Can Ataklı; Bu miting demokrasiye, Atatürk ilke ve devrimlerine, cumhuriyete, hukukun üstünlüğüne, insan hak ve özgürlüklerine bağlı herkesin katılmak zorunda olduğu bir gösteri olacak.
ANALİZ
YAHU ŞUNLARIN CEMAATÇİ OLDUĞUNU DA SÖYLESENİZE
Darbe girişi olduğu andan itibaren saray ve iktidar bunun bir FETÖ kalkışması olduğunu söylüyor.
FETÖ Fethullahçı Terör Örgütü'nün kısaltılmış hali.
Fethullahçı dedikleri, başını Pensilvanya'da yaşayan Fethullah Gülen'in çektiği dini bir cemaat.
Yani FETÖ'nün asıl niteliği dinci olması.
Onun adına hareket edenlerin de dinci olması kaçınılmaz elbette.
Dün de yazdığım gibi eğer darbe başarıya ulaşsaydı, kurulacak yeni düzenin temeli İslam dinine dayanacak, anayasa yeniden yazılacak, laiklik, Atatürk ilke ve devrimleri tamamen ortadan kaldırılacaktı.
Kısaca bugün kendilerini demokrasi kahramanı görerek sokaklara taşanların, halen meydanlarda dile getirdikleri talepler aslında bu gerici darbe ile hayata geçirilecekti.
Saray ve iktidar usta bir taktikle “FETÖ” diyerek, “hainler” diyerek “milli irade düşmanları” diyerek sanki demokrasiye ve hukuka çok bağlıymış gibi kitleleri kandırıyor ve darbenin dinci-gerici özelliğini halktan saklamaya çabalıyor.
Bakın sadece bir günde, tüm medyada darbeye kalkışan Fethullah Gülen cemaati ile ilgili çıkan tanımlamaları not aldım;
– Yalancı
– Riyakâr
– Sahtekâr
– Dünyanın en tehlikeli örgütü
– Bukalemun gibi
– İçki de içerler
– Karıları bikiniyle de gezer
– Namaz kılmaz
– Alçak
– Hepsi robot gibi
– Kripto
– CIA ajanları
– Amerikan uşakları
– Gaddar
– Hain
– Kumpasçı
– Rezil
– Sünnetsiz
– Sümüklü
– Sünepe
– Ağlak
– Haramzade
– Cani
Hepsi hakaret ve aşağılama içeriyor. Hepsine katılabilirsiniz, hepsini doğru bulabilirsiniz.
Ama saklanan gerçek bu cemaatin
bütün bunları din adına yaptığı, bu yapının laikliği, cumhuriyet ilke ve devrimlerini, Atatürk'ü bir kenara
iten siyasal İslamcı bir yapı
olduğu.
Çünkü AKP iktidarına din istismarı yerine İslam dinini bir siyasi ideoloji olarak kullanmayı öğreten bu cemaattir.
Cemaatin sağladığı ideolojik destek AKP'nin bugünkü büyük güce erişmesini sağlamıştır.
İktidar dini dayatmayı demokrasi diye yutturmayı bu cemaat sayesinde öğrenmiş ve uygulamıştır.
Cemaatin bütün unsurlarıyla devletin içine sızmasındaki temel dayanak da bu siyasal İslamdır.
Saray ve AKP artık “yetiştiğine piştiğine” inanarak cemaati tasfiye etmeye çalışmıştır.
Cemaat de buna darbe ile karşılık vermek istemiş ve başaramamıştır.
Halkın görmediği ve bilmediği budur.
BUNU YAZMAK GEREK
ATLAR ÇOK TERLEDİ AMA DEREYİ GEÇECEKMİŞİZ
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan her gece bir yabancı ülke medyasına röportaj veriyor.
En önemli sözlerini de onlara söylüyor.
Yani bir anlamda önemli açıklamaları dünya kamuoyuna yapıyor.
Önce El Cezire'ye “Darbeyi eniştem haber verdi” dedi.
Ertesi akşam Reuters'a “MİT Müsteşarı ve Genelkurmay Başkanı'na darbe sırasında ulaşamadım” diye konuştu.
Sonra France 24'e “MİT
Müsteşarı ve Genelkurmay Başkanı değişecek ama dere geçilirken at değiştirilmez” dedi.
Türkiye'nin en ünlü iki atı Genelkurmay Başkanı ve MİT Müsteşarı'ymış demek ki.
Aslında çok terlediler, bu belli ama ne yaparsınız ki dereyi geçiyoruz, at değiştiremeyiz.
İyi de o iki at dereyi geçerken üstlerindekini atmaya kalkarsa ne olur?
Saray işte bu yüzden her türlü tehlikeye rağmen halkı gece gündüz sokaklarda tutmaya çalışıyor.
“Hele bir dereyi geçeyim de” diyor.
KAFAMI BOZAN ŞEYLER
ÖYLE KIVIRTMAK YOK, ÇIKIP ADAM GİBİ ÖZÜR DİLEYECEKSİNİZ
Fethullah Gülen cemaatinin tetikçileri, yandaşları, etki alanına girenleri başarısız dinci darbenin ardından cemaati kötüleyen açıklamalar yaparak kendilerini kurtarmaya çalışıyorlar.
Hepsinin ortak dili şu; “Darbe akşamına kadar bu yapının böyle olduğunu bilmiyorduk. Ama şimdi öğrendik. Aldatılmışız, kandırılmışız, meğer biz ne aptalmışız, biz ahmakmışız.”
Yok kardeşim böyle olmaz.
Hepiniz Fethullah Gülen cemaatinin ne olduğunu bal gibi biliyordunuz.
Hepiniz bu yapının Atatürk'e, devrim ve ilkelerine, laikliğe, cumhuriyete karşı olduğunu ve Türkiye'yi bir din devletine çevirmeye çabaladığını da biliyordunuz.
Hepiniz bu yapının başarılı olması ve Türkiye'nin dönüştürülmesi için varınızla yoğunuzla çalıştınız.
Bu ülkenin vatansever insanlarına en aşağılık iftiraları atmaktan çekinmediniz, yalanlarla, kurgularla yüzlerce insanı zindanlara attırdınız, bazılarının ölümüne yol açtınız.
Öyle “biz ahmakmışız, aptalmışız” falan gibi laflarla kurtulamazsınız.
Adam gibi kamuoyunun önüne çıkacaksınız, bu ülkeye ihanet eden bir çeteye yardım ve yataklık yaptığınızı itiraf edecek ve hepimizden özür dileyeceksiniz.
Sonra yargı ne yapar ona karışmam.
HOŞUMA GİDEN ŞEYLER
DEMOKRASİYE İNANANLARIN BUGÜN SEL OLUP TAKSİM'E AKMASI GEREK
Bana göre gecikmiş bir karar ama hiç yoktan iyidir.
Daha darbenin ilk anında demokrasiye bağlılığını göstermek için sokağa inmesi gereken CHP 10 günlük rötarla alanlara koşuyor.
Bugün saat 18.00'de CHP'liler Taksim alanında olacaklar.
Tabii sadece CHP'liler dememek gerek. Çünkü bu miting demokrasiye, Atatürk ilke ve devrimlerine, cumhuriyete, hukukun üstünlüğüne, insan hak ve özgürlüklerine bağlı herkesin katılmak zorunda olduğu bir gösteri olacak.
Her türlü darbeye karşı çıkmak, Atatürk ilke ve devrimlerini bu devlet var oldukça korumak, demokrasi ve hukuka bağlılığımızı göstermek, insan hak ve özgürlüklerine sahip çıktığımızı haykırmak için haydi Taksim'e diyorum.
ÇOK GÜLDÜM
YAKINDA DUL KALACAK KADIN
Bir pazar fıkrasıyla biraz da tebessüm edelim. Yıldırım Tuna'dan geldi.
Kadının biri kasabalarında kurulan panayırda şöhretini duyduğu falcının çadırına girmiş. Falcı, karanlık ve dumanlı bir ortamda önündeki ışıklı kristal küreye bakarak gelecek hakkında kendisine gelen mistik haberleri iletmeye başlamış…
“Bunu söylemem kolay değil ama sözü dolandırmayacağım” demiş üzgün bir ifade ile, “Dul kalmaya hazırlan evladım. Kocan bu sene feci bir şekilde ölecek!”
Kadın, titreyerek yanan mum ışığında hafif ürpererek falcının yüzüne bakmış, kendine gelebilmek için birkaç defa derin nefes alıp vermiş, heyecandan kuruyan genzini temizleyerek
“Bir şey sorabilir miyim?..” demiş,
Falcı “Evet. Tabii sorabilirsin” deyince kadın fısıldayarak sormuş; “Beraat edebilecek miyim?”
ÖNERİ
ŞU ÇOCUKÇA ŞIMARIKLIK DA ARTIK BİTMELİ
İktidar partisinin bir bölüm kitlesi sokaklarda olmayı pek sevdi.
Bugüne kadar her türlü demokratik eyleme şiddetle karşı çıkan, her eleştireni, her protesto edeni, her sorgulayanı vatan haini ilan etmekten çekinmeyen bu kitleler şimdi göstericiliğin şehveti ile gece gündüz sokakta.
Bunlara sadece sokakta olmak da yetmiyor.
Gerçekten darbeyi sadece kendilerinin önlediklerini sanan bu kitleler başta kışlalar olmak üzere askeri bütün tesis ve binalarla birlikte askeri lojmanların da ana kapılarına barikatlar koydular.
Bu ne kadar sürecek çok merak ediyorum.
Ancak şunu da söylemek gerek; Düne kadar en güvenilir kurum olarak nitelenen ordu ve mensupları bu kadar rencide edilirse, sürekli aşağılayarak, hakaret edilerek davranılırsa bunun da sonu iyi olmaz.
Asker aileleri perişan halde. Çoğu sokağa çıkmaya korkuyor.
Subay ve astsubaylar sanıyorum çok uzun bir süre üniformaları ile sokağa çıkamayacaktır.
Kışla, askeri tesis ve lojmanların önünde kamyonların, iş makinelerinin durması bir darbeyi önleyemez. Sadece üç dakika geciktirir.
O kamyon ve iş makinelerinin tanktan atılacak tek bombalık işi vardır. Demek ki bu barikatlar aslında psikolojik etki için kuruluyor.
Bence mesaj tamamdır, anlaşılmıştır. Askerleri ve ailelerini daha fazla rencide etmemek gerek.
ACAİP YAZILAR
ERDOĞAN İKİ “ATI” GÖREVDEN ALMIYOR MU ALAMIYOR MU?
Cumhurbaşkanı'nın MİT müsteşarı ve Genelkurmay Başkanını “at” olarak niteleyip “dere geçerken at değiştirilmez” derken ne amaçladığını anlamak elbette mümkün değil.
Erdoğan'ın dünyaya bir Türkçe deyimle mesaj vermesinin altında “görevden alamama” sıkıntısı mı yatıyor acaba?
Çünkü bu iki kişi de Türkiye'nin en gizli bilgilerine sahip.
Örneğin MİT Müsteşarı yarın çıkıp da “Suriye'deki şu terörist örgütlere şu silahları verdik” der mi?
Ya da dünyadaki hangi
terör örgütü liderinin hangi tarihte Türkiye'ye geldiğini, kimlerle görüştüğünü, kendilerine ne sözler verildiğini çıkıp açıklar mı?
Acaba MİT Müsteşarı'nın elinde Türkiye'yi savaş suçlusu ilan ettirecek belge ve bilgiler var mı ve bunlar saraya karşı bir anda koz olarak kullanılabilir mi?
Genelkurmay Başkanı açılım sürecinde terör örgütüyle yapılan pazarlıkları, teröre karşı mücadelede iktidarın nasıl engelleyici tavır takındığını anlatır mı?
Acayip yazı diyorum ya ister istemez insanın aklına deli fikirler de geliyor.
Geliyor gelmesine de sorumlusu ben değilim ki, koskoca Cumhurbaşkanı bütün dünyaya “Darbeyi eniştemden duydum, MİT'e ve Genelkurmay'a erişemedim” diyor. Konunun muhatapları zamkla yapışmış gibi makamlarından ayrılmıyor. Saray buna karşı bir şey yapamıyor “Dere geçilirken at değiştirilmez” diyor.
Bu durumda sizin de aklınıza deli fikirler gelmiyor mu?
Can Ataklı - Korkusuz