Can Ataklı; Burada merak ettiğim şu; Aslında Polat çifti ifadeye götürülmüş. Savcılığa çıkarılacaklar bir ihtimal tutuklanabilirler. Ama bu tür çağrılarda görülmemiş bir uygulama yapıldı ve Polat çiftine kelepçe takıldı.
ANALİZ
Çok açık söylüyorum, cumartesi günü başlayacak olan CHP Kurultayı’nın sonucunu o kadar da merak etmiyorum.
Yine açıkça söyleyeyim, kimin kazanacağı konusundaki diyaloglara da girmekten özenle kaçınıyorum.
Biraz ibretle izliyorum gelişmeleri.
Muhalefette konumlanmış medyada çok ciddi ayırımlar oldu.
İmamoğlu kesimi şu anda daha ağır basıyor muhalif medyada.
Değişim sözü belli ki pek çok kişiye olduğu gibi medyanın muhalif kanadının bir bölümüne de çok hoş geliyor.
Ancak gözlediğim kadarıyla kamuoyu bu yayınlardan fazla bilgi edinemiyor.
Çünkü kim kimin tarafındaysa o tarafın kazanacağından sanki adı gibi emin konuşuyor.
İşin çok içinde olsanız bile aslında “kesin kazanacak” diyemezsiniz.
CHP bir AKP veya MHP değil.
Kurumsal bir parti, geleneği var, kuralları var, en önemlisi şu sıralar pek beğenilmese de demokratik kuralların işlediği gerçeği var.
Sonuçta önceden kim güçlü görünürse görünsün CHP’de kurultaylar hep çok tartışmalı, ateşli olmuştur ve özellikle parti yönetiminin nasıl şekilleneceği önceden hiç belli olmamıştır.
Mutlaka sürprizler olur, listeler delinir, beklenmedik sonuçlar çıkar ortaya.
Bu Kurultay’a gitmeyeceğim.
Uzak durmamın birkaç nedeni var.
Öncelikle iddialı iki aday var.
Her iki aday da önceden söz vermiş olmalarına rağmen henüz yönetimde yer alacak isimlerini belirlemediler ya da açıklamadılar.
Sanıyorum herkes elinde kalem kağıt “delege hesabı” yaptığından olacak, “yenilik” vadeden iki taraf da ortaya kamuoyunu etkileyecek isim koyamadı.
Bu yazıyı yazdığım sırada henüz iki tarafın da ortaya çıkaracağı isimleri açıklanmamıştı.
Diğer bir konu ise kamuoyunda oluşan “Artık seçime gitmem, oy kullanmam” duygusuna rağmen hala muhalefetten umudumu kesmemiş olmam.
CHP’nin demokratik yapısı sayesinde 2023 seçiminde uğradığı büyük hayal kırıklığını üzerinden atacağına ve yeniden atağa kalkabileceğine inanıyorum, inanmak istiyorum.
Bu nedenle Kurultay’ın bir an önce bitmesini ve kazanan kim olursa olsun CHP’nin yeni yapısını görmek istiyorum.
Bu yeni yapının oluşmasından sonra en büyük beklentim CHP’nin yeniden siyasete dönmesi ve “muhalefet” olduğunu hatırlamasıdır.
CHP, yönetime kim gelirse gelsin artık muhalefete başlamak zorundadır.
Gerçekleri daha açık biçimde kamuoyuna aktarmak, bunun için her türlü eylemi yapmak zorundadır CHP yönetimi.
Hem ülkemiz hem dünya şu sıralar büyük bir sınavdan geçiyor ve Kurultay gürültüsü içinde CHP muhalefet görevini layıkıyla yerine getiremiyor.
Bu durum belki birkaç gün için zaaf olarak kabul edilebilir ama Kurultay’dan sonra aynı muhalefetsizliğin sürmesi asla affedilemez.
MERAK ETTİĞİM ŞEYLER
Haber merkezlerine Adana İncirlik’teki Amerikan üssü ile ilgili dün şu haber geldi;
ABD Ordusu, Türkiye’deki İncirlik üssüne B-1B uzun menzilli stratejik bombardıman uçağı gönderdi. B-1B savaş uçağına hit-top yakıt ikmali Türkiye’de ilk kez salı günü gerçekleştirildi.
■ Almanya şu anda Bomber Task Force 24-1 için Birleşik Krallık’taki RAF Fairford’a konuşlandırılmış olan Teksas Dyess Hava Kuvvetleri Üssü’nden ABD Hava Kuvvetleri B-1B Mızraklı Süvarileri, İncirlik Hava Üssü’nde ilk sıcak yakıt ikmalini gerçekleştirdi.
■ Bir uçağa motorları çalışırken yakıt ikmali yapılan bir uygulama olan sıcak çukurda yakıt ikmali, uçağın yerde geçirdiği süreyi azaltmasına ve havaya daha hızlı geri dönmesine olanak tanır.
■ ABD ve Müttefikleri, sıcak ocakta yakıt ikmali prosedürlerini geliştirerek ve sunduğu avantajlardan yararlanarak, Avrupa sahasındaki savaşa hazırlıklarını güçlendiriyor. Bu kayda değer olay, Türkiye’deki ilk B-1B sıcak yakıt ikmalini işaret ediyor ve NATO İttifakı kapsamında ABD ile Türkiye arasındaki güçlü bağların altını çiziyor.
■ Uçak İncirlik’e inmeden önce Türk Müşterek Terminal Taarruz Kontrolörleri ile eğitim görevlerine entegre olmuş ve Türk F-16 Savaşan Şahinleri ile yakın hava desteği eğitimi vermiştir.
■ Bu uzun süredir planlanan bombardıman görev gücü misyonlarının amacı, ABD’nin coğrafi muharip komuta hedeflerini desteklemeye hazır olduğunu göstermek ve ülkenin ABD hava gücünü dünya çapında yansıtma yeteneğini sergilemektir.
Haber açık biçimde İsrail- Hamas savaşına ya da buraya dışarıdan gelecek bir müdahaleye karşı Amerika ile Türkiye’nin çok dostane biçimde iş birliği yaptığını anlatıyor.
Yani?
Ne oluyor anlayan var mı?
SOSYAL MEDYADAN
İsrail’in Gazze’ye yönelik orantısız saldırılarının ortaya çıkardığı vahşet tabloları vicdanı olan herkesi rahatsız ediyor.
İsrail’in sivillere yönelik bu katliamını haklı gösterecek hiçbir bahane olamaz.
Nitekim başta İsrail halkının kendisi olmak üzere dünyanın her ülkesindeki vicdanlı insanlar bu duruma tepki gösteriyor.
Ancak ne yazık ki batı ülkelerinin yönetimleri İsrail’in arkasında dururken İslam ülkeleri ise kıllarını bile kıpırdatamıyor.
Ancak İsrail’i en şiddetli biçimde kınar ve bunun aslında bir Müslüman soykırımı olduğunu söylerken halen yaşamakta olduğumuz başka kanlı olaylara da bakmamız gerekmiyor mu?
Ukrayna Rusya savaşı hariç son 30 yılda en çok “Müslümanların Müslümanları katletmesine” tanık olmuyor muyuz?
Liberal Demokrat Parti eski genel başkanı Cem Toker bir televizyon kanalında konuşmacı olan Hacı Yakışıklı’nın sözlerine cevaben dün paylaştığı bir twitle bu duruma dikkat çekmiş.
Bakın ne demiş Toker;
Tutarlılık amaçlı soruyorum;
“Filistin bizim meselemizdir” diyerek bu insanlık dramına 4 elle sarılmanız takdire şayan.
1- Sudan Darfur’da 200.000’den fazla insanın, kadın, çoluk çocuk sivilin ölüm emrini veren ve şimdi Uluslararası Ceza Mahkemesinde tutuklu yargılanan Ömer El Beşir, kırmızı bültenle aranırken, defalarca Türkiye’de kırmızı halı ile ağırlandı. Gazeteci olarak tek kelime itirazınız, eleştiriniz oldu mu? 2- BM Unicef rakamlarına göre Yemen’deki savaşta Müslüman Suudi’lerin bombalamasıyla direkt ve açlık gibi dolaylı nedenlerden 377.000 Müslüman can vermiş. Bunların 12.000’i çocukmuş. Bu konuda insani duygularla tek kelime yazdınız mı, bu ölümleri dert ettiniz, kamuoyuna yansıttınız mı?
Yazdıysanız lütfen paylaşır mısınız? Teşekkürler.
DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
Cumhuriyet tarihi konusunda cahil kaldığını sandığım bir AKP milletvekili Cumhuriyet’in 100’üncü yılını kutlamak amacıyla yaptığı bir konuşmada “Erdoğan ikinci Atatürk’tür” demişti.
Saçma sapan bu kıyaslamayı Flash Haber’deki konuşmamda çok şiddetli biçimde eleştirmiştim.
Atatürk Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusudur. Kimseyle kıyaslanamaz.
Bu konuşmamda dünyanın çeşitli ülkelerinde tarihe mal olmuş liderlerinin hiçbirinin bir başkasıyla kıyaslanmadığını da anlattım. Çünkü bu kimsenin haddi de değildir.
Bu konuşmamı dinleyen ve Çin’de oturduğunu belirten bir izleyicimden çok hoş bir mesaj aldım.
İzleyicim mesajında “Çin’de Türkiye’yi ve Atatürk’ü çok iyi biliyorlar. Konuştuğum üstelik resmi görevi olan bir çok Çinli’den ‘Mao bizim Atatürk’ümüz’ dediklerini çok kere duydum” diyor.
Bİ SORALIM BAKALIM
Neredeyse bir aydır Dilan Polat ve kocası ile haşır neşir oluyoruz.
Nasıl kazandıklarını benim de tam anlayamadığım büyük bir serveti son derece görgüsüzce ve kibirle teşhir eden bu çift hakkında neler söylenmedi ki?
Kara para akladıkları, bahis oyunlarından haksız kazanç elde ettikleri, usulsüz para transferi yaptıkları ileri sürüldü.
Yurtdışına kaçmak için hazırlık yaptıkları da yazıldı.
Bütün bu gürültü patırdı içinde Polat çiftine hiç dokunulmadı bile.
Sonra polis birden gece yarısı operasyonu yaptı.
Haberlere göre 150 polisin görev aldığı bir lüks villa baskını ile hem Dilan Polat hem kocası hem de bu isimlerle ilişkili birçok kişi gözaltına alındı.
Burada merak ettiğim şu; Aslında Polat çifti ifadeye götürülmüş. Savcılığa çıkarılacaklar bir ihtimal tutuklanabilirler.
Ama bu tür çağrılarda görülmemiş bir uygulama yapıldı ve Polat çiftine kelepçe takıldı.
Niye ki?
Emniyet de mi “Tiktok” sihrine kapıldı acaba?
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları
