Darbe soruşturmasına beni de tanık diye yazmışlar
Can Ataklı; Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan arıyorlarmış, başsavcı vekili görüşecekmiş. Savcı bey “Darbe direkten dönmüş galiba” başlıklı YouTube sohbetim nedeniyle tanık sıfatıyla ifademi almak istediğini belirtti.
BUNU YAZMAK GEREK
Utanma ve vicdan hiç kalmamış
Garip bir his var içimde.
Bir tür isyan duygusu bu.
Ayıba karşı/
Utanmazlığa karşı.
Vicdansızlığa karşı.
Vefasızlığa karşı bir isyan duygusu.
İktidarın paranoyası nedeniyle 10 amiral tam 8 gün emniyette tutuldu.
Günlerce hiçbir şey yapılmadı.
En genci 60 yaşında olan emekli amiraller, FETÖ operasyonu sonucu yakalanan birer sanıkla aynı odalarda oturtuldular 7 gün boyunca.
“Hinlik” düşünmüş birileri, FETÖ’cü şüphelilere “Konuşturun bunları, sonra itirafçı olursunuz sizin için iyi olur” demişler meğer.
7’nci günün sonunda hızla ifadeler alındı. Savcılığa gönderildi emekli amiraller.
Bu kez savcılar eziyet çektirdiler.
Gecenin yarısına kadar bekletip sonra aldılar ifadeleri.
Ardından mahkeme safahatı.
Sonuçta hepsi serbest bırakıldı.
Ama dava açılacağı için hepsine denetimli serbestlik uygulandı.
Hiçbiri yurt dışına çıkamayacak.
Bazılarına kent dışına çıkmak da yasak.
Güya elebaşı olan evinden de ayrılamayacak.
Tam bir aşağılama, küçük düşürme operasyonu.
Emekli amirallerin serbest bırakıldığı gece gelen bir mesaj ise bu küçük düşürmenin şahikasıydı adeta.
Şöyle diyordu mesajda; “Duruşma bittikten sonra 02.15 gibi Merkez Orduevi’ne geldim. Giriş yasağı konduğunu öğrendim. Eşim ve eşyalarımın Orduevi odasında olduğunu söyledim. Eşim ve eşyalarımı aldıktan sonra Orduevi’ni derhal terk etmemizi söylediler. Eşimi ve eşyalarımızı alıp yola çıktık. Durum bundan ibarettir.”
Kim mi bu kişi?
Emekli tümamiral Mustafa Özbey.
Nasıl gururlu, nasıl özgüvenli ve nasıl kibar…
Ama okurken benim içim ezildi.
Açıkçası deliye döndüm.
Bu insanlar kolay mı yetişiyor da sırf bir kişiye yaranmak için bir anda her türlü terbiyesizliğin yapılabildiği hedefler haline getiriliyor?
Çok merak diyorum, bazılarıyla rütbeleri aynı olan Milli Savunma Bakanı başını yastığa rahat koyabiliyor mu, vicdanı hiç sızlamadan gözlerini kapayıp uyuyabiliyor mu?
Ya mevcut ordu komutanları?
Elbette siyasi bir açıklama yapmamaları gerek.
Elbette yargıya karışmamaları doğrusu.
Ama ifade vermek üzere kendi olanakları ile Ankara’ya gelen ve doğal olarak Orduevi’nde kalan bir emekli amiralin gece yarısı kapı önüne konmasını örneğin mevcut Deniz Kuvvetleri komutanı içine sindirebiliyor mu?
Kara Kuvvetleri komutanı, Hava Kuvvetleri komutanı yaşananlardan hiç mi rahatsızlık duymaz.
Jandarma komutanını saymıyorum bile o çoktan teslim bayrağını çekmiş, aynı orduda görev aldıkları arkadaşları için “edepsizler” diyecek kadar kendinden geçmiş.
Ya Genelkurmay Başkanı?
Canım çok sıkılıyor, deliye dönüyorum.
Bu ülkede utanmanın, vicdanın, vefanın yerle bir olduğunu gördükçe içim kan ağlıyor.
BAŞIMDAN GEÇENLER
Darbe soruşturmasına beni de tanık diye yazmışlar
Öğle saatlerinde yazılarımı yazmak üzere hazırlık yaparken 312 kodlu bir telefonun aradığını gördüm.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan arıyorlarmış, başsavcı vekili görüşecekmiş.
Savcı bey “Darbe direkten dönmüş galiba” başlıklı YouTube sohbetim nedeniyle tanık sıfatıyla ifademi almak istediğini belirtti.
Ankara’ya gelip gelemeyeceğimi sordu, gelmemin mümkün olmadığını belirtince İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na yazı yazacağını ve ifademi talimatla aldırabileceğini söyledi.
Anladığım kadarıyla amirallerle ilgili açılan davaya beni de tanık yazmışlar.
Savcıya “Bilginiz olsun diye ifademde neler söyleyeceğimi hemen aktarabilir miyim?” diye sordum.
Olumlu karşılık verince şunu anlattım;
“Söz konusu video 12 dakika 32 saniyelik, benim iki gün arayla Youtube kanalımdan paylaştığım bir sohbet. Bu konuşmamda iktidarın darbe paranoyasının gerçek olabileceğini anlattım. Bizim bilmediğimiz şeylerin olabileceğini, Erdoğan’ın çok sıkı korunmasının, bulunduğu yerlerde ağır silahlar ve uçaksavarların da bulunmasının bu düşüncemi pekiştirdiğini gözlemlediğimi söyledim.”
Gelelim işin bana göre komik tarafına.
Yine her zaman olduğu gibi birileri savcılığa benim bir cümlemi cımbızlayarak ihbarda bulunmuş.
Konuşmamdaki “Bu arada aldığım bazı bilgilere göre bizim bilmediğimiz bir darbe girişimi bile olmuş olabilir” demiştim.
Anladığım kadarıyla birileri savcıya sadece bu bilgiyi vermiş.
Çünkü ben “12 dakika 32 saniyelik konuşma” deyince savcı şaşırdı ve “Bende o kadarı yok, bir bölüm var” dedi.
Ben de “Konuşmam açık alanda duruyor arzu ederseniz tamamını izleyin” dedim.
Telefonu kapattıktan sonra gerçeği anladım.
Onu da diğer yazımda anlatıyorum;
KAFAMI BOZAN ŞEYLER
Yine ahaber yine aynı rezillik yine aynı pis karalama hevesi
Emekli amirallerin bildirisi ile ilgili soruşturmayı yürüten Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın beni “tanık sıfatıyla” aramasından sonra kendi kendime “Bu ne cevvaliyet acaba kim izledi de bu kanıya varıp savcıya haber verdi” diye düşündüm.
Çünkü bu ana kadar sohbeti izleyenlerin hiçbirinden bu tür bir yorum ya da değerlendirme almadım. (YouTube’un iyiliği herşeyi net olarak görebiliyorsunuz)
Ama çok kısa sonra gerçeği öğrendim.
İşin altından yine ahaber çıktı.
Yine aynı rezillik.
Önceki gün kendi YouTube kanalıma bir sohbet yükledim.
Burada iktidarın darbe paranoyasının gerçek de olabileceğini, çünkü ellerinde çok bilgi olduğunu, bir şeylerden korktuklarını sezdiğimi anlattım.
12 dakikalık bu konuşma içinden yine toplamı 1 dakikayı bile bulmayan iki, üç ayrı yerden cımbızlama yöntemi ile cümleler seçmişler ve “Can Ataklı itirafçı oldu, amirallerin darbe için işaret fişeği attığını söyledi” diye de haber yapmışlar.
Dün darbeci dediler.
AKP’lileri ve yancılarını saldılar üzerime.
Bugün amiralleri ihbar ettiğimi söyleyip muhalif olanların beni lanetlemesine çabalıyorlar.
Artık sıkıldım.
Yaptığım konuşma ortada.
Herkes dilediği an izleyebilir.
Yetti ama bu ahlaksızlık.
CANIMI SIKAN ŞEYLER
65 yaş üstüne aşı yapmamış mıydınız?
Hani “Dağ fare doğurdu” sözümüz vardır ya, işte son korona önlemleri aynen böyle oldu.
Adı “kısmen kapanma” ama esasında “dinen kapanma” yapıldı.
Çünkü eski önlemlere ek olarak sadece akşamları sokağa çıkma yasağı iki saat uzatılmış, lokantalar, kahveler, kır bahçeleri tamamen kapatılmış.
Yani diyorlar ki “Ramazan boyunca din devletlerinde olduğu gibi yiyecek– içecek satan yerleri kapatıyoruz, ayrıca iftar saatinde de oruç tutan tutmayan evde olsun.”
Onun ötesinde 65 yaş üstüne ve 18 yaş altına toplu taşıma yasağı gelmiş.
İyi de saray sözcülerinin en övündükleri şeylerden biri 65 yaş üstünün aşılanmış olması değil mi?
Tamam aşı oldular diye canları istediği gibi davranmasınlar ama bu kesime özel yasak konmasının anlamı ne?
Ayrıca 18 yaş altına uygulanan yasaklar da hoş değil.
8 yaşımdaki kızımla birlikte vapura binemiyorum örneğin.
Annesi otobüse binip doktoruna götüremiyor.
Ya arabanız olacak ya da taksi tutacaksınız.
Hayır, işin mantığını anlasak bunları yazmayacağım ama söylemiyorlar da…
Bİ SORALIM BAKALIM
Yalova Belediye Başkanı Vefa Salman keyfi olarak göreve iade edilmiyor
Yalova’da bir yılı aşkın süre önce, ciddi bir yolsuzluk çıkarılmıştı ortaya.
İktidar medyası, belediye CHP’li olduğu için hemen harekete geçmiş direk belediye başkanı Vefa Salman’ı hedef tahtasına koymuştu.
Bu fırtınada İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da durumu fırsat bilip Vefa Salman’ı görevden almıştı.
Kısa süre sonra Vefa Salman’ın yolsuzluğa ortak olmayı bırakın, yolsuzluğu ortaya çıkaran kişi olduğu anlaşıldı.
Ancak Süleyman Soylu kararından vazgeçmedi Salman’ı görevine iade etmedi.
Görevden almanın üzerinden tam 400 gün geçmiş önceki gün itibarıyla.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu “Neden göreve iade edilmiyor?” diye soruyor zaman zaman Soylu’ya.
İçişleri Bakanı da mahkeme safahatından tanıkların ifadalerinden bazı cümlelerin altını çizerek göndermiş Kılıçdaroğlu’na “Yani o kadar da suçsuz değil” demek için olsa gerek.
Kılıçdaroğlu da buna karşı yine mahkeme safahatından bazı ifadelerin altını çizerek Salman’ın suçsuzluğunu kanıtlayan bölümleri göndermiş.
Durum değişiyor mu?
Şu ana kadar hayır.
Vefa Salman da isyan ediyor “Bu nasıl adalet, bu nasıl demokrasi?” diye.
Tahminim, eninde sonunda yanlıştan dönüleceği yönünde.
ŞAŞIRDIM
Hani iftar davetleri verilmeyecekti?
Ramazanla birlikte yeni korona yasakları da başladı. En önemli yasaklardan biri toplu iftarların olmaması.
Ancak daha ramazanın ilk iftarında AKP genel başkanı, sarayda iftar daveti verdi.
Çok küçük bir grup olsa da Türkiye’nin en tepesinde oturan ve bu yasaklara karar veren kişinin bu yasağa uymaması bana çok şaşırtıcı geldi.
Oysa herkese örnek olması gerekmez mi?
Belki de herkese yasak uygulanırken AKP genel başkanı çok küçük gruplara sarayda iftar daveti vermeye devam edecek ve yemekten sonra konuşmalar yapacak, televizyonlar da bunları canlı yayınlayacak.
Bakın işte buna hiç şaşırmam.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları