Can Ataklı: Komediye bakar mısınız? Darbe yapmak, Cumhurbaşkanını öldürmeye kalkmak, Türkiye'yi yabancı güçlerin paylaşmasına açmakla suçlanan pilotlar şimdi ülke savunmasında görev alıyor.
ANALİZ
BÖYLE DARBE KOMEDİSİ OLUR MU?
15 Temmuz gecesi gerçekten ne yaşandığını boşuna merak etmiyorum.
Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi o gece olanların çok azını bildiğimizi düşünüyorum.
Bize o gece yaşananlar belli bir kurgu ile aktarılıyor. Ne görmemiz ve bilmemiz isteniyorsa o veriliyor.
Oysa başta Amerika olmak üzere güçlü istihbarat örgütleri olan İngiltere, Rusya, İsrail, Almanya bizlerden çok daha fazla şey biliyor.
Zaten Erdoğan'ın Batı'ya olan öfkesi de buradan geliyor. Bu nedenle Türk halkına “Darbeyi görmek istemiyorlar” diyor ve sonra da müthiş bir algıyı beyinlerimize sokmaya çalışıyor; “Çünkü zaten darbeyi onlar tezgâhladı Başarsız olmasına da çok bozuldular, bize destek vermekte gecikmeleri bundan.”
Bizlerse çok az bilgiye sahip olduğumuz için ya inanıyoruz ya da içimizdeki şüpheler katlanarak artıyor.
Tabii bu şüpheler artarken öğrendiğimiz öyle garip gelişmeler oluyor ki bu iktidar döneminde “şaşırmamaya” şartlanmış olduğumuz halde yine de şaşırıyoruz.
İşte Hürriyet Gazetesi'nin dünkü manşeti buna çok iyi bir örnek.
“Sabah imza öğlen bomba” başlığı ile verilen habere göre Fethullahçı terörist oldukları gerekçesiyle açığa alınan 9 pilot Irak ve Suriye'de IŞİD'e karşı operasyonlarda kullanılmaya başlanmış.
Irak'ta IŞİD'e karşı hava operasyonu yapıyor muyuz bilemiyorum, ama habere göre yapılıyormuş bunu da öğrenmiş olduk bu sayede.
Meğer Hava Kuvvetleri dinci faşist cemaat operasyonları nedeniyle ciddi bir personel kaybına uğramış, Türkiye'nin güvenliği için yapılan operasyonlarda zafiyet baş göstermiş, çare olarak açığa alınan bazı pilotlarının göreve çağrılması gündeme gelmiş.
Genelkurmay ve Savunma Bakanlığı Cumhuriyet Başsavcılığına başvurarak “Açığa alınan ve haklarında soruşturma yürütülen bazı personelin operasyonlarda kullanılması uygun mudur?” diye sormuşlar.
Savcılık da “Bu bizim soruşturmamızı etkilemez” cevabını verince pilotlar üslere çağrılmış.
Bu 9 pilot haftada bir gün karakola gidip imza veriyorlarmış.
Çünkü bu pilotların “yurtdışına çıkmaları yasak” bu nedenle Türkiye'de olduklarını bu yöntemle kanıtlıyorlarmış.
Komediye bakar mısınız?
Darbe yapmak, Cumhurbaşkanını öldürmeye kalkmak, Türkiye'yi yabancı güçlerin paylaşmasına açmakla suçlanan pilotlar şimdi ülke savunmasında görev alıyor.
Peki, ölümü göze alarak Türkiye'yi kana bulamaya kalkan bu pilotların altına bomba yüklü uçaklar verildiğinde aynı şeyi yeniden denemeyecekleri ne malum?
Yemin mi etmişler,Kuran'a el mi basmışlar, yoksa hal ve tavırlarından bir daha vatan hainliği yapmayacakları mı anlaşılmış. Bu pilotların yurtdışına çıkma yasağı da var. Ne malum bomba yüklü uçaklarla sınırlarımızı aşan bu pilotların bir başka ülkeye kaçmayacakları?
Şimdi ben “Bu nasıl bir darbe soruşturması, vatan hainliği ile suçlanan insanların altına nasıl bomba yüklü uçak verirsiniz?” diye sormakta haksız mıyım?
O uçaklar Cumhurbaşkanlığı sarayını, Meclis'i bombalamaya kalkarsa bunun hesabını kim verecek.
Sonra “darbe bir oyun muydu?” diye sorunca çok kızıyorlar ama.
KAFAMI BOZAN ŞEYLER
MUHALEFET KORKMUYORSA BAŞKANLIK SİSTEMİNİ HALKIN ÖNÜNE GETİRSİNMİŞ
Başkanlık sistemi senaryoları ortaya atıldı ya saraya yalakalık fırsatı yakalayan ama bunu sanki tarafsızmış gibi görünmeye çalışanlar da yine sahne aldı.
En çok satan gazetenin “yanar-döner” köşe yazarlarından biri muhalefete akıllar veriyor.
Neymiş; başkanlık sistemine karşıysalar, parlamenter sistemin iyi olduğuna inanıyorlarsa, bunu halka anlatsınlar, kararı halk versinmiş. Yani diyor ki “efendi gibi başkanlık sistemini Meclis'ten geçirin, sonra referanduma gidin, bakın bakalım ne olacak.”
Bu yanar-döner yazara göre eğer halka iyi anlatılırsa parlamenter sistem tercih edilirmiş.
Herkesi sersem sananların yeni oyunu da böyle işte.
Sanki bir referandum sağlıklı yapılabilirmiş gibi ahkâm kesiyorlar. Devletin bütün gücünü elinde tutan, medyanın tamamına yakınını kontrol eden, güya tarafsız kaldığı söylenen medyada da bunlar gibi tetikçileri olan iktidarın referandumdan yenik çıkması mümkün mü?
Ama halk goygoycuları “halkın kararından daha büyüğü var mı?” aldatmacasına sığınarak yalakalık görevlerini yerine getiriyorlar işte.
DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
YİNE KAFAMIZ KARIŞTI; EL NUSRA ŞİMDİ DE TERÖRİST OLDU
Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu Lozan'da Suriye masası toplantısına katıldı.
Amerika, Rusya dışında Suudi Arabistan, Mısır, Katar, Ürdün, İran, Irak'ın da katıldığı toplantıdan sonuç alınamadı.
Toplantı sonrası basın toplantısı yapan Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu “çok önemli bir tavır değişikliğini” de açıkladı.
Çavuşoğlu Suriye'de Esad rejimine karşı savaşan El Nusra'nın bir terörist örgüt olduğunu ve Halep'ten temizlenmesi gerektiğini söyledi.
Çavuşoğlu aynen şöyle konuştu; “Halep'ten El Nusra teröristlerinin bir an önce temizlenmesi gerekiyor. Bu bölgede özellikle, muhalefetin de El Nusra'dan ayrılması gerekiyor. Ama bir an evvel ateşkesin sağlanması lazım. Teröristlerin temizlenmesi lazım.” İşte kafaları karıştıran bu. Türkiye Suriye iç savaşının başından bu yana El Nusra'yı meşru savaşçılar olarak görüyor ve sürekli yardım yapıyordu.
CumhurbaşkanıErdoğan da El Nusra'ya destek vermiş ve Avrupa Birliği toplantısında üye ülkeleri ikiyüzlü olmakla suçlamıştı.
Erdoğan şunu söylemişti; “Avrupa Parlamentosu'nun koridorlarında bakıyorsunuz YPG terör örgütünün paçavraları asılı ve onun önünde de ülkemizdeki bölücü terör örgütünün parlamentoya destekleriyle soktuğu kişiler poz veriyor. Bunu batıya söylediğimizde hepsinin söylediği şey şu. ‘Ama onlar DAİŞ'e karşı'. Eğer DAİŞ'e karşı olanlar terör örgütü değilse o zaman El Nusra'ya niye terör örgütü diyorsunuz? El Nusra da DAİŞ'e karşı çok ciddi mücadele veriyor. Bu batının mantalitesi şöyle çalışıyor. İyi terörist, kötü terörist anlayış bu. Bu anlayışı tersine Allah'ın izniyle biz değiştireceğiz.”
Sonuç; dünyaya kafa tuttuğumuz bir konuda daha geri adım attık. Süper
gücüz ya.
ÇOK GÜLDÜM
ANNENİZİN KIZLIK SOYADININ İKİNCİ HARFİ
Anlatacağım olay Rize'de aynen yaşanmış. Bu olayı başından geçen okuma yazması olmayan yaşı da hayli ilerlemiş kişinin oğlu anlattı.
Kullandığı kredi kartları ve tüketici kredilerinin taksitlerini zamanında ödeyemediği için başı dertte olan yaşlı adam bankanın ısrarla açtığı telefonlara doğru düzgün cevap veremiyor ve her seferinde telefonu kapatıyormuş.
Sonunda bir gün kahvede otururken yine telefon çalmış, arayan banka, yaşlı adam ret tuşuna basacakken arkadaşları “Yahu” demişler “Atla deve değil, şunlarla doğru dürüst konuş, sorunu çöz artık.”
Adam açmış telefonu, karşısındaki ses kredilerinde gecikme olduğunu söyleyince “ne yapayım, kaç para?” demiş.
Görevli borcu söylemeden önce güvenlik için bazı sorular soracağını belirtmiş. İşte bildiğiniz, adınız, soyadınız, telefon numaranız, doğum tarihiniz gibi sorulardan sonra sıra gelmiş o meşhur soruya.
“Annenizin kızlık soyadının ikinci harfini söyler misiniz?”
Yaşlı adam zaten canı sıkkın, bir sürü ahiret sorularına cevap vermiş, birden tepesi atmış “İnsaf yahu anamda kızlık mı bıraktınız ki kızlık soyadını soruyorsunuz” demiş ve telefonu kapatmış yine.
HOŞUMA GİDEN ŞEYLER
NİLGÜN BELGÜN'LE ANILARA KEYİFLİ BİR YOLCULUK
Geçen hafta Caddebostan Kültür Merkezi'nde Nilgün Belgün'ün Aşk ve Komedi oyununu izledim.
Oyuna 7 dakika gecikme ile girdim ve ilk bölümü en arkada boş bulduğum bir koltukta seyrettim.
Benim 1antv'deki program saat 20.10'da bitiyor. Biter bitmez fırladım, Gayrettepe'den Caddebostan'a vardığımda 20.37 idi.
Oyundan nasıl keyif aldım anlatamam. Nilgün Belgün söylemek gibi olmasın yaşıtım sayılır. Sanat yaşamının ilk gününden beri biliyorum izliyorum birkaç kere de sohbet etme fırsatı bulduğum bir sanatçı.
Aşk ve Komedi Nilgün Belgün'ün hayatından kesitler anlatıyor ama bu kesitlerde geçmiş yılların sosyal, siyasi, ekonomik ortamlarına da uzanıyor, Devekuşu Kabare'den, Elma Kabare'ye, Yeşil Kabare'ye gidiyor, Metin Akpınar, Zeki Alasya, Müjdat Gezen, Ali Poyrazoğlu, Ayşen Gruda, Müşfik Kenter, Yıldız Kenter gibi dev oyuncuların anılarınızda canlanmasını izliyorsunuz.
Gidin görün derim. Yılların sanatçısının sahnede nasıl enerjik, nasıl esprili, nasıl içten olduğunu izleyin. Hem böyle sıkıntılı günlerde biraz içiniz açılır, hüznünüz dağılır, iki saat için olsa bile bambaşka bir dünyaya dalarsınız.
Merak edenler için önümüzdeki günlerin programını da vereyim; 23 Ekim Profilo, 26 Ekim İzmit Osman Hamdi Bey Kültür Merkezi, 1 Kasım Gazanfer Özcan Salonu, 5 Kasım Akatlar Kültür Merkezi, 8 Kasım Bakırköy Yunus Emre Kültür Merkezi, 12 Kasım Bursa Orhan Gazi Salonu.
MERAK ETTİĞİM ŞEYLER
MUSUL OPERASYONUNDA VAR MIYIZ YOK MUYUZ?
İçimdeki korkunç şüpheyi yazmıştım dün sizlere. Erdoğan'ın bütün dünyaya kafa tutar görünmesi gerçek mi yoksa büyük bir oyunun parçası mıydı acaba?
Çünkü Erdoğan tüm dünyaya ayar veriyor, dünyadan ise Türkiye'ye yönelik ağır ithamlar geliyor, buna karşı Amerika ve Batı'nın istekleri de karşılanıyor.
Acaba aslında Amerika ve Batı Erdoğan'ı sonuna kadar destekliyorlar, Erdoğan da bütün istekleri eksiksiz yerine getiriyor da, karşılıklı atışmalar sadece Türk halkını uyutmak için mi oluyor?
İşte bu korkunç şüpheyi yazdığım yazının sonuna bunları Musul operasyonu başladıktan sonra gerçekten bir B ve C planı olup olmadığını görerek yeniden ele alabileceğimizi belirtmiştim.
Siz o yazıyı okuduğunuz saatlerde Musul operasyonu sınırlı olarak başlamıştı.
Şu ana kadar Türkiye'den ses çıkmadı.
Ne birliklerimiz ilerliyor ne de operasyona katılıp katılmayacağımız hakkında bir bilgi veriliyor.
Tam tersine Irak dün de “sert” bir açıklama yaparak Türkiye'yi operasyonda asla istemediğini bildirdi.
Amerika da “kararın Irak tarafından verileceğini” belirterek bir açıklamada bulunmadı.
Bu durumda nefesimizi tuttuk B ve C planlarının uygulamaya konulmasını bekliyoruz.
Ama şaşırmamayı öğrendiğimiz için Musul konusunda da geri adım atılmasına ve sarayın “burası kabile devleti değil, koca devlet yönetiyoruz, dış politikada sürekli düşmanlık olmaz, çıkarımız neyse ona göre davranıyoruz” açıklaması yapmasına da elbette şaşırmayız.
Can Ataklı - Korkusuz