini yönetebilen tek liderdir.. Ne yazık ki ülkenizde halen onun öneminin farkında olmayan bir halk kitlesi var..”

Ayrılırken bu duygularla samimi bir şekilde sarıldık ve o an Atatürkçü olmanın büyük onurunu yaşadım…

BUNU YAZMAK GEREK

CHP’liler galiba Erdoğan’ın hâlâ eski rejimdeki cumhurbaşkanı olduğunu zannediyor

Ana muhalefet partisinin genel başkanı Kılıçdaroğlu, pazar günü bir sohbet toplantısı düzenleyerek gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Üç televizyon kanalından canlı olarak da yayınlanan bu sohbette Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan söz ederken “Sözde cumhurbaşkanı” sıfatını kullandı.

Bunun üzerine AKP tarafı kıyameti kopardı adeta.

Önce sarayın iletişim ve propaganda işlerine bakan Fahrettin Altun, Kılıçdaroğlu’nun özür dilemesi gerektiğini söyledi ve ekledi; “Sayın Cumhurbaşkanımıza ‘sözde cumhurbaşkanı’ demek, her şeyden önce milli iradeye yapılmış bir saygısızlıktır.”

Meclis Başkanı Mustafa Şentop da “Anayasal kurumlara, meşruiyete, milli iradeye saygı göstermek, herkesin vazifesidir” dedi.

Ardından bir dizi AKP’li benzer açıklamalar yaptı.

En sert açıklama ise Bahçeli’den geldi.

Bahçeli, sanki “Tepki öyle olmaz böyle olur” dercesine “CHP kapatılmalıdır, savcılar harekete geçmezse biz geçeriz” dedi.

CHP’den de yanıt geldi elbette.

CHP Sözcüsü Faik Öztrak, “Cumhurbaşkanı, Anayasamızın 103. Maddesi’ne göre; ‘Üzerime aldığım görevi TARAFSIZLIKLA yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma (…) NAMUSUM VE ŞEREFİM ÜZERİNE and içerim’  diye yemin eden ve bu yemine uygun hareket eden kişidir” açıklaması yaptı.

CHP Grup Başkanvekili Engin Özçok da “Cumhurbaşkanı devletin sigortasıdır. Cumhurbaşkanı bir partinin genel başkanı olamaz. Ülkenin kaderi tek kişinin iki dudağına bağlanamaz. Mustafa Kemal’e verilmeyen yetkiler, 21. yüzyılda bir kişiye verilince ülke şahsım devletine döndü” dedi.

Beni şaşırtan şu; CHP’liler, Erdoğan’ı eski rejimin cumhurbaşkanı zannediyorlar hâlâ. Bu nedenle ‘tarafsızlık’ yemininden, devletin başı olmasından dem vurarak, bu yöntemle kendisini mahcup edeceklerini düşünüyorlar.

Bir iyilik yapayım o zaman; Ey CHP’liler, referandumla rejim değişti. Artık cumhurbaşkanı sembolik değil, icranın başı oldu. Ağzından çıkan her şey kanun olarak kabul ediliyor. Türkiye, Osmanlı’daki meşrutiyet döneminden bile daha geri bir monarşi ile yönetiliyor. Siz hâlâ tarafsızlıktan, namus üzerine yeminden söz ederek muhalefet yaparsanız, sadece komik olursunuz.

Valla benden söylemesi…

Tabii ki aldırmayacaklar bile ama gerçek bu, üzgünüm.

KAFAMI BOZAN ŞEYLER

Böyle bir yasak anayasaya da ahlak ve vicdana da aykırıdır

Pandemi kuralları içinde 65 yaş üstü ve 20 yaş altına yönelik bazı özel maddeler var.

Bu yaş grubunda olanlar gün içinde belirli sürelerde sokağa çıkabiliyor.

Saray iktidarı, bu kısıtlı zamanda dışarı çıkabilenlerin toplu taşıma araçlarından yararlandırılmaması gerektiğini duyurmuştu.

Dün İstanbul Belediyesi’nden gelen bir haber çok canımı sıktı.

Haberde şöyle deniyordu;

İstanbul’da koronavirüs önlemleri kapsamında 15 Ocak 2021’den itibaren 65 yaş üstü ve 20 yaş altına toplu taşıma araçlarına binmeleri yasaklandı.

İstanbulkart’ın sosyal medya hesabından yapılan paylaşımda, “İstanbul Valiliği Hıfzıssıhha kararına göre Covid-19 önlemleri kapsamında, 15 Ocak 2021’den itibaren 65 yaş üstü ve 20 yaş altı tüm vatandaşlarımızın toplu taşıma kullanımı engellenmiştir. Anlayışınız için teşekkür ederiz” denildi.

Bunda elbette belediyenin bir kusuru yok.

Ama böyle bir karar olabilir mi?

İnsanlara “Sen yaşlısın veya gençsin denilerek” toplu araçlara alınmaması ahlaki ve vicdani olabilir mi?

Acaba, bunu dünyada bizden başka uygulayan ülke var mı?

Bir devlet, kendi insanını sanki bütün salgını onlar yayıyormuş gibi suçlayıp aşağılayabilir mi?

Demek ki oluyormuş.

Bu iktidarın sloganı, “Hayaldi gerçek oldu” değil mi?

İnanın bunu hayal bile edemezdi kimse.

ÜZÜLDÜM

Çok sevdiğim bir insan daha aramızdan ayrıldı

Ahmet Vefik Alp hayata veda etti.

Pazar günü bu haberi alınca ne kadar üzüldüğümü anlatamam.

Türk siyasetine çok renkli biçimde girdi.

Ama talihsizdi.

Yanlış yerdeydi.

Olmadı.

Mimari bilgisi ve “hiç alışılmadık” projeleri de hayatımızda birer hoş anı olarak kalacak.

Yakından tanıdığım, pek çok kere dost sohbeti yaptığım bir isimdi Ahmet Vefik Alp.

Daima hayırla hatırlayacağım.

NOT: Ahmet Vefik Alp’in siyasete girişini ve yarattığı kelebek etkisini yarın biraz daha ayrıntılı biçimde sizlere yazacağım.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları