Can Ataklı: Yarın oradaki askerlerimizin başına kötü bir şey gelirse, bu darbeci alçakların bunda payının olup olmadığını bilebilecek miyiz?
ANALİZ
Referanduma gideceğimiz artık kesin de, işin prosedür tarafı kaldı.
Önce Cumhurbaşkanı önüne gelen değişiklik metnini imzalayacak ve Resmi Gazete'de yayınlayacak. Sonra referandum takvimi açıklanacak. Ardından da resmi kampanyalar başlayacak.
İktidar ve MHP resmi kampanyayı 7 Şubat'ta başlatacaklar. Demek ki Cumhurbaşkanı ayın başındaki bir tarihte onay verecek.
Şu andan belli ki iktidarın ve MHP'nin referandum kampanyası gerçekler üzerine değil, kurgular ve algılar üzerine inşa edilecek.
Çünkü açıkçası iktidar ve MHP'nin ortaya konan “tek kişilik rejimi” mantıklı biçimde savunmaları mümkün değil.
Ne kadar “kuvvetler ayrılığı ilkesi güçleniyor, yargı bağımsız hale geliyor, yürütme başta Cumhurbaşkanı olmak üzere çok sıkı denetim altında” deseler de bizzat bu maddeleri yazanlar da bunun böyle olmadığını biliyorlar.
Vatandaşın zihninde kalan ise sistemin özelliklerinden ziyade Erdoğan'ın muhtemelen ömrünün sonuna kadar cumhurbaşkanı olarak kalacağı fikri var.
Sistemi “şu kadar iyi, bu kadar mükemmel” diye anlatmak mümkün olmadığına göre AKP algıları körükleyecek ve güçlendirecek bir yöntem izleyecektir.
Zaten bunun ipuçlarını da almaya başladık.
Örneğin anket şirketleri daha şimdiden “Evetler yüzde 50'nin üzerinde, ama 60'ları geçmesi de kimseye sürpriz olmasın” demeye başladılar. Bu AKP'nin en eskiden beri uyguladığı taktik. Çok sayıda anket şirketini kontrol ediyorlar. Bu şirketler ilk başlarda “ham sonuçlar, halkın henüz pek ilgisi yok” türü bahanelerin arkasına sığınarak AKP oylarını hep çok yüksek gösteriyorlar.
Sandık günü yaklaştıkça bu uçuk rakamlar biraz törpüleniyor ama kamuoyunun beynine “AKP kazanacak” algısı yerleştiriliyor.
Şimdi aynı taktik referandum için kullanılıyor. “Evet” şimdiden kazanılmış gibi gösteriliyor.
Biraz daha “damardan” girmek isteyenler ise “sağ blok” algısı yaratmaya çalışıyor. CHP solun tek temsilcisi gibi gösterilerek “Türkiye'de sağ sol dengesi yüzde 65'e yüzde 35'tir. Şu anda Erdoğan'ın etrafında bir sağ blok oluştu. Bu referanduma aynen yansıyacaktır” propagandası yapılıyor.
Böylelikle “sağ” düşüncede olanların tek adamlık istedikleri algısı yaratılarak kendini sağda konumlayan vatandaşlar etki ve baskı altına alınmaya çalışılıyor.
Bütün bu çabalar iktidarın aslında referandumdan çok da emin olmadığını, bildik oyunlarla ve algı üretme yöntemleriyle bir oyla bile olsa hayırları geçmeyi planlıyor.
Önümüzde 2 ayı aşkın süre var.
Ülkenin gidişinden endişeli olanlara asla umutsuzluğa ve bezginliğe kapılmamalarını, kırmadan dökmeden, hakaret etmeden, küçük görmeden “neden hayır denmesi gerektiğini” anlatmaları gerektiğini söylemek istiyorum.
ŞAŞIRDIM
DARBECİ ASKERLERİN BAZILARI EL BAB'DA SAVAŞIYORMUŞ
Türkiye garip bir ülke. Askeri darbeye kalkışır. Nasıl bir darbedir anlamanız bile mümkün olmaz. Ardından büyük tutuklama ve tasfiye operasyonları başlar. Tüm darbecilerin devletten uzaklaştırıldığını düşünürsünüz saf saf, ama bir bakarsınız ki darbeci sandıklarınızın bir bölümü diye devlet hizmetindedir ve silah da ellerindedir.
İşte son örnek.
Dün Anadolu Adliyesi'nde bir darbe davası başladı. Sanıklar, dinci faşist kalkışma gecesi Sabiha Gökçen Havalimanı'nı teslim almaya çalışan ama başaramayan askerler.
İlk duruşmada sanıkların kimlik bilgileri kayda geçirilirken bazı askerlerin hazır bulunmadığı anlaşıldı.
Nedeni çok garip. Çünkü dinci faşist darbeye kalkışan askerlerden bazıları El Bab'daki askeri operasyonda görev almışlar.
El Bab'da IŞİD'li teröristlere karşı kahramanca çarpışan askerlerimizden bazıları meğer darbeye kalkışan dinci faşist güruh içindelermiş.
Peki, bu nasıl oluyor?
Darbeye kalkışan, halkına ateş eden, kalabalıkların üzerine tank süren, Meclis'i bombalayan askerler nasıl oluyor da ellerinde her türlü silah ve mühimmat bir yurtdışı askeri operasyonunda yer alabiliyor?
Elbette suçları kanıtlanıncaya kadar suçsuzdur hepsi. Ama darbe suçlamasıyla haklarında soruşturma açılanların böyle bir göreve gönderilmesinin akıl ve mantıkla bağdaşır bir tarafı var mıdır?
Yarın oradaki askerlerimizin başına kötü bir şey gelirse, bu darbeci alçakların bunda payının olup olmadığını bilebilecek miyiz?
KAFAMI BOZAN ŞEYLER
BİLLBOARD'LARI “TEK ADAM”LA DOLDURDULAR BİLE
Diğer kentleri bilemiyorum tabii ama İstanbul'un sokakları Tayyip Erdoğan'ın fotoğrafları ile dolduruldu.
Bütün billboardlar, otobüs durakları, boş duvarlar “Tek Devlet, Tek Vatan, Tek Millet, Tek Bayrak” afişleriyle donatılmış durumda.
Tabii bir “tek” olan Tayyip Erdoğan var. Sadece Erdoğan'ın fotoğrafı var bu dev afişlerde.
Bu reklamları her tarafa astıran ise “Sivil Dayanışma Platformu.”
2010'daki Anayasa oylamasında bir anda ortaya çıkan “Genç Siviller” gibi bir organizasyon bu. Ama o Genç Siviller cemaat ile AKP'nin ortak ürünüydü. Bu platform ise şu anda tamamen Erdoğan'a bağlı çalışan güya bir sivil toplum kuruluşu.
Geliri nedir bilemiyorum. Bir internet sitesi var ama açılmıyor.
İstanbul'un her tarafını reklamla donatacak kadar parayı nasıl ve nereden buluyorlar acaba?
Bağışlar yapılıyor olabilir ama bu kadar yüksek maliyetlerin bağışlarla karşılanması da bana pek mantıklı gelmiyor.
Referandum sürecinde bu tuhaf kuruluşun marifetlerini daha çok izleyeceğiz gibi geliyor bana.
CANIMI SIKAN ŞEYLER
VATANDAŞ “BOMBALAR YİNE PATLAMAYA BAŞLAR MI” ENDİŞESİ İÇİNDE
Çok değil bir yıl önce müthiş bir seçim maratonu yaşadık. 7 Haziran 2015'teki genel seçimlerde AKP 12 yıl sonra ilk kez Meclis'teki çoğunluğunu kaybetmişti. Ne yazık ki, halk AKP'yi sandıkta indirirken üç muhalefet partisi akıl almaz biçimde iktidarı elinin tersiyle itmiş ve AKP'nin 3 ay sonra yeni bir seçim zaferi kazanmasına neden olmuştu.
O sürecin akıllarda en çok kalan tarafı ülkeyi bir anda sarmalayan korkunç terör olaylarıydı.
Art arda patlayan bombalar yüzlerce canımızı almıştı.
Ancak şu da bir gerçekti ki, oluşan bu kaos ortamı halkı korkutmuş, halk üç partinin bir araya gelemeyeceğine, gelse bile bu sorunu çözemeyeceğine inanmış ve oyunu tekrar AKP'ye yöneltmişti.
Terör olaylarının her ülkenin aksine bizde iktidarın lehine işlemesi ise pek çok kişinin zihninde kuşku yaratmıştı.
Benzer bir duyguyu bugünlerde de görmek mümkün. Referanduma gidilecek olması toplumun birçok kesiminde “terör yine kendini gösterir mi, çok kötü olaylar yaşar mıyız” endişesi yaratıyor.
Kimi siyasetçiler de bu endişenin üzerine adeta benzin döker gibi “suikastlar olabilir, bombalar patlayabilir, bu olaylardan muhalefet suçlanabilir” türü açıklamalar yapıyorlar.
Referanduma tüm bu “rahatsız edici” fikir, görüş ve endişelerden uzak gitmek zorundayız.
Can Ataklı- Korkusuz